“12 Haziran” Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü – Av. Sinan Derman

“12 Haziran” Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü – Av. Sinan Derman

Çalışmamızın temel amacı; bir insan hakları hareketi olarak unutulduğunu düşündüğümüz çocuk hakları mücadelesinin, özellikle çocuk emeğinin sömürüsüne ilişkin mücadele alanında farkındalık oluşturmaktır

12 Haziran 2023, İstanbul

Giriş

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 12 Haziran 2002 yılında çocuk işçiliğine yönelik farkındalığı artırmak amacıyla  “Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü” ilan edilmiştir. Her yıl 12 Haziran günü, çocuk işçiliğine yönelik raporlamalar ve farkındalığın oluşturulması için çalışmalar yapılmaktadır. 2023 yılı özelinde de çocuk işçiliğiyle mücadele ve çocuk emeğinin sömürüsü konuları güncelliğini korumaktadır.

Çalışmamızın temel amacı; bir insan hakları hareketi olarak unutulduğunu düşündüğümüz çocuk hakları mücadelesinin, özellikle çocuk emeğinin sömürüsüne ilişkin mücadele alanında farkındalık oluşturmaktır.

I. Tarihsel Gelişimi

Çocuk emeğinin sömürüsü, Sanayi Devrimi öncesi ve sonrası tarihin her döneminde incelenmesi gereken özel bir insan hakları mücadelesi alanıdır. Çocuk emeğinin sömürüsü tarihsel gelişimi içinde çocuğun üzerinde uslandırma yetkisi verilen ustaya, çırağı üzerinde çok geniş yetkiler vermiştir. Roma’da özellikle babanın çocuk üzerindeki hakimiyeti devir yoluyla ustaya geçirilmiştir. Ortaçağ’da ise esnaf ve sanatkarlarının yanında çalışan çocuk işçiler, lonca sistemi içinde emekleri sömürülmüştür. Ülkemizde ise Ahilik sisteminde çıraklık adı altında çocuk emeği sömürülmüş; gerek işte gerekse işyeri dışında çocuk işçilere mesleki, ahlaki ve dini konularda eğitimler verilmiştir. Sanayi Devrimi sonrasında lonca sisteminin ortadan kalkması ve işçi sınıfının ortaya çıkmasıyla beraber  “ucuz iş gücü”, “çocukların çalıştırılması” ve “çocuk işgücü” gibi kavramların doğmasına sebebiyet vermiştir. Erkek işgücünün I. Dünya Savaşı ile birlikte azalması, fabrikalarda ve maden ocaklarında çocuk işçilerin en kötü biçimde çalışmasını doğurmuştur.

II. Tanım, Kapsam ve Mevzuat İncelemesi

Çocuk işçiliği kavramı tarihsel açıdan ve sosyo-kültürel yapı gereği ülkelere göre farklılık göstermektedir. Bu nedenle ortak bir tanım yapma zorluğu olmakla birlikte temel uluslararası sözleşmeler kapsamında bu güçlük aşılmaktadır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesine göre 18 yaşından küçük herkesi çocuk olarak tanımlamaktadır. Aynı Sözleşmenin 32. maddesinde “ 1.Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler. 2.Taraf Devletler, bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alırlar. Bu amaçlar ve öteki uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak, Taraf Devletler özellikle şu önlemleri alırlar: İşe kabul için bir ya da birden çok asgari yaş sınırı tespit ederler; Çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar. Bu maddenin etkili biçimde uygulanmasını sağlamak için ceza veya başka uygun yaptırımlar öngörüler.” hükmü ile çocuk işçiliği düzenlenmiştir.

ILO’ya göre de[1] “Çocuk işçiliği” çoğu kez çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından zararlı işler olarak tanımlanmıştır. ILO tanımına göre çocuk işçiliği şunları kapsar: Çocuklar için zihinsel, fiziksel, toplumsal ya da ahlaki açılardan tehlikeli ve zararlı işler; okula düzenli devam etmelerini engelleyerek eğitim hakkından mahrum kalmalarına, okullarından erken ayrılmalarına yol açacak işler; çocukların okullarıyla birlikte yürütmek zorunda kaldıkları ağır işler.

ILO 138 sayılı Asgari Yaş Sözleşmesiyle de “çocuk işçiliğini etkin bir şekilde ortadan kaldırmayı ve istihdama ve çalışmaya kabul için asgari yaşın giderek gençlerin fiziksel ve zihinsel yönden tam olarak gelişmelerine olanak tanıyacak bir düzeye yükseltilmesini sağlayan ulusal bir politika takip etmeyi kabul eder.” hükmü ve sözleşmenin tamamında üyelerine ulusal bir politika bensime sorumluluğu yüklemiştir. Türkiye’de sözleşmeye taraftır.

1990’lı yıllarda öncelikli olarak en kötü biçimde çocuk işçiliğinin sona ermesi için çalışmalar yapılmış; 1999 yılında ILO 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi ve 190 sayılı Tavsiye Kararı oluşturulmuştur[2].  Türkiye’de sözleşmeye taraftır. Sözleşmeye göre en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği;

  • çocukların alım- satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimlerini;
  • çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
  • çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;
  • doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işleri kapsamaktadır.

BM Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)[3], çocuk işçiliğini “çocuğun yaşına ve işin türüne bağlı olarak, minimum çalışma saatini aşan ve çocuğa zararlı olan iş” olarak tanımlamıştır.

BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları başlıklı belgenin 8. hedefi olarak “İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme” başlığında “8.7. Zorla çalıştırmayı ortadan kaldırmak, modern köleliği ve insan ticaretini sona erdirmek ve çocukların askere alınmaları ve asker olarak kullanılmaları da dâhil çocuk işçiliğinin en kötü türlerinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını güvence altına almak için acil ve etkili önlemler alınması ve 2025’e kadar çocuk işçiliğinin her türünün sona erdirilmesi” hedefi ortaya konulmuştur.

Ülkemiz mevzuatı açısından çocuk işçiliği, Anayasa m.50 kapsamında “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.” hükmü bulunmaktadır. 4857 Sayılı İş Kanunun 71. maddesinde de “Çalışma Yaşı ve Çocukların Çalıştırma Yasağı” açıkça düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 71. maddesine dayanılarak çıkarılan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin” 4. maddesi kapsamında çocuk ve genç işçi ayrımı yaparak tanımlama yapmıştır. Yönetmeliği göre çocuk işçi; 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi, genç işçi ise 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi olarak tanımlanmaktadır. Aynı maddede hafif işin tanımı yapılmış olup çocuk ve genç işçilerin, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da yetkili makamlar tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabileceği belirtilmiştir. 4857 Sayılı İş Kanununun 71. maddesinde yapılan değişiklikle 14 yaşını doldurmamış çocukların bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişimlerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde yazılı sözleşme yapmak ve her bir faaliyet için ayrı izin almak şartıyla çalıştırılabilecekleri eklenmiştir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda da 15 yaşını bitirmiş, ancak 18 yaşını doldurmamış kişiler genç çalışan olarak tanımlanmıştır.  5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında da “korunmaya ihtiyaç çocuklar” olarak çocuk işçilerin mevzuatına dahil olup, devlete pozitif yükümlülükler yüklenmiştir.  2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu m.12; 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu m.59; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.112 leri de çocuk işçiliğine ilişkin ilgili maddelerdir. Mülteci-sığınmacı çocuk işçilere ilişkin olarakta  6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında düzenlemeler mevcuttur.

Kanuni düzenlemelerle birlikte Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının (2019-2023) 11. Kalkınma Planın “Çocuğa İlişkin Politika ve Tedbirler” başlıklı kısmında “609. Başta sokakta, ağır ve tehlikeli işlerde, aile işleri dışında ücret karşılığı, gezici ve geçici tarım işlerinde olmak üzere çocuk işçiliği ile mücadele edilecektir. 609.1. Çocuk işçiliği ile mücadele alanında toplumsal bilinç geliştirilecektir. 609.2. Çocuk İşçiliği ile Mücadele Birimleri 81 ilde yaygınlaştırılacak, yerelde çocuk işçiliği ile mücadele alanında çalışan ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi için daha etkin hale getirilecektir. 609.3. Sokakta çalıştırılan veya çalıştırılma riski olan çocuklara yönelik olarak koruyucu ve önleyici hizmetler kapsamında mobil ekipler güçlendirecektir. 609.4. Mevsimlik gezici tarımda çalışan ailelerin çocuklarının gelişimlerine katkı sağlayacak faaliyetler düzenli ve sürekli hale getirilecek ve çocukların bu imkânlara erişimi artırılacaktır.” yer alan hedeflerle çocuk işçiliği kalkınma planına dahil edilmiştir. Yine aynı minvalde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan 2017-2023 tarihlerini kapsayan “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı” ilan edilmiş 2018 yılı Çocuk İşçiliği ile mücadele yılı ilan edilmiştir.

Görüldüğü üzere ülkemiz mevzuatında çocuk işçiliği; çocuk işçi, genç işçi, genç çalışan şeklinde birden fazla yerde ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bununla birlikte kanuni düzenlemelerin yanında Cumhurbaşkanlığınca ve bağlı bakanlık tarafında da çocuk işçiliğiyle mücadele mevzuatı oluşturulmuştur. Tüm uluslararası ve ulusal mevzuat incelendiğinde çocuk işçiliğinin ülkemizde azalması beklenirken aksine artış yaşandığı da her yıl yayınlanan raporlarla ortaya koyulmuştur. Politika metinlerinin sadece yazılı halde kalması ve uygulama aşamasında bu metinlerin taban bürokrasisine doğru ve zamanında aktarılmaması temel meseledir.

III. Çocuk İşçiliğinin Nedenleri

Çocuk işçiliğinin temel nedenleri yoksulluk, eğitim hizmetlerine erişememe, ucuz iş gücü, düzensiz ve kırdan kente göçler, geleneksel bakış açısı (örf ve adetler), mevzuat eksikliği ve etkin olarak uygulanmaması sıralanabilir.

Çocukların toplum içerisinde çeşitli nedenlerle dezavantajlı olmaları, iktisadi ve toplumsal olarak riske açık hale getirmektedir. Genel hatlarıyla çocuk işçiliğinin temel nedenlerinden biri yoksulluktur. Ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılayamadıkları noktada çocuklar ne yazık ki “işçi” sıfatıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Hane halkının gelirini artırmak için çocukların çalışması zorunluluk haline gelmektedir. Yoksulluğun her temel sorunun temelinde olması bir yana çocuk işçiliğinin artmasında temel nedenlerin başında gelmektedir. Bir başka anlatımla çocuk işçiliği genellikle aileler mali imkansızlıklarla karşı karşıya kaldığında ortaya çıkar[4]. Bununla birlikte yoksulluğun etkisiyle çocuk işçiliği ile eğitim arasında da ilişki bulunmaktadır. 1997 yılında zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasının ardından çocuk işçiliğinde bir azalma söz konusu olmuştur. TÜİK verilerine göre, 6-17 yaş grubunda ekonomik işlerde çalışan çocukların oranı 1994 yılında % 15,2 iken 1999 yılında % 10,3’e düşmüştür. 2012 yılında 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte okula kayıtlı çocuk sayılarıyla birlikte karşılaştırıldığında çocuk işçiliğinin çalışma yaşını fiili olarak 13 yaşına kadar düşürmektedir. Ülkemizdeki mevcut eğitim sistemi ve süresi doğrudan çocukların çalışma yaşamına itilmesine sebebiyet vermektedir. 2019 yılı TÜİK Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarına göre bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 720 bin kişi olup çalışan çocuklar arasında 5 yaşında çocuk gözlenmediği; 5-17 yaş grubunda çalışan çocukların aynı yaş grubundaki çocuklar içinde payını gösteren istihdam oranı ise %4,4 olduğu veri olarak verilmektedir. Hanehalkı İşgücü Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre ise 5-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı % 18,7 olarak 2021 yılı verilerine göre bu oran % 16,4 olarak belirlenmiştir. Bu durumda TÜİK verilerine göre çocuk istihdamı artmıştır. TÜİK 2019 yılı TÜİK Çocuk İşgücü Anketinin çocuk işçilerin eğitime devam edip etmediğine ilişkin verileri incelendiğinde %65,7’si bir eğitime devam ettiği, bu oranın erkeklerde %65,6, kızlarda %66,1 olduğu; %34,3’ünün eğitime devam etmediği belirtilmiştir. Bununla birlikte saha araştırmaları yapan İSİG Meclisi 2022 açıklamasına göre[5] TÜİK verilerinin saha ile örtüşmediği çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrencilerle birlikte Türkiye’de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon) civarı çocuk işçi olduğu tespiti yer almaktadır.

Göç, çocuk işçiliğinin bir başka nedenidir. Kırdan kente göçün aile bireylerinin işsizlik sorunu yaşamaları ve hane halkı gelirinin azalması sebepleriyle çocuklar işçileştirilmektedir. Kırdan kente göç ile birlikte Suriye iç savaşının etkisiyle ülkemize zorunlu olarak göç eden  sığınmacı çocuklarında ucuz işgücü olarak sömürüldüğü yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir.  Örneğin 2016 yılında Kilis ilinde yapılan bir saha araştırmasında[6] çocukların eğitim, sağlık, uyum sorunları, oyun hakkından mahrum olma gibi pek çok durumla karşı karşıya kaldıkları tespit edilmiştir. Yapılan çalışma da özellikle sığınmacı çocuk işçilerle yapılan mülakat notlarının bir kısmı aşağıdaki gibidir:

“Ailemin paraya ihtiyacı var bu yüzden hava çok soğuk olsa bile mecburen çalışıyorum. Bazen saatlerce sokaklarda satıcılık yapıyorum.” (10 yaşında, erkek)

“Hayatım sabahtan akşama kadar çalışmakla geçiyor. Savaş bitince ülkeme dönmek ve arkadaşlarımla parkta oynamak istiyorum.” (8 yaşında, erkek)

“Ailemin paraya ihtiyacı var. Ailem istediği için çalışıyorum. Okula devam etmiyorum. Savaş bitince ülkeme dönmeyi eğitimime devam ederek asker olmayı istiyorum.” (13 yaşında, erkek)

“Çalıştığım işyeri sahibi bana iyi davranmıyor. Yaptığım işleri yeterli görmüyor ve bana kızıyor. Başka bir iş bulamadığım için mecburen çalışmaya devam ediyorum” (13 yaşında, erkek)

Geleneksel bakış açısı da çocuk işçiliğinin nedenlerindendir. Özellikle tarım toplumu, erken sanayileşmenin etkisi ve sosyo-kültürel bakış açısı çocuk işçiliği meşrulaştırmak olup; sorumluluk bilinci ve aileye katkı sağlama olağan karşılanmaktadır. Söz konusu bakış açısının değiştirilmesi çocuk işçiliğini önlemede büyük önem taşımaktadır. Bu nedenin aşılmasında da devletin pozitif bir yükümlülükle hareket etmesi ve saha çalışmalarıyla farkındalık yaratması gerekmektedir.

Mevzuat eksikliği ve etkin uygulanmaması da doğrudan devletin sebep olduğu nedenlerden biridir. Yukarıda yer alan mevzuat incelendiğinde yeterli olmakla birlikte kavramlar ve tanımların ayrı ve farklı düzenlenmesi, doğrudan uygulamaya dönük mevzuat eksikliği yine de bulunmaktadır. Mevzuat eksiklikleriyle birlikte  mevzuatın etkin uygulanamaması çocuk işçiliğinin önlenmesini ve kontrol altına alınmasını güçleştiren bir başka başlıca nedendir. Mevzuatın alt bürokratlara doğrudan ve etkin anlatılmasıyla birlikte denetim faaliyetlerindeki eksiklik, ülkemizde çocuk işçiliğinin denetimsizlik sebebiyle artmasına neden olmaktadır. Örneğin, çıraklık adı altında çalışan çocuk işçiler sorunu[7] ülkemizde hala güncelliğini korumaktadır. 3038 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu temel amacı; çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile okullarda, yükseköğretim kurumlarında ve işletmelerde yapılacak mesleki eğitime ilişkin esasları düzenlemektir (m.1). 3038 Sayılı Kanunun amacı uygulama da beklenen karşılığı bulmakta yetersiz kalması ve denetim eksikliğinden dolayı ülkemizde çıraklık adı altında kayıt dışılığı doğuran çocuk işçileri ne yazık ki var etmektedir. Çocuk işçiliğin başlı başına bir sorun olduğu ülkemizde çıraklık adı altında çocuk işçilerin de dahil olması sorunu ve çözümsüzlüğü daha da büyümektedir.

Sonsöz IQBAL MASİH’in

Son söz olarak 12 yaşında Pakistan’da köleliğe karşı direnen Çocuk İşçi IQBAL MASİH’in ifade ettiği üzere “Çocukların köle gibi çalıştırılmasını Amerika isteyebilir, çokuluslu şirketler de isteyebilir; yoksulluk içerisinde kıvranan ve yoksulluklarını biraz olsun dindirmenin çaresi olarak çocuklarını çalıştırmak zorunda kalan ailelerde isteyebilir. Nihayet, kim isterse istesin, bugün için dünyada milyonlarca çocuk, büyük oranda yoksullaşmanın yarattığı dayatmalara bağlı olarak fabrikalarda, sanayide, bahçelerde ve sokaklarda çalışmaktadırlar.”

Görün ve ses çıkartın (!) 

Av. Sinan DERMAN

Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı Üyesi (ÇAÇAv)

 

[1]  https://www.ilo.org/ankara/areas-of-work/child-labour/lang–tr/index.htm (Erişim Tarihi: 10.06.2023).

[2] https://www.ilo.org/ankara/conventions-ratified-by-turkey/WCMS_377311/lang–tr/index.htm (Erişim Tarihi: 10.06.2023).

[3] https://www.unicef.org/protection/child-labour  (Erişim Tarihi:10.06.2023).

[4] https://www.unicef.org/protection/child-labour  (Erişim Tarihi:10.06.2023).

[5] https://www.isigmeclisi.org/20752-cocuk-iscilik-yasaklansin-son-dokuz-yilda-en-az-556-akp-li-yillarda-en (Erişim Tarihi: 10.06.2022).

[6] Harunoğlu, Muazzez, “Suriyeli sığınmacı çocuk işçiler ve sorunları: Kilis örneği”; Cilt 3 Sayı 1 (2016): Göç ve Çocuk Özel Sayısı.

[7] Derman, Sinan; Çıraklık Adı Altında Çalışan Çocuk İşçileri, Hukuk ve Ötesi https://hukukotesi.com/author/sinan-derman/