Mahkeme karar verdi: “müsait”, “yollu”, “oynak”, “serbest” gibi kelimelerin cinsiyetçi anlamları TDK sözlüğünden çıkarılacak

Mahkeme karar verdi: “müsait”, “yollu”, “oynak”, “serbest” gibi kelimelerin cinsiyetçi anlamları TDK sözlüğünden çıkarılacak

Bir haftadır gözaltında olan Halkevleri Eşbaşkanı Dilşat Aktaş, Türk Dil Kurumu’nun kadına yönelik ayrımcı kelimelerine karşı avukatları aracılığı ile başlattığı hukuk mücadelesini kazandı. Mahkeme, “müsait”, “yollu”, “oynak”, “serbest” gibi kelimelerin TDK sözlüğünden kaldırılmasına karar verdi

Bir haftadır gözaltında olan Halkevleri Eşbaşkanı Dilşat Aktaş, Türk Dil Kurumu’nun kadına yönelik ayrımcı kelimelerine karşı avukatları aracılığı ile başlattığı hukuk mücadelesini kazandı. Mahkeme, “müsait”, “yollu”, “oynak”, “serbest” gibi kelimelerin cinsiyetçi anlamlarının TDK sözlüğünden kaldırılmasına karar verdi

TDK Sözlüğündeki cinsiyet ayrımcılığını besleyen kelime anlamlarının kaldırılması talebiyle açılan davada, Ankara 6. İdare Mahkemesi, devletin kadın-erkek eşitliğini sağlama yükümlülüğüne değinerek davanın kabulüne karar verdi.

Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin 2015/1540 E.  2017/2206 K. sayılı ilamının tam metnine ulaşmak için tıklayınız.

Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğünde ataerkil düşünce kodlarından beslenen ve cinsiyet ayrımcılığını besleyen kimi kelime anlamlarının sözlükten çıkarılması talebinin TDK tarafından reddi üzerine açılan davada, Ankara 6. İdare Mahkemesi davanın kabulüne karar verdi.

‘Önyargıları besler’

Dilşat Aktaş’ın Halkevleri Genel Sekreterliği döneminde açtığı davada karar çıktı. Aktaş, TDK tarafından yayımlanan sözlüklerde ve kurumun internet sitesinde yer alan sözlükteki bazı kelimelerin tanımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını belirterek, bunların sözlükten çıkarılması için 2015 yılında TDK’ye başvurdu. TDK, bu başvuruyu reddetti. Bunun üzerine Dilşat Aktaş, avukatları Sevinç Hocaoğulları, Sevgi Dutar ve Selin Nakipoğlu aracılığıyla idare mahkemesinde ret işleminin iptali davası açtı. Dava dilekçesinde, “müsait”, “boyalı”, “yollu”, “taze”, “oynak”, “kötü yola düşmek”, “esnaf”, “kötüleşmek”, “serbest” kelimeleri gibi bazı kelimelere yönelik tanımlamaların kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırdığı ve önyargıları besleyici etkileri olduğu, bunun anayasanın 10/2 maddesinde ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulandı.

Halkevci Kadınlar adına Türk Dil Kurumuna 25.03.2015 tarihinde yapılan başvuruda:

 “müsait” kelimesi için “flört etmeye hazır olan” “kolayca flört edebilen”(kadın)

 “esnaf” kelimesi için “kötü yola sapmış olan kadın”

 “teslim etmek” kelimesi için “bir kadın, bir erkeğe kendini vermek”

“serbest” kelimesi için “ağırbaşlı olmayan hoppa (kadın)”

“oynak” kelimesi için “davranışları ağırbaşlı olmayan(kadın veya kız)”

“kötüleşmek” kelimesi için “kadın, toplumun ahlak kurallarına aykırı

“kötü yola düşmek” kelimesi için “kötü kadın olmak”

“ taze” kelimesi için “genç kadın”

“ yollu” kelimesi için “kolayca elde edilen kadın”

anlamlarının sözlükten çıkartılması talep edildi, talebin TDK tarafından reddi üzerine o dönem Halkevleri Kadın Sekreteri olarak görev yapan Dilşat Aktaş adına dava açıldı.

‘Kadını aşağılayamazlar’

Davayı görüşen Ankara 6. İdare Mahkemesi, kadına yönelik ayrımcı kelime anlamlarının kaldırılması talebini reddeden TDK’nin işleminin iptaline karar verdi. Kararın gerekçesinde, TDK’nin Türkçenin doğru ve güzel kullanılması görevi olduğuna dikkat çekilerek, şöyle denildi:

“Türkçenin söz ve anlam yapısını korumak ve geliştirmek konusunda davalı idarenin asli görevi üstlendiği, bu görevi kapsamında; Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak, dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer vermemesi ve de ‘toplumsal cinsiyetçilik’ bağlamında kadını zorunlu rollere iten, onu aşağılayan ve ikincil gösteren ifadeleri içeren her türlü kelime yapısını kullanmaması gerektiği açıktır. Diğer bir ifadeyle, toplumsal cinsiyetçilik içeren tüm kelime yapılarına çalışmalarında yer vermemesi, davalı idarenin uluslararası ve ulusal normlardan kaynaklanan görevidir.”

‘Argo’ tanımıyla eleştiri

TDK’nin yeterli açıklama yapmadan cinsiyet ayrımcılığına dayanan argo kelimelerin sözlükten çıkarılmasını reddettiği, bu kelimelerin sözlükte ve internet sayfasında yayımlanmasının maksadının ne olduğunun anlaşılamadığı belirtilen kararda, TDK’nin internet sayfasında Genel Türkçe Sözlük bölümünde argo kelimesinin karşılığının, “Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim. 2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim” açıklamasına yer verildiğini anımsattı.

‘Hukuka aykırı’

TDK’nin bu tanımında argonun kullanılmaması gereken söz ve deyim olduğunun ortaya konulduğu ifade edilen gerekçeli kararda, şu sonuca varıldı:

Argonun her yerde kullanılmayan yöresel olarak değişiklik gösteren, toplumda geçerli genel dilden ayrı, ama ondan türemiş olan, yalnızca belli çevrelerce kullanılan, toplumun her kesimince anlaşılmayan, kendine özgü bir sözcük, deyim ve deyişlerden oluştuğu dikkate alındığında dava konusu kelimelerin argo anlamlarının, Türkçenin ticari hayatta, kitle iletişim araçlarında, eğitim ve öğretim kurumlarında ve sosyal hayatın diğer alanlarında doğru ve güzel kullanılması hususunda öncü görevi üstlenen Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ve internet sayfasında yer almasının hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

Kadın üye muhalif kaldı

Kadına yönelik ayrımcı kelime anlamlarının TDK’nin sözlüğünden çıkarılması kararına, mahkemenin kadın üyesi Güler Kodal’ın muhalefet ederek karşı oy kullanması dikkat çekti. İptal kararına, mahkemenin diğer erkek iki üyesi imza attı.

Av. Nakıpoğlu: “Müvekkilimiz günlerdir gözaltında, ona bu karar hediye olsun”

toplumsalhukuk’a konuşan dosya avukatlarından Av. Selin Nakipoğlu şunları söyledi:

İçinde bulunduğumuz yıllar kadınlara “sen eşit değilsin” söyleminin bir devlet politikası haline geldiği zamanlardır. Erkeklerin kadınların nasıl yaşamaları gerektiğine, kahkahalarına, kaç çocuk doğuracaklarına akıl yürüttüğü, kadını eve hapsetmeye çalışan politikalara yani kısaca toplumsal cinsiyet adaleti söylemi adı altında kadınlara geleneksel roller biçen patriyarka dayatmalarına karşı 8 Mart arifesinde aldığımız önemli bir karar!

Karar gerekçesi hukuki düzenlemeler açısından doyurucudur. Ankara 6. idare Mahkemesi, içselleştirilmiş ataerkil düşünce kodlarının, eril bir dille cinsiyet ayrımı yaparak Türk dil kurumu sözlüğünde ve internet sayfasında yer almasının hukuka uygun olmadığı sonucuna varmıştır. Devlete hak eşitliğinin hayata geçirilmesi konusunda olumlu edim yükleyen tüm uluslararası sözleşmelerden, Anayasa madde 2 ve 10, İstanbul sözleşmesi, CEDAW, Başbakanlık 2006/17 sayılı genelgesi, Pekin deklarasyonu, 4. Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı, Avrupa Sosyal Şartı gibi tarafı olduğumuz hukuki düzenlemelerden detaylıca bahsetmiştir.

Biz dava vekilleri olarak, kadın erkek eşitliğinin temel hak olduğu noktasında ve toplumsal cinsiyet ilişkileri açısından verilen kararı memnuniyetle okuduk.

Müvekkilimiz laiklik, laik eğitim, kadın erkek eşitliği, hak, adalet dediği için günlerdir gözaltındadır. Ona bu karar hediye olsun.

toplumsalhukuk