Kadın Forumu’ndan Notlar: Söyleyecek Sözümüz Büyütecek Mücadelemiz Var!

Kadın Forumu’ndan Notlar: Söyleyecek Sözümüz Büyütecek Mücadelemiz Var!

3 Mart'ta gerçekleştirdiğimiz forumda kadın hukukçular olarak kendimizi ve mücadelemizi konuştuk. Korona salgın sürecinde yeniden biçimlenen dayanışma ve mücadele ağlarımızda, konuştuklarımızı hayata geçirmeye başlıyoruz.

 Kadın hukukçular olarak “söyleyecek sözümüz büyütecek mücadelemiz var diyerek” buluştuk.

Yan yana olmak, sorunlarımızı, birikimlerimizi ve hedeflerimizi paylaşmak hepimize umut verdi, güç verdi.

Çalışma ortamlarımızda yüzleştiğimiz erillik ve şiddete karşı mücadelemizi büyütmek;

Kadına yönelik şiddete karşı savunma stratejilerimizi geliştirmek üzere

Bir araya gelmeye devam edeceğiz…

 

  1. Foruma Giderken: “Söyleyecek Sözümüz Var”

8 Mart öncesi “kadın hukukçular olarak bir araya gelmeliyiz” diye düşündüğümüzde, temel olarak farklı alanlardaki birikimlerimizi birbirimizle paylaşmak, birbirimizden güç almak ve mücadele çizgimize dair birlikte düşünme çabası vardı aklımızda.

Pek çok alanda biriktirdiğimiz deneyimler derken ilk aklımıza gelen, kadın hukukçuların/kadın avukatların, kadına yönelik şiddet davalarında büyüttüğü yaşam savunusu idi. Kadın hareketinin ortak mücadele gündemi olan kadına yönelik şiddete karşı kadın hukukçuların dava takibi hem feminist savunma çizgisinin içeriği hem de kolektif dava takibi pratikleri bakımından önemli deneyimler sunuyordu. 6284 sayılı yasa, İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakkı ve iktidarın göz diktiği tüm haklarımızın savunusuyla birlikte yaşamlarımızı da savunurken aktif bir mücadele çizgisini büyütmek için neler yapılabileceği sorusu her zaman gündemlerimizdeydi. Tepkisel eylem çizgisi dışında neler yapılabilirdi?

Bir diğer ana başlık, kadın hukukçular olarak belki de üzerine sistemli şekilde en az düşündüğümüz, mücadele örgütlerimizin gündemlerine en az aldığımız, ancak bilinç düzeyine çıkarsak da çıkarmasak da en fazla canımızı yakan konu; kadın hukukçular olarak çalıştığımız bürolarda, adliyelerde, duruşma salonlarında, akademide karşılaştığımız erillikti. Mesleğin ve yargının erilliğine dair kimi çalışmalarımız olsa da bunları görünür kılmak ve değiştirmek için yaptıklarımız yeterli miydi? Avukat odaları, adliyeler, bürolarımız en çok vakit geçirdiğimiz bu mekanlar bizlerin güvenli alanları mıydı? Erillik savunma pratikleriyle üretildiği gibi gündelik ilişkilerimizin de parçası değil miydi?

Savunduğumuz Sadece Diğer Kadınların Yaşamı Mıydı?

Kadın hukukçuların ortak mücadele deneyimleri arttıkça özellikle akademide ve avukatlık pratiklerinde bu sorunları görünür kılacak anlamlı deneyimler elbette açığa çıkmıştı. Tam da biz forum planlaması yaparken İstanbul’da bir kadın hukuk öğrencisinin çığlığıyla başlayan süreç, birden fazla kadın avukatın cinsel taciz ve cinsel saldırı şikayeti ile devam etmişti. Duyduklarımız, bizimle paylaşılanlar aslında pek çoğumuza ne kadar da tanıdık gelmişti. Kadınlar dünyanın dört bir yanında kadına yönelik her türlü şiddete artık yeter derken kadın hukukçular olarak maruz kaldığımız şiddete karşı kesintisiz bir mücadele sürecini örme vaktimiz de gelmemiş miydi?

Tartışma başlıklarımızı kabaca iki ana başlık altında toplasak da aslında konuşacağımız şeyler çok fazlaydı. “Haydi o zaman” başlayalım, laf lafı açsın, fikir fikri geliştirsin dedik…Bir arada olmanın pek çok kez deneyimlediğimiz yaratıcılığına, coşkusuna güvenerek.

  1. Forum: Söyleyecek sözümüz var dedik ve 3 Mart’ta buluştuk.

Forum, her bir katılımcının söz alması, alınan her sözde deneyim aktarımlarının bu deneyimleri ilerletmeye yönelik önerilere dönüşmesi, birbirini beslemesi nedeniyle renkli ve verimliydi.  Pek çok fikir birikti ortak hanemizde.  Biraz da eğlendik: “Sorularla erillik” yarışmasıyla sorduk, yanıtladık, düşündük.

Birazdan bir arada olmaktan güç aldığımız forumda gündeme getirilen önerileri kısaca özetlemeye çalışacağız. Geç kalmış bir paylaşım yapmış olmak nedeniyle öncelikle özür dileyerek, Koronavirüs salgın sürecinin birlikte yapmayı planladığımız etkinlikleri gerçekleştirmemizin önünde engel olmayacağına inanıyoruz.

Forumda gündeme gelen her bir öneriyi foruma katılan veya katılamayıp bu metinle haberdar olan arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştirmek dileğiyle…

Hukukta ve çalışma yaşamımızdaki erilliğin dönüştürülmesi, kadın avukatlar olarak maruz kaldığımız şiddet karşısında “CTS birimi kurma ve/veya politika belgesi” oluşturma konusunda yapılabilecek çalışmalara dair öneriler:

  • Yasalara ve yargı pratiklerine yerleşmiş eril tahakküm kodlarının tartışılmasına/ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma zeminlerinin oluşturulması ihtiyacı bulunduğu belirtildi.
  • TBB Meslek Kurallarında yapılması gereken değişikliklere dair Baroların genel kurul süreçlerinde çalışmalar yürütülmesine dair öneriler sunuldu.
  • Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu’nun Ankara Barosu Genel Kurulundan geçen önergesi hakkında bilgi verildi. Önerge TBB Meslek Kuralların’nda değişiklik yapılmasına ilişkindi: “…Bu bağlamda din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, fikir, yaş, felsefi düşünce, etnik, sosyal ve coğrafi köken, bedensel engel ve benzeri özellikler nedeniyle kadınlara, çocuklara, LGBTİ bireylere ve azınlıklara yönelik nefret söylemleri içeren beyan ve savunmaların savunma dokunulmazlığı dışında olduğu kabul edilerek, bu yönde beyan ve savunma yapan avukatlar hakkında bildirim üzerine veya res’en soruşturma açılır.”
  • Bu önerge de değerlendirilerek: Genel Kuruldan geçen önergenin gereğinin yapılması için Baro ile iletişime geçilmesi; Değişiklik ancak TBB Genel Kurul’unca yapılabileceğinden öncelikle diğer illerle iletişime geçilerek yaklaşan Baro gelen kurulları sürecinde talebin örgütlenmesine dair çalışmalar yapılması önerildi,
  • Avukat Hakları Merkezinde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verildi. Kadın avukatların uğradığı hak ihlalleri ile ilgili ciddi şekilde veri toplandığı belirtilerek “Merkezin elinde bulunan veri potansiyelinin Kadın Avukatların Maruz Kaldığı Hak İhlalleri özelinde bir raporlama faaliyetine dönüştürülebileceği” önerisinde bulunuldu.
  • Raporlama çalışmasının hukuki kazanımlar elde etmedeki kritik öneminden söz edildi. TÜBAKKOM’un 2012 yılında kadın avukatların şiddete maruz kalmasıyla ilgili yaptığı anket hakkında bilgi verildi. Kadın Avukatların Maruz Kaldığı Hak İhlallerine yönelik raporlama çalışması önerisi yapıldı.
  • “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği dolayısıyla maruz kalınan hak ihlalleriyle ilgili olarak 0-5 Kıdem aralığındaki kadın avukatlara yönelik anket çalışması yapabilir ve devamında akademik çalışma yürütebiliriz” önerisi sunuldu.
  • Özellikle kadın avukat, stajyer avukat ve hukuk öğrencilerine yönelik olarak; meslektaşlardan yönelen cinsel taciz/cinsel saldırı eylemleriyle ilgili var olan mevzuat ve kurumların yeterli olmadığı, Baroda bir CTS birimi ya da benzer fonksiyonu taşıyan bir başka kurum oluşturulması ihtiyacı bulunduğu dile getirildi. Bununla ilgili “politika belgesi oluşturmak, CTS birimi kurma yönündeki ihtiyacı tartışmak için bir çalıştay düzenleyebiliriz” önerisi sunuldu.
  • Amerika’da Baroların cinsel şiddetle mücadele politika belgelerine ilişkin bilgi verildi. Politika belgelerinin daha işlevli olabileceği belirtildi. Bu alanda çalışma yapma önerisi sunuldu.
  • Kadın avukatların özellikle Ceza Hukuku alanında kendilerini var etmede çeşitli sorunlar yaşadığından, bu alanın erkek avukatlara özgülenmiş gibi algılandığından, toplumsal cinsiyet kalıplarının kadınları Ceza Avukatlığında fiilen ve fiziken kısıtladığından;
  • Ceza alanında çalışan avukatların mesai saatlerinin daha geniş bir zaman dilimine karşılık geldiğinden, kadın avukatların çeşitli sebeplerle CMK gece görevlerini reddetme eğiliminde/zorunda olduklarından ayrıca pek çok kadına yönelik şiddet dosyasında kendilerini doğal taraf gördükleri için sanık müdafiliği üstlenmediklerinden bahsedildi.
  • Bu aktarım üzerine “Kadın avukatların CMK gece görevlerini kabul etme, kadına yönelik şiddet dosyalarında sanık müdafiliği üstlenme eğilimlerini ölçmeyi hedefleyen anket çalışması yürütme” önerisinde bulunuldu.
  • Ayrıca “kadın avukatların iş bulma konusunda maruz kaldığı ayrımcılığı ve cinsel taciz/saldırı vakalarını deşifre etmek, bunların önüne geçebilmek için ‘Test Case’ yönteminin kullanılabileceği ve tespit edilen meslektaşlar hakkında yaptırım uygulanmasının sağlanabileceği” söylendi.
  • Baronun ilan sayfasında yer alan ilanlara dair herhangi bir denetim mekanizmasının bulunmadığı, bu ilanların çoğu zaman ayrımcı kriterler barındırdığı dile getirildi. Kadınların; erkek meslektaşları tarafından, iş bulmalarını ve özellikle ceza alanında çalışma yapabilmelerini önleyecek şekilde ayrımcılığa maruz bırakıldıklarından ve Baronun da bu konuda bir önlem almadığından söz edildi.
  • Toplumsal cinsiyet eğitiminin Baronun staj eğitimine zorunlu olarak dahil edilmesi gerektiğinden ve bu eğitimin dışarıdan destekle verilebileceğinden” söz edildi. Her ne kadar Ankara Barosu’nda toplumsal cinsiyet dersi staj eğitiminin zorunlu dersleri arasında yer almakta ise de içeriğinin gözden geçirilmesi, yöntemin geliştirilmesi ve bu alanda çalışan kadın örgütleriyle daha kurumsal şekilde yürütülmesi ihtiyacı vurgulandı.
  • Transkadın avukatlar ya da açık eşcinsel avukatların mesleğe başlarken kimlikleri dolayısıyla sorun yaşama kaygılarının bulunduğundan, bu kaygıların baro ortamında çoğu zaman haklı olduğundan bahsedildi. “Bu gibi kaygılarla hukuk, kadın ya da LGBTİ örgütlerine gelen avukat adaylarıyla dayanışma sağlayabilmek adına bir çalışma yürütülebileceği” önerisinde bulunuldu.

Foruma katılan pek çok meslektaşımız sahada aktif olarak kadın davaları/toplumsal davalar takip ettiğini, avukatlık pratiklerini geliştirme ve ortaklaştırma ihtiyacı bulunduğunu, bu gündemle de ikinci bir buluşma düzenlenmesi talebini dile getirdi. Bu başlıkta toplanabilecek öneriler:

  • Yakın zamanda hukuk örgütleri ve kadın örgütlerinin kadın davalarında sundukları müdahillik taleplerinin kabul görmeye başladığı dile getirildi, “Ancak bu müdahillik taleplerinin münferit mahkemeler ve davalarla sınırlı kalması yerine yargı pratiklerini değiştirecek şekilde sunulması için çalışmalar yürütülebileceği” önerisi sunuldu.
  • “Örselenmiş Kadın Sendromu” üzerine yapılan akademik çalışmalardan ve bu çalışmalara atıfla savunma hazırlanan bir dava dosyasından bahsedildi. Hülya Tuncer davası örneği aktarıldı. Bu alanda çalışma yapılabileceği belirtildi.
  • “Psikiyatri, tıp, sosyoloji çalışmalarının kadın davalarında yeni argümanlar geliştirilmesinde kaynak olarak kullanılması için multidisipliner çalışmalar yürütülmesi” önerisi sundu.
  • Nadira Kadirova soruşturmasının takibinde ortak çalışma yürütülebileceği, Boşandığı eşi tarafından öldürülmek istenilen Fadime Tekin’in davasının ortak takip edilebileceği belirtildi.

Raporlama çalışmalarına olan ihtiyaç konusu çokça vurgulandı:

  • Kadın Dayanışma Vakfı’nın Nafaka Raporu örneğinden bahsedildi. Yanı sıra “saldırı altındaki yasal mevzuata ilişkin kapsamlı bir kampanya çalışması yürütebiliriz” önerisinde bulunuldu.
  • Baronun çeşitli kurul/merkez/komisyonlar aracılığıyla ve faaliyet alanları dolayısıyla ciddi bir veri toplama imkanına sahip olduğundan, “Kadınlara yönelik her türlü şiddete dair Baronun topladığı verilerin kullanılmasına ve raporlamaya yönelik” bir çalışma yürütülebileceği önerisi sunuldu.
  • Ayşe Tuğba Arslan için hazırlamış raporlama çalışması aktarıldı. Özellikle Uzlaştırma ve Arabuluculuk gibi alternatif çözüm yöntemlerinin yargı sistemine dahil olmasıyla birlikte yaşanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasında ve uygulamaların lehe değişimini sağlamada, raporlamanın kritik bir yeri işgal ettiğinden söz edildi. “Kadın avukatlar olarak yapacağımız raporlama faaliyetleriyle adli süreçlere müdahale edebileceğimiz” önerisinde bulunuldu.

Atlamamamız gereken çalışma başlıkları:

  • Kırmızı Şemsiye’nin seks işçilerine yönelik hukuki destek çalışmalarından söz edildi. Alanda çalışan bir meslektaşımız, bulunduğu ortamda tek kadın avukat olarak mücadele yürütmenin zorluğundan, üzerine çalıştığı alanın çoğu zaman kadın hukukçuların tartıştığı meseleler arasında yer almadığından bahsetti. “Seks işçiliğine yönelik ortak çalışma yürütme” önerisinde bulunuldu.
  • Son derece yakıcı halde varlığını sürdüren mülteci meselesiyle ilgili, Türkiye’deki kadın aktivistlerin mülteciler için büyük bir önem taşıdığı, buradaki mücadelenin güçlendirilmesi gerektiği ifade edildi.
  • İktidar tarafından ciddi şekilde hedef alınan İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun gibi hukuki kazanımlarımızın etkin şekilde korunabilmesi için önce bunu kendimizin içselleştirmesi gerektiği ifade edildi. Bu sebeplerle “Baroda meslek içi eğitimler kapsamında İstanbul Sözleşmesi üzerine eğitimler düzenleme” önerisinde bulunuldu.
  1. Korona Salgını Günlerinde Mesafeyi Kapatalım Dayanışma Ağlarını Büyütelim

Biz Forum notlarımızı sizlerle paylaşamadan korona salgın süreci başladı. Burada salgın ve salgının kadınlara etkilerinden uzun uzun söz etmeyeceğiz. Ama biliyoruz ki fiziki olarak nereye “kapandığımız” önemli değil. Fiziki mesafelerimiz “sosyal” mesafe, dayanışmada mesafe anlamına gelmiyor. Yeniden sosyalleşiyor, yeni dayanışma ağları örüyoruz.

Örneğin biz toplumsal hukukçu kadınlar, pek bir güzel “açıldık”. Yapmadığımız/yapamadığımız şeyleri yapar olduk. Instagram hesabımızı takibe başladınız mı örneğin? Tasarımlarımıza ne demeli? Tasarımlar yapmaya, daha çok okumaya, daha fazla kadınla iletişim kurmaya başladık, daha fazla düşünmeye, eylemeye, üretmeye. Biliyoruz ki sizler de başka başka biçimlerde üretiyorsunuz kendinizi, yaşamı.

Ne de olsa yapacak pek çok şey, değiştirecek koca bir eril düzen var…

Hemen Başlamaya ne dersiniz?

Toplumsal Hukuk Kadın