Devlet Denetleme Kurumu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi: Sarayın DDK Eliyle Derinleşen Vesayeti

Devlet Denetleme Kurumu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi: Sarayın DDK Eliyle Derinleşen Vesayeti

24 Haziran seçimleri sonrası hızla çıkarılan KHK ve kararnamelerle diktatörlük rejiminin kurumsallaşması tamamlanmaya çalışılıyor. Bu düzenlemelerden biri tüm diğer mevzuat gibi Anayasaya aykırılıklarıyla malul olan Devlet Denetleme Kurumu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi

Devlet Denetleme Kurumuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasaya aykırılıklarıyla birlikte yürürlüğe girdi. Sarayın demokratik muhalefet örgütlerine yönelik fermanını kabul etmeyeceğiz

Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (Kararname Numarası: 5) 15 Temmuz 2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.

16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu ile Anayasada yapılan değişiklikle Devlet Denetleme Kurumuna kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapma yetkisi dışında “idari soruşturma” yapma yetkisi de verilmiş, DDK’nun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hükmü “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” ile düzenleneceği şeklinde değiştirilmişti. Maddenin yürürlük tarihi 6771 sayılı Kanun gereğince birlikte yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının göreve başladığı tarih olarak belirlenmişti.[1]

Bu anlamda Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerini, kamu yararına dernek ve vakıfları denetleme ve inceleme yetkisi daha önce de vardı ancak idari soruşturma yetkisi 5 Nolu Kararnameyle değil diktatörlüğün inşasının temel dönemeçlerinden olan 16 Nisan Referandumuyla kabul edildi.

Kararname ile Devlet Denetleme Kuruluna “Görevden Uzaklaştırma” Yetkisi!

DDK’nun 16 Nisan referandumu ile genişletilen yetkileri, aynı sürecin devamı niteliğindeki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile genişletilmiştir. Kararnamede tamamen yeni olan düzenleme kararnamesinin 6. Maddesinde yer alan “görevden uzaklaştırma” kurumudur. Görevden uzaklaştırma DDK’nun görevleri (madde.4), DDK’nun yetkileri(madde.5) ten sonra ayrı bir başlıkta düzenlenmiştir:

Bu bir tedbir ve nihai olarak görevden alma şeklinde anlaşılmaması gerekmekteyse de düzenleme son derece muğlak ve fiiliyatta bu sonuca yol açacak biçimde, makul olmayan bir süre uygulanması olanaklıdır.

DDK Kararnamesi Her Halde Anayasaya Aykırı

Mevcut durumda DDK’nın, hem kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerini, kamu yararına dernek ve vakıfları-önceden de varolan-idari soruşturma ve denetleme yetkisi, hem de tedbir niteliğindeki -yeni gelen- yetkisi, hukuka ciddi aykırılıklar taşımakta.[2] DDK’na verilen yetkilerin hukuka aykırılıklarını kısaca özetleyecek olursak:

Anayasa m. 104, başkanın görev ve yetkilerini tanımlar ve bu kapsamda kararname çıkarma yetkisine de yer verirken; şu sınırlamalar koyulmuştur;

a-Anayasa’da ikinci kısmın birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hak ile dördüncü bölümde yer alan siyasa haklar kararname ile düzenlenemez

b-Anayasa’da kanunla düzenlensin denilen konular kararname ile düzenlenemez

c-Kanunla açıkça düzenlenen konular kararname ile düzenlenemez, çatışma durumunda kanun uygulanır

Saray Kararname çıkarırken, öncelikle (c) engeline takılmamak için, kararnameler öncesinde -yani henüz Tayyip başkan olmadan, eski sistemden yeniye geçmek üzereyken- OHAL’in olanaklarını kullanarak 703 Sayılı KHK yı çıkarmış ve 2443 Sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun’u büyük ölçüde yürürlükten kaldırmıştır.

Ancak bunu yaparken, meslek örgütleri için Anayasa m. 135 in 5 inci fıkrasına göre Kararnamenin Anayasaya aykırılığını ortadan kaldıramamıştır. Anayasanın anılan 135/5 maddesine göre, meslek kuruluşları üzerinde devletin idari ve mali denetimi ancak kanunla düzenlenebilir. Yani Saray (b) engeline takılmaktadır.

Tabi ayrıca, hala (c) de belirtilen Anayasal aykırılık mevcuttur. Zira örneğin, Recep Tayyip Erdoğan’ın önceden hedef aldığı barolar ve tabip odaları ile ilgili 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve 6023 Sayılı TTB Yasası temel kanuni düzenlemelere yer vermekte olmasına rağmen Kararname ile DDK’ya bir “tedbir” yetkisi verilmektedir.

Derneklerle ilgili de benzer bir durum mevcuttur. Anayasa m. 33, dernek kurma özgürlüğü -ki şüphesiz bunu geniş yorumlamak, yani dernek kurma yanı sıra dernek faaliyetini de kapsadığını kabul etmek gerekir- konusunda ancak kanunla düzenleme yapılacağını hükme bağlamaktadır.

Kaldı ki, dernekler konusu Anayasa’da İkinci bölümde yer almaktadır yani kararname ile düzenlenemeyecek alandadır. Saray yukarıda (a) şıkkında belirttiğimiz Anayasaya aykırılık engeline takılmaktadır.

Devlet Denetleme Kurumunun denetim görev ve yetkisinin olduğu bütün kurumlar açısından yine (c) engeli karşımıza çıkmaktadır. Zira 5253 Sayılı Dernekler Kanunu ve 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, bu alanlarda öncelikle kanuni/yasal düzenleme yapmış bulunmakta ve “Kanunla açıkça düzenlenen konular kararname ile düzenlenemez, çatışma durumunda kanun uygulanır” kuralı bir güvence olarak durmaktadır.

Saray, Kararnamelere Daha Geniş Bir Yaşam Alanı Açmaya Yönelebilir

Başkanlık sistemine, bizzat AKP iktidarı için de hızlı geçilmiş ve aslında sisteme dair birçok normatif ve kurumsal engel henüz tam anlamıyla ayıklanamamış olsa da iktidar her türlü Anayasal aykırılıkla yapılanmasını tamamlamakta kararlı görülmektedir. Olası Anayasa Mahkemesi iptal kararları da gündeme geldikçe Saray, belki Anayasa değişikliği ile (a) ve (b) engellerini yakın zamanda bertaraf edemese de, en azından (c) engelini bertaraf etme adımlarını atabilir. Yani kanunla düzenlenen alanları artık kanunla düzenlemeyecek biçimde yeniden formüle ederek, kararnamelere daha geniş bir yaşam alanı açmaya yönelebilir.

Anayasa Mahkemesinin Saraydan bağımsızlığının çokça tartışıldı ve her durumda fiili uygulamaların egemen olduğu bir süreçte temel hakların savunusu hepimizin önünde görev olarak durmaktadır.

[1] H. Devlet Denetleme Kurulu  Madde 108 – İdarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlasına bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar. (…)yargı organları, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır. Devlet Denetleme Kurulunun Başkan ve üyeleri, Cumhurbaşkanınca atanır. Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir. (21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunun 16 ncı maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasına “inceleme,” ibaresinden önce gelmek üzere “idari soruşturma,” ibaresi eklenmiş; ikinci fıkrasında yer alan “Silahlı Kuvvetler ve” ibaresi madde metninden çıkarılmış; üçüncü fıkrasında yer alan “üyeleri ve üyeleri içinden Başkanı, kanunda belirlenen nitelikteki kişiler arasından,” ibaresi “Başkan ve üyeleri,” şeklinde ve dördüncü fıkrasında yer alan “kanunla” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” şeklinde değiştirilmiştir.)

[2] . Kamu emekçileri sendikalarının ve işçi sendikalarının “işçi ve işveren meslek kuruluşu” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini ve sendikaların denetimini Kararnamenin genel hukuka aykırılığı dışında sitemizde ayrı bir yazıda incelenecektir.

toplumsalhukuk