Nümayiş* Ve Savunma: Bir Sınırın Düşündürdükleri – Av. Deniz Can Aydın

Nümayiş* Ve Savunma: Bir Sınırın Düşündürdükleri – Av. Deniz Can Aydın

Sembolik görüntüler oluşmasına sebebiyet veren çepeçevre sarmalama hali; aslında bu görüntülerin ötesinde fiziksel olmaktan ziyade politik-psikolojik bir sınırı ifade ediyor

Sembolik görüntüler oluşmasına sebebiyet veren çepeçevre sarmalama hali; aslında bu görüntülerin ötesinde fiziksel olmaktan ziyade politik-psikolojik bir sınırı ifade ediyor

“Umut yoktur 

Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek 

Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir ” **

Türkiye’nin birden fazla şehrinin baro başkanı tarafından, meslek örgütlerinde ve özelde barolarda yapılmak istenen değişikliklere karşı “savunma yürüyüşü” adı verilen bir eylem süreci başlatıldı. Ankara girişinde durdurulan baro başkanları ve onları karşılamak isteyen avukatlar saatlerce polis müdahalesine maruz kaldı, kalkanlarla etrafları sarıldı ve en nihayetinde bariyerler ile etrafları sarıldı. Saatler süren eylemlilik sürecinde avukatların ortaya koyduğu mücadele, toplumun büyük kesimlerince desteklendi/sahiplenildi ve heyecan uyandırdı. Bu sahipleniş; eylem süreci ve süreç boyunca iktidarın aldığı pozisyon ile birlikte değerlendirildiğinde ne anlatıyor?  Bu sürecin tatlı bir anı olarak zihinlerde yer etmesi ya da anlamlı bir muhalefet imkânında yer tutması, bu sorunun önemini göstermekte.

Kalkanlar ve Demir Bariyerler ile Çevrili Bir Sınır: Neyi İfade Ediyor?

Avukatların savunma yürüyüşü sürecinde polis ile gerilim yaşanan birden fazla an oldu. Ancak savuma yürüyüşünün engellenmesi sürecinde gerek medya gerek toplum tarafından en çok ilgili gösterilen ve en görünür olan olay, avukatların 27 saat boyunca ilk olarak kolluk personeli tarafından kalkanlar ile etrafı sarılmak suretiyle; sonrasında ise buna ek olarak demir bariyerler ile etraflarının çevrilmesi oldu. Avukatların en temel ihtiyaçlara erişmek noktasındaki taleplerini gideremediği bir alan içerisinde fiilen “tutulduğu”, çıkmakta serbest ancak çıktıktan sonra girmenin yasak olduğu bir durumda bırakıldığı anların sembolik olmanın ötesinde bir anlamı olabilir mi? O gün avukatlar ve baro başkanlarının etrafını çeviren bariyerler yalnızca fiziksel bir engelden mi ibaret idi?

Sembolik görüntüler oluşmasına sebebiyet veren çepeçevre sarmalama hali; aslında bu görüntülerin ötesinde fiziksel olmaktan ziyade politik-psikolojik bir sınırı ifade ediyor. Keza artık toplumsal olarak her alanda vuku bulan hukuksuz uygulamalar silsilesi, buna karşı verilen tepkide olası bir ortaklaşma/buluşma ihtimalini de birlikte getiriyor. Onlar da bu ihtimalin farkında olacak ki, en temel hak olan gösteri yürüyüşü hakkına yönelik bildiğimiz söylemlerini üreterek hedef alma yanında, avukatların eylemini bütünlüklü bir tecrit altına almayı seçti. Hatta son saatlerde alandaki başkanların görünmesini dahi engellemek için, alan önüne minibüsler çekildi.

Bu alan ve çizginin fiziksel bir sınırdan ziyade psikolojik/politik bir sınır olduğu hususu; 27 saatlik süreçte gerek eylem alanı ve çevresindeki destekle, gerek ise kamuoyunda yer alan tartışmalar/destek ve sahiplenmeler neticesinde kanıtlanmış oldu. Görünürde sadece avukatlar ve baroları ilgilendiren bir düzenlemeyi protesto etmek isteyen insanların eylemi; bir anda toplum içerisinden anlamlı bir kesim tarafından sahiplenir hale geldi. Peki, bu durumu ne şekilde açıklamalı ve her şeyden önemlisi bu eğilimi nasıl bir noktaya ulaştırmalıyız?

Etki ve Tepki: Kaçınılmaz Ortaklaşma

Artık iktidarın ajandasında yer alan pratikler ve eylemler, bir özne/zümre/konu ya da gruba yönelse bile (örnekte avukatlar ve barolar) karşısında oluşan muhalefet ihtimali, o özneler(avukatlar) ile sınırlı kalmıyor. İktidarın sürdürdüğü süreçlere yönelik tepkiler, biçimleri farklılaşsa bile sorunun öznesini aşan, geniş yelpazeyi ifade eden toplum kesimlerince sahiplenme eğiliminin açığa çıktığını gösteriyor.

Bu eğilim, hâlihazırda ete kemiğe bürünmüş gerçek bir muhalefetin varlığından ziyade; doğru değerlendirildiğinde ete kemiğe bürünebilecek bir muhalif dinamizmi işaret ediyor. Bu çerçevede savunma yürüyüşü sürecindeki toplumsal tepki durumunun iki sebebine dikkat çekmek gerekir:

İlk olarak iktidarın yönelim gösterdiği grup ve konular, yönelim amacı noktasında “öznel” olarak farklı sebeplere dayanıyor gibi gözükse de, “nesnel” açıdan durum böyle değil. Keza şu an için iktidarın siyasal ajandası kararlı bir sistematiğe dayanış gözüküyor. O sistematik ise, konu ve özneler farklılık gösterse bile “nesnel” olarak kendi karşısında muhalefet etme olanağı olan her konu/grup ve öznenin tasfiyesine dayanıyor. Arzu edilen, hiçbir muhalefet seçeneğinin olmadığı düzenin tesisi… 

Bu bakımdan konunun öznelerine ve duruma göre iktidar tarafından geliştirilebilecek enstrümanların hepsini sayamasak bile oldukça fazla çeşit mevcut: “Altın çağını yaşayan” yargı pratikleri ile muhaliflerin “cezalandırılması”,  demokratik hak kullanımına hiçbir şekliyle müsaade edilmemesi, kanun değişiklikleri/kararnameler ile meslek örgütlerini etkisizleştirme vs. Ama dikkat edildiğinde hemen hepsinin aynı amaca yönelmiş olduğunu görüyoruz: Muhalefet olanağını imkânsız kılmak.

Bu bağlamda toplumun çeşitli kesimleri de “o an “ için öznel olarak farklı bir muhalefet noktasında yer alsa bile nesnel olarak muhalefet etme olanağının çıktığı her yerde “var olma” eğilimi gösteriyor. Buna gerek duyuluyor.  Bir eğitim emekçisi yahut bir işçi ile avukatı yan yana getirebilecek eğilim, iktidarın amacının yeknesaklaşmasında yatıyor. Aslında bu noktada “iktidarın anlamlı bir başarısı” olduğundan da söz etmek gerekecektir. Keza sergilenen faaliyetler o kadar çok özneye ve konuya yöneldi ki; iktidar farkında olmadan geniş bir yelpazeye dayanan özne ve konu bütünü de yolunun karşısına geçirdi.

İkinci ve son olarak ise bu noktadan devamla başka bir ortaklaşma hali mevcut… Sorunlar, öznel açıdan farklılık taşıyor gibi gözükse de nesnel açıdan aynı yere çıkıyor. “Avukat sorunu” adalet talebinden, gösteri hakkı yaşam hakkından, insan gibi yaşamak çabası mücadele etmek cüretinden ve baskının varlığı özgürlükten bağımsız düşünülemiyor. Sorunların varlığı girift bir duruma işaret etse de her biri memleketin ahvalinin arka arkaya sıralanmış bütünleşik/ayrı düşünülemez durumunu gösteriyor. Sorun ortaklaştıkça çözüm de ortaklaşmak noktasında hareket etme eğilimi gösteriyor.

Çizilene Hapsolmak(mı)

Sorunun tıkandığı ve çözüme erişeceği nokta ise bu ortaklaşma eğilimini açığa çıkaracak politikalar üretmekte yatıyor. Burada üstlenilmesi gereken rol ise, çözümün ortaklaştığı hususunu tespit edebilmek akabinde; muhalefet olanağını da ortaklaştıracak bir hareket tarzı benimseyebilmekte. Bir avukatın meslek örgütüne sahip çıkabilmek cüreti ile bir yurttaşın adalet talebini ortaklaştırabilmek; konu ve özneyi aşan daha üst bir politik iddia mertebesine ulaşabilmek kaygısından geçiyor.

Bunu kaygı edinerek benimsenen hareket tarzı, bu nümayişi tatlı bir anı olarak değil; gerçek bir muhalefet imkânı olarak ele almamızı sağlayabilecek. Ancak bu eğilimleri birbirinden ayrı ayrı ele almak gibi bir yanılgıya düşerek(aslında farkında olmadan politik açıdan kendimizi tecrit ederek) daha üst bir mertebede sahiplenebilir kılma çabasına girmezsek, bu süreç bir “avukat nümayişi” olarak anılarımızda tatlı yerler edinecektir. Bir muhalefet olanağının varlığından ziyade, alana hapsolmuş bir 27 saat olarak hatırlanacaktır.

Av. Deniz Can Aydın

*Nümayiş: Fars. numūden “göstermek”ten numāyiş. “Gösteri” anlamına gelmektedir.

** Turgut Uyar – Umuttur