AYM: Devletin Göstereceği Yargısal Tepkiler İş Cinayetlerinin Önüne Geçer

AYM: Devletin Göstereceği Yargısal Tepkiler İş Cinayetlerinin Önüne Geçer

Anayasa Mahkemesi, 8 madencinin yaşamını yitirdiği Kozlu faciasına ilişkin Türkiye Taşkömürü yöneticileri hakkında soruşturma izni verilmemesi ve yapılan itirazların reddi sonrası kendi önüne gelen dosyada soruşturma izni verilmemesi kararı yönünden yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi

Anayasa Mahkemesi, 8 madencinin yaşamını yitirdiği Kozlu faciasına ilişkin Türkiye Taşkömürü yöneticileri hakkında soruşturma izni verilmemesi ve yapılan itirazların reddi sonrası kendi önüne gelen dosyada soruşturma izni verilmemesi kararı yönünden yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. Karar devletin kontrolünde gerçekleşen işlerde meydana gelen ölümler açısından büyük önem arz ediyor

AYM kararında devletin etkili bir yargısal sistem kurmasının, yaşam hakkını korumasının, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirleri almasının zorunlu olduğunu, devletin göstereceği yargısal tepkilerin benzer olayların yaşanmaması bakımından önem taşıdığını söyledi

AYM soruşturma izni prosedürünün idari kurumlarca kötüye kullanıldığını anlattığı kararında;  kaza ile kusur arasında illiyet bağı olup olmadığı tespitini ancak yargısal mercilerin yapabileceğini, soruşturma izni prosedürünün kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimini oluşturacak şekilde uygulanmaması gerektiğini söyleyerek ihlal kararı verdi

Anayasa Mahkemesi – Naziker Onbaşı ve Diğerleri Başvurusu Kararının Tam Metnini Okumak/İndirmek İçin Tıklayınız. 

Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 12 Haziran’da yayımlanan kararda, 2013 yılında Kozlu’daki maden ocağında metan gazı zehirlenmesi sonucu meydana gelen ölüm olayında, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) yöneticileri hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği belirtildi.

Maden işçisi M.Y. 7 Ocak 2013 tarihinde TTK’ya bağlı Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesi bünyesinde faaliyet gösteren maden ocağında meydana gelen degaj ve metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetti. M.Y’nin yakınları, olayda sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdükleri kişiler hakkında şikayetçi oldu. Soruşturma işlemleri kapsamında TTK Genel Müdürü R.D ve beş yönetim kurulu üyesi hakkında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan soruşturma izni talebinde bulunuldu.

Bakanlık soruşturma izni vermedi, mahkeme davayı reddetti

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 25 Şubat 2014 tarihinde soruşturma izni verilmemesine dair karar aldı. Karara yapılan itiraz Ankara Bölge İdare Mahkemesi kararıyla reddedildi. İtirazın reddi üzerine Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TTK Genel Müdürü R.D. ile beş yönetim kurulu üyesi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.

Ardından M.Y’nin yakınları Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi.

AYM: Devletin “Etkili Bir Yargısal Sistem Kurma” Yükümlülüğü Vardır

Kasıtlı olmayan eylemler nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmalara ilişkin her olayda etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilmesi için mutlaka etkili bir ceza yargılaması yürütülmesi gerekmemektedir. Ancak eylem kasıtlı olmasa dahi ölüm olayı kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru sonucu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almaması sonucu meydana gelmiş ise mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekecektir.

Bu durumda kabul edilebilirlik açısından çözümlenmesi gereken bir husus da -somut olayda- yaşam hakkı kapsamında devletin “etkili bir yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif yükümlülüğünün mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesini gerektirip gerektirmediğidir.

Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin olarak soruşturma yükümlülüğü her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmemektedir. Bu tür durumlarda mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir. Ancak kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir.

AYM: Devletin Ölüm Ve Yaralanma Olaylarının Önüne Geçilmesi İçin Gerekli Tedbirleri Alması Zorunludur

Bu noktada öncelikle kömür madeni işletme işinin bu işte çalışanlar başta olmak üzere kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermesi sebebiyle tehlikeli bir faaliyet olduğu belirtilmelidir. Bu durumda devletin yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında, anılan hizmetin yerine getirilmesinde kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğünün korunması, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirleri alması bir zorunluluktur.

Dosya bir bütün olarak incelendiğinde önceki yıllarda meydana gelen benzer olaylarda birçok kişinin yaşamını yitirdiği ve kazanın gerçekleştiği alanda ani degaj tehlikesinin olduğunun bilindiği, bilirkişi raporlarına göre, var olan bu riske karşı önlem alınmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

AYM: Ceza Soruşturmasının Amacı Ölümler Nedeniyle İlgililerin Hesap Vermelerini Sağlamaktır

Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır.

AYM: Soruşturma İzni Prosedürü Kamu Görevlilerinin Ceza Soruşturmasından Muaf Tutulduğu Anlamına Gelmez

Soruşturma izni prosedürü, kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı ileri sürülen iddia ve şikâyetler nedeniyle gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları ve bu şekilde kamu görevlerinin aksamaması için kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri iddia olunan suçlar bakımından ceza soruşturmasına geçilmeden önce bir ön inceleme yapılması ve ceza soruşturması yürütülmesini gerekli kılacak bir durum bulunup bulunmadığına ilişkin bir ön değerlendirme yapılması amacını taşımaktadır. Bu kapsamda soruşturma izni prosedürü, anılan amacın ötesinde ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin olarak yürütülmesine engel olacak şekilde ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimini oluşturacak şekilde uygulanmamalıdır.

AYM: Devletin Göstereceği Yargısal Tepki Benzer Olayların Yaşanmaması Bakımından Önem Taşımaktadır

Tehlikeli bir faaliyet kapsamında, kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğü üzerinde ortaya çıkan risklerin en aza indirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması konusunda sorumluluğu bulunan kişilerin tespit edilebilmesi ve tespit edilen sorumluluklar karşısında devletin göstereceği yargısal tepki, benzer olayların yaşanmaması bakımından da önem taşımaktadır

AYM: Kusur İle Kaza Arasında İlliyet Bağı Olup Olmadığı Ancak Yargısal Merciler Tarafından Yapılabilir

Somut olayda soruşturma izni verilmemesi kararının bilirkişi raporunda belirtilen “kusur ile degaj/püskürme olayı arasında bire bir illiyet bağı bulunmadığı” yönündeki tespite dayandırıldığı anlaşılmaktadır.

Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Bakanlıklar ve TTK Yönetim Kurulu üyeleri ile diğer kurumlara atfedilen kusurların meydana gelen degaj/püskürme olayına doğrudan etkisinin olup olmadığı şeklinde soru yöneltilmiştir. Raporda, sözleşmede imzası bulunan Yönetim Kurulu üyelerinin kusurlarının bulunduğunun değerlendirildiği ancak bu kusur ile degaj/püskürme olayı arasında bire bir illiyet bağı bulunmadığı belirtilmiştir. Gerek Cumhuriyet Başsavcılığının sorusunun gerek bilirkişi raporunda yapılan tespitin kusur ile kaza arasında doğrudan sebep-sonuç ilişkisi bulunup bulunmadığına yönelik teknik bir meseleye ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ceza hukuku anlamında eylem ile sonuç arasında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığının belirlenmesi ise ancak yargısal merciler tarafından yapılabilecektir.

Yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü, sorumluların belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek bir ceza soruşturması yürütülmesini gerektirmektedir. Kamu makamlarının bilirkişi raporları ile tespit edilen kusurlu davranışlarının bulunduğu somut olayda, tespit edilen kusur ile gerçekleşen netice arasında ceza hukuku anlamında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığının ilgili idare kurullarınca karara bağlanarak adli sürecin sona erdirilmesi etkili soruşturma ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

AYM: İdare Mahkemeleri de Ceza Yargılamasının İşleyişinin Gecikmemesine Özen Göstermelidir

Öte yandan soruşturma izni verilmemesi işlemlerine karşı yapılan itirazları değerlendiren idare mahkemelerince yapılacak olan inceleme ve değerlendirmelerin de soruşturma izni prosedürünün ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde uygulanmasına ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimi oluşmasına izin vermeyecek şekilde yapılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.

toplumsalhukuk