ABD, özellikle SSCB çözülüp dağıldıktan sonra hem dışarıya hem de içeriye yönelik çok acımasız, sert politikalar oluşturup, hayata geçirmek için yoğun
ABD, özellikle SSCB çözülüp dağıldıktan sonra hem dışarıya hem de içeriye yönelik çok acımasız, sert politikalar oluşturup, hayata geçirmek için yoğun çaba gösterdi. Kuşkusuz fizik kuralları çerçevesinde her etkinin bir de tepkisi olacaktır, er ya da geç. Son on gündür Amerikan hapishanelerinde yaşananlar, haber değeri taşımaya başladığı için biz de kıyısından köşesinden ne olduğunu anlamaya/öğrenmeye çalışıyoruz. Lakin, çeviri kaynaklı ve meraksız bir “basın-yayın” faaliyeti nedeniyle de pek bir şey öğrenemiyoruz!
Kısaca işi “hikaye” eden sıradan bir kaynak bize şu bilgiyi veriyor:
ABD’deki 24 eyalette 20 binin üzerinde tutuklu ve hükümlü, Attica İsyanı’nın yıldönümünde cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve mahkumların köle olarak çalıştırılmasına karşı direniş başlattı.
10. gününe giren direnişe ABD ana akım medyasında yer verilmiyor.
9 Eylül günü, Attica Cezaevi İsyanı’nın 45. yıldönümünde, ABD’nin 24 eyaletinde 20 bin tutuklu ve hükümlü büyük bir direniş başlattı.
50 civarında cezaevinin katılım sağladığı düşünülen tarihin en büyük cezaevi direnişinin temel talebi, “ücretsiz mahkum emeği”ne son verilmesi.
Hapsedilmiş İşçiler Örgütlenme Komitesi (IWOC) tarafından yapılan açıklamada, “Bu, Amerika’da köleliğe karşı harekete geçmeye yapılan bir çağrıdır. Attica’dan 45 yıl sonra, özgürlük dalgaları Amerikan cezaevlerine dönüyor” denildi.
Komite, cezaevi direnişlerini merkezileştirmeyi ve Amerikan cezaevi sisteminin görmezden gelemeyeceği bir büyüklüğe ulaştırmak istediklerini kaydediyor.
Anayasa’daki 13. madde ile yasallaşan mahkum emeği, tekellerin iştahını kabartıyor. Mahkum işgücü madenlerde, silah fabrikalarında ve hatta iç çamaşırı üreten Victoria’s Secret’ın fabrikalarında dahi kullanılıyor.
Daily Mail’e konuşan eski mahkum Kenneth Glasgow, “Dışarıdaki insanlar neler olup bittiğinin farkında değil. Bunun kölelik olduğunu, köleliğine hâlâ devam ettiğini bilmiyorlar” diyor.
Mahkumların talepleri arasında cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve eğitim olanaklarının artırılması da yer alıyor.
Büyük direniş 10. gününe girerken, ABD’nin dev medya tekellerinden New York Times, Washington Post, NBC News, ABC News, MSNBC, Fox News, CNN ve NPR gibi organlar konu hakkında hiçbir haber yapmadılar.
9 Eylül 1971 tarihinde, New York’taki Attica Cezaevi’nde başlatılan isyan da, siyasi haklar, daha iyi cezaevi koşulları ve mahkumların köleleştirilmesine karşı başlatılmıştı.
1300 mahkumun başlattığı isyan, 13 Eylül günü devletin büyük bir katliamıyla sonlandırıldı.
Kanlı saldırı sonucunda 33 mahkum ile 10 gardiyan/memur öldürüldü.
Marx görüntü ile öz arasındaki farka özenle dikkat çekerken, habercilerin bunları “es” geçmiş olması tesadüfi olamaz.
Bir: Bu ABD’de bir basit sıradan cezaevi isyanı olmayıp, bal gibi gibi, sert bir grevdir; işçi sınıfının “dışarıda” unuttuğu, ama “içeride” yeniden hatırlanan bir sert grevdir.
İki: Bu grev, aslında “usulüne uygun olmayan” ama gerçek bir toplu pazarlık sürecinden sonra gerçekleştirilmiş, meşru ve mevzuatın gerektirdiği bir grevdir.
Üç: Bu büyük grev bize Amerikan “hapishanelerinin” birer hapishane değil, birer gerçek zalim fabrika olduğunu göstermektedir.
Amerikan hukuksuzluğu yaklaşık yarım yüzyıldır, hapishane denilen yerleri birer sıkı denetlenen, düşük ücretli esir işçi emeği üzerine kurulmuş haksız ve kirli rekabetin bir parçası olan üretim merkezleri olarak tasarlamıştır. Böyle olduğu için de suçun kapsamını genişletmiş, cezaları ağırlaştırmıştır. Muhtaç olduğu emeği de renginin koyuluğuna bağlı olarak hiçbir zaman “vatandaş” olarak görmediği insanlar üzerinden yapılmıştır. Adli istatistikler de zaten bunu göstermektedir: İçeride en çok olanlar önce rengi en koyu olanlar, sonra açılanlar… En ağır cezayı yiyenler de önce rengi koyu olanlar, sonra açık olanlar…
Kısacası Amerikan hapishaneleri birer büyük fabrika olarak tasarlanmıştır ve bu fabrikalara da işçi gerekmektedir. Doğal olarak Amerikan hukuku da buna göre suç ve ceza açısından düzenlenmiştir.
Beş yıldızlı otellerden daha çok hapishane yapılan, turizm sektöründe istihdam edilenler hapishane sektöründe istihdam edilenlerin yarıştığı Amerika’da “yeni” bir üretim merkezi oluşturulmuştur, tutsak edildikleri üretimhanelerde çalışmama hakkını kullanamadıkları yerde şimdi Amerika işçi sınıfını yeni bir mücadele veriyor, hapishane diye düzenlenmiş fabrikalarda da sıkı disipline başkaldırıyor, greve gidiyor.
Selam olsun…