Hukuken SGK’nin genelgede yapmış olduğu değerlendirme kanımca geçerli olmayacağından, işyerinde veya işin yürütümü sırasında covid-19’a maruz kalınması iş kazası ya da meslek hastalığı olarak değerlendirilmelidir
Hukuka uygun olmamasına rağmen SGK tarafından bu şekilde bir belirlemenin yapılmasındaki asıl amacın, salgın sürecinde bilim insanlarının önerilerine kulak verilmemesi sonucunda ortaya çıkan tablonun gizlenmesi ve yine bu tablodan doğan sorumluluktan sermayedarlar ve patronların kurtarılması olduğu görülmektedir
Geçtiğimiz günlerde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayınlanan 2020/12 numaralı genelgede, covid-19’un iş göremezliğe sebep olan bir hastalık olduğu ancak iş kazası veya meslek hastalığı olarak sayılmayacağı bildirilmiştir. Bu durum emekçinin virüsten gerçek anlamda korunmadığının başka bir göstergesidir
Bu belirleme, iki ayı geçkin süredir devam eden salgın mücadelesinde, emekçilere ücretli izin hakkı verilmeden, virüsten etkili bir şekilde korunmadan, sokağa çıkma yasağı olan günlerde bile salt sermaye sınıfının üretimi devam edebilsin diye acımasızca çalıştırılması sonucunda virüsün ne kadar yayılabilmiş olduğu konusunda ciddi endişeler doğurmaktadır.
Nitekim günlerdir işçilerin salgın sürecinde zorla çalıştırılması durumunda konunun uzmanı bilim insanları tarafından salgının çok daha şiddetli yayılacağı, zorunlu iş kolları dışında diğer iş kollarında üretimin durdurulmaması sonucunda pek çok emekçinin covid-19 virüsüne maruz kalacağı defalarca dile getirilmektedir.
Buna rağmen iktidar, bilim insanlarının uyarılarına kulak asmayarak, sermayedarların istediğini yapmış ve üretimin durdurulmasına izin vermeyerek işçilerin “ölümüne” çalıştırılmasına göz yummuştur.
Bunun sonucunda işçiler, patron tarafından dezenfekte edilmemiş iş yerlerinde herhangi bir maske yahut koruyucu donanım olmadan, sosyal mesafe kuralı hiçe sayılarak çalıştırılmıştır.
Bu acımasızlık karşısında emekçiler arasında virüsün geniş bir şekilde yayılması kaçınılmaz olmuştur.
İSİG Meclisinin Raporu
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin 17 Nisan’da yayınlamış olduğu “Covid-19 Salgını Döneminde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Raporu-1” isimli rapora göre:
- Salgının ilk bir ayında; tespit edilebilen 251 işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve işçilerin salgına yakalanmaya açık halde çalışmaya zorlandığı belirtilmektedir.
- 11 Mart – 10 Nisan tarihleri arasında en az 159 işyerinden 855 emekçinin testlerinin pozitif çıktığı tespit edilmiştir.
- Salgının ilk bir ayında, üretime tedbir amaçlı ara veren işyeri oldukça azken, bu süreçte tespit edebildiğimiz 107 işyerinde üretime/ hizmete ara verilmiştir. Üretime ara veren işyerleri, ağırlıklı olarak işyerinde Covid-19 vakalarının görülmesi ya da işçilerin mücadeleleri sonucu üretime ara vermek durumunda kalmıştır.
- 11 Mart – 10 Nisan tarihleri arasında en az 52 emekçinin covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği tespit edilmiştir.
DİSK’in Raporu
27 Nisan’da yayınlanan Covid-19 Disk Raporunda ise şu belirlemeler yapılmıştır:
- 24 Nisan itibarıyla DİSK üyesi işçiler arasında covid-19 pozitif oranı, Türkiye genelindeki covid-19 vaka oranının 3,2 katı düzeyinde seyretmektedir. DİSK üyesi işçiler arasındaki vaka oranı, Türkiye vaka oranından giderek açılmaktadır.
- Türkiye’deki toplam covid-19 pozitif vaka sayısının Türkiye nüfusuna oranı binde 1,3, vaka sayısının 15 ve üzeri yaştaki Türkiye nüfusuna oranı binde 1,6 iken DİSK üyesi işçiler arasındaki vaka sayısının araştırma kapsamındaki DİSK üyesi işçilere oranı binde 4,1’dir.
- İşçiler arasında Covid-19 pozitif oranı gerek genel nüfusa göre gerekse çalışma çağındaki nüfusa göre oldukça yüksektir. Öte yandan DİSK verileri sendikalı işyerlerini yansıtmaktadır. Sendikasız ve kayıtsız işyerlerinde Covid-19 pozitif oranının çok daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür.
Durum böyle iken, Sosyal Güvenlik Kurumunun covid-19 virüsünü iş kazası yahut meslek hastalığı olarak sayılmamasına ilişkin genelgesi politik bir karar olup, tamamen sermayedarların ve patronların çıkarlarına hizmet etmektedir ve salgın sürecinde üretimin durdurulmamasının vahim sonuçlarını örtbas etmeye yöneliktir.
Hukuk Ne Diyor
İş Kazası kavramı temel olarak iki kanunda tanımlanmıştır. 6331 sy. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda iş kazası, “işyerinde veya işin yürütümü sırasında meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen yahut bedenen engelli hale getiren olay” olarak tanımlanmıştır.
5510 sy. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ise iş kazası “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, hizmet akdiyle çalışırken emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır.
Meslek hastalığı ise aynı kanunda “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri” olarak tanımlanmıştır.
Bu tanımlar ilgili kanunlarda düzenlendiğinden mahkemelerce iş kazasının tanımlanmasında esas teşkil edecektir. Bir başka deyişle, Sosyal Güvenlik Kurumunun yazıya konu genelgesinde virüsü iş kazası ya da meslek hastalığı olarak değerlendirmediğine ilişkin belirlemesinin, yukarıda belirtilen kanunlarda bulunan tanımlar karşısında bir hükmü bulunmayacaktır. Nitekim normlar hiyerarşisine göre kanunun genelgeden üstün olduğu açıktır.
Dolayısıyla, bu genelgeye rağmen, işyerinde çalışma sonucu maruz kalınan covid-19 vakalarının iş kazası ya da meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Sonuç Olarak
Hukuken SGK’nin genelgede yapmış olduğu değerlendirme kanımca geçerli olmayacağından, işyerinde veya işin yürütümü sırasında covid-19’a maruz kalınması iş kazası ya da meslek hastalığı olarak değerlendirilmelidir.
Hukuka uygun olmamasına rağmen SGK tarafından bu şekilde bir belirlemenin yapılmasındaki asıl amacın, salgın sürecinde bilim insanlarının önerilerine kulak verilmemesi sonucunda ortaya çıkan tablonun gizlenmesi ve yine bu tablodan doğan sorumluluktan sermayedarlar ve patronların kurtarılması olduğu görülmektedir.
Av. Yıldıray Çıvgın