Suruç Katliamı ile ilgili açılan davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’a 7 bin 500 TL para cezası verildi, mahkeme cezayı 12 ay taksitlendirdi
Suruç Katliamı ile ilgili açılan davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal’a 7 bin 500 TL para cezası verildi, mahkeme cezayı 12 ay taksitlendirdi
Suruç’taki Amara Kültür ve Sanat Merkezinde Kobanili çocuklara oyuncak götüren Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik 20 Temmuz 2015 tarihinde canlı bombayla düzenlenen katliama dair süren tek davada da karar çıktı.
Dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında Suruç Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın 3’üncü duruşmasına, patlamada yaralananlardan Ceren Çoban, Yasin Can, Onur Kartal ve patlamada yaşamını yitiren Yunus Emre Şen’in babası İhsan Şen ile Emrullah Akamur’un ağabeyi Ümran Akamur ve müşteki-mağdur vekilleri katıldı.
Duruşma Ümran Akamur’un tanık olarak ifadesinin alınmasıyla başladı. Akamur, Suruç’ta meydana gelen patlamanın arkasında karanlık güçlerin olduğuna dikkat çekerek, asıl davanın bir an önce açılması gerektiğini ifade etti.
Müşteki-Mağdur avukatları: Sanık ihmal suretiyle ölüme sebebiyet vermekten cezalandırılmalı
Akamur’un ardından söz alan Av. Ömer Şerif Yaşar, Suruç saldırısının tüm kamuoyu tarafından takip edildiğini belirterek, verilecek kararın toplumun adalete olan inancı noktasında önemli rol oynadığını söyledi. Dava üzerinden geçen zamana dikkat çeken Yaşar şöyle devam etti:
Patlamanın üzerinden 18 ay geçmesine rağmen dosyada sadece bir sanık hakkında dava açılmıştır. Sanığın talimatla savunmasının alınması ile sanığa doğrudan soru yöneltme hakkımız elimizden alınmıştır. Sanığın yeniden Suruç’ta huzurda dinlenmesini talep ediyoruz. Ankara Katliamı’nda ortaya çıkan belgelerin dosyamıza eklenmesini talep ediyoruz.
Daha sonra patlamada yaralanan Onur Kartal, Yasin Can ve Ceren Çoban da müşteki olarak ifade verdi.
İfadelerin tamamlanmasından sonra beyanda bulunan Avukat Can Tombul, sanığın talimatla dinlenildiğini talimat duruşmasının yaralılardan ve hayatını kaybedenlerin ailelerinden adeta kaçırılarak talimat duruşmasından bir gün önce kendilerine tebliğ edildiğini, olay öncesi gerekli izinleri almak için kaymakamlığa ve emniyete başvurduklarını, emniyetin olay günü orada olunacağını bildiğini söyledi. Tombul, İç İşleri Bakanlığı’nın bombalı eylem yapılacağına dair istihbaratı olduğunu, buna ilişkin evrakların dosyada mevcut olduğunu bu olayın tek sorumlusunun huzurdaki sanık olmadığını başkaca kamu görevlisi sorumlarının da olduğunu buna dair bilgi ve belgeleri getirtilmesi için mahkemeye talepte bulunduklarını belirterek tevsi-i tahkikat taleplerini mahkemeye sundu.
Tombul, sanığın suçunun TCK 83’te düzenlenen ihmal suretiyle insan öldürme suçunu oluşturduğunu bu suçtan cezalandırılmasını gerektiğini, sanığın ağır ceza mahkemesinde yargılanması gerektiğini belirterek görevsizlik talebinde bulundu. Tombul, görevsizlik kararı verilmemesi halinde sanığın üzerine atılı olan suçun en üst sınırından cezalandırılmasını talep etti.
Karar 33 canın bedeli: 7.500 TL adli para cezası
Savunmaların ardından mahkeme önce mağdur-müştekiler hakkında katılma talebi verdi. Ardından katılan vekillerinin tevsi-i tahkikat taleplerinin reddine karar veren mahkeme kararını açıkladı.
Mahkeme kararında; dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında TCK 257/2 maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun işlendiğine kanaat getirerek sanığa 10 ay hapis cezası verdi. Sanığa iyi hal indirimi uygulayan mahkeme sanığın cezasının 8 ay 20 gün’ e düşürdü. Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması(HAGB) hükümlerini kabul etmemesi nedeniyle hakkında HAGB’nin uygulanmasının yer olmadığına karar veren mahkeme verdiği hapis cezasını günlüğü 30 TL’den para cezasına çevirerek sanığı 7.500 TL adli para cezası ile cezalandırdı. Ayrıca mahkeme sanığa verilen cezanın 12 ay taksitlendirilmesine karar verdi.
Kararın tam metni için tıklayınız.
Suruç Aileleri İnisiyatifi: 7.500 TL’lik bir adaleti tanımıyoruz!
Karar sonrası hayatını kaybedenlerin yakınlarının oluşturduğu Suruç Aileleri İnisiyatifi bir açıklama yayınlayarak karara tepki gösterdi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
‘Görevi kötüye kullanma’ dedikleri; Suruç’a giden gençler yollarda durdurulup çantaları didik didik aranırken, ailesinin “IŞİD’ci” diyerek ihbar ettiği bir canlı bombanın elini kolunu sallayarak katliam yapmasıdır.
‘Görevi kötüye kullanma’ dedikleri; davanın savcısının yaptığı araştırmayla ortaya çıkan ve açık açık ‘canlı bomba saldırısı olabilir’ şeklindeki istihbarata rağmen hiçbir önlem almamaktır.
‘Görevi kötüye kullanma’ dedikleri; bomba patladıktan sonra yaralılar taşınırken polis araçlarıyla yolu kapatarak yaralıları taşıyan araçları engellemektir” denildi.
İstihbarat raporlarına, açıkça uyarılara rağmen katliamda sorumluluğu bulunan Mehmet Yapalıal’a verilen “ödül” Türkiye’de adalet mekanizmasının durumu için iyi bir fotoğraf olduğu vurgulanan açıklamada şöyle denildi: “Daha önce yaşanan katliamlarda da aynı tiyatroyu sergileyen yargı mekanizması, “göstermelik bir suçlu” belirleyerek asıl faillerin peşine düşmemiş, “göstermelik suçluyu” da cezasızlıkla ödüllendirmiştir. İşte tam da bu yüzden Türkiye’de yargıya güven yerlerde gezinmektedir, işte bu yüzden kimsenin adalet mekanizmasına saygısı kalmamıştır.
Bizler Suruç Katliamı’nda yakınlarını kaybeden aileler olarak 7.500 TL’lik bir adaleti tanımıyoruz. Bu zamana kadar verdiğimiz adalet mücadelesini daha da büyüterek yaşadığımız adaletsizliğe cevap olacağız. 33 canımızın düşlerini asla yarım bırakmayacağız.
Karar sonrası Toplumsal Hukuk’a konuşan katliamda hayatını kaybedenlerin avukatlarından Av. Ömer Şerif Yaşar şu ifadeleri kullandı:
Suruç Asliye Ceza Mahkemesi’nin bugün vermiş olduğu karar tam bir hukuk faciasıdır. 33 insanın ölümüne ve onlarcasının yaralanmasına sebep olan bu katliamla ilgili tek somut dava olması sebebiyle yargılamanın daha etkin ve titizlikle yapılması adına yargılama makamından önemli taleplerimiz oldu. Bunlardan en önemlisi sanığın işlediği fiilin görevi kötüye kullanma suçu değil ihmal suretiyle ölüme sebebiyet verme olması karşısında görevsizlik kararı verilmesiydi. Yine sanık emniyet müdürünün talimat ile değil mahkeme huzurunda beyanının alınmasını ve kendisine soru sorma imkanının oluşturulmasını istedik. Asıl soruşturma olan Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma dosyasının ve Ankara Gar Katliamı dava dosyasının dosyaya celbini istedik. Fakat hiç bir talebimiz kabul edilmedi ve adil yargılanma hakkımızı çiğneyen, vicdanları yaralayan bir hüküm verildi. Ancak bizler hukuk mücadelemize devam edeceğiz. Sorumlular halk nezdinde olduğu gibi hukuk nezdinde de gereken cezaları alacaklarına olan inancımız tamdır.
toplumsalhukuk