Avukatlığın, yargının üç kurucu unsurundan biri olduğu iddia edilmesine rağmen, mesleki faaliyetleri ve müvekkillerinin kimliği ve eylemleriyle yargılanan avukatların sayısı Türkiye’de oldukça fazladır
Türkiye’de avukatlık, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. Maddesi’nde şöyle tanımlanmıştır[1]:
“Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.”
Avukatlığın, yargının üç kurucu unsurundan biri olduğu iddia edilmesine rağmen, mesleki faaliyetleri ve müvekkillerinin kimliği ve eylemleriyle yargılanan avukatların sayısı Türkiye’de oldukça fazladır. Ekli listede yer alan davalardan da görüleceği üzere, Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapmak, toplumsal muhalefetin ve halkın avukatlığını yapmak, cezaevinde açlık grevi yapan mahpusların hukuki ve tıbbi durumlarını tespit amacıyla ziyarette bulunmak, örgüt mensubu olduğu iddia edilen müvekkillerinin cenaze ve otopsi işlemlerine katılmak, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak, ifade özgürlüğü hakkını kullanmak, devletin yasa dışı silahlı örgütlerin bombalı saldırılarla gerçekleştirdiği katliamlardaki sorumluluğunu hatırlatmak, kolluk görevlileri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalan müvekkillerinin haklarını savunmak ve durumlarını kamuoyu ile paylaşmak, gözaltında bulunan müvekkiline kanunda belirtilen susma hakkını hatırlatmak, insan hakları savunuculuğu yapmak ve en önemlisi de cezasızlıkla mücadele etmek gibi pek çok mesleki faaliyet suç sayılmakta, hatta bu faaliyetlerin örgüt talimatıyla gerçekleştirildiği iddia edilerek TCK 220/6-7, 314/2-3 maddelerde düzenlenen silahlı örgüte yardım ve örgüt üyeliği ile sıklıkla TMK 7. Madde kapsamında silahlı örgüt propagandası kapsamında yargılama yapılmaktadır.
BM Yargıçların ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü 10-14 Ekim 2011 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sonrasında ön gözlem raporunu yayınlamıştır. Bu raporda belirtilen tavsiyeler maalesef bugüne değin yerine getirilmemiş, OHAL ortamında durum daha da kötüye gitmiştir.[2]
The Front Line Defenders’ın “Risk Altındaki İnsan Hakları Savunucuları” başlıklı 2017 yılı raporunda, Türkiye’deki bütün insan hakları savunucuları tehdit altında olmakla birlikte, 2017 yılında tehdit altında olan ana grubun avukatlar olduğu belirtilmiştir.[3]
Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü’nün Tehlikedeki Avukatlar Günü olan 24 Ocak 2018’de yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de OHAL boyunca 1488 avukat zulme varan kötü muameleye maruz kalmış, 572 avukat tutuklanmış, 79 avukat ise hapis cezasına mahkûm olmuştur.[4]
Yargı baskısının yanı sıra, takip ettikleri davalar nedeniyle avukatların can güvenliği de tehdit altında olabilmektedir. Örneğin, Türkiye’de bir kültür halini almış cezasızlık politikasından faili meçhul davaları takip ederek hesap soran insan hakları savunucusu Diyarbakır Baro Başkanı avukat Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’da öldürülmüş ve savcılık dosyasında aradan geçen 2.5 yılda tek bir şüpheli dahi sorgulanmamıştır. [5] Hem yargı baskısı hem de can güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle pek çok avukat da Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştır.
20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve üç aylık sürelerle 7 kez uzatılan OHAL döneminde, haksız gözaltı, tutuklama ve adil yargılanma hakkı ihlallerinin artması neticesinde avukatlar üzerindeki bu baskılar giderek artmıştır.
Pek çok OHAL KHK’sı ile avukatlık mesleğine sınırlamalar getirilmiştir:
27 Temmuz 2016 tarihli, 668 sayılı KHK’nin 3. Maddesi ile “Gözaltındaki şüphelinin müdafii ile görüşme hakkı Cumhuriyet savcısının kararıyla beş gün süreyle kısıtlanabilir. Bu zaman zarfında ifade alınamaz.” hükmü getirilmiştir.[6] 29 Ekim 2016 tarihli 676 sayılı KHK ile bu süre 24 saate indirilmişse de şüphelinin derhal avukatıyla görüşme hakkı kısıtlanmış, şüpheliden kayıt dışı ve hukuka aykırı beyan alma tehlikesinin önü açılmıştır.
676 sayılı KHK’nin 1. Maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 149 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.” cümlesi eklenmiştir.[7] Böylece, soruşturma aşamasında yalnızca ifade alırken 3 avukatın hazır bulunabileceği kuralı genişletilmiş, sanığın Mahkemedeki etkili savunma ve adil yargılanma hakkı kısıtlanmıştır.
Aynı KHK’nin 2. Maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 151 inci maddesi de değiştirilmiştir. Maddenin eski halinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma, silahlı örgüt kurma ve yönetme ile terör suçlarından tutuklu veya hükümlü olanların müdafiliğini üstlenen avukatların, kendileri hakkında da aynı suçlardan kovuşturma bulunması halinde bir yıl süre ile müdafilikten yasaklanabileceği ve bu sürenin, iki kez, en fazla altı ay süreyle uzatılabileceği düzenlenmişti. KHK ile değiştirilmiş halinde ise avukatın hakkında soruşturma dosyası bulunması halinde ve müvekkilinin soruşturma aşamasında da yasak getirilebilmektedir. Böylece masumiyet karinesi göz ardı edilmiştir.
Aynı KHK’nin 5. Maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 188 inci maddesinin birinci fıkrasına “Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.” cümlesi eklenmiştir. Böylece, alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında şüphelinin müdafiden yararlanma hakkı ve müdafinin duruşmada bulunmaması halinde yargılamaya devam edilememe güvencesi ortadan kaldırılmıştır. 696 sayılı KHK ile bu değişiklik genişletilmiş, “duruşmaya gelmemesi” hali de eklenmiştir.[8]
23 Temmuz 2016 tarihli, 667 sayılı KHK ile tutuklu ile avukatların cezaevindeki görüşlerine dair teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydetme, izlemek amacıyla bir görevlinin hazır bulunması, avukat ile tutuklunun birbirine verdiği belgeleri inceleme ve el koyma, görüş gün ve saatlerini kısıtlama yetkisi getirilmiştir.[9] 676 sayılı KHK ile bu düzenlemeler, hükümlüler için de geçerli hale getirilmiştir. Avukatın müvekkiliyle görüşmesini gizli yapması gerekirken, idareye belgelere dahi el koyma yetkisinin verilmesi savunma hakkını kısıtlamıştır. İdareye geniş ve belirsiz bir takdir yetkisi verilmiş, bunun sonucunda keyfi uygulamalar ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de yıllardır hak ve adalet mücadelesi veren Çağdaş Hukukçular Derneği ile son yıllarda faaliyet gösteren Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Mezopotamya Hukukçular Derneği gibi avukat örgütleri 22 Kasım 2016 tarihli 677 sayılı KHK ile kapatılmıştır.[10]
Kapatılan ÇHD’nin genel başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı halen İstanbul Silivri cezaevinde tutukludur. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi eski başkanı Av. Taner Kılıç halen İzmir Aliağa Şakran cezaevinde tutukludur. İHD yöneticilerinden Av. Halil İbrahim Vargün, Av. Olcay Öztürk halen tutukludurlar.
İHD’nin, insan hakları savunucularına, İHD ve İHD yöneticilerine yönelik baskılar raporunda belirtilen tüm hususların avukatlar için de geçerli olduğunu özellikle belirtmek isteriz[11]
Oysa, hedef haline getirilen mücadeleci avukatlık faaliyetlerinin tamamı, tam da uluslararası düzeyde korunan adil yargılanma ve savunma hakkının bir gereğidir.
- İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 6 ila 11. Maddelerinde herkesin eşit korunma, adil ve tarafsız ve bağımsız mahkemeler tarafından yargılanma, etkin yargı yoluna başvurma, savunma için tüm güvencelerden yararlanma ve suçlu olduğu kesinleşmedikçe suçsuz sayılma hakkı düzenlenmiştir.[12]
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinde de buna paralel bir şekilde adil yargılanma ve savunma hakkı düzenlenmiştir.[13]
- 27 Ağustos-7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler (Havana Kuralları)’nın ilk 8 maddesinde, herkesin avukata ve adli hizmete ulaşma, gözaltında avukata derhal erişme ve avukat ile şüphelinin tam bir gizlilik içerisinde görüşme hakkı düzenlenmiştir. [14]
- maddesine göre ise avukatlar müvekkillerinin haklarını korurken ve adaletin gerçekleşmesine çalışırken, ulusal ve uluslararası hukukun tanıdığı insan haklarını ve temel özgürlükleri yüceltmeye çalışırlar ve hukuka ve hukukçuluk mesleğinin kabul görmüş standartlarına ve ahlaki kurallarına uygun biçimde serbestçe hareket ederler.
- maddesine göre, Hükümetler avukatların hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini ve faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını sağlamakla yükümlüdür.
- maddesine göre ise avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilemezler.
- maddesine göre de avukatlar özellikle, hukukla, adalet sistemiyle ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunması ile ilgili konularda kamusal tartışmalara katılma ve yasal faaliyetleri veya yasal bir örgüte mensup olmaları nedeniyle mesleki kısıtlamalara maruz kalmaksızın, yerel, ulusal veya uluslararası örgütler kurma veya bunlara mensup olma ve bunların toplantılarına katılma hakkına sahiptir.
4) Avrupa Konseyi’nin Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Nolu Tavsiye Kararı’nın ilk maddesinde de avukatlık mesleğinin icrasındaki özgürlüğün ayrım gözetmeden, hükümet veya kamudan gelebilecek uygunsuz müdahalelere yer vermeyecek şekilde korunması, teşvik edilmesi ve bağımsızlık prensibine saygı gösterilmesi için gereken tüm tedbirlerin alınması gerektiği düzenlenmiştir.[15]
5) 2 Ağustos 1991 tarihinde Uluslararası Avukatlar Birliği tarafından kabul edilen Morelia Şartı’nda her halükarda, avukatlık mesleğinin görevinin, hukuki yardım sistemine, hiçbir çekince olmaksızın ve tam bağımsızlık içinde, tüm beceri ve gayretiyle, yalnızca dava tarafının yüksek menfaatini düşünerek aktif olarak katılmak olduğu gerçeğini göz önünde tutulması gerektiği belirtilmiştir.[16]
6) 27 Ekim 2002’de Uluslararası Avukatlar Birliği tarafından kabul edilen Turin İlkeleri’ne göre avukatlar mesleklerini müdahale veya kısıtlamaya maruz bırakılmadan tam bir mesleki dokunulmazlık içinde icra etme hakkına sahiptirler. Müvekkillerinin haklarının korunmasını ve müvekkillerinin herhangi bir mahkeme veya bir başka yetkili makam tarafından adilane şekilde yargılanmalarını sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmak avukatların görevidir.[17]
7) 12 Aralık 2017 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi’nde avukatların ve avukatlık mesleğinin korunması için hazırlanmış bir taslak rapor kabul edilmiştir. 24 Ocak 2018 tarihinde ise Strazburg’ta, aralarında Türkiye, Azerbaycan, Moldova ve Hollanda gibi ülkelerde mesleki faaliyetleri nedeniyle insan hakları ihlallerinin mağduru olan ve baskı gören avukatların olduğu bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantının ardından, Parlamenterler Meclisi’nde taslak raporda yer verilen öneriler yedi maddelik bir metin haline getirilerek kabul edilmiştir. Parlamenterler Meclisi’nde kabul edilen bu taslak raporun Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunulması ve burada olumlu bir karar alınması halinde, avukatlık mesleği üzerine Avrupa Konseyi tarafından uluslararası bir sözleşme hazırlanması için sürecin başlatılması beklenmektedir.[18]
Bu tavsiye kararlarında özetle,
Pek çok Avrupa Konseyi ülkesinde avukatlara yönelik taciz, tehdit ve saldırıların meydana gelmeye devam ettiği ve hatta yaygınlık kazanarak sistematikleştiği ve bariz bir şekilde bilinçli bir politikanın sonucu olduğu,
Kimi durumlarda otoritelerce yetersiz şekilde soruşturulan öldürme, kamu görevlileri tarafından da olmak üzere fiziksel şiddet, tehdit, haksız aleni eleştirilere maruz kalma ve avukatların önde gelen politik figürler dâhil olmak üzere müvekkilleriyle bir tutulması, avukatları cezalandırmak üzere ceza soruşturmasının kötüye kullanılması ya da avukatların belli davalardan alınması, müvekkillerin avukatları ile görüşmelerinin hukuka aykırı şekilde izlenerek avukatlık mesleğine özgü ayrıcalıkların ihlal edilmesi, hukuka aykırı soruşturmalar kapsamında arama ve el koyma, avukatların kendi müvekkillerinin ceza davalarında tanık olarak sorguya çekilmesi, disiplin soruşturmasının kötüye kullanılması ve avukatların bağımsızlığının etkili şekilde korunmasını sağlama ve işlevsel kılma bakımından çeşitli yapısal ve usule ilişkin yetersizliklerin olduğu,
Devam eden yargılama süreçleri dâhil, bireysel hakların her gün korunmasında avukatların üstlendiği rol bağlamında, ayrıca avukatların güvenliğine ve bağımsızlığına ve mesleklerinin gereklerini etkin şekilde yerine getirmelerine yönelik yakın tehditlere cevap verebilmek adına bir erken uyarı mekanizmasına ihtiyaç duyulduğunu, belirtmişlerdir.
İHD olarak Türkiye’de özellikle toplumsal sorunlarla ilgilenen ve sürekli mağdurların yanında yer alarak savunuculuk faaliyeti yapan avukatların tamamını insan hakları savunucusu olarak değerlendirdiğimizi belirtmek isteriz.
Bu raporda, Fetullah Gülen örgütü soruşturmaları kapsamında mesleki faaliyetleri nedeni ile tutuklu bulunan avukatların durumuna şimdilik yeterli bilgi alınamadığı için yer verilmemiştir. Bu hususta ciddi hak ihlalleri olduğunu ve çok sayıda avukatın hak ihlaline uğradığını belirtmek isteriz.
Bu raporumuzda, OHAL ortamında etkisi daha da artan yargı baskısının hak savunucusu avukatlar üzerindeki etkisini göstermek ve bu alandaki soruna dikkat çekmek istedik. Elbette raporumuzda eksiklikler vardır. Bu raporu yayınladıktan sonra avukatlardan gelecek öneriler doğrultusunda raporumuzu her zaman yenileyebileceğimizi belirtmek isteriz.
ÖNERİLER
Türkiye’de mesleki faaliyetleri, savunmanlık ve insan hakları faaliyetlerinden dolayı soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalan ve tutuklu yargılanan tüm avukatlar serbest bırakmalıdır.
Avukatların yargılanmasına neden olan veya avukatları tehditler ve baskılar ile yıldırmaya çalışan aktörler etkili soruşturma yöntemleriyle tespit edilmeli ve etkili bir şekilde kovuşturulmalı, Türkiye’deki cezasızlık politikasına son verilmelidir.
Kolluk(Polis, jandarma ve istihbarat) ve yargı içerisinde örgütsel faaliyet kapsamında açılan soruşturma ve davaların tamamı yeniden ele alınmalı, kurulan komplolar açığa çıkarılmalıdır.
Avukatlar hakkında soruşturma ve davalar başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere uluslararası toplum tarafından izlenerek görünür hale getirilmeli, Baroların kapasitesinin güçlendirilmesine katkı sunulmalıdır.
Elbette hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması gerçekleştirilmeli, Türkiye’de adalete olan güven yeniden tesis edilmeli, özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları kapatılmalıdır.
Türkiye’nin en önemli sorunu, terör tanımının subjektif olmasıdır. Türkiye, BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak terör suçlarını yeniden tanımlamalı, bunun dışındaki suçları terör suçları olarak nitelendirmekten vazgeçmelidir. Türkiye’de şiddete başvuran ile başvurmayan arasında ayrım yapılmalı ve ceza mevzuatı buna göre yeniden düzenlenmelidir.
Türkiye’de, başta savunma hakkı olmak üzere herkesin ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ile örgütlenme özgürlüğü hakkı uluslararası sözleşmelerdeki güvenceye kavuşturulmalıdır.
En kısa zamanda, BM Yargıçların ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Rapörtörü, BM İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü, Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Korunması ve Desteklenmesi Özel Raportörü, Kanaat ve İfade Özgürlüğünün Geliştirilmesi ve Korunması Özel Raportörü ve Azınlık Konuları Bağımsız Uzmanı’nın Türkiye ziyaretleri mümkün kılınmalı ve raporlarında belirtecekleri hususlarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
OHAL kaldırılmalı ve meşruiyeti olmayan KHK’lar iptal edilerek mağdur edilenlerin mağduriyeti giderilmelidir.
Avukatlık mesleğinin yargının kurucu unsuru olduğu gerçeğinden hareketle savunma hakkının kısıtlanmasını içeren mevzuat değiştirilmeli, avukatlık mesleği yasal güvencelere kavuşturulmalıdır.
Türkiye’de ifade özgürlüğünün yasaklanması ve cezalandırılması nedeniyle çok büyük bir mağduriyet oluştuğundan temel düzenlemeler yapılıncaya kadar basın ve yayın yoluyla işlenmiş suç ve cezaların ertelenerek iptal edilmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması konusunda acil yasal düzenleme yapılmalıdır.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ HUKUK KOMİSYONU
[1] http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.1136.pdf
[2] http://www.ihop.org.tr/2011/11/30/bm-yargclarn-ve-avukatlarn-bamszl-oezel-raportoerue-tuerkiye-ziyareti-10- 14-ekim/
[3] https://www.frontlinedefenders.org/en/resource-publication/annual-report-human-rights-defenders-risk-2017
[4] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/912567/OHAL_de_1488_avukata_zulum
[5] http://www.dw.com/tr/iki-y%C4%B1ld%C4%B1r-davas%C4%B1-a%C3%A7%C4%B1lmayan-tahir-el%C3%A7i-cinayeti/a-41558121
[6] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160727M2..htm
[7] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/10/20161029-5.htm
[8] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/12/20171224-22.htm
[9] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160723-8.htm
[10] http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/11/20161122-1.htm
[11] http:/www.ihd.org.tr
[12] https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf
[13] https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf
[14] http://www.ankarabarosu.org.tr/merkezler/pdf/1.%20Havana%20Kurallar%C4%B1.pdf
[15] http://www.ankarabarosu.org.tr/merkezler/pdf/2.%20avr_konseyi_9_nolu_tavsiye_karari.pdf
[16] http://www.ankarabarosu.org.tr/merkezler/pdf/4.%20morelia_sarti.pdf
[17] http://www.ankarabarosu.org.tr/merkezler/pdf/5.%20turin_ilkeleri.pdf
[18] Benan Molu, https://anayasagundemi.com/2018/03/14/avukatlik-meslegi-uzerine-avrupa-konseyi-sozlesmesi-hazirlanmasi-icin-tavsiye-karar-kabul-edildi/
Not: Soruşturma ve dava tablosuna ihd.org.tr adresinden ulaşılabilinir