Evet, Gülşen’in “Bir İhtimal” isimli şarkısında da geçtiği gibi “yanıyor, yanıyoruz”. Ama yine aynı şarkıda geçtiği gibi “bitmeyen hesabımız var, almaya geleceğiz…”
Dün akşam saatlerinde şarkıcı Gülşen tutuklandı. Bu tutuklama ülkedeki birçok aydın, gazeteci, hukukçu ve tabi ki sanatçı tarafından eleştirildi. Tutuklama kararına giden sürecin üzerinden çok geçmese de birçok televizyon kanalında konuşuldu, sosyal medyada ilk sıralarda gündeme oturdu.
Şarkıcı Gülşen bir süredir sahne kostümleri, LGBTİ+’lara yönelik desteği, itirazcı tutumu ve yaşam tarzıyla başta AKP’li isimler olmak üzere birçok muhafazakar çevrenin hedefi konumuna gelmişti. Gülşen, dün akşam saatlerinde 4 ay önce vermiş olduğu konserinde imam hatip liseliler hakkında gerçekleştirdiği bir konuşması dolayısıyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan tutuklandı. Bu tutuklama birçok çevreyi maden cevheri bulmuşçasına motive etmişse de ülkemizin ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı sınavı yine kalem dahi oynatmaksızın boş bir kağıtla sonlandırılmış oldu.
Şüphesiz Şarkıcı Gülşen hakkında verilen tutuklama kararını “yargının bağımsız ve tarafsız bir şekilde örgütlendiği bir ülkedeki “hukuk” ile açıklamak mümkün değil. Zaten kararın AKP’den yana siyasallaşan yargının aklından ibaret olduğu açıkça ortada. Bunların nicelerini gazeteciler, avukatlar, iş insanları, öğrenciler, akademisyenler, meslek örgütü yöneticileri ve birçok sanatçı nezdinde uzun süredir tecrübe ediyoruz. Peki ya Gülşen’i tutuklamaya götüren süreçte neler yaşanmıştı. Gülşen, gerici çevrelerin hedefi haline nasıl gelmişti onlara da bakarak süreci yorumlamak, sadece hukuk sınırına hapsolmamak gerekir diye düşünüyorum.
“LGBTİ mi Yok Öyle Bir Şey..!”
Bu sözler hiç de şaşırtıcı olmayacağı üzere AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Tayyip Erdoğan, 3 Şubat 2021 tarihinde partisinin Artvin-Bilecik-Çankırı-Gaziantep-Iğdır 7.olağan il kongrelerine canlı bağlantıyla katılıyor. Bu bağlantıda yaptığı konuşmada o dönem ülkenin gündeminde olan Boğaziçi Üniversitesindeki akademik direnişi yerden yere vuruyor ve ekliyor; “LGBT, yok böyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir”.
Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerinin ardından Gülşen, sosyal medya hesabından önce 2018 tarihinde Şanlıurfa’da 14 yaşında doğum yapan bir kız çocuğunun ifadelerini paylaşıyor. Abisi ve dayısı tarafından tecavüze uğradığını söyleyen kız çocuğunun durumuna ilişkin olarak “Allahtan kızın dayısı ile abisi eşcinsel değil. Yoksa ortalık ayağa kalkardı!” açıklamasını yapıyor. Hemen aynı paylaşımında; “ LGBT+, var böyle bir şey” diyerek devam ediyor.
“Memeler Açık Kalmalı”
Uzun zamandır hem kliplerinde hem de konserlerinde giydiği iddialı kostümleri ile de gündem olan şarkıcı Gülşen, yandaş medya ve çoğunlukla cumhur ittifakına mensup siyasetçiler tarafından giydiği kıyafetlerinden dolayı çokça ahlaksızlıkla suçladı. Hedef gösterildi. Buna karşılık 13 Ağustos 2022 tarihinde İstanbul Festivali kapsamında Yenikapı’da düzenlenen konserde kıyafetine yönelik hedef gösterici tutumlara karşı; “Başka şeylerden utanalım, siz ne olduğunu biliyorsunuz. En masum yerlerimiz. Bırakın annelerimizin memesi açık kalsın” şeklinde cevap verdi. Gülşen, aynı konserde LGBTİQ+ bayrağı açarak “bunu en güzel köşemizde saklayacağız” dedi. Şarkıcı Gülşen, aynı zamanda Onur Haftasına denk gelen konserinde de LGBTİQ+ bayrağı açmış ve dayanışma göstermişti.
“Nasıl yaşamak ve var olmak istediğime sadece ve sadece kendim karar veririm”
2021 yılının Temmuz ayı ortasında Gülşen, Alaçatı da konser veriyor. Verdiği konserde yine yandaş medya ve trolleri tarafından şarkılarından çok giydiği kıyafetleri gündem oluyor. Bu gündem dolayısıyla muhafazakar çevreler tarafından cinsiyetçi saldırılara maruz kalıyor. Hedef göstermelerin ardından Gülşen, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “nasıl yaşamak ve var olmak istediğime sadece ve sadece kendim karar veririm” şeklinde cevap veriyor.
Ardından, “Bir toplumu oluşturan bütün parçaların, her görüşten, her inançtan olan tüm insanların, birbirlerine zarar vermeden, dilediği şekilde bir arada barış içinde yaşamasıdır bütün hikaye…” diyerek açıklamasını sonlandırıyor. Dikkat edileceği üzere sanatçının giydiği her kıyafet, söylediği her söz muhafazakarlar tarafından hedef alınıyor; cinsiyetçi ve düşmanca bir güdülenme ile paylaşılıyor.
İmam Hatiplilere “Sapık” Göndermesi
Sanatçının son olarak gündeme gelmesi de bundan 4 ay önce gerçekleşen konserinde sarf ettiği sözlerinden kaynaklı. Bu defa tutuklama ile sona eren bir gündeme geliş. Gülşen, konserinde “sapık” ve “imam hatipli” sözlerini aynı cümle içinde kullanınca ülkede yer yerinden oynuyor. İktidar ortağı siyasetçiler Gülşen’i hedef göstermeye başlıyor. Pusuda beklenilen intikam arayışının son perdesine gelinmişçesine.
Bir siyasetçi çıkıyor ve Gülşen’in katli vaciptir diyor. Diyanet İşleri Başkanından, AKP Genel Başkanvekiline ve AKP Sözcüsüne kadar herkes Gülşen’i hedef gösteriyor. Sosyal medyada zeka dolu paylaşımları ile gündemden düşmeyen Melih Gökçek bile Gülşen’e tazminat davası açılmasını telkin ediyor ve gönüllü avukatları göreve çağırıyor. Tabi bu kampanyaya tarafsız ve bağımsız yargı da sessiz kalamıyor. Çok geçmeden Gülşen hakkında yakalama emri çıkartılıyor, gözaltı kararı veriliyor ve sanatçının mevcutlu bir şekilde adliyeye sevki sağlanıyor.
Savcılık ifadesinin ardından tutuklanma talebi ile Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen sanatçı hakkında dün akşam saatlerinde tutuklama kararı veriliyor. Nihayet tutuklama ile biten bir süreç meydana geliyor ve Gülşen bu yazının kaleme alındığı saatlerde Bakırköy Cezaevine kapatılıyor.
Bitmeyen Hesabımız Var
İşi uzun uzadıya bu karar şöyle hukuksuz böyle hukuksuz diye süründürmenin alemi yok. Gülşen’in söylemlerini fikir ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyebilmek için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Fikir ve ifade hürriyetinin sadece toplumda genel kabul gören görüşleri korumadığını; rahatsız edici, kışkırtıcı, ayrıştırıcı söylemlerin de bu özgürlük kapsamında korunmak durumunda olduğunu söylemek içinde.
Meselenin halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile de uyuştuğu söylenemez. Zira bu suçun oluşması için insanlarda anlamsız bir kin ve nefret oluşması mümkün olmalı; kamusal güvenliğin açık ve yakın bir şekilde tehdit edilmesi gerekmektedir. Gülşen’in söylemi bu suç tipine girebilecek nitelikte de değil. Tutuklamanın bir tedbir olduğu, ceza olamayacağı, istisnai niteliği de somut gerçeklik dikkate alındığında ezberden ibaret.
Burada esas söylenmesi gereken Gülşen’in tutuklanmasının sembolik bir anlam taşıdığı hususudur. Tayyip Erdoğan’ı doğrudan eleştirmiş, bu ülkede iktidarın temsil ettiği zihniyet tarafından katli vacip olarak görülen LGBTİQ+’lar ile dayanışma göstermiş, amiyane tabiri ile yaşam tarzı ile muhafazakar duvarları top atışına tutmuş bir kadın şarkıcının tutuklanması, benzer hayat tarzını savunanlara verilmiş çok güçlü bir gözdağıdır. Hukuk da bu gözdağının verilmesi için kullanılmış siyasi bir araç, yönetenin sopası rolünü üstlenmiştir. Bunun dışında süslü hukuk ihlali tahlilleri yapmak laf-ı güzaftır.
Dün her ne kadar Gülşen’in nezdinde bir tutuklama kararı verilmişse de Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde yatan bir yaşam tarzıdır. Sigara içen, alkol tüketen, evlenmeden seks yapan, partneri ile el ele tutuşan, LGBTİQ+ bayrağı açan, festivale katılan insanların zihniyeti tutuklanmıştır. Gülşen onları temsilen hapis yatan bir şarkıcıdan ibarettir. Yargının tutumu; laiklik karşıtı, Cumhuriyet düşmanı, İslamcı alternatifin bir yansımasıdır ve toplum için bir tehdit unsuru halini almıştır. Bu ülkede İslamcı olmayan, namaz kılmayan, dua okumayan insanlar artık tutuklanabilir konumdadır. Tarafsızlığını uzun süre önce yitiren yargı artık bizler için düşman haline gelmiştir. Ve ne yazık ki bu yargı Erzurum’da Diyanet yurtlarında cinsel istismara uğrayan çocukların sesi olamamıştır. Erkekler tarafından neredeyse her saniye şiddete uğrayan, öldürülen kadınların sesi olamamıştır. Yaşam hakları hunharca ellerinden alınmaya çalışılan LGBTİQ+’ların sesi olamamıştır. AKP’nin yargısı kokuşmuş mafya hesaplaşmalarının faillerini ortaya çıkartmak yerine bir sanatçıyı 4 ay önceki konserinde sarf edilen sözlerinden dolayı tutuklatmış, dört duvar arasına hapsetmiştir. Kendisine dikilen siyasi kaftanı giymiş, köşesine çekilmiştir.
Evet, Gülşen’in “Bir İhtimal” isimli şarkısında da geçtiği gibi “yanıyor, yanıyoruz”. Ama yine aynı şarkıda geçtiği gibi “bitmeyen hesabımız var, almaya geleceğiz…”
-Av. Mert Ekinci (Toplumsal Hukuk)