Toker Cumhuriyet Gazetesi Davası'nın ilk gününü yazdı
Bir film sahnesi gibiydi.
Bir yanlışlık eseri falan değil.
İddianamenin kritik yapı taşlarından sayılan bilirkişi raporunda, kasten ve alenen sahtecilik yapıldığını Akın Atalay’ın mahkeme salonuna kanıtladığı o an, gerçekten sinematografik duygu yaşattı.
Bilirkişi Ünal Aldemir, Cumhuriyet’in 19 Temmuz 2016 tarihli sayısının görselini raporuna aktarırken ana manşet olan “Darbecilerin ihanet konuşması”nı resmen kesmiş, böylece gazete o gün gerçekte bir alttaki haber olan “Cadı avı başladı” ile çıkmış gibi sunulmuştu.
Akın Atalay, bilirkişinin rapora keserek koyduğu sayfa görseliyle, kesilmemiş orijinal sayfa görselini ekrana yan yana yansıttı. Sarsılmayla karışık bir şaşkınlığı yaşayanlar sadece salondaki izleyicilerle sınırlı kalmadı. Mahkeme heyetinin yüz ifadeleri de aynı şaşkınlıktan payını almış gibiydi.
***
Bilirkişi olarak, Twitter hesabında “Reis” dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hayranlığını paylaşan bir kişiydi söz edilen.
Atalay, Aldemir’in bunu neden yaptığını “Herhalde kendi görüşlerini değersizleştireceğini düşünmüş olmalı” diye açıkladı.
Biraz da biz açalım:
Bilirkişi Aldemir’in mahkeme dosyasına sunduğu raporda Cumhuriyet bu manşeti yapmamış gibi kestiği haber, şu cümlelerle başlıyor:
“Darbecilerin 15 Temmuz gecesi yaptıkları WhatsApp yazışmaları kanlı girişimin tüm ayrıntılarını ortaya döktü. Kendi aralarında irtibatı hiç kesmeyen cuntacılar, halka ateş açılmasından Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne saldırı düzenleme emirlerine kadar tüm irtibatı bu gruptan sağladı. Yazışmalar, darbe dehşetini tüm çıplaklığı ile ortaya koydu.”
***
-Mahkeme “genel yayın yönetmeni” sıfatı nedeniyle önce Murat Sabuncu’yu dinlemek istedi. Ama bu mümkün olamadı. Sabuncu, sabah duruşmaya gelirken savunması için hazırlık yaptığı gazete örneklerini getirmesine cezaevi yönetimince izin verilmediğini söyledi.
-Akın Atalay, 31 yıldır avukatlık yaptığını, bunca zamandır ilk kez bir duruşmaya kravatsız çıktığını, bunun nedeninin de sabah gelirken takmak istedikleri kravatlarının alınması olduğunu anlattı.
–Kadri Gürsel, toplumun her kesimine bedelsiz gazetecilik dersi olarak da nitelenebilecek savunmasında, dakikalarca gazetenin yönetiminde söz ve yetki sahibi olmadığını anlatmaya çabaladı.
Heyetin sorusu üzerine, basın danışmanı ile yayın danışmanı arasındaki farkı, iletişimin iki taraflı bir işlem olduğunu, telefonda ByLock kurulu şahıslarca kendisine tek taraflı olarak atılmış SMS’lerin FETÖ’cü olarak itham edilmesine neden yetmeyeceğini, “Cumhurbaşkanı’nı açıkça suçlamak” diye aslında olmayan bir suçla suçlanmasına gerekçe oluşturan yazısına, Erdoğan’ın o yazıdan üç gün önce Bulgar bakandan sigara paketini ve sigarayı bırakmasını istemesinin konu oluşturduğunu anlattı.
-Kimlik tespiti sırasında Ahmet Şık, çocuğunuz var mı sorusuna, gurur duyduğu bir kızı olduğunu, tek dikili ağacı bulunmadığını; avukat Bülent Utku üzerine kayıtlı bir mal varlığı olup olmadığı sorusuna ise bir motosikleti olduğunu söyledi.
Bu yazı yazılırken Akın Atalay’ın savunması sürüyordu.
Gün boyu süren duruşmada açık ve basit belgelere bakılarak anlaşılıp kanıtlanabilecek ve belki dosyaya bile konulmayacak iddiaların suçlama olarak yöneltilmesine keşke yalnızca “kara mizah” deyip geçmek mümkün olabilseydi.
Dokuz aydır bu operasyon ve soruşturmanın gazetecilik ile ilgili olmadığını söyleyenlere verilecek en güçlü yanıt ise yine Atalay’ın savunmasından. Atalay’ın, Cumhuriyet’in 25 yıllık bilançolarını bir dosya halinde mahkemeye sunarkenki cümlesi:
“Keşke havuz medyası da bırakın 25 yılı, sadece bir yıllarının bilançosunu açıklasa da nerelerden ne fonlar geldiği görülse.”