Eğer samimi bir hak savunuculuğu yapmak derdimiz varsa belki de kendi karşılaştığımız haksızlıklara ve insan onuruna yakışmayacak bu hayat biçimine karşı mücadele etmemiz gereklidir
Avukatlık ruhsatını alabilmek için ilk altı ay adliyelerde sonraki altı ay beş yıllık kıdeme sahip bir avukatın yanında olmak üzere, uzatmalar olmazsa toplam bir yıl staj yapmak mecburidir. Adliyelerde yapılan staj TBB Avukatlık Staj Yönetmeliği madde 13/1’e göre “Staj; Baronun, Cumhuriyet Savcısının ve Hakimin denetiminde yapılır. Stajyer, staj eğitim programını aksatmadan; duruşmalarda, keşiflerde, soruşturmalarda, kararın görüşülmesinde ve yazılmasında hazır bulunur. Kendisine verilen dosya ve kararları inceler ve rapor hazırlar.” şeklindedir. Ancak adliye stajı şu an için gidip föylere imza atmaktan ibaret hale gelmiştir. Oysaki nitelikli bir adliye stajı, stajyerin adliye ortamı ile tanışarak duruşmalarda yani somut pratiklerde gözlem ve muhakeme yapabilmesini, olaylara sadece avukat gözüyle değil aynı zamanda hakim-savcıların bakış açısıyla da bakabilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Adliye stajını hiçbir stajyer avukat yönetmelikte süreleri bile ayrıntılı bir biçimde yazılmış olmasına rağmen ne mahkemelerde ne de savcılıklarda deneyimleyebilmektedir yani adliye stajının içi tamamen boşaltılmıştır. Hiçbir gelirimiz olmamasından ötürü maddi kaygılarla ve hakim- savcıların bizimle ilgilenmemesi nedeniyle staja aslında bürolarda başlamaktayız. Staja başlarken istenen evraklar arasında, ilk altı ay adliye stajı olmasına rağmen, yanında ikinci dönem stajımızı tamamlayacağımız avukatın imzaladığı “Baromuzda staj yapmak isteyen …. ‘ın ikinci dönem stajını yanımda yapmasına olur veriyorum. Bilgi ve takdirlerinize sunarım.” şeklinde yazılan olur belgesinin önden istenmesi de aslında adliye stajının ne kadar formaliteden ibaret bir uygulama haline geldiğini ve bu şekilde de kabul edildiğini göstermektedir.
08/06/2022 tarihli 7409 sayılı Kanunla Avukatlık Kanunu’nun 16. maddesine “Avukatlık stajına fiilen engel olmamak şartıyla herhangi bir işte sigortalı olarak çalışılması avukatlık stajının yapılmasına engel değildir. Adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcılar hariç olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında görev yapanlar da görevleri sırasında avukatlık stajı yapabilir..” şeklinde fıkra eklenmiştir. Bu hüküm sanki stajyerlerin lehineymiş gibi ileri sürülse de aslında formaliteden stajın yani “naylon stajın” önünü açmaktan başka hiçbir şey ifade etmemektedir. Çünkü bu düzenleme bizleri mesleği öğreneceğimiz bürolara, adliyelere değil başka işlere yönlendirmektedir ve stajyerlerin ekonomik ve sosyal güvence sorununu asla çözmemektedir.
Okulunu yeni bitirmiş, artık ne burs alabilen ne yurtta kalabilen hukuk fakültesi mezunu olan bir birey asgari ücret bile alamadan, tamamen yanında çalıştığı avukatın insafına bırakılmaktadır. Bu durumda iki seçeneğimiz kalmaktadır: ya memlekete dönüp özellikle kadınlar olarak baskı ve şiddet görme ihtimalimizin hat safhada olduğu aile evinde tekrardan yaşamaya başlamak ya da yine ailemize muhtaç olarak, onlardan kiramızı, harçlığımızı istemek zorunda kalarak çalıştığımız bürolardan aldığımız asgari ücretten az parayla ve sigortasız/güvencesiz bir şekilde yaşamaya çalışmak. Her iki durumda da insan onuruna yakışan bir hayattan söz edemeyiz. Ekonomik krize rağmen her ne kadar mesleği layıkıyla öğrenmeye çalışsak da savunmaya yapılan bu görmezden gelme aslında adil bir toplum için mücadele edecek olan bizlerin elini kolunu bağlamakta ve umutsuzluğa sürüklemektedir. Öyle ki daha geçtiğimiz yaz İstanbul’da bir stajyer avukat Galata Kulesi’nden atlayarak intihar etmiştir.
Güya meslek sorunlarını çözmekle görevli barolar ve Türkiye Barolar Birliği de Adalet Bakanlığı gibi bu sorunları ortadan kaldıracak bir adım atmamaktadır. Hakim ve savcı adayları akademide iki yıl boyunca eğitim süresince ücret alırken, stajyer avukatların görmezden gelinmesi ve açlığa terk edilmesi savunmanın değersiz görüldüğünün bir göstergesidir. Oysaki bütün hak ihlallerinde korkmadan ses çıkaran, boyun eğmeyen, insan haklarının gereklerinin yerine getirilmesini ilgilenerek dert edinen, bu üç meslek arasından ne yazık ki sadece avukatlardır. İktidar tam da bu yüzden, avukatları hakim savcılar gibi siyasi baskı altına alamadığından, bizlerin sorunlarını umursamamaktadır.
Çalıştığımız bürolarda çoğu avukat, bizlere mesleğin gereklerini öğretme derdinde veya amacında değildir. Hatta bazı avukatlar daha da ileri giderek adliye stajını verimli geçirmek isteyen stajyerlerin gününü adliyede geçirmesine karşı çıkmaktadır. Bizler yeri geldiğinde çay kahve servisinde sekreter olarak, yeri geldiğinde icra dairelerinde icra katibi olarak, adliyelerde ise bütün angarya işlerin halledilmesinde kullanılmaktayız. Bunun karşılığında ise ne sekreter maaşı ne de icra katibi maaşı almaktayız. Kısaca emeğimiz ucuz görülmekte ve ciddi bir şekilde sömürülmektedir.
TBB’nin bu yıl yayımlanan altı aylık dönem 1.değerlendirme toplantısı sonuç deklarasyonunda “Stajyer avukatlara stajlarının ilk altı aylık döneminde, devlet tarafından asgari ücret miktarı kadar ücret ödenmelidir.” yazmaktadır. Peki ya avukat yanında yapacağımız ikinci dönem stajı? İkinci dönem stajında nereden ve ne kadar ücret almamız gerektiğine dair TBB sessiz kalmakta; stajyerin yanında çalıştığı avukattan hayatını devam ettirebilecek ve emeğinin karşılığı olan meblağı alıp almadığına ilişkin herhangi bir denetleme veya çalışma gerçekleştirmemektedir. Mevcut iktidarın ilk dönem için umursamaz tavrının benzerini TBB de ikinci dönem devam ettirmektedir. İki yıl sonra geri ödemek şartıyla stajyer avukatlara aylık kredi ödemesi yapılmaktadır. Ancak zaten birçoğumuzun üniversitedeyken aldığı öğrenim kredisinin geri ödemesi de iki yıl sonra kapıya dayanacakken, bu kredi çözüm değil bizi sadece baştan savmaya yönelik bir uygulamadır. Bu yüzden kredi değil burs almamız belki bir nebze durumumuzu iyileştirecekken, TBB meslek örgütü değil de sanki bir bankaymış gibi hareket ederek yine mevcut iktidarın umursamaz tavrının benzerini sergilemektedir.
Baroların tavrı ise TBB’nin tavrından farksız değildir. Barolar staja başlarken kaydiye ücreti almaya halen devam etmektedir ve etkin bir staj eğitim süreci işletilmemektedir. Avukat yanında yaptığımız staj dönemi barolar tarafından denetlenmemektedir.
Kadın ve LGBTQ+ stajyer avukatlar olarak cinsiyetçi, homofobik, güvensiz ve eril ofislerde çalışmak zorunda kalmamız da zor geçen staj sürecini bizler için daha da çekilmez hale getirmektedir. Kadın stajyerlerden ofisin günlük temizlik, bulaşık, çay kahve servisi gibi işleri de yapması beklenerek cinsiyetçi iş rolleri yeniden kurulmaktadır. Baro sayfalarında “fiziği düzgün” stajyer avukat ibaresi geçen cinsiyetçi iş ilanlarına yer verilerek bu eril yapı devam ettirilmektedir.
Bu kadar büyük bir emek sömürüsüne ve kurumların bu sorunlara karşı hareketsizliğine rağmen bizler tarafından bir dayanışmanın oluşturulmamasının nedenlerinden belki de bir tanesi staj süresinin bir yıl olması ve bu sömürünün devam etmeyeceğinin düşünülmesidir. Ancak stajyerler ve avukatlar görmezden gelindiği sürece ruhsatımızı aldığımız zaman da işçi avukat olarak aynı şekilde emeğimiz sömürülmeye devam edecektir. Oysa mesleğimizi isteyerek ve olması gerektiği gibi öğrenebilmemiz, direncimizin kırılmaması ve umutsuzluğa kapılmamak için mevcut sorunların bir an önce çözülmesi taleplerimizi bıkıp usanmadan sürekli dile getirmemiz elzemdir. Ve eğer samimi bir hak savunuculuğu yapmak derdimiz varsa belki de kendi karşılaştığımız haksızlıklara ve insan onuruna yakışmayacak bu hayat biçimine karşı mücadele etmemiz gereklidir.