TCK, soyutluğa, zorlamaya, “kaygıyla” hareket etmeye gerek duyulmayacak kadar açık ve gerçekten mücadele edilmesi zorunlu çok suç odağı var
TCK, soyutluğa, zorlamaya, “kaygıyla” hareket etmeye gerek duyulmayacak kadar açık ve gerçekten mücadele edilmesi zorunlu çok suç odağı var
Eskiden hukuk, kolayca fikir beyan edilemeyen bir uzmanlık alanıydı. Artık esnafından işçisine, işsizinden patronuna herkesin, her dosya için bir fikri var:
“Bu eylem anayasal düzene aykırılığa sığmaz, olsa olsa örgüt üyesi olmamakla birlikte…”
O fikre karşı çıkarsanız gelen soru belli: “Hain misin, ajan mı, terörist mi?”
Halka silah sıkana, darbeye kalkışana, hırsızlığa, saldırıya, yaralamaya kanıt varsa suç isnat etmek güç değil elbette.
Asıl mesele, eylemi irdelemeden, kişiyi, o kişinin hoşa gitmeyen davranışlarını hedef alan dosyalarda.
Birkaç gün önce Ankara’da 102 kişinin öldürüldüğü, Gar Katliamı dosyasıyla ilgili iddianame hazırlandı.
Müfettişlerin “Cezalandırılmaları gerekir” dediği, IŞİD’li canlı bomba istihbaratıyla ilgili gereğini yapmayan kamu görevlileri hakkında değil.
Onların dosyası Ankara Valiliği’nin “Müfettiş öyle dese de soruşturulmasın” kararıyla kapandı.
İddianame, eylem istihbaratı için gereğini yapmayan kamu görevlileriyle ilgili haberi yapan gazeteciler hakkında.
Evrensel muhabiri Tamer Arda Erşin ve Cem Gurbetoğlu, Cumhuriyet muhabiri Kemal Göktaş, her iki gazetenin yayın yönetmenleri sanık.
Suçları kamu görevlilerinin isimlerini yazarak Terörle Mücadele Yasası’na aykırı davranmak.
Cumhuriyet tarihinin en kanlı eylemindeki ihmalde ismi geçenlerin ismini gizlememek.
Tutuklanan avukatların sayısı gazetecilerden fazla.
Son dönemde tutuklananlardan bir bölümünün ortak yanı, KHK ile ihraç edildikleri mesleklerine dönmek için başladıkları açlık grevinde günden güne eriyen, 36 kiloya kadar düşmüş Nuriye Gülmen ile henüz tahliye edilen Semih Özakça’nın avukatı olmaları.
Gelen bilgiye göre sorguda yöneltilen sorular; neden Gülmen ve Özakça ile cezaevinde sık görüştükleri, neden Soma vb. dosyaların ısrarla avukatlığını yaptıkları.
Yeni tutuklanan işadamı Osman Kavala’ya yöneltilen suçlamalardan biri, “aynı anda birden çok örgütün katıldığı Gezi olaylarını organize etmek.”
Dosyayı kimse detaylı bilmiyor, ancak şimdiden yazılanlara bakılacak olursa Türkiye’de artık hiçbir “derin” olay olmayacak!
Bir de anlıyoruz ki birçok kamu kurumu ve belediyenin yararlandığı AB fonlarına başvurmak da artık bir suç türü.
İhraç edilen akademisyenlerin dışarıda ders vermelerini ciddi ciddi, “ayaklanmaya teşvik” sayan iddianame var.
Cep telefonunu kapatmanın kanıt olmasa da ajanlık sayılabileceğini Büyükada dosyasında görmüştük.
Her biri serbest JİTEM’ciler tarafından öldürülen Musa Anter örgüt üyesi sayılıyor bir iddianamede, kod ismi “Ape”ymiş!
Gerçi duyma ve konuşma engelli kişiye slogan atmaktan 3 yıl ceza verilmesinin yanında lafı olmaz.
Öldürülen insanlar, haklarını arayıp karşılık bulamayan ve her gün para cezasına mahkûm edilen insanlar, öldürülen polisler, askerler, istismar edilen çocuklar var.
Ve kendini gizleyebilen ve elini kolunu sallayan darbeciler, katiller, suçlular.
İnsan hakları ve hukuk, kanıttan suçluya ulaşmayı emrediyor.
TCK, soyutluğa, zorlamaya, “kaygıyla” hareket etmeye gerek duyulmayacak kadar açık ve gerçekten mücadele edilmesi zorunlu çok suç odağı var.