Pandemi sürecinin yaratmış olduğu olağanüstü kriz dönemine bütün kesimler kendi penceresinden bakmaya başladı. Bir kesim var ki; tam olarak nerede konumlanmalı sorusunun yanıtsız kaldığı, stajyer avukatlar…
Pandemi sürecinin yaratmış olduğu olağanüstü kriz dönemine bütün kesimler kendi penceresinden bakmaya başladı. Bir kesim var ki; tam olarak nerede konumlanmalı sorusunun yanıtsız kaldığı, stajyer avukatlar…
Toplam bir yıl olan avukatlık staj süresinin altı ayını tamamlamış bir stajyer avukat olarak; stajyer avukatların mezuniyet sonrasında katlanarak artan bir sorun yumağı ile karşı karşıya geldiğini ve bu sorunların pandemi ile katmerlendiğini söyleyebilirim.
Öncelikle avukatlık stajı, avukatlık mesleğine başlayabilmek için bir zorunluluktur. Avukatlık staj eğitimi, hukuk bilgilerini somut olaylara uygulayabilmek adına uzatmalar olmazsa bir yıl sürmekte; önce altı ay adliyede savcılık ve mahkemeler nezdinde; daha sonrasında ise, altı ay boyunca beş yıllık kıdeme sahip bir avukat gözetiminde geçirilmektedir. Staj eğitimi demekteyiz fakat burada eğitim dediğimiz şey “imza föylerinden” oluşmaktadır. Mesleğe yeni adım atacak bir stajyer için oluşan heyecan ilk 15 gün yapılacak olan savcılık stajına binaen çıkılan savcı karşısında sönmektedir. Aslında savcının; “her gün gelmene gerek yok, 15 gün sonra gelip tüm imzalarını atarsın” cümlesi gelecek süreci bir nevi özetlemektedir. Bunun gerekçesi ise stajyer avukat sayısının çok fazla olduğu ve her biri ile ilgilenmenin çok zor olduğudur.
Oysaki Avukatlık Staj Yönetmeliği’nin 13. maddesinde adliye stajına ilişkin tanım;
‘’Staj; Baronun, Cumhuriyet Savcısının ve Hâkimin denetiminde yapılır. Stajyer, staj eğitim programını aksatmadan; duruşmalarda, keşiflerde, soruşturmalarda, kararın görüşülmesinde ve yazılmasında hazır bulunur. Kendisine verilen dosya ve kararları inceler ve rapor hazırlar.’’ şeklindedir.
Fakat tanımı böyle olmakla birlikte pratiğe ilişkin bilgileri öğrenmek aslında uygulamada bahsi geçen ilgili birimlere değil, stajyerlerin kendi çabalarına bırakılmış olmaktadır.
Zaten ağır aksak ilerleyen adliye stajı pandemi sürecinde iyice karmaşıklaşan bir hal almıştır. Pandemi sürecinde HSK’nın tedbir kararı kapsamında stajyerler önce unutulmuş ancak sonra 17 Mart itibariyle idari izinli sayılmışlardır. Ancak imza föyünü eğitimden üstün tutan anlayış, 15 Haziran’da verilen aranın bitmesiyle stajyerlerden izinli oldukları sürelere ilişkin eksik imzalarını atmalarını beklemiş stajyerler yine adliye koridorlarına “şekli” bir zorunluluk için sürüklenmiştir.
Stajyerlere staj eğitimi vermekle yükümlü olan baroların vermiş oldukları eğitimler ise; her baronun staj eğitimine nasıl bir perspektifle baktığı ile değişmektedir. Ankara Barosuna kayıtlı stajyer avukat olarak; Ankara Barosunun vermiş olduğu staj eğitimlerinin genellikle avukatların mesleki deneyim aktarımı üzerinden ilerlediği kanısındayım. Fakat pandemi sürecinde bu eğitimlerin de sekteye uğradığı ortadadır.
Staj eğitimi ile birlikte belki de bu sürecin en temel sorunlarından bir tanesi stajyerlerin maddi kaygılarıdır. Okulu yeni bitirmiş, stajın bütününde sigortalı ve gelir getirici bir işte çalışması yasak olan ve ekonomik bağımlılığı halen devam etmekte olan bizler hayatlarımızı idame ettirme noktasında tıkanmaktayız. Stajın ilk altı ayında usule uygun olmasa da bir avukat yanında çalışmaya başlayan bizler ‘’harçlık’’ adı altında ücret almaya ve mesleki tecrübe edinmeye çalışıyoruz. Fakat bu durum bazılarımız için mesleki tecrübeden çok icra dairelerinde icra takip elemanı, kâtiplik yapmakla geçmekte; bazılarımıza ise sekreterlik görevi düşmekte ve ciddi bir emek sömürüsü uygulanmaktadır.
Pandemi sürecinde birçok avukatın evden çalışma uygulamasına geçtiği görüldüğünde ise; evden çalışmanın da bizler için ne kadar çok emek sömürüsü demek olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Kimimiz, her sabah 9’da resmi kıyafetimizle toplantı başlığı altında zoom ekranlarına kilitlendik; kimimiz ise sayısını dahi unuttuğumuz dilekçeler yığınına boğulduk, çalışma saatlerimiz esnedikçe esnedi. Normalleşme sürecine girdiğimiz şu dönemde de pek bir şey değişmeyecek aslında. Adliyelerin işlevsel hale geleceği, yargı sürelerinin tekrar işlemeye başlayacağı 15 Haziran sonrasında biz stajyer avukatlar daha çok ucuz emek olarak görüleceğiz. Ofislerini açmaya başlayan, ya da sürecin daha da normalleşmesini bekleyip ofise hiç gelmeyen avukatlar stajyerleri; süreç sonrasında iyice kalabalıklaşan icra dairelerinde, pek de hijyenik olmayan adliyelerde, PTT kuyruklarında görmek isteyeceklerdir. Yani bu süreçte aslında biz stajyerler alamadığımız emeğimizin karşılığında bir de sağlık hakkımızla sınanmış olacağız.
Bir de pandemi sürecinde birçok avukatında ofislerini kapatması ile işten çıkarılan birçok stajyer bulunmakta. Bu süreçte işten çıkarılan stajyer avukatlara ilişkin bir veri vermek bile mümkün değil. Ne de olsa çalışmaları yasak ve kayıtlı çalışmıyorlar. Bu nedenle işten çıkarılmaya bağlı hakların hiçbirinden de faydalanmaları mümkün olmuyor. Pandemi sürecinde, işten çıkarılmaların, ücretsiz izne ayırma gibi yaşanan usulsüzlüklerin hukuken bir karşılığı bulunmakla birlikte; bu durum biz stajyerler için geçerli değil. Çünkü ‘’yasaklı’’ çalışmaktayız ve iş sözleşmesi yapamıyoruz. Bu nedenle yaşanılan hak ihlalleri karşısında başvurabileceğimiz kanuni bir yol yok.
Tüm bunların yanında bu süreçte işten çıkarılan, İlk altı ayında bir büroda çalışmayıp ikinci altıncı ay büro bulmayı düşünen stajyer avukatlar yeni bir ofis bulma umuduyla mesai harcayacaklardır. Bu süreçte öyle kolay olmayacaktır muhakkak. İşe alımlarda cinsiyet ayrımcılığına gidilecek; kadın stajyer isen daha çok angarya işleri olarak da görülen mutfak işleri, çay-kahve getir götür işleri için düşünüleceksin. Erkek stajyerlerin payına ise iyi iş göreceği kanısıyla haciz işleri düşecektir.
Oysaki; Avukatlık Kanunu’nun Stajın Yapılması ve Stajyerin Ödevleri başlıklı 23. maddesinin 2. fıkrası:
“Stajyer, avukatla birlikte duruşmalara girmek, avukatın mahkemeler ve idari makamlardaki işlerini yapmak, dava dosyaları ve yazışmaları düzenlemek, baroca düzenlenen eğitim çalışmalarına katılmak, baro yönetim kurulunca verilen ve yönetmelikte gösterilecek diğer ödevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Stajyerler, meslek kurallarına ve yönetmeliklerde belirlenen esaslara uymak zorundadırlar.” demiştir.
Yine aynı şekilde; TBB Avukatlık Staj Yönetmeliği’nin Avukatın Yükümlülüğü başlıklı 17. maddesi:
‘’Avukat, stajyerini hukukun üstünlüğü ilkesine, meslek ilke ve kurallarına bağlı, hukuk bilgilerini somut olaylara uygulayabilecek nitelikte, bağımsız ve özgür bir avukat olarak yetiştirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük kapsamında avukat, stajyeri Avukatlık Kanunu’nun 23’üncü maddesinde belirtilen duruşmalara ve cezaevi görüşmelerine birlikte gitmek, mahkemeler ve idari makamlardaki işleri takip etmek, dava dosyalarını ve yazışmaları düzenlemek imkanını sağlayarak eğitir. Stajyere bu işler dışında bir iş yüklenemez. Avukat, stajyerin Baro eğitim çalışmalarına katılmasını, devamını ve başarısını denetlemekle yükümlüdür’’ şeklindedir.
Tüm bu kanun maddelerine, yönetmeliklere baktığımızda yaşamış olduğumuz bu haksızlık silsilesi karşısında mevcut iktidar ve adalet bakanlığı konuya ilişkin hiçbir düzenleme yapmamakta, Türkiye Barolar Birliği, iki sene içerisinde geri ödemesini alacağı staj kredisini meslek kuruluşu değil de kredi kuruluşuymuş gibi finanse etmekte, barolar ise eli kolu bağlı bir şekilde beklemektedir.
Tüm bunlar karşısında gündemdeki tartışmaları da ele alacak olursak; mesleğe dair, stajyerlere dair onca sorun varken siyasi iktidar mevcut baro sisteminde değişikliğe gitme kisvesi altında çoklu baro sistemi tartışmalarını yürütüyor. Aslında barolardaki bu sistem değişikliği önerisini bir nevi sopa gösterme olarak kullanıyor. Baroları güçsüzleştirip; mesleği piyasalaştırarak stajyer avukatlar ile birlikte işçi avukatların, mesleğe yeni başlamış avukatların sorunlarını derinleştiriyor.
Yargının sac ayaklarından bir tanesi olan savunmanın parçası olan bizler adalet talebimizin duyulmasını istemekteyiz. Biz stajyer avukatlar olarak da daha fazla yan yana gelerek staj süresince yaşadığımız sorunları dile getirip, dayanışma ağları kurmalıyız. Stajyerlik sürecini bir geçiş süreci olarak değil, meslek hayatına başlangıcın önemli bir parçası olarak görmeliyiz.
Dayanışmayla, umutla, mücadeleyle meslek hayatlarımızda güzel günler görmek dileğiyle…
Stj. Av. Döndü Kurşunoğlu