OHAL boyunca valilikler tarafından alınan yasaklama kararları gerekçe ve kapsamları bakımından ele alınmış,kamu otoriteleri ile sivil kişi/gruplardan gelen müdahalelere ilişkin haberler ve istatistikler, tarih ve yöneldiği gruplar açısından değerlendirilmiştir
Olağanüstü Hal Döneminde Toplantı Özgürlüğü yazısı, geçtiğimiz yıl yayımladığımız “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü” raporuna dayanarak, OHAL döneminin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11.maddesi ile güvence altına alınan toplantı özgürlüğüne yönelik etkilerine dair ayrıntılı bir değerlendirme yapmaktadır. Raporda sadece genel bir değerlendirme yaparak yayımlanmış olduğumuz veriler, AİHS’nin temel ilkeleri ve özellikle yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş kararıyla Türkiye açısından tartışma konusu olan, sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamaların öngörüldükleri amaç dışında uygulanmasını yasaklayan 18.maddesi kapsamında incelenmiştir.
Yazının PDF halini okumak/indirmek için tıklayınız.
ÖZ
Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde insan hakları alanındaki sorunlara dair çok sayıda çalışma bulunmasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesi ile korunan toplantı özgürlüğünün, tek başına üzerine çalışılan bir konu olmadığı görülmektedir. Bu alanda yaşanan müdahale sayısındaki artış da dikkate alındığında, OHAL dönemindeki toplantı özgürlüğü ihlalleri üzerine çalışma yapılması önem kazanmaktadır. İşbu çalışmada OHAL boyunca valilikler tarafından alınan yasaklama kararları gerekçe ve kapsamları bakımından ele alınmış, aynı zamanda doğrudan bu yasaklama kararlarına dayansın ya da dayanmasın, kamu otoriteleri ile sivil kişi/gruplardan gelen müdahalelere ilişkin haberler ve istatistikler, bu konuda hazırlanan rapor kapsamında tarih ve yöneldiği gruplar açısından değerlendirilmiştir. Ayrıca toplantı özgürlüğüne yönelik bu müdahaleler, Sözleşme’nin 15 ve 18. maddeleri açısından incelenmiş ve müdahalenin sistematikliğinin sonuçları yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Toplantı özgürlüğü, olağanüstü hal, müdahale, valilik yasakları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11, 15 ve 18. Maddesi, ihlal.
ABSTRACT
Although there are many studies regarding the issues in the field of human rights during the state of emergency period, it is observed that there has not been any study done solely focused on freedom of assembly which is protected under Article 11 of the European Convention on Human Rights. Considering that the interventions in this particular scope are increasing, doing a study specifically about the violations of freedom of assembly under the state of emergency comes into prominence. In the present study, governorate prohibitions are evaluated in regards to their justification and extent, at the same time, news and statistics about the interventions by public authorities or civilians, whether they might directly rely on the governorate prohibitions or not, are assessed in detail within the scope of the given date and targeted groups of this study. Additionally, these interventions targeted towards the freedom of assembly are evaluated in regards to the 15th and the 18th Articles of the Convention and the consequences of the violations being so systematical are assessed.
Keywords: Freedom of assembly, state of emergency, intervention, governorate prohibitions, the 11th, 15th and the 18th Articles of the European Convention on Human Rights, violation.
I -Giriş
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL); insan hakları alanında ciddi bir gerilemeye yol açtığı iddiasıyla sıkça tartışma konusu oldu. Bu süreçte hazırlanan çok sayıda rapor, doğrudan KHK’lar eliyle olsun ya da olmasın, OHAL döneminde insan hakları ihlallerinde yaşanan çarpıcı artışı dile getirmektedir.[1]
Bununla birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesi[2] ile korunan toplantı özgürlüğü başlı başına üzerine çalışılan bir alan olmadı.[3] Genellikle OHAL sürecine ilişkin raporların oldukça kısa bir bölümünde, bu konudaki gerilemeye işaret edilmek suretiyle yer buldu ancak toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalenin özgül önemi de gözden kaçtı. Hâlbuki OHAL’in belki en önemli sonuçlarından biri, sokakta muhalefet yapmanın neredeyse tamamen imkânsız hale getirilmesi oldu ki bu durum, diğer insan hakları ihlallerine karşı ses çıkarılamamasına neden olması açısından da son derece ciddi sonuçlar yarattı. OHAL döneminin etkilerinin halen ciddi şekilde sürüyor olmasının en önemli nedeni, yurttaşların artık muhalefet etmek için öncelikle kendi zihinlerinde yaratılan engelleri aşmak zorunda kalmalarıdır. Zihinlerimizdeki bu engel, sokakta veya sosyal medyada, okulda veya iş yerinde, siyasi iktidara karşı her türlü muhalefet yapma biçiminin sistematik olarak cezai veya idari soruşturmalara maruz bırakılması yoluyla iki yıl gibi kısa bir sürede yaratıldı; ancak bunun siyasetin biçim ve içeriğine etkileri oldukça uzun süre daha devam edecek gibi görünüyor.
OHAL döneminde toplantı özgürlüğü üzerine özel bir çalışma yapılmamış olmasının eksikliği, özellikle 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’na dayanılarak valiliklerce alınan toplantı ve gösteri yasaklarının sonuçlarıyla yüzleşildiğinde anlaşıldı. Türkiye’nin dört bir yanında valilikler, darbe girişiminin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra AİHS’nin 11. maddesinin 2. fıkrası ve 15. maddesine[4] dayanarak toplantı ve gösterileri yasaklamaya başlamışlardı. Böylece ilin mülki amiri, kentlerin çoğunlukla tamamını, nadiren ise bir kısmını, kimi zaman –görünürde- tüm yurttaşlar için, kimi zaman ise doğrudan halkın bir kesimi için olacak şekilde sistematik olarak toplantı ve gösterilere kapattı. Böylece kolluk güçleri, bu yasaklama kararlarına dayanarak düzenli olarak toplantı ve gösterileri şiddet kullanarak engellemeye başladılar. Nitekim OHAL’den önce de kolluk güçleri sıklıkla 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre “kanuna aykırı” olarak tanımladığı toplantı ve gösterilere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına aykırı olacak şekilde şiddet kullanarak müdahale etmekteydi. OHAL ile birlikte kolluk güçlerinin bu gerekçeye dayanan müdahaleleri artış gösterdi ve toplantı ve gösterilerin kolluk güçleri tarafından şiddet kullanılarak engellenmesi şeklindeki uygulama sistematik hale geldi.
Bununla birlikte toplantı ve gösterilere yönelik müdahaleler, bunların sadece kolluk güçleri tarafından şiddet kullanılarak engellenmesi ile sınırlı değildi. Kolluk güçleri, çoğu zaman fiziksel şiddet kullandı ancak kimi zaman da fiziksel şiddet kullanma tehdidinde bulunarak toplantıları engelledi. Aynı zamanda pek çok kez “sivil” gruplardan gelen saldırılarla bu hakkın kullanımının engellendiği görülmektedir. Keza idari soruşturma ve özellikle de Kabahatler Kanunu’na dayanan yaptırımlar da kimi zaman kolluk güçlerinin müdahalesine eşlik etmiş, kimi zaman da farklı mercilerce[5] uygulamaya sokulmuştur.
Öte yandan toplantı özgürlüğü, sadece valilikler veya kolluk güçleri tarafından değil; aynı zamanda ülke yönetimindeki en yetkili kişilerden başlayacak şekilde hedefe konuldu. Bu anlamıyla da yerellerde gerçekleşen müdahalelerin merkezi bir politikanın parçasından başka bir şey olmadığı anlaşıldı; bununla birlikte tehditler OHAL’in ardından da sürdü.
Bu tehditler sistematik kolluk gücü şiddeti kadar etkiliydi. Nitekim aşağıda değerlendirilecek istatistikler, toplantı özgürlüğü kullanımındaki en çarpıcı azalmanın Ocak 2018’de başlayan Zeytin Dalı operasyonunun hemen sonrasına denk geldiğini göstermektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu operasyonun başlamasının hemen ardından protesto çağrısı yapan Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) hedef almış, “Sakın ha bu çağrıya uyup da meydanlara çıkma yanlışına düşenler olursa bedelini çok ağır öderler bunu da böyle söylüyorum. Zira bu, bir milli mücadeledir. Bu milli mücadelede karşımıza kim çıkarsa çıksın ezer geçeriz, bu böyle bilinsin. Taviz yok, en ufak bir esneklik yok” demişti.[6] Bu açıklamaların hemen akabinde Zeytin Dalı Operasyonunu protesto etmek isteyen yurttaşlar henüz toplanamadan gözaltına alındı ve ardından da tutuklandı. Erdoğan’ın sözlerini takiben çok sayıda il valiliği, operasyon gerekçesiyle toplantı ve gösterilerle ilgili yasaklama kararları aldı.[7] [8]
Ancak benzer tehditler, OHAL’in sona ermesiyle birlikte süreklilik kazandı. 27 Mayıs 1995’ten beri İstanbul Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nda kaybolan yakınları için eylem yapan Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemi 25 Ağustos 2018 tarihinde Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı ve Cumartesi Anneleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından “Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar, savunuyorlar, hiçbir şey yapamıyorsa eylemlerine sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Örgütlere bir ‘poker yüzü’ temin etmeye ve aslında bir meşruiyet alanı açmaya çalışıyorlar” sözleriyle suçlandı.[9]
Aradan henüz birkaç ay geçmişti ki, ulusal çapta yayın yapan bir televizyon kanalının haber sunucusu Fatih Portakal, “Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları, doğalgaz zamlarını protesto edelim. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan endişeden sokağa?” [10] sözleri üzerine başlayan tartışmada, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli[11] olmak üzere siyasi iktidar temsilcileri ve destekçileri tarafından hedef gösterildi. Tartışmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Portakal nezdinde toplantı özgürlüğünü şu sözlerle hedef almıştı: “Burası Paris değil. Sen eğer Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya kalkarsan, o televizyon ekranında haddini bilmez birilerinin sokağa davet etmesiyle iş yapacağını zannediyorsan, bilesin ki bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere ve uşaklarına meydanları nasıl dar ettiyse, yine dar ederiz. Bunu böyle bilesin.” [12] Nitekim bu açıklamaları takip eden günlerde Portakal hakkında “suç işlemeye alenen tahrik” suçlamasıyla soruşturma açıldığına dair haberler basında yer aldı.[13] Şubat 2019 itibariyle toplantı özgürlüğüne yönelik son tehdit ise tekrar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. 10 Şubat 2019’da yaptığı açıklamada HDP’li vekillerin yürüyüşüne izin vermeyeceğini söyleyen Soylu, “Şimdi ‘Apo’ içeride diye, güya milletvekilleri yürüyüş yapacaklarmış sağda solda. Sizi yürüten adam değildir” dedi.[14] Milletvekillerinin yürüyüşü, Soylu’nun açıklamalarının ardından polis tarafından engellendi.[15]
En üst düzey kamu yetkililerinden ardı ardına gelen açıklamalar, valiliklerin yaygın yasaklama kararlarına eşlik eden kolluk güçleri müdahaleleriyle birlikte kimsenin sesini duyurmak için sokağa çıkmayı göze alamadığı bir iklim yarattı. Böylece OHAL ile yaygınlaşan sistematik toplantı özgürlüğü ihlallerinin OHAL sonrasına etkileri de son derece yıkıcı oldu.
Öte yandan OHAL dönemindeki toplantı özgürlüğü ihlallerine karşı başvurulan hukuksal yollar, sonuç almaktan son derece uzaktı. Ancak hukuksal mücadele, her bir tekil olay özelinde yapılan değerlendirmenin ötesine geçerek, ülke genelindeki durumu saptamalı ve öncelikle bu durumun hukuken ne anlama geldiğini ortaya koymalı, aynı zamanda da bu durumu değiştirecek etkinlikte olmalıydı. OHAL’in sona ermesine doğru karşı karşıya kalınan durum, yani sokakta muhalefet yapmanın neredeyse imkânsız hale gelmesi, henüz Anayasa Mahkemesi’nde bulunan, AİHS’nin 11. maddesi ihlali tespiti talep eden başvurular açısından mahkeme nezdinde OHAL dönemine özel yeni bir değerlendirme yapılması gerekliliğini ortaya koymakla kalmadı; bu başvuruların şu anda da fiilen ortadan kaldırılmış olan toplantı özgürlüğünün yeniden tesisi için de önemli olabileceğini gösterdi.
II-METODOLOJİ
AİHS’nin 11. maddesinin OHAL dönemindeki durumuna yönelik bir değerlendirme yapabilmek amacıyla “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu”[16] tarafımızca hazırlanarak 28 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır. OHAL’den kaynaklanan yetki kullanılarak valilikler tarafından alınan yasaklama kararları ve doğrudan bu yasaklama kararlarından kaynaklansın ya da kaynaklanmasın, toplantı özgürlüğü kullanımının engellenmesini konu alan haberlerin incelenmesi, raporun iki temel çalışma konusunu oluşturmaktadır.
Rapor çalışmalarında öncelikle 81 il valiliğine ait internet adresleri araştırılmış, bu internet adreslerinde yer alan yasaklama/engelleme kararları incelenmiştir. Ancak valiliklere ait internet sitelerinde yasaklama kararlarının tamamının bulunmadığı, sitelerin bu yönden son derece eksik olduğu anlaşılmıştır ki bu durum, toplantı özgürlüğü ihlallerinin aşağıda değinilen “müdahalenin öngörülebilir olmaması” bakımından yeni bir boyutunu da ortaya koymaktadır. Böylece her il valiliğine ait internet adresleri dışında araştırma yapılmış ve valiliklere ait internet sitelerinde yer almayan ancak basında yer alan yasaklama kararları da değerlendirmeye alınmıştır. Böylece valiliklere ait yasaklama/engelleme kararlarını konu alan 163 açıklama veya haber ve bu açıklama veya haberlerden yola çıkılarak hazırlanan istatistikler ortaya konulmuş ve aşağıda yorumlanmıştır. Öte yandan kaymakamlıklara ait internet siteleri kapsam dışında bırakılmıştır. Bunun iki nedeni bulunmaktadır. Birincisi, kaymakamlıklara ait internet siteleri genellikle oldukça özensiz kullanılmakta ve toplantı yasaklarına dair duyurular bu sitelerde yer almamaktadır.[17] İkinci olarak valilikler tarafından alınan kararlar çoğunlukla tüm il genelini kapsamakta ve bu konuda ilçe mülki amirlikleri olan kaymakamlıkların yetkilendirdiği görülmektedir. Bu tür yasaklama kararlarının kaymakamlıkların internet sitelerinde bulunmaması; toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalenin öngörülebilir olmaması yönünden eksikliği pekiştirmektedir.[18]
Bununla birlikte OHAL süreci boyunca toplantı özgürlüğüne odaklanan ayrıntılı bir çalışmaya girişilmemesi nedeniyle OHAL’in sürdüğü iki yıl boyunca günbegün meydana gelen toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalelerin geriye dönük olarak dokümantasyonu da gerekmektedir. Ancak geriye dönük olarak 2 yıllık verilerin toplanması son derece güçtür ve bu sebeple de tam bir bilanço çıkarmak neredeyse imkansızdır. Bu nedenlerle müdahalenin gerçekleştiği dönemler ve bölgeler ile yöneldiği kesimleri inceleyebilmek amacıyla Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda www.sendika.org[19] internet sitesinde yer alan, OHAL dönemi içinde toplantı özgürlüğü kullanımına yönelik her türlü müdahaleyi içeren haberler derlenmiş ve bunlar istatistik haline getirilmiştir.[20]
OHAL’in sürdüğü iki yıl boyunca www.sendika.org internet sitesinde haberleştirilmiş olan her türlü toplantı ve gösteriyi konu eden ve adı geçen raporda yer alan 925 haber incelenmiş, haberlere konu müdahalelere dair raporda yer alan istatistikler müdahale türü, ay, kent ve bölge özelliklerini verecek şekilde ayrıca aşağıda değerlendirmeye alınmıştır. Yazının 5. bölümünde değerlendirilecek olan bu istatistiklerin raporda yer alan sınıflandırmasında, müdahalenin yaşandığı tarih ve kent ile birlikte şu müdahale türlerine yer verilmiştir:
- Toplam müdahale sayısı
- Kolluk, özel güvenlik vb. gelen müdahale sayısı
- ‘Sivil’ gruplardan gelen saldırı
- Gözaltı
- Tutuklama
- Toplantı/gösteri/açıklama yasağı
- Sosyal/kültürel etkinlik yasağı
- İdari soruşturma/yaptırım
- Adli soruşturma/kovuşturma/mahkûmiyet
Öncelikle bu sınıflandırmalarla ilgili bazı açıklama ve sorunlara değinmekte fayda bulunmaktadır.
“Kolluk, özel güvenlik vd. gelen müdahale” başlığı, kolluk güçleri ve özel güvenliklerden gelen ve toplantıyı yaptırmamaya yönelik her türlü müdahaleyi ifade etmektedir. Bu başlık altında doğrudan fiziksel güç kullanımı ile birlikte güç kullanma tehdidi vakaları bulunmaktadır. “Sivil’ gruplardan gelen saldırı” başlığı ise toplanma halinde bulunan yurttaşlara yönelik yasal bir müdahale yetkisi bulunmayan farklı kişi ve gruplardan gelen ve toplantı veya gösteriyi engellemeyi amaçlayan her türlü saldırıyı içermektedir.
Bu başlıklardan bazıları ise birbirleriyle doğrudan ilişkilidir. Örneğin kolluk güçlerinden gelen saldırı, çoğunlukla adli soruşturma anlamına da gelir. Aynı zamanda OHAL döneminde, yakalama işlemleri sonrasında 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fıkrası[21] uyarınca idari para cezası uygulanması oldukça yaygınlaşmıştır. Ancak “adli soruşturma/kovuşturma/mahkûmiyet” başlığı, toplantı anında herhangi bir müdahale yaşanmayan ancak daha sonra toplantıya katılanlara karşı savcılıklarca açılmış bulunan soruşturmalar ile birlikte her halükârda kovuşturma veya mahkumiyetler için kullanılmıştır. Fakat toplantıya yönelik gerçekleştirilen kolluk güçleri müdahalelerine oranla, kovuşturmaların ve sonuçlarının haber yapılması oldukça nadirdir. Bu nedenle başlığın bu yönden eksik olduğu açıktır.[22]
“İdari soruşturma/yaptırım” başlığı genellikle disiplin hukuku kapsamında yürütülen soruşturma ve cezaları içermekteyse de yakalama ile sonuçlanan çoğu vakada Kabahatler Kanunu kapsamında bir yaptırım geldiği de bilinmektedir. Haberlerde genellikle bu yaptırımlardan bahsedilmemektedir ve bu konudaki eksikliğin de ileride güncellenmesi, toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalelerin sonuçlarının tespit edilmesi bakımından elzem görünmektedir.
“Toplantı/gösteri/açıklama yasağı” ile eylem ve basın açıklaması gibi doğrudan sokakta yapılan etkinliklere yönelik özel yasaklama kararları ile genel yasaklama kararları, “sosyal/kültürel etkinlik yasağı” ile de genellikle kapalı alanda yapılan ve tiyatro gösterimi, panel gibi etkinliklere yönelik özel yasaklama kararları ifade edilmektedir. Belirtmek gerekir ki; valiliklerce alınan yasaklama kararları, çoğu zaman her iki başlığı da içermektedir. Örneğin, açık alanda yapılan basın açıklamaları ve kapalı alanda yapılan her türlü toplantı aynı kararla yasaklanabilmektedir. Bu bakımdan buna benzer genel yasaklama kararları ile birlikte valiliklerce izin verilmeyen/uygun görülmeyen toplantı ve gösteriler, “Toplantı/gösteri/açıklama yasağı” başlığında toplanmıştır. Bu iki başlığın ayrılması sayesinde OHAL’den gelen bu yetkinin sosyal/kültürel faaliyetlere yönelik etkilerine dair ayrıca bir veri elde edilebilmiştir.
Toplam müdahale sayısı ise yukarıda sıralanan tüm bu müdahalelerin toplamını göstermektedir. Yukarıdaki sınıflandırmaya göre birden fazla alana giren müdahaleler tek bir müdahale olarak istatistiklere işlenmiştir. Örneğin kimi olaylarda sivil gruplardan gelen saldırılara kolluk güçlerinin müdahalesi eşlik etmiştir. Bu tarz müdahaleler, iki ayrı türe kaydedilmekle birlikte olayın bütünlüğü göz önüne alarak toplam sayıya sadece bir kez eklenmiştir.
Söz konusu rapordan yola çıkılarak hazırlanan bu yazının üçüncü bölümünü toplantı özgürlüğüne dair temel ilkeler; dördüncü bölümünü, hakkın sınırlanması bağlamında Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu ile yayınlamış olduğumuz, 81 il valiliğinin internet sitelerinin ve valiliklere ait yasaklama kararlarının incelenmesi ve bunlara dair istatistiklerin değerlendirmesi; beşinci bölümünü ise aynı rapor ile yayınlanan, www.sendika.org haber sitesinde yer alan OHAL süreci boyunca toplantı özgürlüğüne yönelik her türlü müdahaleyi konu alan haberler ve bunlara dair istatistiklerin değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Böylece, AİHS’nin 11. maddesi ile korunan toplantı özgürlüğünün OHAL dönemindeki durumunu kavrayabilmek amacıyla, gerek valilik kararları ile konunun hukuki ve idari yönü, gerekse toplantı ve gösteriler gerekçesiyle kamu otoritelerinden gelen müdahalelerle fiili durum ortaya konulmaya çalışılmış ve ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.
III- Toplantı Özgürlüğüne Dair Temel İlkeler ve Türkiye
AİHS’in “Toplantı Ve Dernek Kurma Özgürlüğü” başlıklı 11. maddesi “barışçıl bir biçimde toplanma özgürlüğü” ve “örgütlenme özgürlüğü” olmak üzere birbirinden ayrı iki hakkı düzenlemektedir. Bu iki hak birbirinden farklı olmakla birlikte ikisi de kişilerin fikirlerini kolektif olarak ifade etmek için bir araya gelmelerini korumayı amaçlar.[23] [24]
Toplantı özgürlüğü, kolektif olması bakımından ifade özgürlüğünün özel bir tezahürüdür. Toplanma (assembly) kavramı, açık ve kapalı toplantılar, yürüyüşler, gösteriler ve oturma eylemleri gibi, her türlü bir araya gelmeyi içerecek şekilde yorumlanmıştır.[25] Ancak her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü, Sözleşme’nin 11.maddesinin koruması altında değildir. Bir toplantı veya yürüyüşün Sözleşme tarafından korunması için kamusallık, demokratik bir nitelik ve ifade özgürlüğü ile karakterize edilmesi gerekmektedir.[26] [27] Ayrıca Sözleşme, barışçıl her türlü toplantıyı koruma altına almakta, şiddet içeren toplantıları ise 11. madde kapsamında değerlendirmemektedir.[28] AİHM, Sözleşme’ye uygunluk denetimini yaparken şiddet kullanan ve kullanmayan göstericiler arasında ayrıma gidebilmekte ve toplantı içinde şiddet kullanan kişiler bulunsa dahi barışçıl göstericilerin 11. madde ile korunduğunu belirtmektedir.[29]
Bununla birlikte devletin; toplantı özgürlüğüne yönelik negatif ve pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Buna göre devletin bir toplantıya müdahaleden kaçınma, müdahale etmeme gibi bir negatif yükümlülüğü ile birlikte, pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır; yani devletler, toplantı özgürlüğünün sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli tedbirleri almak zorundadır.[30]
AİHM, Sözleşme’nin 11. maddesindeki haklarla ilgili değerlendirme yaparken aşamalı olarak iki soruya yanıt aramaktadır: Birincisi, bu maddedeki haklardan birine yapılmış bir müdahale bulunmakta mıdır? İkinci olarak bir müdahale gerçekleşmişse müdahale haklı mıdır? Bir müdahalenin haklı olup olmadığı ise üç kritere göre belirlenmektedir. Öncelikle, müdahalenin hukuken öngörülüp öngörülmediği, ardından müdahalenin meşru bir amacının olup olmadığı ve son olarak da müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı.[31]
Örgütlenme ve toplanma özgürlüklerine yönelik müdahalelerin kaynağı ise çeşitlilik gösterebilir. Bu hakka yönelik müdahaleler çoğunlukla devletten gelmekle birlikte devlet-dışı aktörlerden, yani üçüncü kişilerden de kaynaklanabilmektedir. Kimi zaman ise hem devlet hem de devlet-dışı aktörlerin rol aldığı bir müdahale gerçekleşebilmektedir.[32] Öte yandan örgütlenme ve toplanma özgürlüklerine yönelik müdahaleler, gerek hakkın kullanılmasından önceki tedbirleri, gerekse hakkın kullanılması sırasında veya kullanıldıktan sonra yapılan müdahaleleri de kapsamaktadır.[33] Toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalelerin kolluk güçleri tarafından güç kullanılarak engellenme ve akabinde gözaltına alınma, savcılık soruşturmasına veya ceza davasına maruz bırakılma ve bunun neticesinde mahkumiyet gibi bir ceza hukuku boyutu olduğu gibi, idari soruşturma ve/veya yaptırımları içeren bir idare hukuku yönü de bulunabilmektedir.
Bu bakımdan müdahalenin varlığının tespit edilmesinin yanında müdahalenin hukuken öngörülmüş olup olmadığı önem taşır. Buna göre müdahalenin iç hukukta bir dayanağının bulunması gerekmektedir. İkinci olarak müdahalenin meşru bir amaç taşıması gerekmektedir. Meşru amaç için 11. maddenin 2. fıkrasında yer alan sınırlamalara bakmak gerekir. Bu sınırlamalar “ulusal güvenlik, kamu güvenliği, suçun ve düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” şeklinde tanımlanmıştır. Sözleşme’nin 15. maddesi de “Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike” varlığı halinde Sözleşme’de yer alan yükümlülüklere aykırı tedbirler alınabileceğini düzenlemektedir.
Nitekim son olarak mahkeme, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını tartışmaktadır. Mahkemenin 11. madde ihlaline yönelik en çok başvurduğu gerekçe de burasıdır: “AİHM, “demokratik bir toplumda gerekli olma” ölçütünü, bu yönde bir ihtiyaca cevap vermek için başvurulan araç ile ifade özgürlüğünü kullanan kişinin bu özgürlüğü arasında adil ve orantılı bir denge tutturan bir sınırlama ile karşılanabilecek, “zorlayıcı toplumsal ihtiyaç” olarak dile getirmektedir Orantılılık ölçütünde ifade özgürlüğünün sınırlanmasını gerekli kılan amaç ile sınırlama ihtiyacına cevap vermek için başvurulan araç arasında adil bir dengenin tutturulması beklenmektedir. “Zorlayıcı toplumsal ihtiyaç” ölçütü ise sınırlamaya yönelik mevcut bir toplumsal ihtiyaca gönderme yapmaktadır.”[34]
Mahkeme, AİHS’in 11. maddesi ihlallerini özellikle bu başlık altında incelemektedir. Türkiye’de genellikle toplantı ve gösteriler, bildirim yükümlülüğüne uyulmaması veya toplantı yerinin 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre belirlenen mekanlardan olmaması gerekçesiyle “kanuna aykırı” olarak tanımlanmakta ve güç kullanılarak dağıtılmaktadır. Öncelikle bildirim yükümlülüğü getirilmesinin amacının, yükümlülüğe uyulmaması durumunda toplantı özgürlüğünün kullanımını tamamen engellemek için bir gerekçe yaratmak olmadığı açıktır. Buna göre bu yükümlülük ancak ve ancak toplantı ve gösterilerin gerçekleşmesinin kolaylaştırılması amacı çerçevesinde dikkate alınmalıdır. İkinci olarak ise mekânın seçimi hem toplantının konusu hem de ulaşılmak istenen kamuoyuna etkisi bakımından önemlidir.[35]
Türkiye’deki yasal mevzuat ve uygulamanın AİHS ve AİHM içtihatları ile uyumlu olmaması uzun yıllardan beri eleştiri konusu yapılmaktadır. Henüz OHAL’den önce, Avrupa Birliği 2014 Türkiye İlerleme Raporu’nda şu tespitler yapılmıştır: “Toplanma özgürlüğüne ilişkin olarak, Anayasa ile vatandaşlara, önceden izin almadan, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı tanınmaktadır fakat mevzuat ilgili makamlara geniş bir takdir yetkisi sağlamakta ve bu özgürlüğü, uygulamada önemli ölçüde kısıtlamaktadır… Gösterilere katılanları dağıtmak için güç kullanılmasında benimsenen temel kriter gösterinin barışçıl olmayan niteliğinden ziyade kanuna aykırı olmasıdır; bu durum AİHM içtihadına uygun değildir.”[36]
AİHM, bir gösterinin “kanuna aykırı” olduğu gerekçesiyle polis müdahalesi ile dağıtılmasının demokratik toplumda gerekli bir müdahale olmadığını belirtmektedir. AİHM’ye göre kanundışı bir durum toplantı özgürlüğünün ihlal edilmesi için haklı bir gerekçe olamaz: “AİHM için, göstericilerin şiddet içeren faaliyetlerde bulunmadığında kamu güçlerinin, AİHS’in 11. maddesi tarafından güvence altına alındığı sekliyle toplantı özgürlüğünün geçerli olabilmesi için, barış yanlısı toplanmalara hoşgörüyle yaklaşması önem arz etmektedir.”[37] Bildirim yükümlülüğüne uyulmaması nedeniyle toplantı ve gösterilere müdahale edilmemesi gerektiği şeklindeki içtihat, mekan yönünden “kanuna aykırılık” iddiasında bulunulması açısından da geçerlidir.[38]
AİHS’in 11.maddesinin ihlaliyle ilgili Türkiye aleyhine kararlarla geliştirilen içtihatlarda iki temel husus ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi yukarıda da belirtildiği üzere barışçıl toplantıların “kanuna aykırı” olduğu gerekçesiyle güç kullanılarak dağıtılmasıdır. İkinci husus ise bu güç kullanımına eşlik eden işkence ve kötü muamele ihlalleridir.
Son olarak devletin negatif yükümlülükleri yanında toplantı ve gösterilerin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. AİHM, pozitif yükümlülükleri ‘usulü’ ve ‘esasi’ olarak ayırmaktadır. Buna göre güvence altına alınan hakların tam olarak kullanabilmesi için gerekli tedbirler esasi yükümlülükler olarak değerlendirilirken, kişilerin daha iyi bir şekilde korunabilmesi amacıyla iç hukuk prosedürlerinin ve hakların ihlaline karşı yeterli hukuk yollarının düzenlenmesi usulü yükümlülükler olarak tanımlanmaktadır.[39] Pozitif yükümlülüklerin OHAL özelindeki önemi; valilikler tarafından terör tehdidi gerekçesiyle alınan çok sayıda yasaklama kararı bulunmasında yatmaktadır. Bu gerekçeye aşağıda ayrıntılı olarak değinilecektir.
Toplantıların salt “kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle güç kullanılarak sistematik olarak engellenmesi, Türkiye’yi AİHM’de, Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlalinde açık ara birinci yapmıştır. AİHM’nin 1959-2017 istatistiklerinde[40] mahkeme nezdinde AİHS’nin 11.maddesi kapsamında verilen 231 ihlal kararından 84’ü Türkiye aleyhinedir. Türkiye, kendisini 30 ihlal kararıyla izleyen Azerbaycan’ın neredeyse 3 katı fazla ihlale neden olmuş durumdadır ve aleyhine verilen ihlal kararları, 47 ülke aleyhine verilen ihlal kararlarının tek başına yüzde 36,36’sını oluşturmaktadır. Bu süre zarfında Türkiye aleyhine “en az bir hakkın ihlal edildiği” şeklinde 2.988 karar verilmiş olup 11. maddenin toplam ihlal kararları içindeki oranı yüzde 2,81’dir. Üstelik Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolunun yürürlüğe girdiği 2012 yılından itibaren öncelikle AYM’ye başvurma zorunluluğu bulunduğundan; Türkiye’ye karşı AİHM nezdinde yapılan başvuru sayısı da giderek azalmıştır. Ancak, özellikle Gezi Parkı protestolarının yaşandığı 2013 yılından bugüne toplantı özgürlüğündeki geriye gidişe rağmen, AYM istatistiklerinde durum AİHM’ye göre oldukça farklıdır. AYM’nin 23 Eylül 2012 – 30 Eylül 2018 tarihleri Arası Bireysel Başvuru İstatistiklerine[41] göre toplam 2.920 ihlal kararından sadece 11’i “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” ile ilgilidir ve toplam ihlal kararları içinde bu hakkın ihlali oranı yüzde 0,37’dir. AYM aynı istatistiklerde belirtilen tarihe kadar “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” ihlali iddiasıyla 3.404 başvuru yapıldığı bilgisini paylaşmaktadır ancak başvuruların reddedilmesine veya birleştirilmesine dair ayrıntılı bilgi paylaşılmadığı için ihlal kararı verilen 11 başvuru dışındaki 3.393 başvurunun akıbeti bilinmemektedir. Ancak AİHM ve AYM tarafından verilen en az bir hakkın ihlal edildiği kararları içindeki oranlar karşılaştırıldığında Sözleşme’nin 11. maddesinin ihlalinin 7,5 kat azaldığını söylemek mümkündür. Tüm bu istatistikler fiili durumdan bağımsız olarak değerlendirilse, Türkiye’de toplantı özgürlüğünde yaşanan sorunların çözülmüş olduğu gibi bir yanılgıya düşülebilir. Ancak toplantı özgürlüğüne yönelik ihlaller çarpıcı derecede artarken AYM’nin ihlal kararlarının AİHM’ye göre son derece az olmasının tek anlamı, AYM’nin etkili bir yol olmaktan giderek uzaklaşması olmaktadır
IV-Hakkın Sınırlanması ve Türkiye Uygulaması
Türkiye’nin AİHS’nin 11. maddesi konusunda sicili hali hazırda oldukça tartışmalıyken, OHAL ilanıyla birlikte toplantı özgürlüğü ihlallerinin ciddi bir artış gösterdiğini ifade etmek gerekir. Bunun en büyük nedenlerinden biri, 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’na dayanılarak alınan toplantı ve gösteri yasakları olmuştur. Türkiye OHAL ilanı ile birlikte 21 Temmuz 2016 tarihinde AİHS’nin askıya alındığını bildirmiştir.[42]
İnsan haklarından kaynaklanan bazı yükümlülüklerin OHAL süresince askıya alınabilmesi, bu uygulamanın kötüye kullanılmaması için bazı sınırlamalar getirilmesini gerektirmiştir. Anayasa’nın 15. maddesi[43] “milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde” ibareleriyle iki güvence düzenlemiş ve bazı hakların sınırlandırılmayacağını kabul etmiştir. Bununla birlikte Sözleşme’nin 15. maddesi de benzer şekilde “durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla” ifadeleriyle aynı kriterlere işaret etmektedir. Aynı zamanda AİHS’nin 15. maddesinin 2. fıkrası, askıya alma ile birlikte Sözleşme’nin 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlerin alınamayacağını belirtmektedir. Sözleşme’nin 18. maddesi ise sözleşme ile izin verilen kısıtlamaların öngörülen amaç dışında uygulanamayacağını düzenleyerek sınırlamalara yönelik başka bir kriter getirmektedir.
AİHM, Sözleşme’nin 15. maddesi doğrultusunda bir değerlendirme yaparken öncelikle 15. madde kapsamında bir askıya almanın gerekli olup olmadığını incelemekte, ardından da bu kapsamda gerçekleştirilen kısıtlamaların ölçülü olup olmadığını dikkate almaktadır.[44] Öte yandan alınabilecek tedbirlerin, -gerekli ve/veya ölçülü olup olmamasından bağımsız olarak- sözleşmede öngörülen amaç dışında uygulanıp uygulanmadığı, yani AİHS’nin 18. maddesine aykırılık teşkil edip etmediği de ayrıca değerlendirme konusu yapılabilecektir ki Türkiye, OHAL’den kaynaklanan yetkilerin muhaliflerin sesinin kısılması amacıyla kullanıldığı gerekçesiyle sıkça eleştirilmiştir.[45]
A-OHAL Döneminde Kısıtlama Aracı Olarak Valilik Yasakları
OHAL’den kaynaklanan yetkilerin kullanımının en tartışmalı olduğu başlıklardan biri valiliklerce alınan toplantı ve gösteri yasaklama kararları olmuştur. 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL’in ardından henüz kısa bir süre geçmişken valiliklerin bir kısmının öncelikle toplantı ve gösterileri yasakladığı, bir kısmını ise izne tabi tuttuğu görülmektedir. Bir süre sonra bu kararlar ülke geneline yayılmıştır. Bununla birlikte bazı iller ve bölgeler yasaklama kararlarının yoğunluğu ve içeriği bakımından öne çıkmıştır.
Kararların yasaklama veya izne tabi tutma yönünden, “Valilik Kararlarına Yönelik İstatistikler” bölümünde yapılan tasnifi dışında aşağıda bu kararların tamamından yasaklama olarak bahsedilmektedir. Kararların bu şekilde tarif edilmesinin iki sebebi bulunmaktadır. İlk olarak; izne tabi tutma şeklindeki kararların bir kısmında aynı zamanda izin alınmadan yapılan toplantıların yasaklandığına dair uyarılar bulunmaktadır.[46] Bu kararların bir kısmı ise hem izne tabi tutma hem de yasaklama kararlarını birlikte içermektedir ve yasaklama niteliğinin ağır bastığı kararlardır.[47] Keza izne tabi tutma kararları, asıl olarak izinsiz toplantıların yasaklanması anlamına gelmektedir. İkinci olarak, izne tabi tutmanın uygulamada izin vermeme şeklinde gerçekleştiği, pek çok toplantı, gösteri ve etkinliğin başvuru yapıldığı taktirde valilikler tarafından “uygun görülmediği” veya bu etkinlikler için izin alınamadığı incelenen haberlerden anlaşılmaktadır. Doğal olarak uygulamada izne tabi tutma kararları da yasaklama anlamına gelmiştir.
B-Valilik Kararlarının Dayanakları
Valilikler tarafından alınan yasaklama kararlarına 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) hükümlerinin dayanak yapıldığı görülmüştür. Kimi kararlarda bu kanunların tamamına atıfta bulunulmakta kiminde ise bir veya birkaçına değinilmektedir. Bununla birlikte bazı kararların Anayasa’nın 34. maddesinin 2. bendinde yer alan “milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” hükümleri ile AİHS’nin 11. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ulusal güvenlik, kamu güvenliği, suçun ve düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” ifadelerine basmakalıp gerekçeler şeklinde yer verdiği görülmüştür. Kararların 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun şiddete karşı alınabilecek tedbirler başlıklı 11. maddesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını düzenleyen (m) bendine[48] 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun valinin hukuki durumu, görev ve yetkilerini belirleyen 11. maddesine[49] 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununun toplantının ertelenmesi veya yasaklanmasını düzenleyen ve valiye toplantıyı erteleme ya da yasaklama yetkisi tanıyan 17. maddesine[50] veya Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun ek 1.maddesine[51] yönelik dayanaklar içerdiği görülmüştür.
5442 ve 2911 sayılı kanunların tanıdığı yetkiler OHAL’den önce de tartışma konusu olmuştur. Özellikle kamuoyunda “İç Güvenlik Yasası” olarak adlandırılan 6338 sayılı “Polis Vazife Ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile valiliklere tanınan yetkiler oldukça genişletilmiştir. Nitekim gerek OHAL öncesinde gerek OHAL sonrasında bu kanunun 11. maddesine dayanılarak çok sayıda yasaklama kararı alınmıştır.
OHAL öncesi döneme örnek olarak Ankara Valiliği’nin 2016 yılı Mart ayında Newroz kutlamaları gerekçesiyle 19-20-21 Mart 2016 tarihlerinde Ankara’daki her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasakladığı kararı gösterilebilir. Ankara Valiliği’nin kanuni dayanakları şu şekildedir: “5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A, 11/C maddesi ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca…”[52]
OHAL sonrasına örnek olarak ise İstanbul Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nda yıllardır gerçekleştirilmekteyken 25 Ağustos 2018 tarihinde yasaklanan “Cumartesi Anneleri” eylemlerine yönelik yasaklama kararı gösterilebilir. Beyoğlu Kaymakamlığı da aynı kanunları dayanak olarak kullanmıştır: “…2911 Sayılı Kanunun 10 ve 17 ile 5442 Sayılı İl İdaresi Kanununun 32/ç. maddeleri çerçevesinde Kaymakamlığımızca müsaade edilmeyecektir…” [53]
Bu bakımdan özellikle de 2911 ve 5442 sayılı kanunlara OHAL öncesi ve sonrasında da sıkça başvurulduğu dikkate alındığında, bu kanunlar ile idareye tanınan geniş yetkilerin değerlendirilmesi ayrıca önem kazanmaktadır. Ancak bu çalışmada OHAL süresince alınmış kararlar incelenirken 2935 Sayılı Olağanüstü Kanunu dışındaki kanunların dayanak gösterilmesine yönelik ayrıca bir sınıflandırma ve değerlendirme gerekli görülmemiştir. Çünkü aşağıda incelenen ve adı geçen raporda yer alan yasaklama kararları, diğer dönemlerden farklı olarak OHAL’e ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununa istisnasız olarak atıfta bulunmaktadır. Bu nedenlerle de kararların OHAL’e özgü yönünü incelemek yeterli görülmüştür. Bununla birlikte kararların kanuni dayanaklarındaki gelişigüzellik dikkat çekmektedir. Bazı kararlar 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanun’u ile birlikte 2911, 5442 ve 6338 Sayılı Kanunların tamamına atıfta bulunurken bir kısmı ise bunlardan bir veya birkaçına atıfta bulunmaktadır. Belirtmek gerekir ki; kararların alınışındaki keyfilik, kararların oluşturulması, yani yasal dayanaklarının belirlenmesi aşamasında başlamıştır.
C-Valilikler Tarafından Alınan Yasaklama Kararları
Valilikler tarafından alınan ve tespit edilebilen ilk karar Eskişehir Valiliği’ne aittir. Eskişehir Valiliği, 10 Ağustos 2016 tarihli kararı (karar valiliğe ait internet sitesinde bulunmamaktadır) ile her türlü etkinliğin OHAL süresince izne tabi tutulmasına karar vermiştir.[54] Habere göre kararın gerekçesi şu şekildedir: “FETÖ/PDY Terör örgütü planlarının bertaraf edilmesi özellikle açık alanlarda yapılacak gösteri yürüyüşleri, stant açma, oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklamaları vb. etkinliklerde karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis olunan huzur ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla”
Valiliklere ait internet sitelerinden ulaşılabilen ilk karar ise Diyarbakır Valiliği’ne aittir. Diyarbakır Valiliği’nin 16 Ağustos 2016 tarihli duyurusu şu şekildedir: “Milli Güvenlik, Kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunun 12. maddesine, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11-m maddesine istinaden İlimiz merkezinde 15.08.2016 tarihinden itibaren açık alanlarda stant açma, çadır kurma, basın açıklamaları yapma, oturma eylemi, miting, her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri ikinci bir emre kadar yasaklanmıştır.”[55]
Tüm bu kararların ölçülü olup olmadığı veya Sözleşme’de öngörülen amaç içinde kullanılıp kullanılmadığı yönünden bir değerlendirme yapılabilmesi için, bu kararlardan öne çıkanların bir kısmına kapsamı ve gerekçeleriyle birlikte aşağıda yer verilecektir. Valiliklerin çok sayıda benzer yasaklama kararı bulunmaktadır ve gerek valiliklere ait internet sitelerinde gerekse basında yer alan haberlerden tespit edilebilen tüm kararlar Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda yayınlanmıştır.[56] Aşağıda kapsam ve gerekçe bakımından mümkün olduğunca farklı örnek gösterebilmek amacıyla her bölgeden yalnızca bir il valiliğine ait yasaklama kararlarının bir kısmı paylaşılmış, çeşitlilik ve yoğunluğu bakımdan öne çıktığı için aşağıda ayrıntılı olarak değerlendirilecek olan Ankara Valiliği’ne ait yasaklama kararlarının ise tamamına yer verilmiştir.
1-Karadeniz Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
Artvin Valiliği’nin internet sitesinde toplantı ve gösterilerle ilgili toplam 17 adet yasaklama kararının bulunduğu görülmüştür. Artvin Valiliği, farklı tarihlerde vermiş olduğu yasaklama kararları ile her türlü yürüyüş, basın açıklaması, toplantı, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, afiş, pankart, bildiri vb. türündeki tüm etkinlikleri birer ay süre ile 16 kez yasaklamıştır. Bu yasaklama kararlarından 17 Eylül 2016 ve 18 Ekim 2016 tarihli olanlarının gerekçesi kelimesi kelimesine aynıdır: “mevcut huzur ortamının devamı, kamu düzeninin bozulmaması ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla…” Diğer 14 yasaklama kararının gerekçeleri ise kelimesi kelimesine aynı olup şu şekildedir: “…bu etkinliklerin öncesi, sırası ve sonrasında oluşabilecek şiddet hareketleri…” Artvin Valiliği’ne ait diğer yasaklama kararı ise “Sadece Diktatör” isimli tiyatro oyununa verilen izinlerin kaldırılarak oyunun gösteriminin yasaklanmasına ilişkin olup kararda herhangi bir gerekçeye yer verilmediği görülmüştür.[57]
2-İç Anadolu Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
Ankara Valiliği’nin internet sitesinde toplantı ve gösterilerle ilgili toplam 19 yasaklama/engelleme kararı olduğu görülmüştür.[58] Ankara Valiliği’nin yasaklama kararları oldukça çeşitlilik arz etmektedir. Ankara Valiliği hem genel yasaklama kararları alarak kentin belli bölümlerinde veya tamamında toplantıları yasaklamış hem de bazı özel yasaklama kararları ile bazı etkinlikleri engellemiştir. Bu bakımdan valilik kararları ile toplantı veya gösteri yapmanın son derece istisnai hale geldiği Ankara’nın özel bir başlık olarak ele alınması gerektiği düşünülmüştür. Valilik kararlarının değerlendirilmesi bölümünde Ankara Valiliği’nin kararları ayrıntılı olarak incelenecektir.
Öncelikle genel nitelikteki yasaklama kararlarından bahsedilecektir. 06 Ekim 2016 tarihli valilik kararına göre Ankara kent merkezi olan Sıhhiye bölgesindeki önemli sokaklarda basın açıklaması yapılması yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Ankara İli sınırları içinde; huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla…” 17 Ekim 2016 tarihli Valilik kararına göre “umuma açık alanlarda düzenlenecek oyun, temsil, açıklama ve çeşitli şekillerdeki gösteriler”17 Ekim 2016 tarihinden başlamak üzere 30.11.2016 tarihine kadar yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Valiliğimize ulaşan istihbarı bilgilere göre, yasadışı terör örgütlerinin ilimizde eylem arayışı içinde oldukları ve bazı hazırlıklar yaptıkları tespit edilmiştir. Özellikle insanların toplu olarak bulundukları açık ve kapalı alanlarda toplantı, gösteri yürüyüşleri ve benzeri faaliyetlerde eylem yapılmak istendiği tahmin edilmektedir. Bu nedenle, can ve mal güvenliğinin sağlanması, kamu düzenini ve esenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla Ankara il sınırları içinde”10 Ocak 2017 tarihli valilik kararına göre açık alanlarda düzenlenecek oyun, temsil, açıklama ve çeşitli şekillerdeki gösteriler ile basın açıklamaları 30 gün süreyle yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi yukarıdaki gerekçe ile kelimesi kelimesine aynıdır.
27 Mayıs 2017 tarihli Valilik kararına göre “Ankara İli genelinde bulunan cadde ve sokaklarda güneşin batımından sonra ateş yakmak suretiyle eylem yapılması, yüksek sesle çevreyi rahatsız edici şekilde şarkı, türkü, marş vb. sloganlar atmak suretiyle toplantı, basın açıklaması vb. her ne suretle olursa olsun eylem yapılması” yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Ankara’da bulunan bazı cadde ve sokaklarda güneşin batmasından sonra gece geç saatlerde ateş yakarak, şarkı-türkü ve marş söyleyerek eylem yapıldığı görülmektedir. Bu durum vatandaşlarımızı tedirgin etmekte, kamu düzeni ve güvenliğini bozmakta, terör örgütlerinin eylem yapan topluluklara yönelik bombalı saldırı yapma riskini artırmakta ve güvenlik güçlerinin bu olaylara müdahalesini zorlaştırmaktadır.”
04 Temmuz 2017 tarihli Valilik kararına göre Ankara kent merkezinde bulunan Kızılay bölgesinde geceli/gündüzlü (24 saat esasına göre); çevreyi rahatsız edici şekilde yüksek sesle şarkı, türkü, marş vb. söylenmesi, slogan atılması veya her ne suretle olursa olsun toplantı, basın açıklaması vb. eylem yapılması yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu durum, bölge esnafı ile vatandaşlar arasında korku ve panik ortamı oluşturmasına; bu bölgenin marjinal gruplarca kazanılmış eylem alanı olarak görülmesine; basın açıklaması adı altında düzenlenen her türlü eylem/etkinliklerin yapıldığı bu yerlerin ve çevresinde bulunan alanların, halkın yaya olarak yoğun bir şekilde kullandığı alanlardan/yerlerden olması sebebiyle katılımcı grup/şahıslar ile yayaların geçişi esnasında sözlü/fiziksel istenmeyen olayların yaşanmasına yol açmaktadır. Bu hâliyle yukarıda sayılan eylem ve etkinliklerin, toplumun geniş kesimlerine sirayet potansiyeli taşıdığı için toplumsal güvenliği tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca terör örgütleri (DEAŞ-PKK/KCK) tarafından bu türden toplantılara yönelik eylem yapılabileceği istihbaratı”
02 Ağustos 2017 tarihli Valilik kararına göre Ankara genelinde park, bahçe ve umuma açık alanlarda, 2017 Ağustos ayı boyunca açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı, konser ve bu gibi toplu etkinlikler yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu tür eylemlerin, mevsim şartları da göz önünde bulundurulduğunda hava sıcaklığından dolayı vatandaşların parkları yoğun olarak tercih etmesinden dolayı çevreye rahatsızlık verebileceği, DEAŞ terör örgütü ve benzeri örgütlerin, katılımcılar ve vatandaşlara yönelik olarak eylem yapabileceği, böylelikle kamu güvenliğini tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir.”
18 Eylül 2017 tarihli Valilik kararına göre Ankara kent merkezinde bulunan Kızılay bölgesindeki geceli/gündüzlü (24 saat esasına göre) yüksek sesle çevreyi rahatsız edici şekilde şarkı, türkü, marş, vb. sloganlar atmak suretiyle toplantı, basın açıklaması vb. her ne suretle olursa olsun eylem yapılması yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi 04 Temmuz 2017 tarihli Valilik kararı ile kelimesi kelimesine aynıdır.
02 Ekim 2017 tarihli Valilik kararına göre Ankara genelinde park, bahçe ve umuma açık alanlarda 2017 Ekim ayı boyunca açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı, konser vb. toplu etkinlikler yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu tür eylemlerin, vatandaşların parkları yoğun olarak tercih etmeleri nedeniyle çevreye rahatsızlık verebileceği; DEAŞ terör örgütü vb. örgütlerin katılımcılar ve vatandaşlara yönelik olarak eylem yapabileceği, böylelikle kamu güvenliğini tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir.”
2 Kasım 2017 tarihli Valilik kararına göre Ankara genelinde park, bahçe ve umuma açık alanlarda 1 Kasım 2017 tarihinden itibaren üç (3) ay süreyle açlık grevi, oturma eylemi, anma toplantısı, konser vb. toplu etkinlikler yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu tür eylemlerin, vatandaşların istirahat ve dinlenme amacıyla kullanılan parkları yoğun olarak tercih etmeleri nedeniyle çevreye rahatsızlık verebileceği; terör örgütleri tarafından, katılımcılar ve vatandaşlara yönelik olarak eylem yapılabileceği ve böylelikle kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının tehlikeye düşebileceği değerlendirilmektedir.”
22 Ocak 2018 tarihli Valilik kararına göre “21 Ocak 2018 tarihinden itibaren, ‘Zeytin Dalı Operasyonu’ devam ettiği sürece park, bahçe, genel yollar, kamu binalarının önleri ve umuma açık alanlarda düzenlenecek açık ve kapalı yer toplantıları, basın açıklamaları, açlık grevi, oturma eylemi, konser, şenlik, şölen ve benzeri eylem ve etkinlikler” yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu tür eylemlerin, umuma açık alanları, meydanları, yolları, parkları ve diğer dinlenme mekânlarını kullanan vatandaşlarımız ile eylemi gerçekleştiren şahıslar arasında, istenmeyen olayların yaşanmasına yol açabileceği; bu eylemler sırasında, terör örgütlerinin katılımcılar ve vatandaşlarımıza yönelik olarak bombalı eylemler yapabileceği yönünde istihbari duyumlar alınmaktadır.
Bununla birlikte Ankara’da yer alan yasaklama kararlarının bir kısmının Valilik internet sitesinde yer almadığı tespit edilmiştir. Yapılan araştırmada 06.07.2017, 31.07.2017, 25.09.2017, 29.09.2017ve 30.10.2017 tarihli olmak üzere toplam 5 adet farklı yasaklama kararlarının bulunduğu ancak Valilik internet sitesinde bu tarihli bir yasaklama kararlarının yer almadığı anlaşılmıştır. Söz konusu kararların bir kısmında Kızılay bölgesinde süresiz olarak, bir kısmında ise il genelinde bir ay süreyle toplantıların yasaklandığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte Ankara Valiliği’nin bazı etkinliklere yönelik özel yasaklama kararları aldığı da bilinmektedir. 09 Ekim 2016 tarihli Valilik kararına göre 10 Ekim 2015 Ankara katliamının birinci yıl dönümünde yapılmak istenilen anma etkinliği yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “ilimiz sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirlerin alınması kapsamında…”
04 Eylül 2017 tarihli Valilik kararına göre Kürdistan Bölgesi Bağımsızlık Referandumu ve Türkiye – Kürdistan Bölgesi İlişkilerinin Geleceği konferansı yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Söz konusu konferansın, terör örgütü tarafından kitleleri örgütsel talepleri doğrultusunda harekete geçirmek için bir fırsat olarak görülerek istismar edilmeye çalışılabileceği, konferansa katılacakların terör örgütlerinin hedefi olabilecek kişiler ve diğer vatandaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye düşüreceği, bu tip etkinliklerin provoke edilerek terör örgütlerinin propagandasına dönüşebileceği ve böylelikle kamu güvenliğini tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir. Ülkemizde son zamanlarda meydana gelen gelişmeler başta olmak üzere, terör örgütleri mensuplarınca söz konusu etkinliğe yönelik sansasyonel eylem girişiminde bulunabileceği şeklinde istihbari bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca, birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle toplantıya katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara da neden olabileceği değerlendirilmektedir…”
15 Kasım 2017 tarihli Valilik kararına göre 16-17 Kasım 2017 tarihlerinde Büyülü Fener Sinema Salonunda Alman LGBT Film Günleri yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir:“…halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği, ayrıca terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbarî bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, yapılmak istenen film gösterimi etkinliğinin, organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir…”
19 Kasım 2017 tarihli Valilik kararına göre “18 Kasım 2017 tarihinden itibaren süresiz olarak LGBTT_LGBTİ vb. örgütler tarafından ilimizin muhtelif yerlerinde birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içeren sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi vb. etkinlikler” yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği; ayrıca kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği göz önünde bulundurulduğunda yapılmak istenen organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak; birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle de bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir…”
07 Aralık 2017 tarihli Valilik kararına göre Dikmen’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezinde düzenlenmek istenen “Söyleşi, Sarraf Davası, Off-shore belgeleri, Yolsuzluklar, Halk ne yapmalı?” isimli söyleşi yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir:“halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği, ayrıca terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbarı bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, yapılmak istenen söyleşi/toplantı etkinliğinin, organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir.”
17 Ocak 2018 tarihli Valilik kararına göre Selahattin Demirtaş’ın duruşmasının bulunması nedeniyle 17.01.2018 tarihinde, başta Sincan Cezaevi / Adliyesi Kampüsü önü ve çevresi olmak üzere Ankara genelinde umuma açık alanlarda, kanuna aykırı her türlü toplanma, yürüyüş, oturma eylemi, anma toplantısı ve bu gibi eylemler, etkinlikler yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Konu ile ilgili olarak Sincan Cezaevi /Adliyesi Kampüsü ile Ankara Adliyesi önü ve çevresinde bir araya gelenlerden oluşturulacak topluluğun bazı terör örgütleri tarafından suiistimal edilerek muhtemel hedef teşkil edeceği, terör örgütleri tarafından, katılımcılar ve vatandaşlara yönelik eylem yapabileceği, böylelikle kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir.”
22 Ocak 2018 tarihli Valilik kararına göre 28.01.2018 günü Çankaya ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Ali Doğan Sahnesi’nde “Sadece Diktatör” adlı tek kişilik tiyatro oyunu yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği; bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği; ayrıca kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği göz önünde bulundurulduğunda”
28 Haziran 2018 tarihli Valilik kararına göre “Komünist LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüel) organizesinde; 28.06.2018 günü saat 19.30’da Çankaya ilçesinde bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkez’inde “Onur” (Pride) gerçekleştirilmek istenen film gösterimi” yasaklanmıştır. Kararın gerekçesi şu şekildedir: “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği; ayrıca terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbari bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, yapılmak istenen organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak; birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle de bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir…” Bununla birlikte Valilik internet sitesinde yer almayan ancak basında yer alan bir habere göre Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) “İşimize geleceğimize sahip çıkıyoruz” sloganı ile 15 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştireceği miting, Ankara Valiliği tarafından “güvenlik” gerekçesiyle yasaklanmıştır.
3-Marmara Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
İstanbul Valiliği’ne ait internet sitesinde herhangi bir yasaklama kararı bulunmaması oldukça dikkat çekicidir. Ancak basında yer alan haberlerde çok sayıda yasaklama kararı olduğu anlaşılmıştır. Buna göre 30.07.2016 tarihinde Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için İstanbul’da yapılmak istenen “Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak” etkinliği Valilik tarafından OHAL gerekçe gösterilerek yasaklandı. İstanbul Valiliği “Valilik makamının 4 Kasım 2016 tarih ve 2016/2214 sayılı kararı gereği 5 Kasım 2016-31 Aralık 2016 arasında her türlü açık ve kapalı toplantı, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, çadır kurma, stant açma, benzeri eylem-etkinlikler yasaklanmıştır.” İstanbul 8 Mart Kadın Platformu’nun “Yaşam hakkımız, özgürlüğümüz, bedenimiz, emeğimiz için Hayır” sloganıyla 5 Mart 2017’de Bakırköy’de gerçekleştirmek istediği 8 Mart mitingi Valilik tarafından yasaklandı. 8-12 Mayıs 2017 tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan konserler, atölyeler, oditoryum etkinlikleri, dans gösterileri ve çeşitli oyunların yer alacağı MSGSÜ Sanat Festivali yasaklandı. 08.05.2017 tarihinde İTÜ’de yapılacak LGBTİ Onur Yürüyüşü, OHAL gerekçesiyle yasaklandı.14 Ocak 2017’de Artvin Cerattepe’de madencilik faaliyetlerine karşı ”Artvin varsa ben de varım” sloganıyla başlatılan uluslararası kampanya kapsamında Artvin STK ve Platformları’nın İstanbul’da düzenleyeceği konser Valilik tarafından yasaklandı. Bununla birlikte basında yer alan başkaca yasaklama kararları da tarafımızca tespit edilmiştir. Buna göre, İstanbul Valiliği, 1 Temmuz 2017 tarihinde 8. Trans Onur Haftası etkinlikleri kapsamında LGBT yürüyüşünü yasaklandığını, bazı yolların trafiğe kapatılacağını açıkladı. 20 Ocak 2018 tarihinde Türkiye’nin en büyük gençlik şenliği “Genç Bi Şenlik’ Sömestr” bir gün kala İstanbul Valiliği tarafından iptal edildi. İstanbul Valiliği “şenliğe velilerin katılamayacak olması”, alkol ve tütün ürünleri satışı olmamasına rağmen “alkol ve tütün kullanımını özendirdiği” gerekçesiyle şenliği iptal etti.29 Haziran 2018 tarihinde İstanbul Valiliği, İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nü “oluşabilecek muhtemel olumsuzlukları” gerekçe göstererek yasakladı.[59]
4-Doğu Anadolu Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
Van Valiliği’ne ait internet sitesinde 11 adet yasaklama/engelleme kararı tespit edilmiş olup bir kısmı şu şekildedir: Van Valiliği’nin 29 Kasım 2016, 30 Aralık 2016 ve 10 Kasım 2017 tarihli açıklamalar “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında yapılacak olan her türlü yürüyüş, basın açıklaması, miting, çadır kurma, stant açma, oturma eylemi ve benzeri türdeki tüm eylem ve etkinliklerin” yasaklanmasına ilişkindir. 02 Şubat 2017, 04 Mart 2017, 03 Nisan 2017, 03 Mayıs 2017, 04 Temmuz 2017 ve 02 Ağustos 2017 tarihli duyurular ise kelimesi kelimesine aynı olup şu şekildedir: 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında yapılacak olan miting, kapalı ve açık yer toplantıları ile gösteri yürüyüşleri 04.04.2017 tarihinden geçerli olmak üzere otuz (30) gün süreyle VALİLİK İZNİNE bağlanmış, basın açıklamaları, çadır kurma, stant açma, oturma eylemi ve benzeri türdeki tüm eylem ve etkinlikler ise aynı hükümler doğrultusunda, …. tarihinden geçerli olmak üzere otuz (30) gün süre ile YASAKLANMIŞTIR.” Söz konusu 9 kararın tamamının gerekçesi kelimesi kelimesine aynı olup şu şekildedir: “huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumak amacıyla” Öte yandan Valiliğe ait internet sitesinde bulunmamasına rağmen basında yer alan haberlere göre 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği 2018 yılında OHAL gerekçesiyle yasaklanmıştır. Habere göre karar şu şekildedir: “basın açıklaması, çadır kurma, stant açma, oturma eylemi, anma töreni vb. türdeki eylem ve etkinlikler de 28.02.2018 tarihinden geçerli olmak üzere otuz 30 gün süreyle yasaklanmıştır.” Kararın gerekçesi şu şekildedir: “İl sınırları içinde, huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması, vatandaşların can ve mal güvenliğini korumak amacıyla” [60]
5-Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
Şanlıurfa Valiliği’ne ait internet sitesinde 4 adet yasaklama kararı bulunmaktadır. Valilik internet sitesinde yer alan 08 Şubat 2018 tarihli duyuruya göre il genelindeki her türlü etkinlik 30 gün süreyle yasaklanmıştır. Valilik internet sitesinde yer alan 29 Eylül 2017 tarihli duyuruya göre il genelindeki her türlü etkinlik 30 gün süreyle yasaklanmıştır. Valilik internet sitesinde yer alan 02 Ocak 2018 tarihli duyuruya göre il genelindeki her türlü etkinlik 30 gün süreyle yasaklanmıştır. Valilik internet sitesinde yer alan 01 Aralık 2017 tarihli duyuruya göre il genelindeki her türlü etkinlik 30 gün süreyle yasaklanmıştır. Söz konusu kararlarda herhangi bir gerekçeye yer verilmemektedir. Bununla birlikte yasaklamaların Valiliğin internet sitesinde yer alan karar ile sınırlı olmadığı görülmüştür. Basında yer alan 03 Kasım 2017 tarihli habere göre Şanlıurfa Valiliği, kent merkezi ve tüm ilçelerde bir ay boyunca yürüyüş, miting, basın açıklaması, çadır kurma ve stant açma gibi etkinliklerin yasaklandığını bildirmiştir. [61]
6-Ege Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
İzmir Valiliği’nin 08.12.2016 tarihli kararına göre11 Aralık 2016 Pazar günü 12.00-17.00 saatleri arasında, Gündoğdu Meydanında düzenlenmek istenilen gösteri yürüyüşü ve açık hava toplantısının İzmir il sınırları içerisinde yapılması, aynı konu ile ilgili olarak stant açılması, afiş, pankart ve bildiri asılması veya dağıtılması İzmir Valiliğince yasaklanmıştır.” Kararın gerekçesi şu şekildedir: “kamu düzenini, genel sağlığı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini ciddi şekilde bozacak olaylara sebebiyet verilebileceği değerlendirildiğinden, gerçekleşmesi muhtemel, istenmeyen ve telafisi olmayan olayların meydana gelmesini önlemek amacıyla” Bununla birlikte Valiliğe ait internet sitesinde bulunmamakla birlikte sendikalar tarafından düzenlenmek istenen OHAL karşıtı mitingin de OHAL gerekçesiyle yasaklandığı görülmüştür. Habere göre kararın gerekçesi şu şekildedir: “Kamu düzenini, başkalarının hak ve özgürlüklerini bozacak olaylara sebebiyet verilebileceği değerlendirildiğinden gerçekleşmesi muhtemel, istenmeyen ve telafisi olmayan olayların meydana gelmesini önlemek amacıyla” [62]
7-Akdeniz Bölgesinde Yer Alan İllerden Bir Kısmına Ait Yasaklama Kararları
Antalya Valiliği’nin 04.01.2016 tarihli yasaklama kararına göre “Kapalı/Açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşleri, stant açma (ticari stantlar hariç), oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklaması vb. tarzdaki bildirimli veya bildirimsiz her türlü eylem ve etkinliklerin” TAMAMININ Olağanüstü Hal Süresince Valiliğimizin ve Kaymakamlıklarımızın İZNİNE BAĞLANMASI ve izinsiz yapılacak her türlü faaliyetlerin tümünün İL GENELİNDE YASAKLANMASI”na karar verilmiştir.[63] Kararın gerekçesi şu şekildedir: “Bu kapsamda, terör örgütlerine ait planlarının bertaraf edilmesi, özellikle açık alanlarda yapılacak gösteri yürüyüşleri, stand açma, oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklamaları vb. etkinliklerde karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis olunun huzur ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, Cumhuriyetin temel nitelikleri, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla”
D-Valilik Kararlarına Yönelik İstatistikler
Yapılan araştırmada toplam 50 il valiliği[64] tarafından yasaklama kararı alındığı görülmüştür. Buna göre Türkiye genelinde valilikler tarafından alınan en az 163 kararın bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kararlardan 53’ü valiliklere ait internet sitelerinde bulunmayan ancak basında yer alan haberlerden oluşmaktadır. Sendika.Org haberlerinden elde edilen istatistiklere göre ise en az 81 kez toplantı, gösteri vs. yasağı/izin vermeme/uygun bulmama, en az 22 kez de sosyal-kültürel etkinlik yasağı alındığı görülmektedir.
İstatistiklere göre en az 50 İl Valiliği toplantı ve gösterilerle ilgili karar almıştır. Bununla birlikte yasaklama kararı verilen il sayısının daha fazla olduğu tahmin edilmektedir; zira sendika.org haberlerine göre yasaklama kararı verilen 50 il içinde olmayan bazı illerde OHAL gerekçe gösterilerek toplantı ve gösterilere müdahale edildiği bilgisi bulunmaktadır. Tekirdağ, Muğla ve Çanakkale bu illerden bazılarıdır. Doğal olarak bu illerde de benzer kararların verilmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Buna göre en az 86 kez il veya il merkezinde bulunan ilçelerde her türlü etkinliğin yasaklanması kararı verilmiştir. Bu kararlardan bir kısmı, OHAL süresince, bir kısmı 3’er ay süre ile bir kısmı 30’ar gün süre ile bir kısmı ise daha az sürelerle[65] il ve il merkez ilçeleri genelinde ve her türlü toplantıyı yasaklamış olup, bu süreler boyunca karar alınan ilde toplantı özgürlüğünün tamamen engellendiği tespit edilmiştir.[66] Bununla birlikte söz konusu kararlar içinde bulunan 36 kararda açık alandaki toplantı ve gösterilerle birlikte kapalı alanlardaki her türlü toplantıyı da içerdiği tespit edilmiştir. Valilikler tarafından alınan açık alan veya kapalı alan yasaklamalarına ilişkin herhangi bir kriter veya somut bilgi ya da gerekçe bulunmamaktadır.
Valiliklerin en az 4 kez kentin yalnızca belli bölümlerinde her türlü toplantıyı yasakladığı görülmektedir. Bu kararlar “yer bakımından kısmen” olarak tarif edilmiştir. Bununla birlikte valilikler tarafından en az 48 kez ise her türlü toplantının izne tabi tutulduğu tespit edilmiştir. Çoğu valilik her türlü toplantıyı OHAL süresince izne tabi tutarken az sayıda valiliğin 30’ar gün süre izne tabi tutma kararı verdiği görülmektedir. Keza valilikler tarafından en az 34 kez özel olarak bir etkinlik hakkında yasaklama kararı aldığı görülmüştür. Sendika.Org verilerine göre 22 kez sosyal-kültürel etkinlik olarak tarif edilen tiyatro, panel, söyleşi gibi etkinliklerdir. Ankara Valiliği tarafından alınan 4 kararın ise içeriğine ulaşılamamıştır.
Valiliklere ait internet siteleri ile bu internet sitelerinde bulunmayıp basında yer alan tüm yasaklama kararları içinde özel yasaklama kararlarının oranının yüzde 21,7 olduğu görülmektedir. Sendika.org verilerine göre ise bu oran yüzde 21,3’tür. Doğal olarak her beş Valilik kararından en az birinin özel bir toplantıyı yasaklamaya yönelik olduğu değerlendirilmektedir.
İstatistiklere göre en fazla yasaklama kararı alan valilik toplam 25 karar ile Ankara Valiliği olmuştur. Ankara Valiliği’ni 17 karar ile Artvin, 12’şer karar ile Hakkâri ve Van, 9’ar karar ile Gaziantep ve Kahramanmaraş, 7’şer karar ile İstanbul ve Bitlis izlemiştir.
Türkiye’deki tüm yasaklama kararlarının yüzde 15’i Ankara Valiliği’ne aittir. Söz konusu kararlarda açık ve kapalı her türlü toplantı ve gösterinin çoğunlukla kent genelinde tamamen, nadiren de kent merkezinin belli bölgelerinde yasaklandığı görülmektedir.
Valilik kararlarını bölgeler bazında değerlendirmek gerekirse;
Karadeniz Bölgesi’nde Valilikler en az 22 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 1 kez “Yer Bakımından Kısmen Genel Yasaklama Kararı”, 6 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 3 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde Valilikler en az 21 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 16 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 3 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Valilikler en az 18 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 12 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 4 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
İç Anadolu Bölgesi’nde Valilikler en az 8 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 3 kez “Yer Bakımından Kısmen Genel Yasaklama Kararı”, 5 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 13 kez “Özel Yasaklama Kararı” ve 5 kez de “İçeriği Belli Olmayan Karar” vermiştir.
Akdeniz Bölgesi’nde Valilikler en az 9 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 2 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 1 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
Marmara Bölgesi’nde Valilikler en az 4 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 6 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 8 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
Ege Bölgesi’nde Valilikler en az 4 kez “Tamamen Genel Yasaklama Kararı”, 1 kez “İzne Tabi Tutma Kararı” ve 2 kez de “Özel Yasaklama Kararı” vermiştir.
Bu bakımdan toplantı özgürlüğüne yönelik yasaklama kararlarının Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yoğunlaştığı görülmektedir.[67] Doğu Anadolu Bölgesi’nde 40, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise 34’er yasaklama kararı bulunduğu görülmüştür.
Öte yandan toplantı özgürlüğüne yönelik yasaklama kararlarının yoğunlaştığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin Kürt nüfusun yoğunluklu illerin bulunduğu bölgeler olduğu görülmektedir. Bu bölgelerde neredeyse her ilde yasaklama kararı bulunduğu görülmüştür.[68] Yasaklama kararı tespit edebildiğimiz 50 ilden 18’i bu bölgede yer almaktadır. Türkiye’de bulunan 81 ilin 23’ü yani yüzde 28’i bu bölgelerde bulunmaktadır. Tespit edebildiğimiz 163 yasaklama kararından ise 65’i bu bölgelere aittir. Yani bu bölgelerde yer alan iller, Türkiye genelindeki illerin ancak yüzde 28’ini oluştururken Türkiye’deki tüm yasaklama kararlarının yüzde 40’ının bu bölgelere ait olduğunu anlaşılmaktadır. Öte yandan bölgede bulunan 23 ilden sadece 5’inde yani yüzde 21’inde yasaklama kararı bulunmamaktadır. Türkiye genelinde ise yasaklama kararı tespit edilemeyen illerin oranı yüzde 38’dir. Sonuç olarak Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde toplantı özgürlüğünün engellenmesi Türkiye geneline oranla oldukça yüksektir.
Bununla birlikte Türkiye’nin en büyük kenti olan İstanbul’da, valiliğe ait internet sitesinde bu konuda hiçbir duyurunun yer almaması dikkat çekicidir. Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda yayınlanan Sendika.Org haberleri dikkate alındığında İstanbul’da da sistematik olarak toplantı ve gösterilerin kolluk güçleri tarafından şiddet uygulanarak engellendiği görülmekte olup, kolluk güçlerinin bu müdahalelerde OHAL veya valilik kararı gibi gerekçeler kullandığı iddialarına yer verildiği görülmektedir. Bu nedenlerle İstanbul Valiliği tarafından alınan kararların yukarıda tespit ettiğimizden çok daha fazla olduğu kanaatindeyiz.
E-Valilik Kararlarının Gerekçe Yönünden Değerlendirilmesi
Türkiye genelindeki valilik kararlarının en dikkat çeken özelliği gerekçe kısımlarıdır. Şöyle ki; Türkiye’nin dört bir yanındaki illerde valiliklerin birbirlerine son derece benzer, hatta kimi zaman tamamen aynı gerekçelere yer verdiği anlaşılmaktadır. Aynı valiliğin aldığı farklı kararlar ise çoğunlukla kelimesi kelimesine aynı olmuştur. Örneğin Artvin Valiliği’nin 17 Eylül 2016 ve 18 Ekim 2016 tarihli yasaklama kararlarının kelimesi kelimesine “mevcut huzur ortamının devamı, kamu düzeninin bozulmaması ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla…” ifadelerini içerdiği, aynı valiliğin diğer 14 yasaklama kararının ise yine kelimesi kelimesine aynı olup “bu etkinliklerin öncesi, sırası ve sonrasında oluşabilecek şiddet hareketleri” gerekçelerine yer verdiği tespit edilmiştir.
Benzer şekilde soyut ve basmakalıp gerekçelerle karar verilmesi Türkiye geneline özgü bir durumdur. Bununla birlikte incelenen kararlardan 13’ünde ise -soyut veya basmakalıp- hiçbir gerekçenin bulunmadığı tespit edilmiştir. Örneğin Şanlıurfa Valiliği’nin 5 kararının 5’i de tamamen gerekçesizdir. Buna göre kararların yüzde 8’inin tamamen gerekçesiz olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte kararlarda sıkça kullanılan kalıp ifadelerden bazıları ve kullanım adetleri şu şekildedir:
66 kez “kamu düzeninin” “korunması” veya “bozulmaması”
43 kez “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması”
24 kez “huzur ve güvenliğin sağlanması”
22 kez gerçekleşmesi muhtemel “şiddet olayları” veya “hareketleri”
20 kez “suç işlenmesinin önlenmesi”
20 kez “provoke edilebileceği” veya “provokasyona neden olabileceği”
19 kez “huzur ortamının devamı”
19 kez “kamu esenliğinin sağlanması”
19 kez “can ve mal güvenliğinin “korunması” veya “sağlanması “
18 kez “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü”
15 kez “terör örgütünün planlarının” ve/veya “terör olaylarının bertaraf edilmesi”
13 kez özgürlüklerin “istismar edileceği”
10 kez “terör örgütlerinin propagandasına dönüşebileceği”
9 kez “genel sağlığın ve genel ahlakın”
5 kez “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği”[69]
İncelenen valilik kararlarından hiçbirinde somut bir gerekçe veya olaya yer verilmediği anlaşılmıştır. Örneğin toplantı ve gösteriler nedeniyle başkalarının hangi hak ve özgürlüklerinin ne suretle zarar göreceği ve bu zararı önlemek amacıyla toplantı ve gösterilerin yasaklanmasına neden ihtiyaç duyulduğuna dair elimizde hiçbir somut bilgi yoktur. Ancak bu gerekçe, tam 43 kez kullanılmıştır. Keza toplantı özgürlüğünün kullanılması nedeniyle vatandaşların can ve mal güvenliğinin nasıl zarar göreceğine dair hiçbir somut gerekçe bulunmamasına rağmen tam 19 kez de bu gerekçenin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte “kamu düzeni”, “kamu esenliği”, “huzur ve güvenlik” gibi soyut gerekçelerden en az biri neredeyse her yasaklama kararında bulunmaktadır.
Ankara Valiliği’nin gerekçeleri ise çeşitlilik bakımından dikkat çekicidir. Valiliğin bazı kararlarında “rahatsız edici şekilde şarkı, türkü, marş” söylenmesi şeklinde bir gerekçeye yer verdiği, bazı kararlarında ise terör örgütlerinin toplantı katılımcılarına yönelik saldırı istihbaratı bulunduğunu ifade ettiği görülmüştür. Bu kararların bir kısmında sadece “terör örgütleri” ifadelerine yer verilmiş bazı kararlarda “DEAŞ terör örgütü vb. örgütlerin” ifadelerine yer verilmiş, bazı kararlarda ise “DEAŞ-PKK/KCK“ ifadelerine yer verilmiştir. Bununla birlikte Ankara Valiliği’nin diğer bir temel gerekçesinin de “kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının tehlikeye düşebileceği” olduğu, söz konusu gerekçenin pek çok kararda kelimesi kelimesine yer aldığı görülmüştür. Valiliğin çok sayıda kararında yer verdiği diğer bir basmakalıp gerekçe de “bölgenin marjinal gruplarca kazanılmış eylem alanı olarak görülmesi” şeklindeki gerekçedir. Aynı kararlarda “katılımcı grup/şahıslar ile yayaların geçişi esnasında sözlü/fiziksel istenmeyen olayların“ gerekçesine yer verildiği görülmektedir. Bu gerekçelerin de tamamı kelimesi kelimesine neredeyse tüm yasaklama kararlarında bulunmakta olup, Ankara Valiliği tarafından verilen herhangi bir kararda –tıpkı Türkiye genelinde olduğu gibi- somut bir gerekçeden bahsedilmemektedir.
Yapılan araştırmada OHAL süresince Ankara ilinde bir toplantı veya gösteriye yönelik terör saldırısının önlendiğine dair herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bununla birlikte kararların alındığı tarihler itibariyle rutin asayiş olayları dışında herhangi bir şiddet olayının yaşandığına dair de hiçbir bilgi yoktur. Basında yer alan haberlerde OHAL süresince bir toplantı veya gösteriye yönelik önlenen tek saldırının Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran 2017 tarihinde başlattığı Adalet Yürüyüşü’nün Kocaeli etabına yönelik saldırı planı olduğu, saldırganların da Kayseri ilinde yakalandığı ve Ankara ile herhangi bir ilgilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır.[70] Böylece Ankara Valiliği’nin yaklaşık 2 yıl boyunca hangi örgüt tarafından düzenleneceği de belli olmayan bir terör saldırısı gerekçesiyle toplantı ve gösterileri sistematik olarak yasakladığı anlaşılmıştır.
AİHM’in terör saldırısı gerekçesiyle toplantıların yasaklanması veya dağıtılmasına yönelik bazı kararları bulunmaktadır: “…Örneğin Mahkeme, Moskova’daki gösterilere terör saldırısı düzenleneceğine dair “çeşitli kaynaklardan” elde edilen bilgilerle bir toplantının engellenmesini keyfi bularak ihlal kararı vermiştir.”[71] AİHM, öne sürülen gerekçelerin ikna edici olması gerektiğini ifade etmektedir. Örneğin, bir gösterinin terör saldırısı iddiasıyla dağıtılması başlı başına yeterli değildir. Böyle bir saldırının varlığı şüphe götürmeyecek şekilde ortaya konulmalıdır.[72]
Ankara Valiliği’nin saldırı istihbaratı bulunduğu iddiasıyla tek bir gösteriyi değil, tam iki sene boyunca özellikle kentin belirli bölgelerindeki gösterileri, saldırıyı düzenleyeceği iddia edilen örgüt ismi de sürekli değişecek veya kimi zaman bu örgüt ismine dahi yer vermeyecek şekilde yasakladığı görülmektedir. Bu durum bu gerekçenin keyfi olarak kullanıldığının açık bir kanıtı niteliğindedir. Öte yandan 11. madde ile devlete yüklenen bir diğer yükümlülüğün pozitif yükümlülük olduğu da açıktır: “Bu doğrultuda toplanma özgürlüğü, yurttaşları yalnızca keyfi müdahalelerden ya da sınırlandırmalarından[73] korumaz; aynı zamanda bu özgürlüğün etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak için pozitif yükümlülüklerin alınması gerekir.” [74] Ancak Ankara Valiliği, soyut terör saldırısı gerekçesini gösterirken pozitif yükümlülük çerçevesinde yurttaşların haklarını güvence altına almak için herhangi bir girişimde bulunmak yerine neden sadece yasaklama kararı almayı tercih ettiğine dair bir açıklamada da bulunmamıştır. Terör saldırısı gerekçesine Ankara Valiliği dışında bazı valilikler tarafından da benzer şekildeki soyut gerekçeler ile başvurulduğu da görülmüştür. Tokat, Mardin ve Batman Valiliği bunlardan bazılarıdır. Bununla birlikte Batman Valiliği’nin, 29 Ağustos 2016 tarihli açıklamasıyla metro vb. yerlerde saldırı istihbaratı bulunduğu gerekçesini ileri sürdüğü görülmektedir ancak Batman’da metro bulunmamaktadır.[75]
Öte yandan bu yasak sadece keyfi değildir. Valiliğin “marjinal gruplarca kazanılmış eylem alanı” şeklinde ifade ettiği gerekçe, söz konusu kararların aslında toplumun bir kesimine yöneldiğini de göstermektedir. Öncelikle mevzuatta “marjinal” veya “marjinal grup” ifadesi bulunmamaktadır. Türk Dil Kurumu’na göre ise marjinal, aykırı anlamına gelmektedir.[76] Doğal olarak Ankara Valiliği’nin bir grup yurttaşı, “marjinal” yani aykırı olarak sınıflandırdığı görülmektedir. Keza valilik, aynı zamanda bazı bölgelerin bu yurttaşların kazanılmış eylem alanı olduğunu iddia etmiştir. Ankara ilinde basın açıklamaları veya toplantı ve gösterilerin onlarca yıldır Kızılay’ın belirli bölgelerinde yapıldığı konusunda şüphe bulunmamaktadır. Bu alanlardan en çok bilineni üzerinde İnsan Hakları Anıtı’nın da bulunduğu Yüksel Caddesi’dir. 15 Temmuz 2016 tarihi öncesinde bu bölgede neredeyse her gün basın açıklaması veya çeşitli biçimlerde toplantı veya gösteri yapılmaktadır. Bu alanda yapılan binlerce gösteri içinde son derece az sayıda etkinlikte polis ile göstericiler arasında çeşitli olaylar meydana geldiği, bu olayların da kolluk güçlerinin çeşitli gerekçeler ile açıklamalara engel olmak istemesi nedeniyle başladığı da bilinmektedir. Nitekim kent içinde belirli alanların toplantı ve gösteri yapılması ile simgeleşmesinden doğal bir husus da yoktur. Yüksel Caddesi, üzerinde İnsan Hakları Anıtı’nın da bulunması bakımından İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Hyde Park’taki Konuşmacının Köşesi’ni (Speakers’ Corner) andırmaktadır. Belirtilen alanda her hafta çok sayıda kişi görüşlerini ifade etmekte olup yaklaşık 140 yıldır İngiltere’de ifade özgürlüğü ile demokrasinin geleneksel simgesi olmaya devam etmektedir.[77] Türkiye’de ise Yüksel Caddesi üzerinde bulunan İnsan Hakları Anıtı, uzun bir süre polis bariyerleri içine alınmasıyla düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırının simgesi olmuştur. Bölgedeki anıt OHAL döneminde bir yılı aşkın süre boyunca polis bariyerleri arasında kalmıştır.[78] 2019 yılı Şubat ayı itibariyle de cadde üzerinde halen caddenin üçte ikisini işgal eden yüksek güvenlikli polis kontrol noktası adı verilen bir karakol bulunmaktadır. Sonuç olarak Ankara Valiliği’nin gerekçelerinin soyut ve basmakalıp olmasıyla birlikte doğrudan halkın bir kesimine yönelik olduğu da görülmektedir.
F-Yasaklama Kararlarının Uygulandığı Kesimler Yönünden Değerlendirilmesi
Yukarıda da belirtildiği üzere yasaklama kararlarının kimi zaman doğrudan halkın bir kesimine yönelik olduğu görülmektedir. Bununla birlikte bu yasaklama kararlarının iktidar partisi ve destekçilerine karşı uygulanmadığı da bilinmektedir. Örneğin Ankara Valiliği’nin 04.07.2017 tarihli yasaklama kararıyla “Çankaya ilçesi Atatürk Bulvarı Kızılay Kavşak’tan Ziya Gökalp Caddesi-Mithatpaşa Caddesi kesişimi arasında kalan güzergâh, Ziya Gökalp Caddesi-Mithatpaşa Caddesi kesişiminden Mithatpaşa Caddesi-Meşrutiyet Caddesi kesişimi arasında kalan güzergâh, Meşrutiyet Caddesi-Mithatpaşa Caddesi kesişiminden Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı kesişimi arasında kalan güzergâh ile Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı kesişiminden Atatürk Bulvarı Kızılay Kavşak arasında kalan” güzergahlarda 24 saat esasına göre “yüksek sesle şarkı, türkü, marş vb. söylenmesi, slogan atılması veya her ne suretle olursa olsun toplantı, basın açıklaması vb. eylem yapılması“ yasaklanmıştır.[79] Söz konusu yasaklama kararından 11 gün sonra, yani 15 Temmuz 2017 tarihinde bu tarihten bir yıl önceki darbe girişimi ile ilgili kent merkezi olan Kızılay bölgesinin tamamı trafiğe kapatılarak ve binlerce kişinin katılımıyla siyasal iktidar partisi destekli bir miting düzenlenmiştir.[80] Söz konusu mitingin bir “terör saldırısı” gerekçe gösterilerek yasaklanmaması dikkat çekmektedir. Bununla birlikte aynı bölgede yer alan trafiğe kapalı Güvenpark içinde, yaklaşık 4 ay sonra, 01 Aralık 2017 tarihinde, 4 kişilik bir öğrenci grubu basın açıklaması yapmak istediğinde yaklaşık 5 saniye içinde polisler tarafından şiddet kullanılarak engellenmiş ve gözaltına alınmışlardır.[81]
Öte yandan Ankara Valiliği yukarıda belirtilen genel yasaklama kararları dışında etkinliklere veya düzenleyicilere özel bazı yasaklama kararları da almıştır. Ankara Valiliği’nin açıklamalarına göre “lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel veya travesti (LGBTT-LGBTİ)” film gösterimini iki kez yasaklamıştır. 19 Kasım 2017 tarihli Valilik kararıyla da “LGBTT-LGBTİ vb. örgütler tarafından birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içeren sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi, sergi vb. etkinlikler“ süresiz olarak yasaklanmıştır. Söz konusu yasak kararı ile halkın bir kesimi cinsel yönelimleri ve kimlikleri nedeniyle süresiz olarak her türlü etkinliği yasaklanarak ayrımcılığa maruz bırakılmıştır.[82]
Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştiriler ile bilinen “Sadece Diktatör” isimli tiyatro oyunu ile siyasal iktidar partisi mensuplarının yolsuzluklarına yönelik bir panel, hakkında özel olarak engelleme kararı alınan diğer etkinliklerdir. “Kürdistan Bölgesi Bağımsızlık Referandumu ve Türkiye – Kürdistan Bölgesi İlişkilerinin Geleceği” başlıklı konferansın ve HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın Sincan Cezaevi kampüsünde yapılacak duruşması öncesi kampüs önünde yapılmak istenilen basın açıklamalarının yasaklanması da diğer özel yasaklama kararlarıdır. Tüm bu özel yasaklama kararlarının ortak noktasının, siyasal iktidar muhalifi kişi, grup veya oluşumlar olduğu ya da siyasal iktidar partisinin veya mensuplarının eleştiri konusu yapıldığı etkinlikler olduğu görülmektedir. Ankara Valiliği söz konusu kararlarında, genel yasaklama kararlarında olduğu şekilde basmakalıp bazı gerekçeler öne sürmüştür. Bu özel yasaklama kararlarında somut hiçbir gerekçe veya olaya atıfta bulunulmadığı “katılacakların terör örgütlerinin hedefi olabilecek kişiler ve diğer vatandaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye düşüreceği”, “terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbarî bilgiler” “birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle toplantıya katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara da neden olabileceği”, “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği” veya “kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” ifadelerine kelimesi kelimesine yer verildiği görülmüştür.
Gerek özel gerekse genel yasaklama kararlarının tamamında soyut ve basmakalıp ifadeler bulunduğu görülmektedir. Halbuki AİHM içtihatlarına göre soyut kamu düzeninin korunması öne sürülerek gerekçesiz bir şekilde toplantıların yasaklanması, AİHS’in 11. maddesini ihlal etmektedir.[83] Sonuç olarak; kimi valiliklerin soyut veya basmakalıp gerekçeler ile toplumun belirli bir kesimine yönelik özel yasaklama kararları aldığı; bununla birlikte kimi zaman yine toplumun belirli bir kesiminden “marjinal” olarak bahsedilerek yine soyut veya basmakalıp gerekçelerle genel yasaklama kararları alındığı; bu kararlara dayanılarak engellenen toplantılar incelendiğinde ise; bu toplantıların ortak noktasının siyasal iktidar muhalifi kişi ve grupların katıldığı toplantılar olduğu anlaşılmıştır. Nitekim aşağıda incelenecek olan Sendika.Org verileri de kararların kimlere karşı uygulandığı konusunda bize net bir bilgi vermektedir.[84]
G-Valilik Kararlarının Zaman Bakımından Kapsamı Yönünden Değerlendirilmesi
Valilik kararlarının zaman bakımından kapsamı da oldukça çeşitlilik göstermektedir. Kararlardan 37’si zaman bakımından ya “OHAL süresince” ifadelerine yer vermekte ya da herhangi bir süre belirtmemektedir. Kararlardan 53’ü 1 ila 30 gün[85] arasında bir zaman dilimini kapsayan yasaklama kararlarından oluşmaktadır. Kararların 73’ü 30 ila 3 ay arasındaki zaman dilimlerini kapsayan yasaklama kararlarını oluşturmaktadır. Bu kararların çoğunluğunu, aynı Valilik tarafından arka arkaya alınan yasaklama kararları oluşturmaktadır. Kararlardan 3’ü ise 3 ay süreli yasaklama kararlarıdır.
Söz konusu yasaklama kararlarında süre bakımından yapılan tercihe dair hiçbir açıklama yer almamaktadır. Valilikler, örneğin yasaklama kararlarının neden OHAL’in tamamını kapsadığı veya süresiz olduğu ya da arka arkaya 30’ar günlük sürelerle alındığı konusunda hiçbir açıklama yapmamışlardır. Süreler bakımından farklılık gösterse de gerek OHAL süresince veya süresiz olan kararların sayısı, gerekse süreli olan kararların çoğunlukla birbirini takip eden kararlardan oluşması, valilikler tarafından alınan yasaklama kararlarının toplantı özgürlüğünü, OHAL dönemi boyunca bir il genelinde ortadan kaldırdığını göstermektedir.
Bununla birlikte Ankara Valiliği’nin yasaklama kararları zaman yönünden de tartışmalıdır. Örneğin valiliğin 18 Eylül 2017 tarihli açıklamasıyla her türlü etkinliği süre belirtilmeden yasakladığı anlaşılmaktadır. Ancak 2 Ekim 2017 tarihli açıklama ile zaten yaklaşık iki hafta önce yasaklanmış olan her türlü etkinlik bu kez Ekim ayı boyunca tekrar yasaklanmış, ardından da 2 Kasım 2017 tarihli açılama ile bu tarihten itibaren 3 ay süreyle yasaklanmıştır. 22 Ocak 2018 tarihli karar ile de gerek 18 Eylül 2017 tarihli karar ile süresiz olarak yasaklanan, gerekse 2 Kasım 2017 tarihli karar ile 3 ay süre ile yasaklanan her türlü etkinliğin Zeytin Dalı operasyonu süresince tekrar yasaklandığı görülmektedir. Böylece 3 yasaklama kararının zaman yönünden çakıştığı anlaşılmıştır. Söz konusu yasaklama kararları nedeniyle kolluk güçlerinin hangi yasaklama kararına dayanarak toplantı özgürlüğünü kullanan yurttaşlar hakkında idari yaptırım uygulayacağını karıştırdığı bilinmektedir. Örneğin Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 08 Aralık 2017 tarihli bir protesto[86] nedeniyle uygulamış olduğu idari yaptırım kararının dayanağının 21 Eylül 2017 tarihli yasaklama kararı olduğu öğrenilmiştir. Çankaya İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün bu tarihten bir hafta önce aynı yerde gerçekleşen 01 Aralık 2017 tarihli bir gösteri[87] için ise 30 Ekim 2017 tarihli yasaklama kararını dayanak gösterdiği tespit edilmiştir.
H-Valilik Kararlarının Kamuoyuna Duyurulmaması Sorunu ve Öngörülebilirlik
Yasaklama kararlarının bir kısmının Valiliklere ait internet sitelerinde yer almadığı yukarıda belirtilmişti. Bu sitelerde yer almayan kararların oranı da dikkat çekicidir. Buna göre tespit edilebilen 163 yasaklama kararından 53’ü Valiliklere ait internet sitelerinde yer almamaktadır ki bu, toplam kararların yüzde 32’sini yani neredeyse 3’te birini oluşturmaktadır. Bununla birlikte toplam yasaklama kararı sayısının daha fazla olduğu düşünülmektedir; zira sendika.org haberlerine göre yasaklama kararı verilen 50 il içinde olmayan bazı illerde OHAL gerekçe gösterilerek toplantı ve gösterilere müdahale edildiği bilgisi bulunmaktadır. Tekirdağ, Muğla ve Çanakkale bu illerden bazılarıdır. Doğal olarak valiliklere ait internet sitelerinde yayınlanmayan yasaklama kararlarının sayısının da daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan kaymakamlıklara ait internet sitelerinde benzer duyuruların neredeyse hiç bulunmadığı yine yukarıda belirtilmiş idi.
AİHM’in toplantı özgürlüğüne yönelik müdahaleleri incelerken incelediği kriterlerden birinin müdahalenin öngörülebilirliği olduğunu yukarıda ifade etmiştik. AİHM, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiğini şu ifadelerle belirtmektedir: “Mahkeme’ye göre, ‘hukuken öngörülmüş’ olma ifadesinden şu iki koşul ortaya çıkmaktadır: Birincisi, (uygulanacak olan) hukuk, yeterince ulaşılabilir (adequately accessible) olmalıdır; eş deyişle, vatandaşlar belirli bir olaya uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgi sahibi olabilmelidirler. İkincisi, vatandaşların davranışlarını düzenlemelerine olanak vermek için yeterli açıklıkta (precise) düzenlenmemiş bir norm, ‘hukuk’ kuralı olarak kabul edilemez: Vatandaşlar belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçları, durumun makul saydığı ölçüde ve eğer gerekiyorsa uygun bir danışmayla önceden görebilmelidir.” [88]
Bu bakımdan AİHM, öngörülebilirlik ilkesi ile iç hukukta yer alan bir hukuk kuralının erişilebilir olması gerektiğine de işaret etmektedir. İnternet sitesinde yayınlanmamış valilik kararlarının ise yurttaşlar için öngörülebilir olmadığı açıktır. Söz konusu kararların valilik tarafından başka bir yolla yurttaşlara duyurulduğuna dair hiçbir bilgi de bulunmamaktadır.
İ-Valilik Kararlarına Karşı Açılan Davalar
Adı geçen raporda valilikler tarafından alınan yasaklama kararlarına karşı üç ilde açılmış bulunan dokuz dava tespit edilmiştir. Bunlardan altısı, Ankara Valiliği tarafından alınan dört farklı yasaklama kararına karşı açılmış davaları oluşturmaktadır. Kalan üç davadan ikisi Eskişehir Valiliği’nin iki farklı kararına karşı, diğer bir davaysa Aydın Valiliği tarafından alınan yasaklama kararına karşı açılan davalardır.
Söz konusu davaların tamamında yasaklama kararlarının iptali veya yürütmenin durdurulması taleplerinin reddedildiği görülmektedir. Buna göre davaların biri hariç tamamı sonuçlanmış ve sonuçlananların tamamı esastan reddedilmiş ve bunların bir kısmı istinafta da onanarak kesinleşmiştir. Sonuçlanmayan son dava ise Ankara Barosu’nun 29 Mayıs 2018 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde düzenleyeceği LGBTİ+ film seçkisi gösteriminin yasaklanmasına karşı açılan davadır. Bununla birlikte Kaos GL ve Pembe Hayat Derneği’nin Ankara Valiliğinin 18.11.2017 tarihli LGBTİ etkinlilerinin tamamının süresiz olarak yasaklanması kararına karşı ayrı ayrı dava açtığı, söz konusu davalarda “yürütmenin durdurulması” talebinin reddi üzerine Kaos GL tarafından Anayasa Mahkemesi’ne tedbir talepli başvuru yapıldığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi söz konusu başvuruda tedbir talebini reddetmiş ve anlaşıldığı kadarıyla Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 68. maddesi[89] doğrultusunda öncelikli inceleme de yapmamıştır. Bunun üzerine derneğin AİHM’ye başvurduğu görülmektedir.[90]
Bununla birlikte idare mahkemelerinin gerekçeleri de tartışmalıdır. Örneğin Halkevleri Derneği’nin Ankara Valiliği’nin 10.01.2017 tarihli yasaklama kararının iptali talebini inceleyen Ankara 16.İdare Mahkemesi, 2017/111 E. ve 2018/585 K. Numaralı kararında mevzuat hükümlerini sıraladıktan sonra şu yorumda bulunmayı yeterli görmüştür: ““Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile, kamu düzeni, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin engellenebileceği, suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlikenin mevcut olması halinde ise yasaklanabileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda; demokratik bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, Anayasanın 34. maddesinde ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 11. maddesinde belirtilen özel sınırlama sebepleri gözetilerek, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, yukarıda anılan yasal yetki çerçevesinde ve hakkın özü korunarak sınırlandırılabilmesi mümkün olduğundan, sınırlı bir süre için ve kamu güvenliği esas alınarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Kaos GL’nin Ankara Valiliği’nin 18.11.2017 tarihli yasaklama kararına karşı açtığı dava Ankara 4. İdare Mahkemesi’nin 15.11.2018 tarihli E: 2017/3255, K: 2018/2623 kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde şu ifadelere yer verildiği görülmektedir: “Bu durumda, dava konusu işlemin tesisi aşamasında ülke genelinde ilan edilen olağanüstü halin devam ettiği, dolayısıyla Anayasamızın 15. maddesinde belirtilen ilkelere bağlı kalınarak temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği gibi dava konusu olayda olduğu gibi geçici olarak süresiz durdurma kararının da verilebileceği, davaya konu işlemin olağanüstü halde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında bağlı kalınacak ilkelere uyulup uyulmadığı noktasında yapılan değerlendirmede ise, yapılması istenilen etkinliklere katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak bir takım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve bu sebeple kitlesel tepki ve provakatif eylemlerin ortaya çıkabileceği, olağanüstü hal sürecinin kolluk kuvvetine getirdiği ek yükümlülükler nedeniyle provakatif eylemlerin önlenmesinde, etkin bir müdahalenin yerinde ve zamanında gerçekleştirilmesinde yetersiz kalınabileceği, bu nedenle kamu güvenliğinin telafisi güç zararlara uğrayabileceği anlaşılmakla, söz konusu yasaklamanın Anayasamızda belirlenen ilkelere uygun olarak 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda davalı idareye tanınan yetki çerçevesinde kamu düzeninin korunması amacıyla tesis edildiği görülmekte olup dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, dava konusu işlemin 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununa dayalı olarak tesis edilmesi nedeniyle, olağanüstü halin kaldırılmasına karar verilmesi üzerine olağanüstü halin sona ermesine bağlı olarak dava konusu işlemin hükümsüz hale geleceği hususu da açıktır.” Buna göre mahkemelerin, Ankara Valiliği’ne ait soyut ve basmakalıp gerekçelere yer verilen yasaklama kararlarını neredeyse aynı kelimeler ile tekrar ettiği görülmektedir.
Eskişehir Valiliği’nin 18.01.2018 tarihli yasaklama kararının iptali talebiyle Eskişehir Halkevi Yönetim Kurulu üyesi Av. Fatma Girgin adına açılan davada Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nin 20.11.2018 tarih ve E:2018/151 K:2018/825 sayılı kararıyla davanın reddine karar verdiği görülmektedir Kararda şu gerekçeye yer verildiği anlaşılmaktadır: “OHAL şartlarının devam ettiğinin tartışmasız olduğu..” “yurdun bütünü için verilmiş olağanüstü hal kararı şartlarının Eskişehir için de geçerli olduğu, kanunun verdiği yetki kullanılarak tesis edilen dava konusu işlemde usul ve yasaya aykırılık olmadığı…” Doğal olarak mahkemenin kanunda verilen yasaklama yetkisinin kullanılmış olmasını davanın reddi gerekçesi için yeterli gördüğü anlaşılmaktadır.
Yasaklama kararlarına karşı açılan iptal davalarında verilen ret kararlarının gerekçelerinin valilikler tarafından alınan yasaklama kararları ile paralellik gösterdiği görülmektedir. Buna göre hiçbir İdare Mahkemesi, yasaklama kararının AİHS’nin 15. maddesinin “durumun gerektirdiği ölçüde” kriteri yönünden gerekli ve ölçülü olup olmadığını veya OHAL Kanunu’nda belirtilen koşulların oluşup oluşmadığını tartışmamış, özetle valiliklerin OHAL döneminde yasal yetkilerinin bulunduğunu belirtmekle veya valiliğin gerekçesini tekrar etmekle yetinmiştir. Sadece iki kararda muhalefet şerhi bulunduğu görülmüş söz konusu şerhlerden birinde “kamu düzeninin etkinlik ve toplantıları yasaklayarak değil gerekli kolluk tedbirlerini almak yoluyla korunabileceği, temel hak ve özgürlüklerin koşulsuz, belirsiz ve ölçüsüz olarak kısıtlanması sonucunu doğuran dava konusu işlemde bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı” yorumuna yer verilmiştir.
Bu bakımdan valilik yasaklarına karşı idari dava yolunun etkili bir iç hukuk yolu olup olmadığı tartışması önem kazanmaktadır. AİHM’nin etkili bir iç hukuk yolunu tanımlarken hukuken ve uygulamada ulaşılabilir olması yanında makul derecede başarı ihtimaline ve pratikteki yeterliliğine baktığı bilinmektedir.[91] Yürütmenin durdurulması taleplerinin reddedildiği de dikkate alındığında; idari davaların süreli yasaklama kararları yönünden etkili bir yol olmadığı ayrıca dikkat çekmektedir. Bu bakımdan idare mahkemelerinin erişilebilir olması, etkili olduğu anlamına gelmemekte, mahkemelerin gerekçe ve sonuçlarından, -AİHM’nin Gürcistan Anayasa Mahkemesi için kullanmış olduğu tabirle- “soyut bir denetim”[92] yaptıkları anlaşılmaktadır.
V-Sendika.org Verilerine Göre OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü
OHAL süresince toplantı özgürlüğüne yönelik sözleşmenin 11. maddesinin ihlali anlamına gelen her türlü müdahaleyi içerir toplam 925 sendika.org haberi incelenmiş ve bu haberlerin özetleri ve bu haberlerden elde edilen istatistikler Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda sunulmuştur. Aşağıda ise söz konusu istatistikler il, müdahale türü ve tarihe göre değerlendirilmiştir.
Metodoloji başlığı altında da bahsedildiği üzere bu raporun, ihlallerin tam bir bilançosunu çıkarmak yönünden eksik olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; toplantılara yönelik kolluk müdahalesinin sonuçlarının tam olarak raporlanamadığı anlaşılmaktadır. Haber kuruluşlarının o anda gerçekleşip sona eren müdahaleler ile haberi sonlandırdığı görülmektedir ki bu son derece doğaldır. Örneğin gözaltına alınıp serbest bırakılan bir kişi hakkında aylar sonra dava açılmakta ve bu dava da aylar sonunda mahkumiyetle sonuçlanabilmektedir. Bu nedenlerle gözaltı/yakalama ile sonuçlanan müdahalelerin cezai sonuçları ile idari yaptırım kararlarının haber kuruluşları dışında kaynaklardan raporlanması gerekmektedir. Rapordaki diğer bir eksiklik ise düzenli olarak toplantıların gerçekleştiği Malatya veya Ankara Yüksel Caddesi gibi bölgelerdeki toplantıların haberlerinin tamamının bulunmamasıdır. Bu nedenlerle bu kentlere yönelik müdahale sayısının aşağıda belirtilenden çok daha fazla olduğunu ifade etmek gerekir.
A-Sayılarla OHAL Döneminde İhlaller
Tüm bu eksikliklere rağmen sendika.org haberleri, OHAL süresince toplantı özgürlüğünün ne kadar yoğun bir saldırı altında olduğunu ortaya koyabilmek için yeteri kadar veri sunmakta ve aynı zamanda bu saldırının OHAL boyunca izlediği seyri de göstermektedir.
Verilere göre OHAL boyunca Türkiye genelinde toplam 905 müdahale gerçekleştiği tespit edilmiştir. Bunlar içinde 677 kez kolluk güçlerinden gelen müdahale, 79 kez sivil gruplar tarafından gerçekleşen saldırı, 3267 kez kolluk güçlerinin müdahalesi sonucunda yapılan yakalama/gözaltı işlemi, 99 kez bu gözaltı işlemleri sonucunda tutuklama kararı, 81 kez toplantı, gösteri veya basın açıklaması yasağı, 22 kez sosyal ve kültürel etkinlik yasağı, 219 kez idari soruşturma veya yaptırım, 377 kez adli bir soruşturma, kovuşturma veya mahkûmiyet yer almaktadır.
Toplam müdahale sayıları içinde Ankara 300 ile ilk sırada yer almaktadır. Ankara’yı 231 ile İstanbul izlemektedir. İstanbul’un ardından ise 52 müdahale ile İzmir gelmektedir. Diğer müdahalelerden bir kısmı sırasıyla aşağıda verilmektedir.
Kocaeli 28 Antalya 25
Diyarbakır 24 Malatya 23
Eskişehir 18 Artvin 17
Mersin 17 Adana 14
Bursa 13 Van 12
Samsun 11 Hakkari 10
Trabzon 10 Şanlıurfa 9
Toplam müdahale sayısı dikkate alındığında; İstanbul’un neredeyse 1/3’ü nüfusa sahip olan[93] Ankara’da, İstanbul’dan 1,29 kat daha fazla sayıda müdahale yaşandığı görülmektedir. Bu durum Ankara Valiliği tarafından alınan yasaklama kararlarının toplam yasaklama kararları içindeki oranı ile de uyumlu görünmektedir. Verilere göre en az 62 ilde müdahale tespit edilmiştir. Bu sayı yasaklama kararı aldığı tespit edilen valilik sayısından (50) fazladır.
İstatistiklere göre Ankara’da yaşanan müdahaleler, Türkiye genelinde yaşananların yüzde 33,14’ünü oluşturmaktadır. İstanbul’da yaşanan müdahalelerin oranı yüzde 25,5 iken İzmir’de yaşanan müdahalelerin oranı yüzde 5,74’tür. İzmir’i izleyen Kocaeli’nin oranı yüzde 3,09 iken Antalya’nın oranı yüzde 2,76, Diyarbakır’ın oranı ise yüzde 2,65’tir.
Bununla birlikte toplam müdahale sayısı, başka bir ürkütücü gerçeği de göstermektedir. Buna göre OHAL’in sürdüğü iki yıl boyunca bir gün başına 1,29 müdahale düşmektedir. Sendika.Org verilerinden her gün müdahale yaşandığına dair bir sonuca ulaşılamamaktadır ancak düzenli olarak yapılan toplantıların haberleştirilmesindeki kısmi eksiklik de dikkate alındığında toplantı özgürlüğüne müdahale edilmediği gün neredeyse bulunmamaktadır.
B-Kolluk Güçlerinin Müdahaleleri ve Yöneldiği Gruplar
Toplam müdahale sayısı içinde 677 kez kolluk güçlerinden, fiziksel güç içeren müdahale ve fiziksel güç kullanma tehdidi gerçekleşmiştir.[94]
Kolluk güçleri tarafından yapılan 677 müdahalenin dağılımı ise şu şekildedir:
Ankara 265 İstanbul 181
İzmir 35 Malatya 19
Diyarbakır 18 Kocaeli 17
Bursa 13 Antalya 13
Artvin 11 Eskişehir 10
Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda yer alan istatistiklere göre 905 müdahalenin 677’si kolluk güçleri tarafından gerçekleşmiş bir müdahale bulunduğuna işaret etmektedir. Buna göre müdahalelerin yüzde 74’ünde kolluk güçleri tarafından ya fiziksel şiddet uygulanmış ya da fiziksel şiddet uygulanması tehdidinde bulunulmuştur. Bu durum müdahalelerin büyük çoğunluğunun toplantı veya gösterilerin henüz sürdüğü esnada gerçekleştiğini göstermektedir. Doğal olarak kolluk güçlerinin öncelikle toplantıları yaptırmamaya odaklandığı görülmektedir ki bu durum valilikler tarafından alınan yasaklama kararlarının yoğunluğu ve içeriği ile de uyumludur. Aynı zamanda kolluk güçlerinin müdahalelerinin pek çoğunda müdahale gerekçesinin OHAL ve/veya Valilik tarafından alınan yasaklama kararları olduğu görülmüştür.
Türkiye’de kolluk güçlerinin toplantı ve gösterilere yönelik müdahalelerinin OHAL öncesinde de tartışma konusu olduğu yukarıda ifade edilmiştir. OHAL öncesinde de uygulama, sürmekte olan bir toplantının idare ve/veya kolluğun, sahip olduğu geniş takdir yetkisi ile toplantıyı “kanuna aykırı” olarak tanımlanması ve bu aykırılığın kolluk tarafından gerekçe gösterilerek fiziksel şiddet kullanılarak dağıtılması şeklinde gerçekleşmekteydi. 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 22. maddesine[95] göre mutlak yasak olan mekanlar ile 6. maddesi[96] kapsamında mülki amir tarafından belirlenen alanların dışındaki yerlerde yapılan toplantılar kolluk tarafından doğrudan “kanuna aykırı” olarak tanımlanmakta ve genellikle de güç kullanılarak dağıtılmaktaydı. Türkiye’de toplantı özgürlüğündeki geriye gidişin en önemli nedenleri arasında da mekan belirleme konusunda mülki amirlere tanınan geniş yetkiler ön plana çıkmaktaydı.
Kolluk güçleri tarafından öne sürülen bu “kanuna aykırılık” gerekçesine OHAL boyunca valilikler tarafından alınmış yasaklama kararları da eklenmiştir; ki bu yasaklama kararlarının yukarıda ayrıntılı olarak paylaşılan kapsamı, bir il genelindeki izinsiz herhangi bir toplantı veya gösteriyi “kanuna aykırı” hale getirmektedir. Türkiye’de toplantı ve gösterilerin şiddet kullanılarak dağıtılmasında kolluk tarafından önemsenen tek kriterin “kanuna aykırılık” olması da dikkate alındığında; OHAL süresince kolluk güçleri tarafından müdahale edilmeyen bir toplantı veya gösteri yapılabilmesi son derece istisna hale gelmiştir.
Kolluk güçlerinin müdahalelerinin incelenmesi gereken ikinci bir yönü de müdahalenin yöneldiği gruplardır. Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nda derlenen haberlerde müdahalenin muhatapları oldukça çeşitlilik göstermekle birlikte tıpkı valilikler tarafından alınan genel[97] ve özel yasaklama kararlarında olduğu gibi bunların ortak noktaları; siyasi iktidar muhalifi olmaları veya düzenlenen toplantının siyasi iktidarın uyguladığı bir politikaya itiraz içeren bir konuda olmasıdır. Kadın örgütlerinden üniversite öğrencilerine ve öğrenci örgütlerine, Kürt hareketi bileşenlerinden CHP’lilere, sendikalardan demokratik kitle örgütleri veya sol siyasi partilere, işçilerden LGBTİ gruplara kadar geniş bir kesim, toplantı özgürlüğü kullanımı esnasında kolluk güçleri tarafından sistematik olarak müdahaleye maruz kalmıştır. Bu grupların neredeyse tamamını siyasi yelpazenin sol kanadında yer alan gruplar oluşturmaktadır.[98]
C-‘Sivil’ Gruplardan Gelen Saldırılar
Toplantı özgürlüğü, kolluk güçlerinin müdahaleleri dışında ‘sivil’ gruplar tarafından gelen saldırılar ile de engellenmeye çalışılmıştır. İstatistiklere göre en az 79 kez sivil gruplar tarafından toplantı özgürlüğünü kullanan yurttaşlara saldırı gerçekleşmiştir. Bu saldırılara kimi zaman kolluk güçlerinin müdahalesi de eşlik etmiştir.
Söz konusu saldırıların büyük çoğunluğunun Şubat, Mart ve Nisan 2017 ile Mayıs ve Haziran 2018 tarihlerinde gerçekleştiği görülmüştür. Söz konusu iki dönem, 2017 Halkoylaması ve 2018 Genel Seçimler dönemine işaret etmektedir. 2017 Halkoylaması öncesinde 18, 2018 Genel Seçimleri öncesinde ise 33 olmak üzere bu dönemlerde toplam 51 saldırı gerçekleşmiş olup bu tarihlerdeki saldırıların ‘sivil’ gruplardan gelen toplam saldırı sayısı içindeki oranı yüzde 64,5’tir.
Bu saldırılarda toplu halde seçim çalışması yapan (bildiri dağıtımı, basın açıklaması, basın toplantısı veya forum gibi) yurttaşların hedef alındığı görülmüştür. Buna göre HDP, CHP ve İyi Parti[99] üyelerinin AKP ve/veya MHP’li gruplar tarafından saldırıya uğradığı görülmüştür. Bu alandaki istatistikler, toplantı özgürlüğü ile birlikte serbest seçimlerin eş zamanlı olarak saldırı altında olduğunu göstermektedir.
D-Yakalama/Gözaltı ve Tutuklama
İstatistiklerin diğer bir yönü toplantı özgürlüğünü kullanan yurttaşların polis müdahalesi ile özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarıdır. Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’na göre kolluk güçlerinin müdahalesi sonucunda en az 3267 yakalama/gözaltı işlemi yapılmıştır.[100] [101] Bu gözaltı işlemleri sonucunda en az 99 kez tutuklama kararı verilmiştir.[102]
İstatistiklere göre yakalama gözaltı işlemlerinin illere dağılımı şu şekildedir:
Ankara 1144 İstanbul 971
İzmir 214 Diyarbakır 120
Malatya 110 Adıyaman 96
Kocaeli 73 Aydın 47
İstatistikler -tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi- toplantılara katılan yurttaşların Ankara’da daha fazla müdahaleye maruz kaldığını göstermektedir.
Yakalama/gözaltı sayısının yoğunluğu kolluk müdahalesinin toplantıyı yaptırmamakla birlikte katılanları bir soruşturma veya en kötü ihtimalle idari yaptırım tehdidi altında bırakma, kısaca cezalandırma amacı güttüğünü de göstermektedir. Ankara’daki gözaltı sayısı, kolluk müdahalesi sayısının 4,3 katıdır. Bu oran İstanbul’da 5,3 İzmir’de 7,4 Malatya’da 6,1 Diyarbakır’da 6,6 Kocaeli’nde ise 4,2 kat olacak şekildedir.
Orandaki bu yükseklik Türkiye genelinde kolluk güçlerinin benzer davranışlar sergilediğini göstermektedir ki; bu da toplantı özgürlüğüne yönelik müdahalelerin sadece o bölgenin mülki amirinin takdirinden ibaret olmadığını göstermektedir.
Bununla birlikte OHAL’in sürdüğü iki yıl boyunca gün başına ortalama 4,66 yakalama/gözaltı işleminin yapıldığı görülmektedir ki bu rakam gün başına düşen ortalama müdahale sayısının neredeyse 3,5 katıdır. Keza her gün yakalama/gözaltı işlemi yapıldığına dair net bir veri bulunmamakta ise de düzenli olarak yapılan toplantıların haberleştirilmesindeki kısmi eksiklik, neredeyse yakalama/gözaltı işlemi yapılmayan gün olmadığını göstermektedir.
Haberlerde yakalama/gözaltı işlemleri sırasında çoğunlukla işkence ve kötü muamele yasağının da ihlali yönünde iddiaların bulunduğu görülmüştür. Yakalama işlemi sırasında ve sonrasında darp/hakaret/tehdit, yoğun biber gazı kullanımı, biber gazı kapsüllerinin kişiler hedef alınarak atılması veya yakın mesafeden plastik mermi kullanımı bu ihlallerden bazılarıdır. Türkiye’nin toplantı özgürlüğüne yönelik kolluk müdahalelerindeki AİHS 3. madde ihlali konusundaki kötü sicilinin OHAL boyunca pekiştiğini söylemek mümkündür. Zira bu yöndeki iddialar süreklilik arz etmektedir ve ileri sürülmediği durumlar istisnai görünmektedir.
E-Yasaklama/İzin Vermeme/Uygun Bulmama
Adı geçen raporda yer alan sendika.org verilerine göre en az 81 kez toplantı, gösteri veya basın açıklaması yasağı alınmıştır. En az 22 kez ise sosyal ve kültürel etkinlikler yasaklanmıştır. Bu istatistikler içinde izne tabi tutulan bölgelerde toplantı düzenlemek üzere yapılan başvuruların olumsuz sonuçları da yer almaktadır. Bir toplantı düzenlemek üzere izin almak üzere başvurulduğunda genellikle izin verilmediği/uygun görülmediği şeklinde bir yanıt verildiği görülmektedir. Valiliklerin bu yanıtları her türlü toplantı biçimine yönelik olması bakımından oldukça çeşitlidir. Miting düzenlemekten bildiri dağıtımına, tiyatro gösteriminden panele çok sayıda etkinlik başvuru üzerine valiliklerden benzer yanıtlar almışlardır ve haberlere göre bu yanıtların hiçbirinde somut bir gerekçe tespit edilememiştir. Bu alandaki veriler, valilikler tarafından alınan kararların asıl olarak yasaklama amacı güttüğünü ve sonucun da bundan başka bir şey olmadığını göstermektedir. Haberlere göre sorunsuz şekilde gerçekleştirilen toplantı veya gösteri sayısı oldukça azdır. Bu tarz toplantılar genellikle 1 Mayıs İşçi Bayramı veya 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi her yıl kutlanan geleneksel etkinliklerdir ki bu tarz etkinlikler dahi belli bölgelerde yasaklanmış ve katılanlar kolluk güçlerinin müdahalesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Ankara, Diyarbakır ve Van bunlardan bazılarıdır.
F-Adli Soruşturma, Kovuşturma, Mahkûmiyet ve İdari Soruşturma, Yaptırım
Yurttaşlar hakkında en az 219 kez bir idari soruşturma açılmış veya yaptırım kararı uygulanmıştır. Bununla birlikte 377 kez adli bir soruşturma, kovuşturma veya mahkûmiyet ile karşı karşıya kalınmıştır. Yurttaşlar en az 7 kez iktidar yanlısı gösterilere katılmaya zorlanmışlardır.
İdari soruşturma veya yaptırımlara yönelik verilerin özellikle yaptırımlar yönünden eksik olduğu yukarıda ifade edilmişti. Haberlerde genellikle yakalama/gözaltı işleminin serbest bırakılma dışında nasıl sonuçlandığı ifade edilmemektedir. OHAL süresince oldukça yaygınlaşan başka bir uygulamanın, sayı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinde yer alan “emre aykırı davranış” doğrultusunda idari para cezası tesisi olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan çoğu yakalama işlemi adli bir soruşturma ile değil idari bir yaptırım ile sona ermiştir. Ancak 219 idari soruşturma verisinden oldukça az bir kısmı idari yaptırımlara dair veridir ve bu konu raporun en önemli eksikliklerinden birini oluşturmaktadır. Bu bakımdan bu alandaki istatistiklerin çoğunu idari soruşturmalar oluşturmaktadır. Bu soruşturmalar genellikle üniversite öğrencilerine yöneliktir ve istisnai olarak kamu personelinin de soruşturulmasına dair haberler bulunmaktadır.[103] Sayı Kabahatler Kanunu dayanak gösterilerek toplantı özgürlüğünü kullanan yurttaşlar hakkında uygulanan idari yaptırım kararlarına dair istatistiklere ulaşılması, kolluk güçlerinin müdahalelerinin ne şekilde sonuçlandığını ve müdahalelerin farklı bir türünü göstermesi açısından son derece önemlidir.
Aynı zamanda yurttaşlar hakkında 377 kez bir adli soruşturma veya kovuşturma açıldığı ya da mahkûmiyet kararı verildiği tespit edilmiştir. Hakkında tutuklama kararı verilen 99 kişi bu sayı dışındadır. Bu nedenlerle sayının 476 olduğunu söylemek mümkündür. Bu başlığın kolluk güçlerinin müdahalesi sonucu başlatılan ve serbest bırakılma ile sonuçlanan soruşturmaları içermediği, genellikle müdahale edilmeyen toplantılarla ilgili daha sonradan kişiler hakkında başlatılan adli işlemleri konu aldığı yukarıda ifade edilmişti. Doğal olarak toplantı özgürlüğünü kullandığı için soruşturma, kovuşturma ve mahkûmiyet tehdidi altında kalan yurttaşların sayısının bu rakamdan çok daha fazla olduğu açıktır ki raporun önemli bir eksiği de bu bölümdür. Raporun bu kısımlarının eksikliklerinin tamamlanması durumunda kolluk güçlerinin müdahalesinin sonuçları da ortaya çıkartılabilecek ve ihlallerin yurttaşlar üzerindeki caydırıcılığı tespit edilebilecektir.
G-OHAL Boyunca Toplantı Özgürlüğünün Seyri
Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’nun bize gösterdiği başka bir önemli husus da ihlallerin ve hakkın kullanımının OHAL süresince izlediği seyirdir. İstatistikler, özellikle OHAL’in kaldırıldığı tarihe doğru hakkın kullanımının, daha doğru bir ifadeyle; kullanma girişiminin de giderek azaldığını göstermiştir. Bu nedenlerle istatistiklerin tarih/olay odaklı incelenmesi önem kazanmaktadır.
İstatistiklere göre en fazla müdahale 2016 yılı Kasım ayı içerisinde gerçekleşmiştir. İstatistikler bu ay içinde toplam müdahale sayısının 81 olduğunu göstermektedir. Bu 81 müdahaleden 79’u kolluk güçlerinden gelmiştir. Bu dönem aynı zamanda kolluk güçlerinden gelen müdahalelerin toplam sayı içindeki oranının en yüksek olduğu zaman dilimini oluşturmaktadır. OHAL boyunca toplam 905 müdahale içinde 677 kolluk müdahalesi yaşanmış ve bu oran yüzde 74,80 olmuşken Kasım 2016 içinde bu oran yüzde 97,50’ye ulaşmaktadır. Bu ay içinde diğer aylara göre daha çok müdahale yaşanmasının sebebi 2016 yılı Kasım ayı başında HDP’li milletvekillerine yönelik başlatılan eş zamanlı operasyondur. Söz konusu operasyon neticesinde HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda milletvekili tutuklanmıştır. Bu operasyonlara eş zamanlı olarak yapılmak istenen her türlü toplantı ve gösteriye müdahale edildiği görülmektedir. Bu müdahaleler arasında HDP Genel Merkezinin polis tarafından abluka altına alınarak parti binası önünde protesto etmek isteyenlere müdahale edilmesi de bulunmaktadır. Valiliklere ait internet sitesinde yayınlanan kararlar incelendiğinde bu ay içinde en az 13 ilde yasaklama kararı alındığı görülmüştür. Bu illerden 9’u Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Kürt nüfusun yoğun olduğu illeridir. Doğal olarak HDP’ye yönelik operasyonların bir diğer boyutu sokakta yaşanmış neredeyse her toplantı şiddet kullanarak engellenmiştir. İstatistiklere göre ay başına düşen ortalama müdahale sayısının ise 37,7 olduğu dikkate alındığında 2016 yılı Kasım ayında ortalamanın 2.14 katı olacak şekilde 81 müdahale gerçekleştiği görülmektedir. 2016 yılı Kasım ayı aynı zamanda 79 kolluk müdahalesi ile toplantılara yönelik en çok kolluk müdahalesinin gerçekleştiği aydır. Ay başına düşen ortalama kolluk müdahalesi sayısının 28,2 olduğu dikkate alındığında bu ay içinde kolluk güçlerinin ortalamanın 2,8 kat üzerinde kolluk gücü müdahalesi gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
Yine istatistiklere göre en fazla yakalama/gözaltı işleminin yapıldığı ay 2017 yılı Mayıs ayı olmuştur. Toplam 358 yakalama/gözaltı işleminin yapıldığı bu ayda özellikle İstanbul’daki 1 Mayıs gösterilerine polis tarafından neredeyse her yıl olduğu gibi yine müdahale edilmiştir. Nitekim bu ayda İstanbul’da yakalama/gözaltı işlemi yapılan kişi sayısı 199 olmuştur. Bu ayı 275 yakalama/gözaltı işlemi ile 2016 yılı Ekim ayı izlemektedir ve10 Ekim Ankara Katliamının birinci yıldönümünde yapılan anma ve protesto gösterilerinin 104 yakalama/gözaltı işlemi ile başta Ankara olmak üzere Türkiye genelinde engellendiği görülmektedir. 271 yakalama/gözaltı yapılan 2017 yılı Kasım ayında ise özellikle KHK ile ihraç oldukları için açlık grevinde bulunan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya yapılan ve Ankara Yüksel Caddesi üzerinde gerçekleşen destek eylemleri ile Adıyaman’daki tütün protestolarına yönelik müdahaleler dikkat çekmektedir. 2017 yılı Mart ayında ise 247 yakalama/gözaltı işlemi yapıldığı tespit edilmiş olup Valilikler tarafından yasaklanan 8 Mart Dünya Kadınlar günü etkinlikleri ile özellikle bir ay sonra gerçekleşecek halkoylaması ile ilgili çalışmalara müdahale edildiği anlaşılmıştır. HDP’ye yönelik yukarıda bahsedilen operasyonların yapıldığı 2016 yılı Kasım ayı içinde 239, 10 Ekim Ankara Katliamının ikinci yıldönümü anma ve protesto etkinliklerinin engellendiği 2017 yılı Ekim ayında ise 215 yakalama/gözaltı işlemi yapılmıştır.
Ay başına düşen ortalama yakalama/gözaltı sayısının 136,12 olduğu dikkate alındığında bu tarihlerdeki artışın boyutu daha rahat anlaşılmaktadır. Buna göre 2017 yılı Mayıs ayında ortalamanın 2,6 kat üzerinde, 2016 yılı Ekim ayında ortalamanın 2.02 kat üzerinde, 2017 yılı Kasım ayında ise ortalamanın 1,99 katı üzerinde yakalama/gözaltı işlemi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle gerek güncel siyasi konularda gerekse düzenli olarak her yıl toplantı ve gösterilerin gerçekleştiği tarihi anlamı bulunan günlerde düzenlenen; katılımcılarının ortak özelliği de siyasi iktidar muhalifi olan toplantıların yapıldığı tarihlerde, yakalama/gözaltı işleminin de büyük bir artış gösterdiği görülmektedir.
H-OHAL’in ‘Başarısı’
Rapor’da yer alan istatistiklerin bize gösterdiği belki de en önemli husus sistematik saldırılar karşısında toplantı özgürlüğü kullanımının giderek azalmasıdır. İncelenen haberlerde herhangi bir kolluk müdahalesi gerçekleşmeden yapılabilen toplantıların müdahaleye maruz kalanların yanında istisna olduğu görülmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere toplam müdahale sayısı içinde kolluk güçlerinin müdahalesi oranı yüzde 74,80’dir. Bununla birlikte toplam müdahale sayısı içinde 79 kez sivillerden gelen saldırı ve 81 toplantı/gösteri/basın açıklaması yasağı ile 22 sosyal/kültürel etkinlik yasağı da bulunmaktadır. Bu müdahalelerin, toplantıların ya çoğunlukla hiç yapılamaması veya sağlıklı bir şekilde yapılamaması anlamına geldiği dikkate alındığında toplam 905 müdahale içinde 859 müdahalenin doğrudan toplantıların yaptırılmamasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu da müdahalelerin yüzde 94,9’unun ya doğrudan toplantıyı engellediğini ya da engellemeye yönelik olduğunu göstermektedir. Bu şekilde daha sonradan adli veya idari soruşturma ile müdahaleye uğramakla birlikte yapılması aşamasında herhangi bir sorun yaşanmayan toplantıların oranı ancak yüzde 5,1’dir. Bununla birlikte gerçekleştiği andan başlayarak hiçbir aşamada herhangi bir müdahaleye maruz kalmayan toplantı sayısı da müdahale edilenlerin yanında oldukça azdır. Zira hiçbir sorun gerçekleşmeden yapılmış bir toplantı bulunsa bile bunların çoğunda katılımcıların daha sonradan adli veya idari soruşturmaya maruz kaldığı görülmektedir. Doğal olarak istatistikler, siyasal iktidar muhaliflerinin OHAL süresince toplantı özgürlüğünü -herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan- kullanabilmesinin istisna bir durum haline geldiğini göstermektedir.
Bununla birlikte toplam müdahale sayısında özellikle belirli tarihlerde çarpıcı bir azalma görülmektedir. Bu tarihler toplantı özgürlüğünü kullanan yurttaşların daha az müdahaleye uğradığını göstermemekte; aksine yaratılan ikliminin, yurttaşların toplantı özgürlüğünü kullanmayı deneme cüretini gösteremeyecek derecede ürkütücü olduğunu ortaya koymaktadır. Toplam müdahale sayısındaki iki ani düşüş 2017 yılı Nisan ile 2018 yılı Şubat aylarında başlamaktadır.
16 Nisan 2017 halkoylamasının hemen ardından halkoylaması sonuçlarındaki şaibenin Nisan ayı boyunca protesto edildiği görülmektedir. Nisan ayının sonuna doğru ise “halkoylaması sonuçlarını meşru göstermeme” gibi gerekçelerle bazı operasyonların gerçekleştiği ve buna bağlı olarak da tutuklama kararları alındığı anlaşılmaktadır. Böylece 2017 yılı Nisan ayı ile birlikte takip eden aylar yurttaşların giderek kolektif şekilde fikirlerini ifade etmek üzere sokağa çıkmaktan vazgeçtiği aylar olmuştur. 2017 yılı Nisan ayında 29, Mayıs ayında 26 ve Haziran ayında da 26 müdahale gerçekleşmiştir. Bu sayılar, ay başına düşen ortalama müdahale olan 37,7’den çok daha azdır.
Rapora göre müdahale sayısındaki ikinci çarpıcı azalma 2018 yılı Şubat ayında görülmektedir. 20 Ocak 2018 tarihinde Suriye’de Afrin bölgesine yönelik başlatılan operasyona eş zamanlı olarak Türkiye’nin dört bir yanında Valilikler tarafından yasaklama kararları alınmıştır. Bu süreçte operasyonu protesto etmek isteyen yurttaşların henüz toplanamadan yakalandığı, toplantı veya gösteri düzenleyen kişilerin ise daha sonradan ev baskınları ile gözaltına alındığı ve tutuklandığı bilinmektedir.[104] Nitekim Giriş bölümünde belirttiğimiz üzere operasyona yönelik muhtemel protestolar da Erdoğan tarafından “bedelini çok ağır öderler, ezer geçeriz” gibi ifadeler ile açık bir dille hedefe konulmuştur. Bununla birlikte Zeytin Dalı Operasyonunu sosyal medyadan eleştiren çok sayıda yurttaşın ev basınları ile gözaltına alındığı ve akabinde tutuklandığı bilinmektedir.[105] Savaş Bir Halk Sağlığı sorunudur başlıklı bildiri ile savaşta yaşanan sorunlara dikkat çeken Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yöneticileri ile operasyona karşı açıklama yayınlayan Halkevleri Derneği üyelerinin de bu süreçte evlerine baskın düzenlenmiştir.[106]
Zeytin Dalı operasyonunun ardından yaratılan korku iklimi, toplantı özgürlüğünü kullanma girişimlerini oldukça etkilemiş, takip eden 2018 yılı Şubat ayında 21, Mart ayında 22, Nisan ayında 26 ve Mayıs ayında 29 müdahale gerçekleşmiştir. Ocak ayında 11 kişi Kadıköy’de gerçekleştirilmek istenen Zeytin Dalı operasyonu protestosu nedeniyle tutuklanmıştır. Nisan ayında tutuklanan 14 kişi de Boğaziçi Üniversitesi’nde aynı sebeple gerçekleştirilen bir protesto nedeniyle tutuklanmıştır. Bu şekilde en az 25 kişinin doğrudan bu operasyona yönelik toplantı ve gösteriler nedeniyle tutuklandığı görülmektedir. Sonuç olarak OHAL süresince tespit edilmiş olan 99 tutuklama kararından 25’i sadece bu sebeple ve yalnızca 3 ay içinde yani toplam OHAL sürecinin yüzde 12,5’ini oluşturan bir zaman diliminde gerçekleşmiş olup toplam tutuklamaların yüzde 25,2’sini oluşturmaktadır. Zeytin Dalı operasyonunu takip eden ve aynı zamanda OHAL’in de son 6 ayını oluşturan bu aylar baz alındığında ay başına düşen ortalama müdahale sayısı 25,5 olup bu sayı, OHAL süresince gerçekleşen ay başına ortalama müdahale olan 37,7’nin çok altındadır. Bu tarih aralıklarındaki haberler müdahale sayısının azalmasıyla birlikte toplantı özgürlüğünün herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan kullanımının arttığını ise göstermemektedir.
Böylece 2018 yılı Ocak ayı ile birlikte özellikle gerek doğrudan toplantı özgürlüğü kullanımına yönelik gerekse de sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, siyasal iktidar muhalifleri üzerindeki baskının tutuklama, ev baskınları gibi kişiler üzerinde caydırıcı etkileri olan uygulamalar ile zirveye ulaştığı, buna bağlı olarak da toplantı özgürlüğü kullanımının giderek düştüğü görülmektedir.
VI-SONUÇ
Valilik kararlarının gerekçeleri ve kapsamları ile birlikte Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu’na göre kamu otoritelerinden gelen her türlü müdahaleye dair haberler ve istatistikler yukarıda ayrıntılı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir.
Valilikler tarafından alınan yasaklama kararlarının tamamının soyut ve basmakalıp gerekçeler içerdiği dikkate alındığında AİHS’nin 15. maddesinin öngördüğü “gerektirdiği ölçüde” kriteri açısından sağlıklı bir denetim yapılabilmesi mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte kararların tamamının yasal dayanağı olarak gösterilen 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11.maddesi “genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek” ifadeleriyle toplantı ve gösterilerin hangi koşullarda yasaklanabileceğini düzenlemektedir. Halbuki 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminin kısa bir sürede bastırılmasının ardından ülke genelinde rutin asayiş olayları dışında darbe teşebbüsü ile bağlantılı hiçbir karışıklık ve/veya şiddet olayı yaşanmamıştır. Bu süre zarfında toplantı özgürlüğünün sistematik olarak engellenmesini gerektiren başkaca herhangi bir somut gerekçenin de kamu makamları tarafından hiçbir aşamada ileri sürülmediği görülmektedir.
Nitekim darbe girişiminin bastırılmasının ardından Türkiye genelinde kent merkezleri düzenli olarak “demokrasi nöbeti” adı verilen mitinglerin düzenlendiği alanlara dönüştürülmüştür. Darbe girişiminin ardından tam 27 gün boyunca 81 ilin merkezi noktalarında mitingler gerçekleştirilmiştir.[107] 10 Ağustos 2016’da sona eren[108] söz konusu mitinglerde katılımcıların hiçbir engelleme ile karşılaşmadığı ve hatta kolluk güçlerinin kentlerin merkezi noktalarını kapatarak mitinglerin gerçekleşmesini sağladığı bilinmektedir.[109] Bununla birlikte demokrasi nöbetleriyle ilgili bazı haberlerde oldukça çarpıcı ifadeler de yer almaktadır: “Hükümet Meydanı’nda vatandaşlarla ele ele, içi içe güvenliği sağlayan polisler, çocukların ve vatandaşların da gurur, mutluluk ve güven kaynağı oldu. Darbe girişiminin ardından polislere karşı daha pozitif tavırlar sergileyen vatandaşlar, “Onlar bizim için, biz de onlar için varız” diyerek birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.”[110]
Söz konusu etkinlikler aynı zamanda üst düzey yetkililerden mülki amirlere, belediye başkanlarından emniyet müdürlerine her türde ve yetkide kamu görevlisinin katılımı ve kamu kurum ve kuruluşlarının kamu kaynaklarını seferber etmesi ile gerçekleşmiştir. Kredi Yurtlar Kurumu’ndan Toprak Mahsulleri Ofisine, Kızılay’dan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı İller Bankası’na her türlü kamu kurum ve kuruluşu mitinglere destek vermiştir.[111] Öte yandan KONDA’nın Demokrasi Nöbeti Araştırması Meydanların Profili[112] başlıklı araştırmasına göre demokrasi nöbeti katılımcılarının yüzde 79,5’i darbe girişiminden önceki son seçimde AKP’ye, yüzde 4,3’ü ise MHP’ye oy vermiştir. İktidar yanlısı Yeni Şafak Gazetesi ise demokrasi nöbetlerine yönelik derleme haberinde şu ifadelere yer vermektedir: “Taksim Meydanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Üsküdar Kısıklı’daki konutunun önü, Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasının çevresi, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü başta olmak birçok ilçe meydanında demokrasi nöbetleri aralıksız olarak günlerce sürdü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ darbe girişimine karşı demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara, kentin birçok meydanında kurulan mobil büfeler aracılığıyla sıcak yemek, kumanya, su ve meyve suyu ikram etti.”[113]
Demokrasi nöbetleri olarak adlandırılan bu etkinliklerin gerçekleştiği süre zarfında toplantı özgürlüğünün “genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek” amacıyla engellenmesi gerekli görülmemiştir. Ancak bu etkinliklerin 10 Ağustos 2016 tarihinde sonlandırılması ile birlikte 10 Ağustos 2016 tarihinde ilkini Eskişehir’de tespit edebildiğimiz yasaklama kararları alınmaya başlanmıştır.[114] 10 Ağustos 2016 tarihi ile 09 Ağustos 2016 tarihi arasında ülke genelinde kanunun öngördüğü “genel güvenlik, asayiş ve kamu düzenini korumak, şiddet olaylarının yaygınlaşmasını önlemek” amacı ile kısıtlamayı gerektirir hiçbir olay yaşanmamıştır. Bu süre zarfında dikkat çeken tek hadise, siyasi iktidar organizesinde 27 gün süreyle gerçekleşen demokrasi nöbeti etkinliklerinin sonlandırılmasından başka bir şey değildir.
Eskişehir Valiliği’nin 10 Ağustos 2016 tarihli kararının gerekçesi ise şu şekildedir: “FETÖ/PDY Terör örgütü planlarının bertaraf edilmesi özellikle açık alanlarda yapılacak gösteri yürüyüşleri, stant açma, oturma eylemi, çadır kurma, basın açıklamaları vb. etkinliklerde karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, tesis olunan huzur ortamı ile milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulmaması, Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacı.” Buna göre 27 gün boyunca, Eskişehir kent merkezinde bulunan Vilayet Meydanı’nda düzenlenen etkinlikler[115] esnasında yukarıdaki gibi bir gerekçe öne sürülerek toplantılar engellenmemiştir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bu etkinliklerin sona erdirilmesinin hemen ardından “karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmemesi, terör örgütü planlarının bertaraf edilmesi, kamu düzeninin bozulmaması” gibi soyut ve basmakalıp gerekçeler ile yasaklama kararı alınmıştır.
Öte yandan ülke genelinde valiliklerin birbirlerine oldukça benzer gerekçelere yer verdiği anlaşılmaktadır ki bu gerekçeler ile verilen yasaklama kararlarındaki yaygınlık, söz konusu kararların bulunulan yerin ve bölgenin özel koşulları değerlendirilerek alındığına değil; bu konudaki merkezi bir politikanın varlığına işaret etmektedir. Nitekim Valiliklerin bazı kararlarında İçişleri Bakanlığı’ndan gelen yazılara atıfta bulunduğu görülmüştür. Bununla birlikte üst düzey yetkililerden gelen ve toplantı özgürlüğünü hedef alan gerek OHAL içinde gerekse OHAL sonrasında yapılan açıklamalar[116] bu tarz yasaklama kararlarının arkasındaki siyasi iradeyi de göstermektedir.
İktidar destekli demokrasi nöbeti mitinglerinin sona ermesinin ardından Türkiye genelinde basın açıklamalarından yürüyüşlere, panellerden sinema veya tiyatro gösterimlerine kadar geniş bir yelpaze içinde her türlü etkinliğe valilik kararları ve çoğunlukla bu kararlara dayanan kolluk güçleri şiddeti ile müdahale edilmiştir. Nitekim gerek özel yasaklama kararlarının gerekse genel yasaklama kararlarının doğrudan siyasal iktidar muhalifi gruplara[117] yöneldiği, bu şekilde engellenen toplantıların tamamının muhalif kişi ve gruplar olduğu ve bunların da yukarıda belirtilen birkaç istisna dışında tamamının siyasi yelpazenin solunda yer alan demokratik kitle örgütleri, sendikalar, sol siyasi partiler, Kürt hareketi bileşenleri, muhalif öğrenci oluşumları vb. gruplar olduğu tespit edilmiştir.
Kamu otoriteleri, meşru bir kamusal menfaatin korunması için neden düzenli olarak toplantı özgürlüğünün yasaklanması gerektiğine dair hiçbir inandırıcı gerekçe sunmamaktadır. Nitekim ikna edici hiçbir gerekçe sunul(a)maması karşısında, toplantı özgürlüğüne yönelik bu sistematik müdahalelerin Sözleşme’nin 15. maddesinin koyduğu kriterlere uygun olmadığı, yani alınan tedbirlerin “durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde” olmadığı görülmektedir.
Ancak daha önemlisi, söz konusu kararların sadece bu kriterler yönünden Sözleşme’ye aykırı olmadığı da anlaşılmaktadır. AİHM’nin Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlaline dair daha önce vermiş olduğu kararlar genellikle 5. madde ile güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkıyla bağlantılı olmuştur. Mahkeme, 18. madde ihlali iddiasını reddettiği bir kararında kamu makamlarının iyi niyetle hareket ettiği varsayımı karşısında gerçek amaç ile beyan edilen amacın aynı olmadığının ikna edici bir şekilde gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[118] Bununla birlikte Mahkeme, Azerbeycan’da bir muhalefet liderinin tutuklanmasının Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlali olduğunu tespit ederken; başvurucunun sorgulanmak üzere çağrıldığı tarihte dava dosyasında başvurucu hakkında gerçek bir şüphe duyulmasına neden olacak nesnel bir gerekçeye sahip olunduğuna dair hiçbir delil bulunmadığına dikkat çekmiştir. Belirtilen başvuruda, söz konusu koşullar altında başvuruya konu tedbirlerin asıl amacının, başvurucunun Hükümet’i eleştirmesi ve Hükümet tarafından saklanmaya çalışılan, doğru olduğuna inandığı bilgileri yaydığı için susturmak ve cezalandırmak olduğuna işaret edilmiştir.[119] Valilikler tarafından alınan ve yukarıda değerlendirilen yasaklama kararlarının, kimi zaman doğrudan hedef aldığı ve her halükârda ise aleyhlerine olarak uygulandığı kesimler dikkate alındığında, Türkiye genelinde -başta Ankara Valiliği olmak üzere- valilik kararları yoluyla sistematik olarak toplantı özgürlüğünün, Sözleşme’nin öngördüğü amaç dışında yani siyasal iktidar muhaliflerini susturmak amacıyla kısıtlandığı ve sistematik olarak AİHS’in 18. maddesinin ihlal edildiği[120] anlaşılmaktadır.[121]
Kamu makamları, OHAL’den kaynaklanan sınırlandırma yetkisini düzenli olarak muhalefetin sesini kısmak amacıyla kötüye kullanmışlardır. Nitekim bu sürecin sonunda toplantı özgürlüğü siyasal iktidar muhalifleri tarafından ülke genelinde neredeyse kullanılamaz veya istisnai olarak kullanılabilir duruma gelmiştir. Önceki bölümde de ifade edildiği üzere OHAL’in sona erdiği tarihe doğru ve özellikle de Zeytin Dalı Operasyonu gerekçesiyle alınan yasaklama kararlarının ardından eylem ve etkinlik sayısında çarpıcı bir azalma gözlenmiştir.[122] Başka bir ifadeyle; toplantı özgürlüğü kullanımına yönelik müdahaleler yurttaşlar nezdinde oldukça caydırıcı etkilere yol açmış görünmektedir.[123] [124]
Caydırıcı etki kavramı Dr. Berke Özenç tarafından şöyle açıklanmaktadır: “Caydırıcı etki; toplanma özgürlüğüne dair ulusal hukuktaki sınırlandırıcı ve cezalandırıcı hükümlerin genişliği nedeniyle ya da barışçıl olmasına rağmen, sadece bu hükümlere uyulmadığı gerekçesiyle kanun dışı ilan edilen toplanmalara yönelik polis şiddeti ve cezai yaptırımlar sonucunda, bireylerin korku, endişe ya da çekince yaşaması ve barışçıl bir toplanmaya katılmaktan imtina etmesi anlamına gelir. Mahkeme’nin geliştirdiği kavramlarla ifade etmek gerekirse, caydırıcı etki, kamu otoritelerinin doğrudan müdahaleler ya da dolaylı sınırlandırmalar ile özgürlüğün etkin kullanımını engellemesi sonucunda ortaya çıkar”[125]
OHAL boyunca, öncelikle kolluk güçlerinin müdahaleleri ve sonuçları, sokağa çıkıldığı takdirde gözaltına alınma, tutuklanma veya en azından adli soruşturma veya idari yaptırım ile karşı karşıya kalınmasını göze almayı gerektirmiştir. Üstelik bu sonuçlara ek olarak; işkence ve kötü muameleye maruz kalmak da yüksek bir risk olarak mevcudiyetini korumuştur. Bununla birlikte ve belki de daha önemlisi, müdahalelerin sistematik olmasının yarattığı sonuçtur. Bu durum, sokağa çıkıldığı takdirde mutlaka bu özgürlüğe yönelik –kolluk güçlerinden, ‘sivil’ gruplardan veya adli/idari makamlardan gelen- bir müdahale ile karşı karşıya kalınacağı fikrinin toplumun genelinde yaygınlaşmasına neden olmuştur. Böylece “barışçıl şekilde protesto etmek isteyelim, bakalım sokağa çıkabiliyor muyuz” sorusu yaygın bir soru, daha doğrusu “sokağa çıkılamayacağı” düşüncesi yaygın bir kanı haline gelmiştir.
Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile birlikte demokratik bir toplumun temelleri arasında yer alır[126] ve engellenmesi “demokrasiye zarar vermekte ve hatta sık sık demokrasinin varlığını tehlikeye atmaktadır.”[127] Bu bağlamda toplantı özgürlüğünün sistematik olarak engellenmesinin, muhaliflerinin sesin kısılmasının da ötesinde anlam ve sonuçları bulunmaktadır. Öncelikle toplantı özgürlüğünün siyasi iktidardan bağımsız kullanımı tüm toplum nezdinde rafa kaldırılmaktadır ki bunun en önemli sonucu, düzenleyicisi/katılımcısı açık bir şekilde siyasal iktidar muhalifi olsun ya da olmasın, sadece siyasal iktidarın uygun gördüğü içerik ve biçimlerde bu hakkın kullanılabilmesidir. Böylece başta ifade edildiği üzere aslında siyasetin biçim ve içeriği[128] doğrudan kısıtlanır ve siyasal iktidarın öngördüğü alanlar dışına çıkılması engellenir. İkinci olarak “milli birlik” propagandasıyla sınırlandırılmaya çalışılan içerikleri ve lideri yüceltme odaklı biçimleriyle Reichsparteitag’ları [129] andıran bu tarz mitingler, demokratik niteliğe sahip görünmemektedir ve yurttaşları, sokakta eşit şekilde yan yana duran etkin katılımcılardan, yüceltilmiş lideri dinleyen pasif katılımcılara dönüştürmektedir. Bu anlamıyla da toplantı özgürlüğünün ortadan kaldırılması uzun vadede demokratik toplumun tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelir ki, bunun çok daha yıkıcı sonuçları olabileceği şimdiden rahatlıkla öngörülebilir.
KAYNAKÇA
TANYAR, Ziya Çağa. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2011, s. 597.
ALPKAYA, Gökçen, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Uygulamasında Toplanma Özgürlüğüne Hak”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Temmuz-Eylül 2001, s. 5-7
DOĞRU, Osman, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma Ve Örgütlenme Özgürlüğü” TBB Dergisi, 2006, s.43
KILINÇ, Ümit “Barışçıl Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükleri” TBB Dergisi 2014, s. 268.
KARAN, Ulaş “Örgütlenme Ve Toplantı Özgürlüğü, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi – 3”, Ankara, 2018, s. 108
ÖZENÇ, Berke “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Ve Mekân Yasakları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 2015, s. 87.
ÇIMRIN, Çiğdem “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Bakımından Devletlerin Pozitif Yükümlülüğü” TBB Dergisi, 2017, s. 15-16.
İnternet Kaynakları
“Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu” http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019
http://www.ankara.gov.tr/ Erişim Tarihi: 13.02.2019
www.artvin.gov.tr/ , Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.van.gov.tr/ Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.sanliurfa.gov.tr/ Erişim Tarihi: 19.02.2019.
AB 2014 İlerleme Raporu
https://www.ab.gov.tr/files/ilerlemeRaporlariTR/2014_ilerleme_raporu_tr.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
Fırtınaya Göğüs Germek / Türkiye’deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Savunmak, Uluslararası Af Örgütü Raporu, 2018 https://www.amnesty.org/en/documents/eur44/8200/2018/tr/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
Uluslararası Af Örgütü 2016/2017 Raporu www.amnesty.org Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.ankarabarosu.org.tr/HaberDuyuru.aspx?BASINA_VE_KAMUOYUNA&=1513 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.echr.coe.int/Documents/Stats_violation_1959_2017_ENG.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/istatistikler/bireyselistatistik Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.ihop.org.tr/2018/04/17/olaganustu-hal-uygulamalari-guncellestirilmis-durum-raporu Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.ihd.org.tr/2017-insan-haklari-ihlalleri-raporu-ohal-altinda-gecen-bir-yil/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.amnesty.org/download/Documents/POL1067002018TURKISH.PDF Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://tr.boell.org/sites/default/files/ohal_rapor_web.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-afrin-e-siyaset-2594952/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1065541/Saldiri_emri_veren_Soylu_dan_Cumartesi_Anneleri_aciklamasi# Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://video.haber7.com/video-galeri/131498-fatih-portakaldan-skandal-cagri-hadi-bakalim-sokaga-cikalim Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://gazetekarinca.com/2018/12/yerel-secimler-oncesi-bahceliden-sari-yelek-gondermeli-tehdit/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://m.bianet.org/bianet/siyaset/203597-erdogan-dan-kilicdaroglu-na-tehdit-kacmaya-firsat-bulamazsin Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://gazetekarinca.com/2018/12/yerel-secimler-oncesi-bahceliden-sari-yelek-gondermeli-tehdit/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://m.bianet.org/bianet/siyaset/203597-erdogan-dan-kilicdaroglu-na-tehdit-kacmaya-firsat-bulamazsin Erişim Tarihi: 14.02.2019.
www.hurriyet.com.tr/gundem/fatih-portakal-hakkinda-sorusturma-41066623 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2019/02/10/soyludan-hdp-vekillerine-sizi-yuruten-adam-degildir/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://bianet.org/bianet/insan-haklari/205368-polis-hdp-li-vekillerin-yuruyusune-izin-vermedi Erişim Tarihi: 17.02.2019.
http://www.abhaber.com/karar-kabul-edildi-avrupa-parlamentosundan-turkiyeye-kinama-ohal-ulusal-guvenligin-cok-otesine-gecti/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.adiyaman.gov.tr/basin-aciklamasi20184 Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.osmaniye.gov.tr/osmaniye-valiligi-yasaklama-karari Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.hakkari.gov.tr/valilik-yasaklama-karari-2 Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://www.bolgegundem.com/cumartesi-anneleri-nedir-cumartesi-annelerine-neden-engellendi-535662h.htm Erişim Tarihi: 13.02.2019
https://www.esgazete.com/gundem/valilikten-ohal-genelgesi-h79323 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.diyarbakir.gov.tr/16082016-basin-duyurusuyasaklama-karari Erişim Tarihi: 13.02.2019.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/781244/OHAL_firsatciligi Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/781244/OHAL_firsatciligi Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://www.evrensel.net/haber/325187/istanbul-valiliginden-onur-yuruyusune-ikinci-yasak, Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://www.evrensel.net/haber/343735/genc-bi-senlik-istanbul-valiligi-tarafindan-iptal-edildi, Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://t24.com.tr/haber/istanbul-valiligi-onur-yuruyusunu-yasakladi,663647 Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://www.haberturk.com/yerel-haberler/haber/13560267-sanliurfada-yuruyus-ve-gosteri-yasagi Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.izmir.gov.tr/izmir-valiliginden-duyuru Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://www.evrensel.net/haber/340495/izmirdeki-ohal-degil-demokrasi-mitingine-ohal-engeli Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.adana.gov.tr/il-emniyet-mudurlugunun-toplanti-ve-gosteri-yuruyusleri-ile-ilgili-basin-bulteni Erişim Tarihi: 19.02.2019.
http://www.adana.gov.tr/il-hukuk-isleri-sube-mudurlugunun-basin-bulteni Erişim Tarihi: 19.02.2019.
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201812131036617228-kilicdaroglu-suikast-sanigi-korkmaz-eylem-ismi-yalniz-kurt/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://bianet.org/bianet/toplum/178245-1-eylul-baris-mitingi-batman-ve-antalya-da-yasaklandi, Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201608291024607197-batman-valiligi/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.tdk.org.tr/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201807261034470256-polis-insan-haklari-aniti-onundeki-bariyerleri-kaldirdi/ Erişim Tarihi: 04.02.2019.
https://www.haberturk.com/dunya/haber/686205-140-yillik-serbest-kursu# Erişim Tarihi: 04.02.2019.
http://www.ankara.gov.tr/basin-aciklamasi-adi-altinda-toplanti-gosteri-yuruyusu-turunden-eylem-ve-etkinliklerin-yasaklanmasina-iliskin-aciklama Erişim Tarihi: 04.02.2019.
https://www.evrensel.net/haber/326509/soven-sloganlarla-15-temmuz-anmasi Erişim Tarihi: 04.02.2019.
http://sendika63.org/2017/12/guvenparkta-tayyip-istifa-diyen-dort-kolektifci-gozaltina-alindi-459238/ Erişim Tarihi: 04.02.2019.
http://sendika62.org/2017/12/ankarada-filistin-halkinin-yanindayiz-diyen-sekiz-halkevci-gozaltina-alindi-460553/ Erişim Tarihi: 04.02.2019
http://sendika62.org/2017/12/guvenparkta-tayyip-istifa-diyen-dort-kolektifci-gozaltina-alindi-459238/ Erişim Tarihi: 04.02.2019
[1]http://www.hurriyet.com.tr/gundem/turk-tabipler-birligi-merkez-konseyi-uyesi-doktorlara-gozalti-40725641 Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
http://gazetekarinca.com/2018/02/halkevlerine-operasyon-es-baskan-dilsat-aktas-dahil-cok-sayida-kisi-gozaltinda/ Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/erdogan-acikladi-demokrasi-nobetleri-ne-zaman-sona-erecek-1343777/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.posta.com.tr/istanbul-da-demokrasi-nobetleri-basladi-1315276 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.sondakika.com/kizilay-meydani/4/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.milliyet.com.tr/taksim-meydani-nda-demokrasi-kutlamalari-istanbul-yerelhaber-1472822/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.haberler.com/ozel-polis-vatandas-el-ele-demokrasi-nobetinde-8675738-haberi/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.haberler.com/turk-kizilayi-demokrasi-nobeti-tutanlara-kumanya-11052218-haberi/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.milliyet.com.tr/demokrasi-nobeti-tutanlara-ihh-ve-kyk-van-yerelfotogaleri-15953760/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.milatgazetesi.com/arsiv/ankara-da-demokrasi-nobeti-suruyor/haber-90723 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.haberturk.com/gundem/haber/1272174-iste-istanbulun-demokrasi-nobeti/2 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2017/03/Demokrasi-Nöbeti-Sunum.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.yenisafak.com/15temmuz/demokrasi-nobetleri-olay-detay Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-vatandasa-davet-1347706/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[1] OHAL döneminde insan hakları ihlallerine ilişkin çeşitli raporlar için Bkz.
İnsan Hakları Ortak Platformu Güncelleştirilmiş OHAL Raporu http://www.ihop.org.tr/2018/04/17/olaganustu-hal-uygulamalari-guncellestirilmis-durum-raporu/ Erişim Tarihi: 20.02.2019
İnsan Hakları Derneği 2017 Raporu https://www.ihd.org.tr/2017-insan-haklari-ihlalleri-raporu-ohal-altinda-gecen-bir-yil/ Erişim Tarihi: 20.02.2019
Uluslararası Af Örgütü 2017/2018 Raporu , https://www.amnesty.org/download/Documents/POL1067002018TURKISH.PDF Erişim Tarihi: 20.02.2019
AKÇA İsmet, ALGÜL Süreyya, DİNÇER Hülya, KELEŞOĞLU Erhan, ÖZDEN Barış Alp, Olağanlaşan OHAL KHK’ların Yasal Mevzuat Üzerindeki Etkileri, 2018, https://tr.boell.org/sites/default/files/ohal_rapor_web.pdf Erişim Tarihi: 20.02.2019
[2] AİHS’nin Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü başlıklı 11. maddesi:
“1. Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.
- Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.”
[3] Tespit edilebildiği kadarıyla Eşit Haklar Derneği tarafından aylık veya 3’er aylık izleme raporları yayınlanmıştır ancak bu çalışma, gerek istatistikler yönünden gerekse de OHAL döneminde toplantı özgürlüğüne dair bütünlüklü bir inceleme yapmaması yönünden eksiktir.
[4] AİHS’in Olağanüstü Hallerde Yükümlülükleri Askıya Alma başlıklı 15.maddesi:
- Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
- Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler(fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
- Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir.
Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.
[5] Örneğin; Savcılıklara bağlı Ön Ödeme ve Kabahat Büroları ile belediye görevlileri.
[6] http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-afrin-e-siyaset-2594952/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[7] Bkz. “V- Sendika.org Verilerine Göre OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü”
[8] İhlal haberlerinin tamamı için: “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu”
http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019.
[9]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1065541/Saldiri_emri_veren_Soylu_dan_Cumartesi_Anneleri_aciklamasi# Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[10]http://video.haber7.com/video-galeri/131498-fatih-portakaldan-skandal-cagri-hadi-bakalim-sokaga-cikalim Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[11] “Yeni bir Gezi düşü kuran, yeni bir sokak hareketi düşleyen varsa kuşku yok ki buna pişman olacaktır…”
http://gazetekarinca.com/2018/12/yerel-secimler-oncesi-bahceliden-sari-yelek-gondermeli-tehdit/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[12]https://m.bianet.org/bianet/siyaset/203597-erdogan-dan-kilicdaroglu-na-tehdit-kacmaya-firsat-bulamazsin Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[13]www.hurriyet.com.tr/gundem/fatih-portakal-hakkinda-sorusturma-41066623 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[14]https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2019/02/10/soyludan-hdp-vekillerine-sizi-yuruten-adam-degildir/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[15] https://bianet.org/bianet/insan-haklari/205368-polis-hdp-li-vekillerin-yuruyusune-izin-vermedi Erişim Tarihi: 17.02.2019.
[16] “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu” http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019.
[17] Örneğin Galatasaray Meydanı’nda yapılan “Cumartesi Anneleri” etkinliğine OHAL’den sonra getirilen toplantı yasağı Beyoğlu Kaymakamlığı’nın internet sitesinde bulunmamaktadır.
[18] Ancak bu mercilerce verilmiş kararların temin edilerek incelenmesi, toplantılara yönelik yasaklama kararlarının yoğunluğunu göstermesi bakımından son derece değerli olacaktır. Öte yandan tüm valilik ve kaymakamlıklarca alınan yasaklama kararlarının tarafımıza gönderilmesi için İçişleri Bakanlığı’na yapılan bilgi edinme başvurusu yanıtsız bırakılmıştır.
[19] 09 Nisan 2001 tarihinde yayın hayatına başlayan www.sendika.org internet sitesi Türkiye’de muhalif internet yayıncılığın ilk girişimlerden olmuş ve özellikle basın üzerindeki baskının son derece arttığı günümüz koşullarında, bağımsız medyanın Türkiye’deki önemli temsilcilerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenlerle de www.sendika.org internet sitesi, 2015’in Temmuz ayından itibaren siyasi iktidarın basın üzerindeki baskılarına paralel olarak sistematik bir şekilde erişim engelleri ile karşı karşıya kalmış durumdadır ve yazı tarihi itibariyle 63 kez engellenmiş olan site www.sendika63.org adresini kullanmaktadır. Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu, muhalefet ve sokak odaklı bir yayın politikası izleyen sendika.org’un, işçi eylemlerinden genel siyasal gündemlere dair protestolara, Kürt sorunundan kadın hareketine kadar çok sayıda farklı alana ait toplantı ve gösteride yaşanan müdahaleleri konu alan haberlerini derlemiş ve OHAL’in sürdüğü iki yıl boyunca toplantı özgürlüğüne müdahalelerin gün be gün derlenebilmesi sorununu kısmen ortadan kaldırmıştır.
[20] Temel alınan raporun bu kısmı, tek kaynak kullanılması nedeniyle mutlaka eksiklikler içermektedir ve doğal olarak yazının bu kısmının ihlallerin “en az” halini gösterebilen rapor üzerinden şekillendiğini belirtmek gerekir. Ancak meydana gelişi veya sonuçları bakımından açıklık taşımayan veya çelişkili görünen haberler, ikinci bir kaynak ile doğrulanmadıkça değerlendirmeye alınmamıştır.
[21] Emre Aykırı Davranış:
(1) Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.
[22] Bu konudaki eksikliğin özellikle Adalet Bakanlığı istatistikleri yoluyla güncellenmesi düşünülmektedir.
[23] D. J. Harris, M. O’Boyle, C. Warbrick, Law of the European Convention on Human Rights, éd.Butterworths, London, Dublin, Edinburgh, 1995, s. 417.
Aktaran: TANYAR, Ziya Çağa. “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2011, s. 597.
[24] Kimi zaman bazı adli süreçlerin bu iki hakkın da ihlaline neden olacak şekilde yürütüldüğü veya sonuçlandığı bilinmektedir. Örneğin; yasal örgütlerin düzenlemiş olduğu toplantı ve gösterilere katılmış olma, terör örgütü üyeliği suçlaması için delil gösterilebilmektedir. Bu tarz ihlallerin kesin olarak tespit edilebilmesi için soruşturma veya kovuşturma dosyalarının ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğinden bu yöndeki iddiaları içeren haberler ihlal olarak değerlendirilmemiştir. OHAL, her ne kadar örgütlenme özgürlüğünün de oldukça fazla zarar gördüğü bir süreç olmakla birlikte çalışmada sadece doğrudan toplanma özgürlüğüne yönelik olan ihlaller konu alınmıştır.
[25] DOĞRU, Osman, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma Ve Örgütlenme Özgürlüğü” TBB Dergisi, 2006, s.43
[26] ALPKAYA, Gökçen, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Uygulamasında Toplanma Özgürlüğüne Hak”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Temmuz-Eylül 2001, s. 5-7
[27] Bu nedenlerle örneğin bir toplantı sırasında olmakla birlikte bireyin tek başına toplantı içinde yapmış olduğu konuşma nedeniyle soruşturulması gibi olaylar AİHS’in 10. maddesi kapsamına girdiği için değerlendirme dışında bırakılmıştır. Bununla birlikte toplantı ve gösterilere yönelik kolluk müdahalesinin genellikle AİHS’nin 3.maddesinde düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiği de görülmektedir. Fakat ayrı bir çalışma gerektiren bu konu da değerlendirme dışında bırakılmıştır. Aynı zamanda toplantı özgürlüğünün giderek yok edilmesine sosyal medya nedeniyle yapılan operasyonların yaygınlaşmasının eşlik ettiği görülmüştür. Kişilerin kolektif olarak düşüncelerini ifade etmekte güçlük yaşadıkça sosyal medya kullanımının yaygınlaştığı ve buna bağlı olarak da bu sebeple gerçekleşen operasyonlarda da artış yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle gerek toplantı özgürlüğüne yönelik kolluk müdahalesi esnasında yaşanan AİHS’in 3. maddesi ihlallerinin, gerekse de sosyal medya operasyonları yoluyla AİHS’nin 10. maddesinin ihlaline yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır.
[28] AİHM, Stankov ve Birleşik Makedonya Organizasyonu İlinden/Bulgaristan, B. No: 29221/95 ve 29225/95 2/10/2001, § 77.
[29] AİHM, Ezelin/Fransa, B.No: 11800/85, 26/04/1991.
[30] KILINÇ, Ümit “Barışçıl Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yapma Hakkı ve Devletin Yükümlülükleri” TBB Dergisi 2014, s. 268.
[31] Doğru, 2006, s. 40.
[32] KARAN, Ulaş “Örgütlenme Ve Toplantı Özgürlüğü, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi – 3”, Ankara, 2018, s. 108
[33] AYM, Ali Rıza Özer ve Diğerleri Kararı, B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 123.
[34] Karan, 2018, s.108 s.141.
[35] ÖZENÇ, Berke “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Ve Mekân Yasakları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 2015, s. 87.
[36]AB 2014 İlerleme Raporu https://www.ab.gov.tr/files/ilerlemeRaporlariTR/2014_ilerleme_raporu_tr.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[37] AİHM, Oya Ataman/Türkiye, B. No: 74552/01, 05/12/2006 § 43.
[38] AYM, Osman Erbil Kararı, B. No: 2013/2394, 25/03/2015, § 66-67.
[39] ÇIMRIN, Çiğdem “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Bakımından Devletlerin Pozitif Yükümlülüğü” TBB Dergisi, 2017, s. 15-16.
[40] https://www.echr.coe.int/Documents/Stats_violation_1959_2017_ENG.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[41] http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/istatistikler/bireyselistatistik Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[42] R.G. Tarih-Sayı: 21.07.2016 – 29777, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/07/20160721.htm Erişim Tarihi: 26.02.2019.
[43] IV. Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması
Madde 15 – Savaş, seferberlik (…) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
[44] AİHM, Lawless/İrlanda, B. No.332/57, 01/07/1961.
[45] Avrupa Parlamentosu’nun 8 Şubat 2018 tarihli Türkiye kararı bu konuda önemli tespitler yapmaktadır: “…meşru ve barışçıl muhalefeti daha da bastırmak ve orantısız ve yasal olmayan eylem ve önlemlerle medya ve sivil toplumun barışçıl biçimde ifade özgürlüğü hakkını kullanmasını engellemek…” http://www.abhaber.com/karar-kabul-edildi-avrupa-parlamentosundan-turkiyeye-kinama-ohal-ulusal-guvenligin-cok-otesine-gecti/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
Uluslararası Af Örgütü 2016/2017 Raporu: “Temmuz ayındaki darbe girişiminden sonra Türkiye olağanüstü hal boyunca muhalif sesler üzerindeki baskıyı artırdı…” (s. 9) Türkiye: Fırtınaya Göğüs Germek: Türkiye’deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Korumak, 2018, s.4. www.amnesty.org Erişim Tarihi: 14.02.2019.
Fırtınaya Göğüs Germek / Türkiye’deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Savunmak, Uluslararası Af Örgütü Raporu, 2018: Meclis ve yargısal denetimi es geçen 30’dan fazla kanun hükmünde kararname ile desteklenen olağanüstü hal uygulaması, Türkiye’de sivil toplum üzerindeki baskının artmasını, daha önce benzeri görülmemiş tutuklama ve kovuşturma dalgalarının ortaya çıkmasını ve adil yargılanma hakkının aşındırılmasını mümkün kılan bağlamı ve yasal imkânı sağlıyor. https://www.amnesty.org/en/documents/eur44/8200/2018/tr/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
Ankara Barosu’nun 16 Mart 2018 tarihli açıklamasından: Görülmektedir ki iktidar, anayasal düzeni ve tüm mevzuatı değiştiren başka bir siyasal süreç örmek üzere OHAL’i kötüye kullanmaktadır. Altıncı kez uzatılan OHAL ile hukukun antidemokratik ve baskıcı bir biçime doğru kalıcı şekilde değiştirilmesi ve anlatılagelen ihlaller telafisi imkânsız zararlar doğurmaktadır. http://www.ankarabarosu.org.tr/HaberDuyuru.aspx?BASINA_VE_KAMUOYUNA&=1513 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[46] Örn: “…izin alınmadan ve Valilikçe belirlenecek yerler dışında basın açıklaması yapılmasına izin verilmeyecektir…” http://www.adiyaman.gov.tr/basin-aciklamasi20184 Erişim Tarihi: 19.02.2019.
“…izin alınmadan yapılan toplantılar yasaklanmış olup…” http://www.osmaniye.gov.tr/osmaniye-valiligi-yasaklama-karari Erişim Tarihi: 19.02.2019.
[47] “Miting, Basın Açıklamaları, Kapalı ve Açık Yer Toplantıları ile Gösteri Yürüyüşleri … izne bağlanmasına … çadır kurma, stant açma, oturma eylemi vb. türdeki eylem ve etkinliklerin ise … yasaklanmasına…” http://www.hakkari.gov.tr/valilik-yasaklama-karari-2 Erişim Tarihi: 19.02.2019.
[48] 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11.maddesinin (m) bendi:
Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü taplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak.
[49] 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11.maddesi (A) ve (C) bentleri:
- A) (Değişik: 2/7/2018 – KHK/703/138 md.) Valiler, ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevlerine ait işleri için valilere re’sen emir ve talimat verirler.
- C) (Değişik: 2/7/2018 – KHK/703/138 md.) Vali, kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve diğer mevzuatın neşir ve ilanını ve uygulanmasını sağlamak ve talimat ve emirleri yürütmekle ödevlidir. Bu işlerin gerçekleştirilmesi için gereken bütün tedbirleri almaya yetkilidir.
[50] 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17.maddesi:
Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir.
[51] Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun ek 1.maddesi:
Umumî veya umuma açık yerler ile umuma açık yer niteliğindeki ulaşım araçlarında, gerçek kişi veya topluluklar, mahallin en büyük mülkî amirine, en az kırk sekiz saat önceden yazılı bildirimde bulunmak suretiyle, oyun ve temsil verebilir veya çeşitli şekillerde gösteri düzenleyebilir. Bunlardan, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, Anayasal düzene veya genel ahlâka aykırı olduğu tespit edilenler hakkında mahallin en büyük mülkî amiri tarafından derhal Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulur. Birinci fıkra uyarınca yapılacak bildirimde oyun veya temsile katılan yönetici ve diğer kişilerin kimlik, ikametgâh ve tâbiiyetleri belirtilir.
[52]http://www.ankara.gov.tr/yasaklama Erişim Tarihi: 13.02.2019
[53]https://www.bolgegundem.com/cumartesi-anneleri-nedir-cumartesi-annelerine-neden-engellendi-535662h.htm Erişim Tarihi: 13.02.2019
[54] https://www.esgazete.com/gundem/valilikten-ohal-genelgesi-h79323 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[55]http://www.diyarbakir.gov.tr/16082016-basin-duyurusuyasaklama-karari Erişim Tarihi: 13.02.2019.
[56]“Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu”
http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019.
[57] Artvin Valiliği’ne ait tüm yasaklama kararları için:
www.artvin.gov.tr/tc-artvin-valilgi-basin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/tc-artvin-valiligi-basin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/basin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/tc-artvin-valiligi-basin-aciklamasi-16022017,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-bildirisi,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-aciklamasidir,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-duyurusudur,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiliginin-basin-aciklamasidir,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiliginden-basin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-bildirisii,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basinn-duyurusu,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basinn-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-baasin-aciklamasi,
http://www.artvin.gov.tr/artvin-valiligi-basin-aaciklamasi,
Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[58] Yazıda yer alan sıraya göre Ankara Valiliği’ne ait yasaklama kararları:
http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-24052017,
http://www.ankara.gov.tr/toplanti-ve-gosteri-yuruyusleri-yasagi-hakkinda-basin-duyurusu,
http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu
http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-25092017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-02102017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-02112017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-15112017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-15112017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-06122017, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-06122017, http://www.ankara.gov.tr/hdp-es-genel-baskani-selahattin-demirtasin-katilacagi-durusmalarla-ilgili-yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu, http://www.ankara.gov.tr/sadece-diktator-adli-tiyatro-oyununu-yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-22012018, http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin-duyurusu-28062018, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/781244/OHAL_firsatciligi
Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[59]http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/781244/OHAL_firsatciligi, https://www.evrensel.net/haber/325187/istanbul-valiliginden-onur-yuruyusune-ikinci-yasak, https://www.evrensel.net/haber/343735/genc-bi-senlik-istanbul-valiligi-tarafindan-iptal-edildi, http://t24.com.tr/haber/istanbul-valiligi-onur-yuruyusunu-yasakladi,663647
Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[60] Van Valiliği’ne ait yasaklama kararları:
http://www.van.gov.tr/basin-aciklamasi-ilimizde-tum-eylem-ve-etkinlikler-7-gun-sureyle-yasaklanmistir, http://www.van.gov.tr/basina-ve-kamuoyuna-duyurulur, http://susma24.com/2124-2/, http://www.van.gov.tr/valiligimiz-tarafindan-30-gunluk-izne-baglama-ve-yasaklama-kararlari-alinmistir, http://www.van.gov.tr/valiligimizce-30-gunluk-izne-baglama-ve-yasaklama-kararlari-alinmistir, http://www.van.gov.tr/valiligimiz-30-gunluk-izne-baglama-ve-yasaklama-kararlari-almistir, http://www.van.gov.tr/ilimiz-genelinde-toplanti-ve-gosteri-yuruyuslerinin-izne-baglanmasi-ile-basin-aciklamalarinin-yasaklanmasi,
http://www.van.gov.tr/valiligimizce-alinan-30-gunluk-izne-baglama-ve-yasaklama-kararlari, http://www.van.gov.tr/valiligimizce-alinan-izne-baglama-ve-yasaklama-karari,
http://www.van.gov.tr/gosteri-ve-yuruyusler-31122016-tarihinden-itibaren-30-gun-yasaklanmistir, http://www.van.gov.tr/basin-aciklamasi-vanda-her-turlu-gosteri-ve-yuruyus-01122016-tarihinden-itibaren-30-gun-yasaklanmistir Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[61] http://www.sanliurfa.gov.tr/yasaklama-kararisubat2018
http://www.sanliurfa.gov.tr/yasaklama-kararisubat2018
http://www.sanliurfa.gov.tr/yasaklama-karari
http://www.sanliurfa.gov.tr/yasaklama-karari-aralik
https://www.haberturk.com/yerel-haberler/haber/13560267-sanliurfada-yuruyus-ve-gosteri-yasagi
Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[62] http://www.izmir.gov.tr/izmir-valiliginden-duyuru
https://www.evrensel.net/haber/340495/izmirdeki-ohal-degil-demokrasi-mitingine-ohal-engeli
Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[63] http://www.antalya.gov.tr/izne-baglama-ve-yasaklama-karari Erişim Tarihi: 28.02.2019
[64]Artvin, Bolu, Karabük, Kastamonu, Çorum, Sinop, Samsun, Bayburt, Tokat, Ordu, Giresun, Rize, Ankara, Eskişehir, Konya, Niğde, Kırıkkale, Sivas, Balıkesir, Edirne, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Bursa, Sakarya, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Kars, Tunceli, Malatya, Muş, Van, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak, İzmir, Aydın, Kütahya, Denizli, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye
[65] Bkz. Bölüm G. “Valilik Kararlarının Zaman Bakımından Kapsamı Yönünden Değerlendirilmesi”
[66] Bazı kararlar yasaklama ve izne tabi tutma kararını birlikte içermektedir.
[67]Her ne kadar Karadeniz Bölgesi’nde de çok sayıda yasaklama kararı bulunmaktaysa da bu kararların neredeyse tamamının Artvin Valiliği’ne ait olduğu dikkate alınmalıdır.
[68] Yasaklama kararı bulunmayan iller de Kürt nüfusun diğer illere göre nispeten daha az bulunduğu illerdir: Erzurum, Elâzığ, Erzincan, Ardahan ve Iğdır.
[69] Söz konusu gerekçelerin neredeyse tamamının yukarıda belirttiğimiz kanuni dayanakların kendisinden ibaret olduğu, 2935, 2911, 5442 sayılı kanunların ilgili maddeleri ile Anayasa ve AİHS’nin ilgili maddelerinin kelimesi kelimesine kullanıldığı anlaşılmaktadır.
[70]https://tr.sputniknews.com/turkiye/201812131036617228-kilicdaroglu-suikast-sanigi-korkmaz-eylem-ismi-yalniz-kurt/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[71] ÖZENÇ, Berke “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Ve Mekân Yasakları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 2015, s. 113.
AİHM, Makhmudov/Rusya, B.No: 35082/04, 26/07/2007. § 32, 71-73.
[72]AİHM, İvanov ve diğerleri/Bulgaristan,46336/99, 24/11/2005 tarihli karar.
[73]ÖZENÇ, Berke “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Ve Mekân Yasakları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 2015, s. 103-104.
AİHM, Makhmudov v. Russia, a.g.k, § 64.
[74] ÖZENÇ, Berke “Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Ve Mekân Yasakları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 2015, s. 103-104.
AİHM, Plattform ÄrzteFür Das Leben/Austria, 10126/82, 21/06/1988, § 32;
Öllinger/Austria, 76900/01, 29.06.2006, § 35;
Djavit An/Türkiye, B.No: 20652/92, 20/02/2003, § 57.
[75] https://bianet.org/bianet/toplum/178245-1-eylul-baris-mitingi-batman-ve-antalya-da-yasaklandi,
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201608291024607197-batman-valiligi/
Erişim Tarihleri: 04.02.2019
[76] http://www.tdk.org.tr/ Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[77] https://www.haberturk.com/dunya/haber/686205-140-yillik-serbest-kursu# Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[78]https://tr.sputniknews.com/turkiye/201807261034470256-polis-insan-haklari-aniti-onundeki-bariyerleri-kaldirdi/ Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[79]http://www.ankara.gov.tr/basin-aciklamasi-adi-altinda-toplanti-gosteri-yuruyusu-turunden-eylem-ve-etkinliklerin-yasaklanmasina-iliskin-aciklama Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[80]https://www.evrensel.net/haber/326509/soven-sloganlarla-15-temmuz-anmasi Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[81]http://sendika63.org/2017/12/guvenparkta-tayyip-istifa-diyen-dort-kolektifci-gozaltina-alindi-459238/ Erişim Tarihi: 04.02.2019.
[82] Bir LGBTİ örgütün toplantısına izin verilmemesi nedeniyle AİHS’in 11, 13 ve 14.maddelerinin ihlal edildiğine dair Bkz. Baczkowski ve Diğerleri/Polonya B.No: 1543/06, 03/05/2007; 2006, 2007 ve 2008 Moskova Onur Yürüyüşleri’nin yasaklanmasının AİHS’in 11, 13. ve 14. Maddelerinin ihlal edildiğine dair: Alekseyev/Rusya, B. No: 4916/07, 25924/08 ve 14599/09, 30/09/ 2010.
[83]AİHM, Makhmudov/Rusya, a.g.k
[84] “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu”
http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019.
Bkz. Bölüm V. “Sendika.org Verilerine Göre OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü”
[85] 1 günü kapsayan yasaklama kararları içinde çoğunlukla özel yasaklama kararları bulunmaktadır.
[86]http://sendika62.org/2017/12/ankarada-filistin-halkinin-yanindayiz-diyen-sekiz-halkevci-gozaltina-alindi-460553/ Erişim Tarihi: 04.02.2019
[87] http://sendika62.org/2017/12/guvenparkta-tayyip-istifa-diyen-dort-kolektifci-gozaltina-alindi-459238/ Erişim Tarihi: 04.02.2019
[88] DOĞRU, Osman, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Uygulamasında Toplanma Ve Örgütlenme Özgürlüğü” TBB Dergisi, 2006, s.41
Sunday Times/Birleşik Krallık, B.No: 6538/74, 26/04/1979, § 49.
[89] MADDE 68- (1) Bireysel başvurular, geliş sırasına göre incelenerek karara bağlanır. Ancak Mahkeme, başvuruların konuları itibarıyla önemini ve aciliyetini göz önünde bulundurarak belirlediği kriterler çerçevesinde farklı bir inceleme sıralaması yapabilir.
[90] http://kaosgl.org/sayfa.php?id=26245
[91] AİHM, Büyük Daire, McFarlane/İrlanda B.No: 31333/06, 10.09.2010, § 107;
AİHM, Büyük Daire, Cocchiarella /İtalya, B.No: 64886/01, 29.03.2016 §. 40.
[92] AİHM, Apostol/Gürcistan B.No: 40765/02, 28.11.2006, § 42
[93] TÜİK verilerine göre 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle;
İstanbul: 15 milyon 67 bin 724 kişi
Ankara: 5 milyon 503 bin 985 kişi
[94] Fiziksel güçten kolluk güçleri tarafından bir toplantı ve gösteriyi dağıtmakta kullanılan her türlü yöntem kastedilmektedir. Örn: cop kullanma, biber gazı, plastik mermi, kalkanla ittirme vs.
[95] Yasak yerler
Madde 22 – (…) (1) ile parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez. Genel meydanlardaki toplantılarda, halkın ve ulaşım araçlarının gelip geçmesini sağlamak üzere valilik ve kaymakamlıklarca yapılacak düzenlemelere uyulması zorunludur. (1)
[96] Toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergahı Madde 6 – (Değişik: 2/3/2014-6529/5 md.)
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il ve ilçe sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde yapılabilir. İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı, kamu düzenini ve genel asa-yişi bozmayacak, vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak (…)(2) şekilde ve 22 nci maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara uyulması kaydıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe temsilcilerinin görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir. İl ve ilçenin büyüklüğü, gelişmişliği ve yerleşim özellikleri dikkate alınarak birden fazla toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı belirlenebilir.(2)(3)
Belirlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinden ilan edilerek halka duyurulur. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yer ve güzergâhı hakkında sonradan yapılacak değişiklik-ler de aynı yöntemle yapılır. Bu değişiklikler duyurudan on beş gün sonra geçerli olur. Birden fazla toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının belirlendiği il ve ilçelerde düzenleme kurulu, kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak (…)(1) belirlenen yer ve güzergâhlardan birisini tercih edebilir.(1)
[97] Ankara Valiliği’nin genel yasaklama kararlarına göre “marjinal” gruplar.
[98] Son derece az sayıda olmakla birlikte özellikle 2017 Nisan halk oylaması ile 2018 Haziran seçimleri öncesinde AKP muhalifi olmakla birlikte sağcı olarak tanımlanan partilere yönelik engellemeler de gerçekleşmiştir. Bununla birlikte özel yasaklama kararlarından sadece biri, AKP muhalifi olarak tanımlanan İslami örgütlerden biri olan Furkan Vakfı’na yönelik olarak Adana Valiliği tarafından alınmıştır.
[99] 2017 Halk oylaması öncesinde meydana gelen saldırılar esnasında henüz İyi Parti kurulmamış olup saldırılar daha sonra İyi Parti’yi kuracak olan MHP içindeki muhaliflere yönelik gerçekleşmiştir.
[100] Bu sayı kolluk tarafından hakkında yakalama/gözaltı işlemi yapılan yurttaş sayısını ifade etmemektedir. Keza bazı yurttaşların birden fazla kez gözaltına alındığı bilinmektedir.
[101] İstatistiklerin düzenli olarak toplantı yapılan bazı bölgeler yönünden eksik olduğu yukarıda ifade edilmişti. Bu bakımdan toplam yakalama/gözaltı sayısının belirtilen sayının üstünde olduğu kesindir.
[102] İncelenen haberlerde bazı tutuklama gerekçelerinin örgüt üyeliği veya propagandası olmakla birlikte buna yönelik deliller içinde toplantı özgürlüğü kullanımlarının da yer aldığı görülmektedir. Ancak bu tutuklamalar hukuksuz olmalarına rağmen aynı zamanda başkaca delillere de dayandıkları için doğrudan toplantı özgürlüğüne yönelik bir müdahale olarak ele alınmamıştır.
[103] Kamu personellerinin ihraç gerekçelerinde toplantı ve gösterilerin de yer aldığı bilinmektedir. Ancak KHK ile ihraç kararlarına yönelik ayrıntılı bir çalışma bulunmadıkça başlığın bu açıdan güncellenmesi mümkün görünmemektedir. Böyle bir çalışma; bu kararların gerekçelerinin ancak OHAL Komisyonu kararı neticesinde öğrenilebilmesi; bu nedenle de gerekçelerin dokümantasyonu için OHAL Komisyonu kararlarının öncelikle toplanmasının gerekmesi; bu hususun da çok sayıda kişiye ait OHAL Komisyonu kararlarına ulaşılmasını zorunlu kılmakta, bunun da son derece güç olması nedeniyle oldukça zor görünmektedir. Bununla birlikte ihraç kararlarında yer alan “irtibat” “iltisak” gibi kavramların cezai anlamda bir suç isnadı boyutunun bulunduğu da görülmektedir. Bu da kararların hukuki niteliğini tartışmalı hale getirmektedir.
[104] “Toplumsal Hukuk OHAL Döneminde Toplantı Özgürlüğü İhlalleri Raporu”
http://www.toplumsalhukuk.net/toplumsal-hukuk-ohal-doneminde-toplanti-ozgurlugu-ihlalleri-raporu-yayimlandi Erişim Tarihi: 28.02.2019
[105] Bu dönemde sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle yapılan operasyon ve tutuklamaların sayısında çok ciddi bir artış görülmektedir. Yazı kapsamı dışında kaldığı için bu konu detaylı olarak incelenmemiştir ancak bu uygulamaların toplantı özgürlüğüne yönelik caydırıcı etkileri olduğu da muhakkaktır. Zira muhalifler üzerindeki baskı, çeşitli hak ve özgürlüklere yönelik eş zamanlı ihlaller ile birlikte artış göstermiştir.
[106]http://www.hurriyet.com.tr/gundem/turk-tabipler-birligi-merkez-konseyi-uyesi-doktorlara-gozalti-40725641 Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
http://gazetekarinca.com/2018/02/halkevlerine-operasyon-es-baskan-dilsat-aktas-dahil-cok-sayida-kisi-gozaltinda/ Erişim Tarihleri: 19.02.2019.
[107] Demokrasi Nöbetleri, Nebı Mış, Serdar Gülener, İpek Coşkun, Hazal Duran, M. Erkut Ayvaz, 2016, SETA
[108] Söz konusu mitingler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Demokrasi nöbetine virgül koyuyoruz. Tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Çarşamba akşamı (10 Ağustos) inşallah noktayı koyacağız” sözleri ile ve Erdoğan’ın kararıyla sonlandırılmıştır. https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/erdogan-acikladi-demokrasi-nobetleri-ne-zaman-sona-erecek-1343777/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[109] “…Beykoz’da vatandaşlar, Kavacık’tan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne yürüdü. Yürüyüş sırasında iki şerit trafiğe kapatılırken, polis ekiplerince güvenlik önlemi alındı….” https://www.posta.com.tr/istanbul-da-demokrasi-nobetleri-basladi-1315276 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
“…FETÖ’nün darbe girişimi sonrası meydanlara çıkan vatandaşların başkentte Kızılay Meydanı’ndaki “demokrasi nöbeti” bugün de devam ediyor…” https://www.sondakika.com/kizilay-meydani/4/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
“…Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce vatandaş, ellerinde Türk bayrağı ve pankartlarla kutlama yaparak… Kutlamalar için Kasımpaşa İskele Meydanı’nda halka seslenen Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan”http://www.milliyet.com.tr/taksim-meydani-nda-demokrasi-kutlamalari-istanbul-yerelhaber-1472822/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
“…İstanbul’da Taksim Meydanı nöbetin üssü haline gelirken günlerdir genç, yaşlı, 7’den 70’e her siyasi görüşten insan Taksim’i doldurdu…” https://www.haberturk.com/gundem/haber/1272174-iste-istanbulun-demokrasi-nobeti Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[110] https://www.haberler.com/ozel-polis-vatandas-el-ele-demokrasi-nobetinde-8675738-haberi/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[111] https://www.haberler.com/turk-kizilayi-demokrasi-nobeti-tutanlara-kumanya-11052218-haberi/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
http://www.milliyet.com.tr/demokrasi-nobeti-tutanlara-ihh-ve-kyk-van-yerelfotogaleri-15953760/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.milatgazetesi.com/arsiv/ankara-da-demokrasi-nobeti-suruyor/haber-90723 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
https://www.haberturk.com/gundem/haber/1272174-iste-istanbulun-demokrasi-nobeti/2 Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[112] https://konda.com.tr/wp-content/uploads/2017/03/Demokrasi-Nöbeti-Sunum.pdf Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[113] https://www.yenisafak.com/15temmuz/demokrasi-nobetleri-olay-detay Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[114] Bkz. “Valilikler Tarafından Alınan Yasaklama Kararları”
[115] 10 Ağustos 2016 tarihli bir haberde şu ifadeler yer almaktadır: “Eskişehir’de Vilayet Meydanı’nı 27. gecede de dolduran binlerce vatandaş, demokrasiye sahip çıkıyor. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti.” https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-vatandasa-davet-1347706/ Erişim Tarihi: 14.02.2019.
[116] Bkz. “Giriş”
[117] Ankara Valiliği’nin deyimiyle “marjinal”
[118] AİHM, Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya 11082/06 ve 13772/05, 25.7.2013.
[119] AİHM, Ilgar Mammadov/Azerbaycan, 15172/13, 22/05/2014.
[120] Ayrıca AİHM’in sözleşmenin 18.maddesinin ihlal edilmesi yönündeki Türkiye aleyhine ilk kararı için bkz. Demirtaş/Türkiye (no. 2), Başvuru no. 14305/17, 20/11/2018.
[121] Öte yandan müdahalenin kişi/grup, yer ve zamana göre incelenmesi AİHS’in ayrımcılık yasağını düzenleyen 14.maddesinin ihlalini oluşturma ihtimali açısından önem kazanmaktadır.
[122] Bununla birlikte Ankara Valiliği, OHAL sona ermiş olmasına rağmen halen 21 Ocak 2018 tarihinde Zeytin Dalı Operasyonu gerekçesiyle alınan yasaklama kararını ileri sürerek toplantıları engellemeye devam etmektedir. Ankara Güvenlik Şube Müdürü Mukadder Kardiyen isimli polis müdürü tarafından hazırlanan 18 Aralık 2018 tarihli bir fezlekeye göre Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekiplerin 14 Kasım 2018 tarihinde OHAL’in ve bahse konu operasyonun sona ermesinin ardından gerçekleşen bir protestoyu 21 Ocak 2018 tarihli Valilik kararını dayanak göstererek engellediği ve eyleme katılan kişiler hakkında soruşturma açıldığı görülmektedir.
[123] Polis şiddeti ve devamındaki soruşturma, kovuşturma gibi adli süreçlerin, toplantılara katılma açısından caydırıcı etkileri bulunduğuna dair ayrıca bkz. AİHM, Nurettin Aldemir ve Diğerleri/Türkiye, B.No: 32124/02, 32126/02, 32129/02, 32132/02, 32133/02, 32137/02, 32138/02, 18/12/2007, § 34.
[124] Örneğin Uluslararası Af Örgütü 2017/2018 Raporu: “…Valiler olağanüstü hal kapsamındaki yetkilerine dayanarak keyfi ve kapsamlı yasaklar uyguladığından sokak gösterileri giderek azaldı, polis riske rağmen gösteri yapan az sayıda insana karşı da aşırı güç kullandı…”
https://www.amnesty.org/download/Documents/POL1067002018TURKISH.PDF Erişim Tarihi: 19.02.2019.
[125] ÖZENÇ, 2015, s. 106.
[126] AİHM, Djavit An/Türkiye, B. No: 14305/17, 20652/92, 20.02.2003, §56
[127] AİHM, Gün ve Diğerleri/Türkiye, B. No: 8029/07,18.06.2013, § 70.
[128] OHAL döneminde 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre valilikler tarafından izin verilmiş mitinglerde, atılacak sloganlara dahi müdahale edildiği bilinmektedir. Örneğin Ankara Valiliği, 1 Mayıs 2018 tarihinde yapılan miting için düzenleme komitesinin sunduğu sloganların bir kısmını uygun bulmamıştır. Yasaklanan sloganlardan bazıları şunlardır: “Genel Grev Genel Direniş, Zam Zulüm İşkence İşte AKP, Bıji Bratiya Gelan, İstikrar Sürüyor İşçiler Ölüyor, İçeride Dışarıda Savaşa Hayır, Hükümet Elini Suriye’den Çek.”
http://www.diken.com.tr/ankarada-1-mayis-yuruyusune-izin-cikmadi-sakincali-sloganlar-da-belirlendi/ Erişim Tarihi: 19.02.2019.
[129] 1923-1938 yılları arasında Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarafından düzenlenen yıllık mitingler.