Cumhuriyetin kazanımları devrim kanunlarıyla önce kadınlara ve çocuklara veriliyordu. Şimdi ise İslam hukuku kanunlarla geri getirilmeye çalışılıyor. Cumhuriyetin tüm kazanımlarının “reddiyatı” yaşamımıza egemen kılınmak isteniyor
Cumhuriyetin kazanımları devrim kanunlarıyla önce kadınlara ve çocuklara veriliyordu. Şimdi ise İslam hukuku kanunlarla geri getirilmeye çalışılıyor. Cumhuriyetin tüm kazanımlarının “reddiyatı” yaşamımıza egemen kılınmak isteniyor
Artık il ve ilçe müftüleri evlendirme memuru olacak ve kanundan aldıkları bu yetkiyle “resmi” nikah kıyacak…
Kadınlar olmasa, kimse fark etmeyecekti! Zaten erkek egemen toplumda kadınlara kıymak daha öncelikli bir iş olduğuna göre “resmi nikah kıymak” işiyle niye uğraşsınlar?
Mecliste bir tasarı var ve ne olursa olsun kanunlaşacak…Nüfus Hizmetleri Kanunu değişecek…Cumhurbaşkanı öyle dedi, öyle olacak!
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan “Nüfus Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 17 Temmuz 2017’de Bakanlar Kurulu tarafından benimsendi ve 25 Temmuz 2017 tarihinde TBMM Başkanlığına gönderildi.
Tasarının ‘genel gerekçesinde’ nüfus hizmetlerinin etkin yürütülmesi amacıyla hazırlandığı yazılı. Bu nedenle 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununda yeni düzenlemeler yapılması hedeflenmiş. Hatta mahkemelerin iş yükünü azaltmak için il ve ilçe idare kurullarına mahkeme kararı aranmaksızın yazım ve imla kurallarına aykırı olan soyadı değiştirme kararı verebilmesi öngörülüyor.
Genel Gerekçede bir de şu yazılı: “Vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak ve daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir.”
Ne amaç ama (!?) Hizmette sınır yok; vatandaşların daha kolay ve seri şekilde hizmet almasını sağlamak…Kolaylıksa, kolaylık!
Tasarının 6 maddesi ile 5490 sayılı Kanunun “22. maddesinin ikinci fıkrasına “dış temsilciliklere” ibaresinden sonra gelmek üzere “, il ve ilçe müftülüklerine” ibaresi ekleniyor…
Yani yürürlükteki Nüfus Hizmetleri Kanunun Evlenme başlıklı İkinci Bölümünde 22. Maddede düzenlenmiş olan “Evlendirme Yetkisi” aşağıda yazılı italik cümle ile birlikte okunduğu gibi değiştiriliyor:
Evlendirme yetkisi
MADDE 22- (1) Bakanlık, evlendirme işlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğü içerisinde yürütülmesi için gereken her türlü tedbiri alır ve uygular.
(2) Evlendirme memuru; belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine, nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere, il ve ilçe müftülüklerine, evlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerden birinin yabancı olması halinde evlendirmeye, il ve ilçe belediye evlendirme memurlukları ile nüfus müdürleri yetkilidir.
Nüfus Hizmetleri Kanununda “çok kolay bir değişiklik” yapılıyor Böylece saklı bir değişiklikle gelen maddeyle, kolay ve basit bir değişiklik getiriyor Tasarı!
İçişleri Bakanlığı Komisyonunda (TBMM S. Sayısı: 497) Tasarının mevcut olan evlendirme memurluklarının içine il ve ilçe müftülüklerinin de eklenmesi tartışılmıştır. Müftülüklerin diğer evlendirme memurlarıyla farklı bir nikah işlemi yapmayacağı; müftülüklerin de aynı metni, terimleri kullanacaklarını ve aynı kütüğü imzalatacaklarını ve ayrıca yürürlükteki mevzuata göre mabetlerde nikah işlemleri yapılamayacağı açıklanmıştır. Bu maddeye yönelik yapılan eleştirilerde, müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesinin Türkiye’nin öncelikli meselelerinden olmadığı, yetkilendirmenin toplumda ayrışmalara yol açacağı ve anayasanın temel ilkelerine aykırı olduğu eleştirileri getirilmiştir.
İçişleri Bakanı ise Komisyon çalışmaları sırasında eleştirileri yanıtlamıştır. Yapılan açıklamalar Komisyon Tutanaklarında şöyle özetlenmiştir.
“− Müftülüklerin de kanunda belirtildiği şekil ve usulde, hatta nikâh kıyacak memurun giydiği cübbeye varıncaya kadar mevcut durumla aynı olacak şekilde nikah kıyacağını,
− Ülkemizde resmî olarak tek bir nikâh kıyma şekli olduğunu ve bunun kurallarının da Medeni Kanun’da ve Evlendirme Yönetmeliği’nde açıkça belirtildiğini,
− Medeni Kanunu ve Evlendirme Yönetmeliği hükümlerine göre evlendirme memurunun kamu görevlisi olmak zorunda olduğunu ve müftülerin de devlet memuru olduğunu,
− Vatandaşların kanuni şartlara uymak kaydıyla resmî nikâhını dilediği evlendirme memurluğuna kıydırma hak ve yetkisine sahip olduğunu,
− Nikâhın şeklinin, nikâh merasim mekânlarının ve dinî nikâhla ilgili mevcut hükümlerin değişmeyeceğini, sadece halihazırda nikâh kıyma yetkisi tanımlanmış devlet memurlarına il ve ilçe müftülerin de ilave edileceğini’ ifade etmiş…
İster inanın ister inanmayın; böyle olacakmış!
İçişleri Komisyonu Tasarı hakkındaki Raporunu 9 Ekim 2017’de vermiş durumda. Rapor muhalefet şerhleriyle dolu…Karşı oylarda çok değerli görüşler yer alıyor ve umarım topluma yansır. Umarım, Tasarının getirdiklerinin farkına varmak için vakit geç sayılmaz…Tasarı gündemde ve Adalet Komisyonda…
Ama bu Tasarı çok kısa sürede Meclise gelecek ve kanun değişikliği yapılarak il ve ilçe müftülüklerine “evlendirme memuru” görev ve yetkisi kanunla verilmiş olacak…
Basit gibi gözüken kanunlaşmadaki sorun nedir?
Yıllar yıllar önceydi…17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edilerek 4 Ekim’de yürürlüğe giren Medeni Kanun ile “dine dayalı hukuk” yerini laik ve çağdaş bir hukuk sistemine bırakmıştı. O yıllarda haberlerde bu kanunun kabul edilmesi bir dönüm noktası olarak veriliyordu. Böylece vatandaşlar arasında ırk, din, cins, mezhep ayırımı son buldu. Tekeşlilik, boşanma, velayet, kanuni mirasçılık gibi konularda kadın-erkek eşitliği sağlanıyordu. Kadına her alanda verilen özgürlüklerin kapısı ardına kadar açılıyor, ekonomik ve sosyal hayata katılım hakları sağlanmaya başlıyordu.
Cumhuriyetin kazanımları devrim kanunlarıyla önce kadınlara ve çocuklara veriliyordu.
Basit gibi gözükmesine rağmen “medeni nikah” ve “hâkim kararıyla boşanma” Medeni Kanun’la veriliyor ve artık İslam hukuku gerilerde kalıyordu…
Şimdilerde ise İslam hukuku kanunlarla geri getirilmeye çalışılıyor.
Cumhuriyetin tüm kazanımlarının “reddiyatı” dönemi yaşamımıza egemen kılınmak isteniyor.
En basit ve gerçek amacının gizlendiği kanun değişiklikleriyle ve kanunlarla geriye dönüş ve din işleri ile devlet işleri karıştırılarak ve kanunla sağlanmaya çalışılıyor…
Çok hukukluluk… Sizin medeni hukukununuz var, evlendirme memuruna gidebilirsiniz ve medeni nikah kıydırabilirsiniz… Zorlamıyoruz, karışmıyoruz bile, nasıl isterseniz (!?) Ama bizim da bir hukuk ve kanun anlayışımız var ve biz de resmi nikahımızı müftülere kıydırırız, bu da bizim inancımız…
İslam hukukuna dönüşün, Anayasal hakların yitirilişinin adımlarıdır bütün bunlar…
Masum bir kanun değişikliği ile çok hukukluluğun, bundan böyle başlangıçta özellikle ahkam-ı şahsiye yani şahsın hukuku ve aile hukukunda karşımıza çıkarılacağından kimsenin şüphesi olmasın…
İşte “ileri demokrasinin” adım adım kanunlaştırma hareketindeki demokrasi anlayışının ilerisi bundan ibarettir!