Bugün aranması gereken nasıl bir baro istediğimiz sorusunun yanıtıdır. Barolardan neler beklediğimiz, bunun karşısında baroların neler yaptığı ve bu gibi kötülüklerin önüne nasıl geçeceğimiz sorularına bulacağımız yanıtlar bizleri ileriye taşıyacaktır
Bugün aranması gereken nasıl bir baro istediğimiz sorusunun yanıtıdır. Barolardan neler beklediğimiz, bunun karşısında baroların neler yaptığı ve bu gibi kötülüklerin önüne nasıl geçeceğimiz sorularına bulacağımız yanıtlar bizleri ileriye taşıyacaktır
(Konuyu hiç bilmeyenler için bilgi notu-1: 1 Kasım 2017 tarihinde Eskişehir Barosu’nda gerçekleşen bir yemin töreni esnasında stajyerinin cübbesini giydiren meslektaşımız Av. Pınar Çelik Arpacı, Eskişehir Baro Başkanı’nın elini sıkmadığı ve sonrasında kürsede açıklama yapmak istediği için baro başkanının şiddetine maruz kaldı. Sonrasında Eskişehir Barosu youtube hesabından bir basın açıklaması videosu eklendi. Videoda baro başkanı özür dilemek yerine maalesef 8 dakika boyunca yaptığı eylemi savundu. Bu açık mektup bahsi geçen videodaki ifadelere istinaden yazıldı.)
1- Baronun bir kamu görevi ifa ettiğini söylüyorsunuz. Kamu kurumu olan baronun ifa görevini baro binası masası sandalyesi mi yerine getiriyor? Bu görevi kamu görevlisi olan avukat yerine getiriyor. Bu anlamda avukatın olmadığı yerde baronun var olmasının bir amacı olamaz. Burada değerli olan avukatlardır. Baronun asli görevlerinden birisi de kamu görevi gören avukatların menfaatlerini korumak, avukatlar mesleklerini icra ederken oluşabilecek zorlukları engellemektir.
Özür dileyeceğiniz yerde gerçekleştirdiğiniz şiddeti savunuyorsunuz. Ben bir avukat olarak sizin adınıza utandım ve şiddet uyguladığınız meslektaşımızdan özür diliyorum.
2- Elinizin sıkılmamasını nezaketsizlik olarak nitelendiriyorsunuz. Kimse kimsenin elini -kim olursa olsun- sıkmak zorunda değil. Her bireyin temel hakkı özgürlükleridir. Yeter ki bu özgürlüğün kullanımı başkasına zarar vermesin. Eliniz sıkılmayınca ne oldu? Koca bir hiç! O yüzden lütfen böyle “basit” bir savunmanın içerisine girmeyin.
(Burada koca bir hiç derken kastettiğim hususa dair kısa bir açıklama yapmam gerekiyor: Elbette meslektaşımızın baro başkanının elini sıkmaması bir protesto eylemi olarak kocaman bir şeydir ve değerlidir. “Koca bir hiç” ifadesinde; meslektaşımız özgürlüğü olan “protesto hakkını” kullanırken baro başkanına fiziksel bir zarar vermemiş olması kastedilmiştir.)
3- Meslektaşımızın kendisinin komisyonlardan çıkarılması ile ilgili bir konuşma yapacağını söyleyerek öncelikle “müneccimlik” yaptığınızı söylemek isterim. Bence sizin gibi geleceği gören böyle bir insan ivedi bir biçimde üst düzey yönetimlere gelmeli. Bu yeteneklerinizin yurt savunmasında vs. değerlendirilmesi lazım. Eğer yurt savunmasında bu yeteneklerinizin kullanılması uygun görülmezse lütfen mesleği bırakıp falcılığa başlayın. Eminim hem daha yüksek meblağlar kazanırsınız hem de mesleğimizin saygınlığına daha fazla zarar vermezsiniz.
Meslektaşımızın komisyonlardan çıkarılması ile ilgili internette yaptığım kısa bir araştırma sonrası söz konusu “çıkarma” olarak nitelendirdiğiniz karara ulaştım. Siz meslektaşı baronun iki komisyonundan çıkarmamışsınız. Adeta küçük bir diktatör edasıyla meslektaşı barodan ihraç etmişsiniz. Verdiğiniz kararda “bir daha herhangi bir kurulda yer almamak üzere” “çıkarılmasına” ifadesi yer alıyor. Ne kadar kulağa tanıdık geldi değil mi bu ifade? Aldığınız karar KHK’ya daha çok benziyor.
(Bilmeyenler için not-2: meslektaşın içinde bulunduğu insan hakları komisyonu Büyükada’da insan hakları savunucularının gözaltına alınması ile ilgili basın açıklaması yapmak istediklerini şifai olarak baroya aktarıyor. Baro yönetimi de şifai olarak reddediyor. Bunun üzerine kurul üyeleri yazılı bir dilekçe ile bu talebi yineliyorlar ve sonrasında kurullardan ihraç ediliyorlar.)
4- Meslektaşın ihraç kararının gerekçesindeki, uyguladığınız şiddet eyleminin kendisi ve son olarak yaptığınız açıklamadaki; “baroyu ben yarattım ben yöneteceğim” çizgisindeki tavrınızı (seçime “rakipsiz girmek” sanki demokratik bir şeymiş gibi övünmeniz de ayrı bir saçmalama hali) diktatörlüğe doğru giden ülkemizdeki yöneticilerden aldığınızı düşünmekteyim. Annem hep birinin iyi huylarını al derdi bana. Ama maşallah siz sadece kötü huyları, kötülükleri almışsınız.
5- İhraç ettiğiniz avukatların açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı alamadığını gözlerinizin içi parlayarak anlatıyorsunuz! İdare Hukuku derslerinde anlatıldığı ve kanun maddesinde yazılı olduğu üzere yürütmeyi durdurma kararı sadece işlemin yürütmesi durdurulmadığında telafisi imkansız zararların ortaya çıkmayacağı kararıdır. Bu kadar basit. Avukat cübbesiyle basının karşısına çıkıp bu çiğlikle konuşmanıza üzüldüm.
6- Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmaya devam edeceğiz diyorsunuz. Hukukun üstünlüğü bir insana şiddet uygulamak ile mi sağlanıyor? İnsan haklarını savunmak keyfi ve haksız gözaltılar ile ilgili basın açıklaması yapmak isteyen avukatları ihraç ederek mi oluyor? Siz üstünlerin hukuku için mücadele ediyorsunuz. İnsan hakları için değil kendinizin keyfi için mücadele ediyorsunuz.
7- Facebook hesabınızda geçtiğimiz 8 Mart günü Mersin’de kürsüden açıklama yaparak istifasını açıklamak istediği için aynı sizin yaptığınız gibi kolundan tutulan, itilen, konuşma yapması engellenen özetle şiddete maruz kalan meslektaşımız hakkında “Mersin baro başkanını istifaya çağırdığınız” bir paylaşım gördüm. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür? Aynı olayda siz birini istifaya çağırıyorsunuz söz konusu davranışı siz gerçekleştirdiğinizde çıkıp değil özür dilemek bir de savunuyorsunuz.
8- Yine diktatörün sıkıştığında yaptığı savunma kurgusuyla açıklamanızda “halk başkanın elinin sıkılmasını bekliyor” diyorsunuz. Çok tanıdık laflar bunlar. İsterseniz Eskişehir’de referandum yapılsın ve sorulsun başkanın eli sıkılır mı sıkılmaz mı diye eğer halk “evet sıkılır” derse şiddet eyleminiz de meşrulaşsın olur mu? Olmaz ama beklentiniz bu yüzden meseleyi diktatörün yaptığı gibi kendinizden çıkarıp halka mal etmeye çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın ama yemedik.
9- Özetle teamül olan insan haklarının korunmasıdır. Bunun dışındaki hiçbir teamülün önem ve ehemmiyeti yoktur. Teamül bahanesiyle meslektaşımıza uyguladığınız şiddeti meşrulaştıramazsınız! Eskişehir Barosu’ndaki meslektaşlarımı ve bu kişiyle – en güzel anlarından birini mahvettiği yeni yemin eden meslektaşımızdan, şiddet uyguladığı meslektaşımızdan özür dilemediği ve ihraç ettiği meslektaşlarımızı görevlerine iade etmediği sürece- herhangi bir etkinlikte karşılaşacak meslektaşlarımı küçük diktatörün elini sıkmamaya davet ediyorum.
10- Bugün aranması gereken nasıl bir baro istediğimiz sorusunun yanıtıdır. Barolardan neler beklediğimiz, bunun karşısında baroların neler yaptığı ve bu gibi kötülüklerin önüne nasıl geçeceğimiz sorularına bulacağımız yanıtlar bizleri ileriye taşıyacaktır.