Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Ece Göztepe, AK Parti'nin başkanlık teklifini gazeteduvar.com'a değerlendirdi: Ben bu teklife ‘mutlakî cumhurbaşkanlığı’ diyorum ve bu tekliften, Meclisin ne iş yapacağını anlayamadım.
Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Ece Göztepe, AK Parti’nin başkanlık teklifini değerlendirdi: Ben bu teklife ‘mutlakî cumhurbaşkanlığı’ diyorum ve bu tekliften, Meclisin ne iş yapacağını anlayamadım.
AK Parti’nin sistem değişikliği getiren Anayasa teklifi Meclis Anayasa Komisyonu’nda görüşülürken konuyu, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi, anayasa hukukçusu Doçent Doktor Ece Göztepe ile görüştük. Teklif için “mutlakî cumhurbaşkanlığı” benzetmesini yapan Doç. Dr. Göztepe, öneriye ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Göztepe, teklifin öngördüklerinin, Osmanlı Devleti’nin tek Anayasası olan Kanun-i Esasi’nin 1876 yılındaki ilk halini hatırlattığını belirterek “Bu teklifte bir padişah var!” dedi.
Doç. Dr. Ece Göztepe, Doç. Dr. Aykut Çelebi ile birlikte editörlüğünü yaptıkları ve 2012 yılında Metis Yayınları’ndan çıkmış olan ‘Demokratik Anayasa – Görüşler ve Öneriler’ adlı kitabında, Türkiye’nin önde gelen hukukçuları ile ikisi yaset bilimcisinin makalelerine yer vererek anayasa tartışmalarına önemli bir katkı sunmuştu. Doç. Dr. Ece Göztepe’nin değerlendirmeleri şöyle:
Meclis’in ne iş yapacağı belli değil
Ben bu teklife ‘mutlakî cumhurbaşkanlığı’ adını verdim. Bir mutlakiyetçi rejim var ve son kertede her şey cumhurbaşkanın eline veriliyor. İşin aslı ben bu tekliften Meclis’in ne iş yapacağını anlamadım. 600 kişiye boşuna ödenek ve yolluk vermeye gerek yok; bu teklife göre feshedilebilir Meclis. Denetim mekanizması yok Rusya’daki rejime ‘süper başkanlık’ diyoruz ya da ‘süper padişahlık’. Rus Anayasası’nın 111’inci maddesine göre, başkan, başbakanı öneriyor, Duma onaylıyor. Duma önerilen başbakanı üç defa atamazsa başkan, başbakanı atıyor ve Duma’yı feshediyor; yeni seçimlerin yapılmasına karar veriyor. Son kertede tüm kararı başkan veriyor. Mecliste görüşülen bu teklifte de son kertede kararı veren her zaman cumhurbaşkanı!
Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinde, ister parlamenter, yarı-başkanlık ya da başkanlık rejimi olsun, nerede bir yetki ve sorumluluk varsa, onun yerine getirilip getirilmediğini, kötüye kullanılıp kullanılmadığını denetleyen bir denge mekanizması mutlaka vardır. Buradaki teklifteyse bir yetki yoğunlaşması var.
Anayasalar uzlaşma belgeleri değildir
Türkiye’de herkesin diline sakız olmuş bir tanım var: ‘Anayasa, toplumsal uzlaşma belgeleridir.’ Hayır, öyle değildir. Anayasalar her zaman siyasal iktidarı elinde bulunduranların çizgisini belirlediği metinler olmuştur.
Anayasa teklifi, yürütmenin inisiyatifinde değildir. Bakanlar Kurulu’na bir anayasa değişikliği tasarısı yetkisi verilmemesi, münhasıran Meclis’in yetkili olduğunu gösterir bize.
Komisyona farklı bir mekân sağlanmalı
Anayasa’nın 68’inci maddesi, “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır”, Anayasa’nın 95’inci maddesi, “TBMM, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür. İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir” der.
Siyasi partilerin Başkanlık Divanı’na üye sayıları oranında katılması, yasama sürecinde söz hakkına sahip olmaları güvence altına alınmıştır. Orada ağızlarını açmadan el kaldırmak için bulunmuyorlar. Komisyonda muhalefet partilerinin milletvekillerinin konuşturulmaması demek, Anayasa’nın 95’inci maddesinin esasına ilişkin bir müdahaledir.
Anayasa Komisyonu üye olmayanlara da açık bir komisyondur. Bu nedenle çok sayıda milletvekili komisyon toplantılarına katılmak istiyorsa farklı bir mekân sağlanması gerekir.
Cumhurbaşkanının görev süresi belli değil
Bir kişi kaç yıl cumhurbaşkanlığı yapabilir, bu öneriden ben bunu anlamış değilim. Teklifin 8’inci maddesi, “Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanlığı yapabilir” diyor. Ancak başka bir maddede erken seçim durumunda bir kez daha aday olabileceği belirtiliyor.
Herhangi bir nedenle erken seçim yapılması, üçüncü kez aday olmasının sebebi olamaz. En fazla iki defa seçilir ve birbirine bağladığı meclis seçimleri yenilenirse de şansına küser.
Türk anayasalarında şimdiye dek Meclis basit çoğunlukla erken seçim kararı alabiliyordu. Şimdi üye tam sayısının beşte üçüne çıkarılmış.
Başkanlık rejimi sadece Amerika’da işliyor
Başkanlık rejimi, tüm mekanizmaları ve yaptırım dengesiyle sadece ve sadece Amerika’da işliyor. Ne Güney Amerika’da ne de Güneydoğu Asya’da işledi. Hep otoriterleşmeyle sonuçlandı, çünkü Amerikan demokrasisinin işlemesini sağlayan toplumsal siyasal arka plan oralarda yok. Demokrasinin diğer kurucu unsurları olan özgür basın, güçlü bir sivil toplum, bağımsız yargı vs. de yok.
Cumhuriyetçilerle Demokratlar her oylamada pazarlık yaparlar, çünkü özellikle Avrupa’da gördüğümüz parti disiplini yoktur. ‘Başkanın partisindensiniz, Başkan ne istiyorsa onu yapacağız’ demezler. Böyle gevşek bir siyasal yapıda, başkanın parlamento üzerindeki gücü de azalır.
Kıta Avrupasına baktığımızda ise parti disiplini olmasından dolayı diğer hükümet sistemleri iyi işliyor, ama Amerika demokrasisinin iyi işlemesinin sebebi tam tersi, bunun olmaması.
Sağda da solda da parti içi demokrasi yok
İlke olarak seçilme yaşının 18 olmasına karşı değilim. AB ülkelerinde bu var. Almanya’da Yeşiller Partisi’nden biri, liseden çıktı, Avrupa Parlamentosu’na gitti. O kadar başarılı oldu ki bir kez daha seçildi. Orada parti içi demokrasi var ama burada sağ, sol hiçbir partide parti içi demokrasi mekanizmalarını işletmiyorsan 18 yaşında biri nasıl milletvekili olacak?
Meclis’te sözlü soru önergesi verilemeyecek
Meclisin bilgi edinme ve denetim mekanizmaları ‘soru (sözlü ve yazılı soru önergesi), Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturmasıdır. Bunlar parlamenter sistemde çoğunluğa sahip yürütme ile yasamanın çoğunluk dışındaki unsurları arasındaki denge ve denetleme mekanizmalarıdır.
Bu teklifte denetleme başlığı kalkmış ve tüm sistematik bozulmuş. Yazılı soru önergeleri hemen cevaplanmayabilir, sümen altı edilebilir, kamuoyu cevaptan haberdar olmayabilir ama sözlü soru önergelerinde hiç olmazsa Meclis TV’den veya tutanaklar üzerinden bir biçimde konunun görsel medyaya düşme şansı var. Bu teklife göre milletvekilleri sözlü soru önergesi veremeyecekler. Bir de yürütmeyle ilgili tek sorumlu Cumhurbaşkanı iken bakana ne soracaksınız?
Genel görüşmenin kapsamı değişti
Şimdiki Anayasada “toplumu ve devlet faaliyetlerini” ilgilendiren belli bir konu üzerine genel görüşmenin yapılabileceği belirtiliyor. Bu teklifte ‘devlet faaliyetleri’ çıkartılmış. Meclis genel görüşmesinde peyzaj mı konuşulacak? ‘Dış politikanın yönü nedir, ülkemizde neden terör var?’ gibi konular görüşülemeyecek. Bu bir tesadüf olamaz!
Belli bazı kavramların kullanılmış olması o kavramların kastedildiği anlamına gelmiyor. ‘Genel görüşme yapabilir ama devlet faaliyetleri görüşülemeyecek’ gibi.
Şu an genel görüşmenin muhatabı Bakanlar Kuruludur ve en az bir Bakanlar Kurulu üyesi Meclis’te bulunmuyorsa, genel görüşmeye başlanamaz. Bu teklifteki Meclis’te yürütme yok. Meclis kendi kendine gelin güvey olacak çünkü yürütme Meclis’in dışında. Tekrar ediyorum, bu durumda o 600 kişiye boşuna ödenek vermeyelim!
Bakanlara dokunmayın deniyor
Bu teklifte Meclis’in hiçbir işlevi kalmıyor. Cumhurbaşkanının yardımcıları var, dışarıdan atanacak bakanlar var. Peki bu bakanların neden yasama dokunulmazlığı olduğu sorusunun yanıtı yok! Dokunmayın deniyor. Meclis bakanlara soru sorumayacak çünkü yasamada değiller. Göreviyle ilgili olmayan suçlarda bu kişilerin niye yasama dokunulmazlığı var?
Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Bakan kavramı var ama ne iş yapacak bu bakanlar? Bu, anlaşılmıyor. ‘Mutlakî cumhurbaşkanlığı’ rejiminde bakanlar, bakanlıkların en üst idari amiri midir, yoksa cumhurbaşkanı mı olacak bütün bakanlıkların en üst idari amiri? Bunu da bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanı istediğini görevden alabilir
Teklifin 9’uncu maddesinde ‘Cumhurbaşkanı üst düzey kamu yöneticilerini atar ve görevlerine son verir’ diyor. Üst düzey kamu yöneticisine vali, kaymakam, HSYK Başkanı, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanı ve daha pek çok bürokrat girer.
Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları görev ve yetkisi de cumhurbaşkanı kararnamesiyle belirlenebilecek.
Kararnameleri kim denetleyecek?
“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılabilir. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” deniyor. Hukukçuların bunu görünce tek sormaları gereken şudur: Münhasıran kanunla düzenlenmesi gereken bir konuda diyelim ki kararname çıktı, yurttaş olarak nereye gidebilirim? Bunun cevabı yok bu teklifte.
Hiçbir kurumsal güvence ve kontrol mekanizması olmaksızın bir çatışma normu düzenlenmiş gibi görünüyor, ama bunun ihlali halinde hiçbir denetim mekanizması öngörülmemiş. Güç bende, kararname çıkardım, ‘hadi uygulama!’ deniyor.
Denetleyecek bir mekanizma kurmak isteselerdi, Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanı kararnameleriyle yasalar arasındaki çatışmalarla ilgili olarak Anayasa’da ek bir yetki vermeleri gerekirdi.
Federatif devlet ihtimali görünmüyor
Teklifin 15’inci maddesinde, “Merkezi idare kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” diyor. Ben burada bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile federatif devlet oluşturma ihtimali görmüyorum. Federal bir sisteme geçilecekse bunun Anayasada düzenlenmesi lazım. Bu, kararnameyle yapılamaz zaten.
Yargı bağımsızlığının ruhuna el fatiha
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK)‘Yüksek’inin neden çıkartılıp HSK yapıldığına dair gerekçede herhangi bir bilgi yok. HSK üyelerinin 6’sı Cumhurbaşkanı, 6’sı Meclis tarafından seçilecek. Kurulun Başkanı, Adalet Bakanı. Onu da önceden Cumhurbaşkanı seçtiğine göre 6 isim Beştepe’de belirlenecek.
Meclis’le Cumhurbaşkanının aynı seçimde seçileceğini ve dolayısıyla aynı siyasi görüşe tâbi olacağı varsayılabileceğinden bu siyasal resimde herhalde HSK’yı da aynı siyasi görüşün oluşturması sürpriz olmaz. Yargı bağımsızlığının ruhuna El Fatiha!
HSK üyesinin Meclis’teki seçiminde ilk turda üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu aranıyor. Sağlanamazsa beşte üçü. İkinci oylamada da üye seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasında ad çekme usulüyle seçim tamamlanacak. Basit çoğunluktan bile vazgeçiliyor, kura ile belirleniyor. Eğer Antik Yunan demokrasisinin temel yöntemlerinden birisi olan kuraya geri dönmek istiyorlarsa, baştan itibaren bu yola başvursalardı.
Yedek milletvekilliğinde hayati tehlike
Mevcut Anayasanın 78’inci maddesi der ki, “…boşalan üyeliklerin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerin üç ay içinde yapılmasına karar verilir.” 2003 yılında bu maddenin son fıkrasına bir de Erdoğan maddesi eklenmişti ve Erdoğan o sayede Meclis’e girmişti.
Şimdi listeden kim eksilirse onun yerine başkası ikame edilecek. Ara seçim yaptığında o seçim bölgesinden başka bir partinin milletvekilinin Meclis’e girme olasılığı var. O yüzden ara seçimi kaldırıyor. Hani nerede kaldı “kutsal milli irade?”
Yedek milletvekilliği Almanya’da hem eyalet hem federal düzeyde var ve kimse öldürülmedi ama orası medeni bir ülke. Ben Türkiye’de bazı seçim bölgelerinde hayati tehlike oluşturacağından ciddi endişe duyuyorum.
Teklifte bir padişah var ve 1876’ya dönüyoruz
Bu teklifte bir padişah var ve onun izniyle görev yapan bir parlamento var. Aynen 1876’ya dönüyoruz.
Anlaşılması o kadar zor bir teklif ki! Ormanın içinde geziyorsun ve hiçbir şeyi göremiyorsun. Bu çok iyi bir bürokrasi taktiğidir. Tam bir yıldırma taktiği.
Madde 19’un ‘ç’ bendinde, “108. maddesinin birinci fıkrasına ‘incelemek’ ibaresinden önce gelmek üzere “idari soruşturma” ibaresi eklenmiş ve böylece Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) idari soruşturma yetkisi veriliyor. Sadece rapor yazıp Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmekle yükümlü bir makam böylece idari soruşturma yetkisine sahip oluyor. Ayrıca şimdiki Anayasa’da Silahlı Kuvvetler, DDK’nın alanı dışındayken artık orada idari soruşturma yapılabilir. Bu soruşturmanın idari amiri kim? Cumhurbaşkanı.
Yangından mal kaçırma
Yürürlük maddesi tamamen yangından mal kaçırma maddesi. Bazı yetkilere acilen ihtiyacımız var, bazıları biraz bekleyebilir maddesi. Anayasa yürürlüğe girer girmez cumhurbaşkanının AKP üyeliği hayata geçecek ama diğerleri için bekleyebiliriz demişler. Parti üyeliği acil lazım. Üyesi olduğu partinin genel başkanı olmasını engelleyen bir düzenlemeye de rastlayamadım. Mhp’nin güya ayak dirediği şeyi göremedim.
Bütçe için meclisin kararına gerek yok
Şimdiki Anayasa’da her ne kadar Bakanlar Kurulu bütçe yasa tasarısını Meclis’e sunma ve kırk kişilik Bütçe Komisyonu’nda en az yirmi beş kişi ile temsil edilme hakkına sahipse de, bütçe yapma yetkisi münhasıran Meclis’te başlayıp biten bir yetkidir. Bu nedenle Anayasa’da yazıldığı gibi, harcanabilecek miktar sınırının Bakanlar Kurulu kararıyla aşılabileceğine dair bütçelere hüküm konulamaz; Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez. Parlamenter sistemde yürütmenin diğer kanadı olan cumhurbaşkanı diğer kanunlardan ve anayasa değişikliklerinden farklı olarak bütçe kanununu tekrar görüşülmek üzere Meclis’e geri gönderemez.
Oysa teklifte ne görüyoruz? Bütçe teklif yetkisi cumhurbaşkanında; Meclis bu teklifi görüşme yetkisine sahip. Ama yetmiş beş günde bütçe karara bağlanamazsa da sorun değil, çünkü bu durumda bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak yürürlüğe konulur. Yani cumhurbaşkanı son kertede istediği bütçeye Meclis’in kararına gerek olmaksızın da kavuşur!
Kaynak: gazeteduvar.com.tr