Avukat Ayhan Erdoğan tutuklu meslektaşına yazdı: Cómo estás Bülent Utku
Avukat Ayhan Erdoğan tutuklu meslektaşına yazdı: Cómo estás Bülent Utku
2006 1 Mayıs’ında iki arkadaşımla birlikte Havana’da Fidel’i dinlemek ve 1 Mayıs’ı kutlamak istemiştik. Küba benim için rüya ülkeydi. Gençliğimizde Castro’cular diye anılacak kadar hayranı olduğumuz Fidel’in memleketini nihayet görecektim. Fidel’in veda konuşması da sayılırdı. Nitekim son konuşması oldu. Bir daha 1 Mayıs’ta konuşma yapmadı. Tabii ki Küba’ya gidip Santa Clara şehrindeki Che’nin anıtmezarını ziyaret etmemek olmazdı. Yani bir bakıma Hacı Komünist oldum sayılır. Bakmayın siz Ferhan Şensoy’un kendine Hacı Komünist dediğine. 1 Mayıs’ta gitmediği için onunki umre sayılır.
Küba seyahatimde en çok hayıflandığım halkla dil anlaşmazlığım oldu. Seyahat sonrası kursa giderek daha sonra gitmeyi planladığım İspanyolca konuşan ülkelerde derdimi anlatacak kadar İspanyolca öğrenip Küba’yı baştan sona dolaştım.
Bülent’le baro çalışmalarında Çağdaş Avukatlar Grubu çatısı altında mücadele arkadaşlığımızın yanı sıra İspanyolca diline merakımız özel bir yer tutmaktadır. Bülent Özel bir çaba ile sözlükle çeviri yaparak internet üzerinden tanıştığı Uruguaylı dostlarını ziyarete gitti ve İstanbul’da ağırladı. Tabii ki İspanyolca temeli olması için bir süre kursa devam etti. İspanyolca öğrenme ve Latin Amerika merakımız nedeniyle, Uruguay’da çiftlik almaya varan hayallerimizi rakı sofralarında zenginleştiren sohbetlerimizi anımsadım.
Bunu söylemeden geçmemeliyim ki, bir önceki baro seçimleri çalışmamızda yer alacak slogan ya da çizimlerle ilgili tartışmalarımız hâlâ aklımda derin bir iz bırakmıştır. Sonradan itiraz ettiği penguenli pankartı seçimde en çok taşıyan ve çalışan arkadaşımız da ne yazık ki yine o olmuştur!.. Son seçim dönemi için Çağdaş Avukatlar Grubu için başkan adayımdı. Ancak adaylığı kabul etmedi.
Seçim çalışmamızda iki noktada yoğunlaşmak gerekir diye konuşuyorduk. Öncelikle bir dernek ve bir yayın. Umarım gerçekleştiririz. Bülent’i anarak yine balıkçıda memleket meselelerini konuşuyoruz. Bazı siyasi parti genel başkanlara inat rakı masasında da konuşmaya devam ediyoruz.
Akın Atalay’la yıllardır Pınar Selek’in yargılandığı Mısır Çarşısı davasını birlikte yürütmekteyiz. Savunmada iyi bir ikili oluşturduğumuz söylenir ki, kişisel kanaatim de o yoldadır. Hüküm mahkemesinde dört beraat kararına karşın 18. yılına giren davada Yargıtay Ceza Genel Kurul kararını beklemekteyiz. Dava bitmediğinden dolayı, Akın’a, içeride çok kalmadan, yine aramıza katılıp elindeki işi bitirmesini hatırlatmak isterim. Akın, Ceza Genel Kurulu’ndan da dosya gelebilir, o nedenle çok fazla oyalanma bekleniyorsun.
Bu hafta ziyaretlerine gittiğimde tutuklanan Mustafa Kemal Güngör’ün de Akın Atalay gibi yargılama sürecini oldukça iyi okumuş ve gelişmeleri bizlerden daha iyi değerlendirdiğini gördüm. Mustafa Kemal cezaevinde de her zamanki ağır ve olgun tavrını bozmadan ziyaretine gelenleri ağırlıyor. Adeta onun bizi teselli eder durumda kalması ayrıca anlatılması gereken bir husus.
İki usta avukatın yargıyı iyi tanımaları ve neden tutuklu olduklarının farkında olmaları nedeniyle karşılaştığınızda kendilerinden emin insanlar görüyorsunuz. Sürecin yargısal bir faaliyetten ziyade siyasal bir süreç olduğunu en iyi onlar bilmekteler.
Sulh ceza yargıçlığında, soruşturmayı yürüten savcının “FETÖ/PDY davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemine karşın tutuksuz ve görevine devam etmesi yargıca hatırlatıldığında” cevap olarak “ ‘masumiyet karinesi’ne yer veriyorum” demesine şaşırmadık. Savcı hakkındaki yargılamaya konu fiilden çok daha hafif bir iddia ile tutuklu arkadaşlarımızı, masumiyet karinesinden yararlanmış bir savcının tutuklanmaya sevkinin ve yetkisinin hukuk kuralları içinde uygun olup olmadığını hatırlatıp bunun anlamını zapta geçirttiğimizde sonucun değişmemiş olması bizi hiç yanıltmadı. Olsun, belgedir ve tarihe kalacaktır.
Yazı fırsatı nedeniyle süreçte müdafiliğini üstlendiğim Kadri Gürsel için de bir cümle kurmak isterim. Tanıdığıma son derece memnun oldum. Düşüncelerini korkmadan açıklaması nedeniyle tutuklu olmasına karşın hiçbir yakınması olmadı. Aslında yargılamanın nedeni herkesin malumu. Siyasal hedeflerinin gerçekleşmesi uğruna insanların özgürlüklerinden alıkonulması öncelikli eleştirimizi oluşturmaktadır.
Cezaevi tecrübelerim olması nedeniyle tutuklularla ilgili empati kurmam daha kolay. İlk 17 yaşında Çatalca yarı açık cezaevinde, daha sonra 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi’nde tutuklu kaldım. Sıkıyönetim dahil çeşitli mahkemelerde yargılanmam sebebiyle de yargılamadaki evreleri sanık olarak da bilirim. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinde yargılamaların hukuka uygunluk bakımından bugünkünden çok daha ileri olduklarını ifade etmek gerekir. Bugün politik suçlar bakımından yargılamalar çok daha hoyrattır ve hukuk dışılık olağan hale gelmiştir. Ancak bu dönemde sadece yargılama faaliyetiyle ilgili bir sorun yaşamıyoruz. Cezaevi koşulları da 12 Eylül Mamak Cezaevi’ni aratacak duruma gelmiştir. İki kişinin kaldığı koğuşlarda sosyalleşme olmaksızın sadece iki kişi belli zamanlarda yine aynı iki kişinin çıkabildiği çok küçük bir avlu ve yaklaşık yirmi metrekare civarında bir yerde tuvalet, yiyecek ve yaşam faaliyetini sürdürmek çok kolay bir süreç değildir. Duş, tuvalet, kitap giyecek ve yiyecek sorunları sosyal ilişkiler kuramamanın yanında ikincil derecede kalmaktadır.
Politik suçlamalar nedeniyle tutuklu bulunanların yargı süreçlerinin de hukuki değerlendirmelerden ziyade toplumsal duyarlılıklara ve tepkilere göre şekillenmesi söz konusu olabilmektedir. Yargılamaları hukuki sınırda tutma çabası yine avukatlardan gelmekte ve hukuk dışılıklar kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Bu durum nedeniyle avukatların gözaltına alınmasında ciddi bir artıştan bahsedebiliriz. Üstelik bu gözaltıların bir kısmı tutuklama ile sonuçlanırken şimdilerde avukatlara gözaltında işkence haberleri de yoğunlaşmış durumda. Hukuk dışı yargılama faaliyetine karşı çıkabilecek hukuk içindeki tek kurum yine avukatlar olmak durumundadır. Yani sevgili dostlar içeride uzun süre yatmak yok. Sizleri özlüyoruz ve dışarıda aramızda görmek istiyoruz.
Mi amigo Bülent, puede escribir a mí en espanol
Nos vemos
Un abrazo