Beş ilin baro başkanı Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile görüştü. Avukatlar, görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında Gülmen ve Özakça’nın adalet istediklerini, bir an önce işlerine iade edilmeleri gerektiğini ifade etti
Beş ilin baro başkanı Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile görüştü. Avukatlar, görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında Gülmen ve Özakça’nın adalet istediklerini, bir an önce işlerine iade edilmeleri gerektiğini ifade etti
Beş ilin baro başkanı bugün (28 Haziran), KHK ile kamu görevinden ihraç edildikleri için 112 gündür açlık grevi yapan ve 23 Mayıs’tan beri tutuklu olan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ile görüştü. Görüşmenin ardından baro başkanları ve Gülmen ile Özakça’nın avukatı Selçuk Kozağaçlı Ankara Barosu’nda basın açıklaması yaptı.
Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Ahmet Özmen, Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Van Barosu Başkanı Av. Murat Timur, Sakarya Barosu Başkanı Av. Zafer Kazan, Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran ve Kozağaçlı’nın katıldığı basın açıklamasında avukatlar Gülmen ve Özakça’nın işlerine bir an önce iade edilmeleri gerektiğini söyledi. Gülmen ve Özakça’nın yaşamasını istediklerini ancak açlık grevini bırakma çağrısı yapmadıklarını, bunun kendi kararları olduğunu ifade ettiler.
“Kaslarımla birlikte adaletin nasıl eridiğini gördüm”
Gülmen ile görüşen Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Gülmen’in kendisine “Kaslarımla birlikte adaletin nasıl eridiğini gördüm” dediğini aktardı. Canduran, açlık grevinin 111. gününde 111 aydının imzasıyla yayınlanan “Nuriye ve Semih ölmesin” çağrısı hakkında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Terör örgütü üyelerine destek veriyorsunuz” demesini üzücü olarak değerlendirdi. Gülmen ve Özakça’nın herhangi bir örgütle bağlarının olduğunun kanıtlanmadığını belirten Canduran, “Biz yargının kararlarıyla değil yürütmenin kararlarıyla mı vatandaşı aydınlatacağız? Bakanın gerçeğe ayrı beyanı, bu hareketin güçlenmesine neden oldu” dedi.
“İçişleri Bakanı tutuklama ile tehdit etmesin, korkmuyoruz”
Gülmen ve Özakça’nın avukatı Selçuk Kozağaçlı, hukuki süreçle ilgili bilgilendirme yaparak hukuka aykırı kararlara dikkat çekti. Gülmen ve Özakça’nın açlık grevinin 75. gününde açlık grevini sonlandırmak, etkisini azaltmak ya da zorla tedavi etmek için tutuklandıklarını ifade eden Kozağaçlı “Bu meşru değildir” dedi. Soylu’nun sözleriyle ile ilgili “Elbette neye imza attığımızı biliyoruz. İçişleri Bakanı artık bizi tutuklamakla korkutmasın, çünkü korkmuyoruz” açıklamasında bulunan Kozağaçlı; Gülmen ve Özakça’ya daha önce sağlıklarını kaybetmemeleri için açlık grevini bırakmaları yönünde çağrı yaptıklarını ancak Gülmen ve Özakça’nın kararlı olduklarını aktararak çözümün açlık grevini bırakma çağrısı olmadığını ifade etti.
Kozağaçlı’nın açıklamasının tamamı şu şekilde:
Bu hafta birçok hukuksal girişimde bulunduk. Bunlardan birincisi, onları tutuklu tutmaya devam eden mahkemeden kapsamlı bir salıverme talebinde bulunduk. Bu talebimiz hakkında henüz bir cevap vermiş değiller. Dana önce bu talebimizi reddetmişlerdi, biliyorsunuz. Yine Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini ve zabıt katibini reddettik.
Henüz daha hiç duruşma yapılmamış bir dosyada neden mahkeme heyeti reddedilir sorusunun cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü bu mahkemenin bu dosyaya verdiği esas numarasının, dosya numarasının verilme tarihi 23 Mayıs’tır. Oysa ki 21’i tarihli polis evraklarında bu esas numarası kullanılmıştır, polis tarafından. Bunun fiziken ve hukuken olması mümkün değil. 23’ünde yapılmış bir tensibin, kabul edilmiş bir iddianamenin esas numarasının 21’inde polis evrakının içinde bulunması, polisle mahkemenin kabul edilemeyecek, bizden saklanmış, usule aykırı, yolsuz evraka dayanan bir işbirliği içerisinde olduğu anlamına gelir; bunu kabul etmek mümkün değil.
Yine bir başka sorun şu; ayın 23’ünde mesai saati sonrasında tutuklandı Nuriye ve Semih. Bir soruşturma nedeniyle sulh ceza hakimi tarafından tutuklandılar. Aynı gün, yani ayın 23’ünde mesai saati içinde diğer davanın da açıldığı iddia edildi bize. Tensip kararı geldiğinde gördük ki henüz tutuklanmamış olan Nuriye ve Semih’ten, mahkeme ‘başka suçtan tutuklu sanıklar’ diye söz ediyor. Yöne hukuken, fiziken, maddeten olmaması gereken bir şeyle karşı karşıyayız. Akşam saat 8’de tutuklanacak iki insandan mesai saati içerisinde yapılan bir tensibin ‘başka suçtan tutuklular’ diye söz etmesi, aslında tutuklama kararının da yargıçların, savcıların değil tamamen polis fezlekesinin ve organizasyonunun bir devamı niteliğinde olduğu anlamına gelir. Bunlar, bu tutuklamayı idari bir kapatma haline getirir. Ortada yargı yok. Bunlar idari işlemler. Sayın İçişleri Bakanı’nın bu kadar çok bu meseleye dahil olmasını bir başka nedeni de bu. Çünkü gerçekten İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor, yargı işlemleri de dahil. Polisin elinde açılmamış davaların numaraları var. Henüz tutuklanmamış insanların tutuklanacağı yargıçlara malum oluyor ve zabıt katiplerine. Bunlar kabul edilemez şeyler.
Bu başka başvurumuz Anayasa Mahkemesi’neydi. Ayın 22’sinde başvurduk ve tedbir talebiyle başvurduk. Derhal bu tutukluğa son verilmesini istedik.
Hapishane koşullarını protesto etmek için hapishanelerde açlık grevine başlamış insanları Türkiye çok gördü; bunun bedelini çok ödedik. Ama içerisinde bulunduğumuz durum tamamen farklı. Açlık grevine hapishanede başlamadılar ve hapishane koşullarıyla bir ilgisi yok açlık grevinin. Açlık grevinin 75’inci gününde, açlık grevini sonlandırmak, etkisini azaltmak yahut zorla müdahale etmek üzere tutuklandılar. Bu meşru bir tutuklama nedeni değildir.
Anayasa Mahkemesi’nden bu konuda tedbir istedik, bireysel başvuruyla. Altıncı gün doldu; yaşam hakkı ihlali tehlikesi barındıran bir tedbir için altı gün çok uzun bir süredir. 24 bilemediniz 48 saat içerisinde bu gibi tedbirler görüşülmelidir.
Altı gün bekledikten sonra daha fazla beklemeyi anlamlı bulmadığımız için AİHM de yönde tedbir talepli bir başvuruda bulunduk. AİHM’nin en geç bir sonraki gün bu tedbir talebi konusunda karar vereceğine inanıyoruz.
“Adalet bir an önce sağlanmalı”
Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen, son bir yıldır Türkiye’nin hemen her ilinde temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını dile getirdi. Dersim’de hava saldırısı sırasında öldürülen oğlu Murat Gün’ün mezarı için açlık grevi yapan ve oğlunun kemiklerini alan Kemal Gün’ü hatırlatan Özmen, o zaman da yetkililerle görüştüklerini belirtti.
Özakça ile görüşen Van Barosu Başkanı Murat Timur, Özakça’nın tek talebinin adalet olduğunu ve bu talebin bir an önce sağlanması gerektiğini söyledi.
“Bir insan ölmesin demek suç mudur?”
KHK’ler ile pek çok kişinin savunmaları alınmadan işlerinden edildiğini belirten Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, bu hak ihlallerinin Gülmen ve Özakça ile simgeleştiğini belirterek, “Geri dönülmez noktaya gelmeden önce işlerine iade edilmelerini istiyoruz” dedi.
Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan ise, Gülmen ve Özakça’nın adalet istediğini ifade ederek, Soylu’nun açıklamalarına “Bir insan ölmesin demek suç mudur? Biz hukukçuyuz. Hukukçu suç ister mi” diyerek tepki gösterdi. Kazan, FETÖ’nün yöntemleriyle hukuksuzluk yaparak hukuka ulaşılamayacağını ifade etti.
toplumsalhukuk