Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi tarafından 7 Temmuz 2017 tarihinde verilen kararda avukatlık sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna karar verildi
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi tarafından 7 Temmuz 2017 tarihinde verilen kararda avukatlık sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna karar verildi
Müvekkilinin asılsız iddialarla kendisini azlettiğini belirterek vekalet ücretinin tahsili talebiyle Tüketici Mahkemesi’nde dava açan avukatın davasında mahkeme “avukat-müvekkil ilişkisinde, müvekkilin tüketici kavramına girmediğini, avukatında mal veya hizmet piyasalarında faaliyet gösteren bir “sağlayıcı” olmadığı” gerekçesiyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna karar verdi ve davayı usulden reddetti.
Davalı temyiz etti
Davanın usulden reddine karşı davalının vefat etmesi nedeniyle yerine davaya dahil olan mirasçıları görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu ileri sürerek dosyayı istinafa taşıdı.
BAM: Avukat yargının kurucu unsurudur ve bağımsız yargıyı temsil eder, mal veya hizmet sunan satıcı değildir!
İstinaf incelemesini gerçekleştiren Ankara BAM 4. Hukuk Dairesi verdiği kararda avukatın yargının kurucu unsuru olduğu ve bağımsız yargıyı temsil ettiği, avukatın satıcı olmadığına, vurgusu yaparak istinaf başvurusunun reddine karar verdi. Mahkemenin ret kararının gerekçe bölümünün tamamı şu şekilde:
Dava, davacı avukat tarafından açılan vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalıyı vekili olarak temsil ettiğini, ancak vekalet ücretini alamadığını ileri sürerek, ücret alacağının tahsili için eldeki davayı açmıştır.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece de belirtildiği üzere; avukatlık sözleşmesinde avukatın görevinin yargının kurucu unsuru olan ve bağımsız savunmayı temsil eden yargısal bir faaliyet olduğu, avukatın, mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ve hizmet sunan “satıcı” , “sağlayıcı” , “girişimci” sıfatında bulunmadığı, yine sözleşmenin diğer tarafı olan “müvekkil”in, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı, sözleşmenin bir “tüketici işlemi” olarak kabulünün mümkün olmadığı, Avukatlık Kanunu’nda düzenlenmiş olan avukatlık sözleşmesinin, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan vekalet sözleşmesinden farklı ve ayrı bir sözleşme türü olması ve bu sözleşmenin niteliği gereğince 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu kabul edilemeyeceğinden, mahkemece verilen görevsizlik kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
toplumsalhukuk