Evet, artık söz sizde Metin Bey, sayın başkan, sevgili hocam. Meslektaş mı olacağımız yoksa Ankara İdare Mahkemeleri’nin birinde husumetli iki taraf mı olacağımız konusundaki karar artık sizde.
Sevgili Metin Feyzioğlu,
Sevgili ‘başkanım’, ‘üniversite hocam’, ‘meslektaşım(!);
Size bu satırları yazarken büyük bir endişe içerisindeyim. Neden diye sorarsanız- ki soracağınızı ümit ediyorum- Adalet Bakanlığı avukatlık ruhsatımı almamı uygun görmedi. Gerekçeleri ise Avukatlık Kanunu 5/3; yani hakkınızda devam eden kovuşturmalar varsa Adalet Bakanlığı maalesef ruhsat almanızı uygun görmüyor Metin Bey.
Şimdi bir Ceza Usul Hukuku profesörü olarak diyeceksiniz ki: “Suçsuzluk karinesi var olur mu öyle şey!”
Evet Metin Bey bence de inanılır şey değil ama gerekçe bu! Masumiyet karinesi yani sizin deyiminizle ‘suçsuzluk karinesi’ ayaklar altında. Size bir sır vereyim Metin Bey, aslında yargı siyasi iktidarın topyekun güdümüne girdiğinden beridir bu böyle.
Derslerde anlattığınız suçsuzluk karinesi tersine döndü Metin Bey, artık suçlu olmak için suçluluğunuzun kesin olarak ispat edilmesine gerek yok, suçsuz olduğunuzu kesin olarak ispatlamanız gerekiyor.
Suçlu olmanız için en ufak bir şüphe yetiyor artık Metin Bey, artık ‘şüpheden sanık değil devlet yararlanıyor.’ Belki size ironik gelecek ama ‘kamu adına kamunun kendisi cezalandırılıyor’ sayın başkan.
Bu arada herhangi bir açıklamanız olmadı biliyor musunuz bilmiyorum ama unutmadan söyleyeyim 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü bu sene Türkiyeli avukatlara ithaf edildi. Dış güçlerin oyunu olacak ki 6 sene içerisinde iki kere bu şerefe nail olduk, gururluyuz Metin Bey!
Meslektaşlarınız yaklaşık 14-15 aydır çeşitli hapishanelerde tutuklu Metin Bey. Sağolsun devletimiz avukatlar hapishanedeki müvekkilleri nasıl hissediyor deneyimlesinler diye büyük çaba gösteriyor. Ah şu başımızdaki yüce devlet olmasa nasıl öğrenecektik bütün bunları, sonsuz teşekkür ediyoruz kendilerine sizin aracılığınızla.
Meslektaşlarınız öldürülüyor Metin Bey, her gün darp ediliyor, tacize uğruyor, mevcut hakları dahi kullandırılmıyor. Tutuklanıp babalarının cenazesine kelepçeyle götürülüyorlar inanır mısınız? Avukatların sabırlarını ve dirençlerini sınamak için güzel bir yöntem. Bu avukatlar da pek yaman(!) olsa gerek ki bir türlü pes etmiyorlar.
Bir de mesleğimiz büyük bir dönüşüm içerisinde Metin Bey. Git gide işçileşen avukatlıktan bahsediliyor dışarıda. Özellikle genç avukatların büyük bir çoğunluğu işçi avukatlık yapıyormuş. Duyduğuma göre yavaş yavaş bilinçlenmeye de başlamışlar. Kendileri bilinçli olarak ‘işçi avukat’ kavramını kullanıyorlarmış. “Patron avukatla aramızda sınıfsal bir çelişki var” diyorlarmış,o ne demekse. Böyle ‘işçi’, ‘sınıf’ gibi ‘komünist komünist’ terimleri kullanmaya devam ederlerse yüce devletimiz gerekeni yapacaktır zaten Metin Bey, canınızı sıkmayın siz.
Tutuklu avukatlar, işçi avukatlar vs. çok güzel şeyler söylüyorlar. Sanırım onlara kanmak üzereyim Metin Bey.
Bu önemsiz ayrıntıları anlatırken sizin yaptığınız büyük icraatları es geçtim sanmayın. Genç bir hukukçu ve avukat adayı olarak icraatlarınız beni öylesine heyecanlandırıyor ki.
Hele şu ‘küresel güçlerin demokrasinin beşiği olan ülkemizde sandığı güvensiz gösterip devletimize müdahale zemini hazırlama’ oyununu boşa çıkarışınız yok mu! İşte o an sizin büyük bir başkan olduğunuzu anlamıştım Metin Bey.
Ya en büyük sorunumuz olan ‘yeterlilik sınavı’ meselesine ne demeli! Her üniversitede hukuk fakültesi açılıyor, devletimiz ne yapsın ki takip edemiyor artık. Sonra bu fakültelerden mezun olanlar geliyor pastamızı bölüşmeye çalışıyor Metin Bey. Sayın Adalet Bakanımızla birlikte formüle ettiğiniz bu sınava hangi akılsız karşı çıkar ki?
Çocuklarımız 5-6 yaşından itibaren bir yarışın içinde zaten, sınavsız kalmamaları gerek. Yoksa mazallah ne yapacaklarını şaşırıp kitap felan okurlar, o zaman nasıl başa çıkarız?
Sınav önerinizi sonuna kadar destekliyorum hatta artırıyorum; her sene sonunda avukatlığımızı sınayacak şekilde bir ölçme, değerlendirme sınavı getirilsin. Bu sınavı geçemeyenler avukatlıktan atılsın, keza pasta çok bölündü Metin Bey.
Neyse Metin Bey, sayın başkanım çok uzattım, mektubumun başında endişeli olduğumu belirtmiştim. Sakın ola kendim için endişeli olduğumu sanmanızı istemem.
‘Terörü kahretme’ ve ‘milli bir teşkilatlanmaya yönelme’ konusundaki kararlılığınız beni biraz duygusallaştırdı galiba. Bu büyük icraatlarınızı gerçekleştirirken dış mihrakların hain oyunlarını devreye sokmaları endişelendiriyor beni Metin Bey. Ama evelallah başaracağınıza olan inancım tam ve düşündükçe koltuklarım kabarıyor.
Son olarak benim ruhsat meselesine gelirsek Metin Bey, çok da önemli değil. Yüce devletimizin ve sizin sorunlarınızın yanında devede kulak. Zaten orta direk bir ailenin çocuğuyum Metin Bey sizin gibi bürokrat bir aileden gelmiyorum- Ah o kadar özeniyorum ki size!-, siz yeter ki ‘sorunlarımızı’ çözün biz tanzim satış kuyruğundan güç bela aldığımız kuru soğan ve ekmekle idare ederiz. Alışık olmadığımız şey değil.
Şimdi dosyam sizin önünüzde Metin Bey, ilk yönetim kurulu toplantısında avukat olup olmayacağıma karar vereceksiniz. Bu kadar sorununuzun içerisinde başınızı ağrıttıysam lütfen kusuruma bakmayın.
Sakın sizden özel bir beklenti içerisine girdiğim düşüncesine kapılmayın, yalnızca hakkım olanı istiyorum.
Evet, artık söz sizde Metin Bey, sayın başkan, sevgili hocam. Meslektaş mı olacağımız yoksa Ankara İdare Mahkemeleri’nin birinde husumetli iki taraf mı olacağımız konusundaki karar artık sizde.
Kararınızı sabırsızlıkla bekliyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Hoşçakalın…
*Ruhsat bekleyen vasıfsız bir insan