Avukat Kazım Bayraktar, Diyarbakır'da HDP mitinginin bombalanmasına ilişkin ihmali bulunan polislere verilen cezayı değerlendirdi
Avukat Kazım Bayraktar, Diyarbakır’da HDP mitinginin bombalanmasına ilişkin ihmali bulunan polislere verilen cezayı değerlendirdi
IŞİD’in Diyarbakır’da HDP mitingine yönelik bombalı saldırısında ihmalleri olduğu Emniyet Teftiş Raporuyla ortaya konan polislere sadece kademe durdurma ve dörtte bir maaş kesintisi cezası verilmesi tartışma yarattı. Kararı değerlendiren Avukat Kazım Bayraktar, Emniyetin kendi tüzüğüne göre bile o polislerin meslekten çıkarılması gerektiğini söyledi. Emniyetin soruşturmasının da pek çok yönden eksik olduğunu vurgulayan Bayraktar, birçok hususun başta Diyarbakır Emniyet Müdürü olmak üzere üst düzey yöneticilerin soruşturma dışı kalması amacıyla soruşturma dışı bırakıldığını söyledi. Bayraktar, dava dosyasına da giren müfettiş raporu ve diğer delillerle birlikte daha kapsamlı bir savcılık soruşturması yapılması için başvuruda bulunacaklarını anlattı. Asıl olarak büyük resmi görmek gerektiğini belirten Bayraktar, aynı örgütün 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinden 1 Kasım 2015 seçimlerine kadar hedefleri aynı olan üç katliam gerçekleştirdiğine dikkat çekti.
HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırıda polis ihmal ve sorumluluklarını açıkça ortaya koyan Emniyet Teftiş Raporu’nu Evrensel duyurmuştu. Buna rağmen polislere sadece 4 ay ile 2 yıl arasında kademe durdurma ve dörtte bir maaş kesintisi cezası verildiği ortaya çıkmıştı. Rapor ve sonucunda polislere verilen idari cezayı Davanın Avukatı Kazım Bayraktar ile konuştuk.
Hem 5 Haziran Diyarbakır Katliamı, hem de 10 Ekim Ankara Katliamı davalarını takip eden bir avukat olarak, bu saldırılarda kamu görevlilerinin sorumluluğuna ve ihmallere birçok duruşmada dikkat çekmiştiniz. Diyarbakır emniyetinin müfettişlerce tespit edilen ihmallerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müfettiş soruşturması aslında kamuoyunda öne çıkan iki konu ile sınırlı bir soruşturma ve o sırada oluşan kamuoyu baskısını hafifletmeye yönelik. Biri katil Orhan Gönder hakkında KİHBİ sorgulamasının yapılmamış olması, diğeri ise miting alanının sadece konulan bombalarla ilgili güvenlik kısmında ortaya çıkan ihmal. Bunlar doğru ama çok yetersiz. Soruşturma oldukça yüzeysel. Göstermelik izlenimi veriyor.
“Cezalar, ihmallerin sonuçları ile orantısız”
Peki emniyet görevlilerine verilen disiplin cezaları yeterli mi? Katliamda sorumluluğu olan polislerin mahkemede yargılanması için talepte bulunacak mısınız?
Verilen cezalar, ihmallerin yol açtığı sonuçlar ile orantısız kalacak derecede az. Müfettişler, tespit ettikleri ihmalleri Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün (ETDT) 13 maddesine uyguluyorlar ve onu da polislerin lehine olacak şekilde “hoşgörü ve savsaklama” olarak değerlendiriyorlar. Oysa tüzüğün 8/27 maddesinde “İzleme ve gözetleme görevinin gereklerini nedensiz olarak yerine getirmemek” şeklinde tanımlanan bir disiplin suçu vardır ve yaptırımı meslekten çıkarma olarak belirlenmiştir. İzleme ve gözetleme görevini geniş kapsamlı düşündüğümüzde -ki güvenlik söz konusu olduğunda öyle düşünmek gerekir- hem Orhan Gönder’in KİHBİ sorgulamasının yapılmamış olması hem de miting alanına yerleştirilen bombaların teknik olanaklara rağmen önceden tespit edilememiş olması, bu madde kapsamında ele alınması gereken bir disiplin suçudur. Bu suçu işleyen kamu görevlilerinin meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmaları gerekir.
Müfettiş raporunu da dahil ederek, raporun inceleme dışı bıraktığı konularda topladığımız ve daha toplayacağımız kanıtlara dayanarak, daha kapsamlı bir savcılık soruşturması yapılması ve sorumluların yargılanması yolu açılması için başvuru yapacağız. Çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Üst düzey yöneticilere dokunulmamış
Emniyet ve diğer kamu kurumlarının Diyarbakır mitingindeki bombalı saldırıya ilişkin başka ihmal ve sorumluluklarının olduğunu düşünüyor musunuz? Varsa bunlar nelerdir?
Orhan Gönder’in elini kolunu sallayarak yerleştirdiği iki bombanın önceden tespitini sağlayabilecek genel kontrol ve denetimdeki ihmaller, miting saatinin en az 24 saat öncesinden itibaren alanı kontrol eden kameraların miting başlamadan önce izlenmemiş olması, bombalardan birinin konulduğu çöp kutusunun dedektör vb. araçlar yerine ayakla dokunmak suretiyle kontrol edilmekle yetinilmiş olması, patlamalardan sonra polisin yaralıları kurtarmak yerine derhal saldırıya geçmesi gibi hususlar soruşturma dışı bırakılmış. Böylece başta Diyarbakır Emniyet Müdürü olmak üzere TEM, istihbarat, güvenlik şube müdürleri gibi üst düzey yöneticilerinin de soruşturma dışı kalması sağlanmış. 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda da benzer bir zihniyetle müfettiş soruşturması yapılmış ve bazı “ihmal”ler tespit edilmiş olmasına rağmen Ankara Valiliği savcılık soruşturması için izin vermemişti.
“Büyük resmi görmek gerekir”
Diyarbakır ile ilgili müfettiş raporuna konu edilen ihmaller dışında, katliamın organize edildiği Gaziantep’ten itibaren öyle tuhaf ‘ihmaller zinciri’ var ki; bunlara ihmal demek mümkün değil. Müfettiş soruşturmasına konu edilen kısım büyük resmin sadece küçük bir parçası. Parçalar neden-sonuç-mekan-bağlantı-zamanlama vb. unsular dikkate alınarak birbiri ile yan yana getirildiğinde bizi büyük resme doğru götürüyor. Resmin çizimi 7 Haziran 2015 seçimlerine birkaç ay kala başlıyor, 1 Kasım 2015 seçimlerine kadar devam ediyor. Bu resimde aynı örgüt tarafından gerçekleştirilen, hedefleri aynı olan üç katliam var. 5 Haziran Diyarbakır HDP mitingi, 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim Ankara Garı. Diyarbakır Katliamı bu zincirin bir halkası.
Bu katliamlar daha sonra Türkiye’de hedef büyüterek devam etti. Öte yandan Avrupa ülkelerinde aynı cihatçı çeteler tarafından gerçekleştirilen katliamların faillerinin ya da yardımcılarının yollarının bir şekilde Türkiye’den geçtiği gün geçtikçe yeni kanıtlarla ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu olayların soruşturma yargılamalarını siyasi iktidar ve iktidarın yargıya müdahalesi ile birlikte ele almak gerekiyor.