25 Kasım’a yönelik olarak 23 Kasım 2022 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merkezinde yaptığımız etkinlikte kadın avukat, stajyer ve hukuk öğrencileriyle bir araya geldik
25 Kasım’a yönelik olarak 23 Kasım 2022 tarihinde Ankara Barosu Eğitim Merkezinde yaptığımız etkinlikte kadın avukat, stajyer ve hukuk öğrencileriyle bir araya geldik.
İlk olarak yapılan sunum “25 Kasım’a Giderken Kadınların ve LGBTİ+’ların Gündemi” şeklindeydi. Sunumun ilk kısmında Kasım ayında kadınların 25 Kasım hazırlıklarından, İran’daki kadınların bütün baskılara, göz altılara, tutuklamalara ve hapis cezalarına rağmen molla rejimine karşı hala direnişlerine devam ettiklerinden ve İranlı kız kardeşlerimizin direnişinin hepimizin direnişi olduğundan, farklı coğrafyalarda yaşasak da erkek devletlerin çizdiği “makul kadın” profiline girmeyen her kadının cezalandırıldığından, Türkiye’de sokaklarda, baro genel kurul toplantılarında yapılan destek eylemlerinden bahsedildi.
İkinci kısımda ise iktidarın kadın mücadelesine karşılık olarak sürekli erkek devlet şiddetini yeniden üretme çabasıyla kadınlara yönelik yıpratma, yok sayma politikalarının devam ettiğinden; iktidar bloğunun meclise sunmak istediği “başörtüsü ve ailenin korunması” konularını içeren anayasa değişikliğinin altında yatan asıl amacın kazanılmış haklarımıza ve bedenlerimize saldırının yolunu açma çabası olduğundan ve ailenin korunması adı altında Anayasanın 41. Maddesinde yapılacak düzenlemenin ikili cinsiyet rollerini pekiştirerek nefret söylemlerini pekiştireceğinden, bu yıl iktidarın hedef göstermeleri sonucu çeşitli illerde düzenlenen nefret yürüyüşlerinden ve LGBTİ+’ların “nefrete inat yaşasın hayat” diyerek dayanışmalarından, İstanbul’daki bombalı saldırı sonucu kadın avukatların hedef gösterilmesinden ve olası bir savaş söz konusu olduğunda bundan en çok kadınların ve çocukların etkileneceğinden ve onların sömürüye maruz kalacağından, meclisten geçirilen ve yürürlüğe giren sansür yasasıyla toplumun bütün ezilen kesimleriyle birlikte LGBTİ+’lara yönelik olarak çıkarılan haberlere de erişim engeli getirilmesi tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzdan, ÇHD davasında aralarında kadın avukatların da olduğu birçok avukatın ceza aldığından ve aynı davada adil yargılanma talebiyle ölüm orucu başlatarak hayatını kaybeden avukat Ebru Timtik’ten bahsedildi.
Daha sonrasında Av. Sevinç Hocaoğulları kadına yönelik şiddetle mücadelede bir yıldır gündeme gelen yasalar ve kadın hareketinin taleplerine ilişkin sunum yaptı. Bir gecede İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı alarak kadınların yaşamlarına saldıran iktidarın 1 Temmuz’da kararın yürürlüğe girmesinden sonra “İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacımız yok, biz Ankara Mutabakatı hazırlayacağız”, “kendi yasamızı çıkaracağız”, “ısrarlı takibe ağır cezalar getireceğiz” gibi boş vaatlerle 2021 ve 2022’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda göstermelik olarak yapılan kadına yönelik şiddetle ulusal eylem planlarından bahsedildi. Aynı şekilde “Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin tüm yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” tarafından hazırlanan ve 27.05.2022 tarihinde yürürlüğe gire Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanundan bahsedildi. Yapılan bu yasa değişikliği sonrası 28 Mayıs’ta Eşitlik İçin Kadın Platformu sitesinden yaptığı açıklamada; TCK’nın takdiri indirim nedenlerini düzenleyen 62/2 hükmünün “yargılama sürecindeki davranışları,” ibaresi “ yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya” şeklinde değiştirilerek iyi hal indirimini sınırlayacağız diye yola çıkan iktidarın failler hakkında yeni bir indirim nedeni oluşturduğundan, yasanın kadının kadın olduğu ve toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle şiddete uğradığının farkına vardıracak etki yaratmadığından bahsedilmişti. Var olan yasaları uygulamak yerine sürekli göstermelik ve etkisiz yeni yasalar çıkaran ve çıkardığı yasalarla da kazanılmış haklarımıza saldıran iktidara yönelik bizim taleplerimizin ise erkek yargı sisteminin ortadan kaldırılarak, faillere yasalarda yer alan cezaların uygulanması ve kadının beyanı esastır ilkesinden hareketle, şikayetlerin dikkate alınarak etkin bir şekilde soruşturma yapılması ve kadınların yaşam alanlarının korunması şeklindeydi.
Av. Irmak Bakır ise Ankara’da 25 Kasım’dan 25 Kasım’a kadınların toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik müdahalelere ilişkin raporumuzun ön sunumunu yaptı. Bir yıl içerisinde İstanbul Sözleşmesini savundukları, Sistematik şiddet gördüğü ve tecavüze uğradığı Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde yaşamını yitiren Garibe Gezer için eylem yaptıkları, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği ne açılan kapatma davasını protesto etmek istedikleri, ekonomik krize, işsizliğe ve yoksulluğa sessiz kalmayıp geçinemiyoruz dedikleri, doğal gaz ve gıda malzemelerine yapılan zamları tencere tavalarla protesto etmek istedikleri, hijyenik ve ücretsiz ped taleplerini dile getirdikleri, 8 Mart çağrısı yaptıkları, Mahsa Amini’in katledilmesi sonucu İran’da başlayan kadın eylemlerine destek eylemi yaptıkları, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden akademisyen Nagihan Akarsel için Kadıköy’de toplandıkları, 10 Ekim anması yapmak istedikleri, Bartın’da katledilen maden işçilerini anmak istedikleri, Deniz Poyraz davasının duruşmasına girmek istedikleri için kısaca itaat etmeyip, boyun eğmeyip direndiği için kadınların polis müdahalesiyle karşılaştığını ifade etti. Sunumda toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik müdahalenin aile aramaları, yurttan çıkarmalar, yargılamalar, bursların kesilmesi gibi biçimlerde devam ettiği ifade edildi.
Etkinliğin son kısmında ise 25 Kasım gece yürüyüşü için dövizlerimizi hazırlarken bir yıl içerisinde yaşadığımız şiddete, kadın düşmanlığına karşı direniş hikayelerimizi paylaşarak birbirimizden güç aldık.