Darbe girişimi sonrası eşik atlayan yargının dönüşümü sorunu, bugün artık “majestelerinin yargısı” sorunudur. Şimdi böyle bir yargının gayri meşruluğunu en yüksek sesle haykırma zamanıdır!
Darbe girişimi sonrası eşik atlayan yargının dönüşümü sorunu, bugün artık “majestelerinin yargısı” sorunudur. Şimdi böyle bir yargının gayri meşruluğunu en yüksek sesle haykırma zamanıdır!
Hukuk, sınıf mücadeleleri sonucunda bedel ödenerek kazanılan hakların güvence altına alınmasının aracı olduğu kadar, o hakların gasp edilmesinde de kullanılan bir araç olageldi. Haliyle “yargıda dönüşüm” de işçi düşmanı sermaye iktidarlarının her daim temel hedeflerinden biriydi.
Elbette AKP için de bu hedef olmazsa olmazdı. Yargıda dönüşüm, yargı kurumlarının Saray iktidarının sürekliliğine uygun biçimlendirilmesi ve işlevlendirilmesi, hukuk normlarına göre hareket edenlerin ise tasfiyesi demekti.
Ancak AKP’nin kendisinden önceki pek çok iktidardan farklı olarak yaptığı; yargıda dönüşümü, askeri darbeleri bile aşan ölçüde hayata geçirmesi ve rejimdeki dönüşümün temel sac ayaklarından biri haline getirmesi oldu.
İlk adımları AKP-Cemaat ittifakının şaşalı yıllarında görülen dönüşüm, 15 Temmuz sonrasında eşik atladı, 16 Nisan Referandumu’nun gayri meşru sonucuyla birlikte ise anayasal zırh elde etti. Ne var ki bu dönem aynı zamanda gayri meşruluğun da eşik atladığı bir dönem oldu.
“Majestelerinin yargısı”
AKP’nin Meclis denetimini tamamen devre dışı bıraktığı “OHAL/KHK yönetimi”1, ihraçlarla ortaya çıkan kadro açıklarının bir fırsata dönüşmesini de sağladı. Önce hakimlik-savcılık mülakatına katılma için yazılı sınavdaki başarı alt seviyesi 70’ten 50’ye çekildi, ardından AKP teşkilatlarındaki hukukçular liste liste hakim-savcı olarak atandı2.
Referandum ile yapısı ve adı değiştirilen Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) yeni üyeleri hızla belirlendi. Halihazırda iki üyesi Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı olan kurula bizzat Erdoğan tarafından dört, Erdoğan’ın vekilleri tarafından yedi yeni üye atandı.
Heyet ilk olarak aralarında Yargıçlar Sendikası Başkanı Hakim Mustafa Karadağ’ın da bulunduğu hakimlerin görev yerini değiştirdi. Bu sürgün -ne tesadüf ki- Karadağ’ın BirGün’de HSK’nin yapısını eleştirdiği “Majestelerinin Yargısı” başlıklı yazısının ardından gelmişti.
Bir hakim, bir ibretlik vaka
“FETÖ” adı altındaki soruşturma kapsamında aralarında Murat Aksoy ve Atilla Taş’ın da bulunduğu 21 kişi hakkında 31 Mart günü tahliye kararı verildi; ancak bu 21 kişi aynı akşam yeni bir gözaltı talimatı ile hapishaneden dışarı adım atamadı ve kısa süre sonra yeniden tutuklama kararı çıktı.
Tahliye kararını veren Hakim İbrahim Lorasdağı ve diğer mahkeme üyeleri açığa alınıp ihraç edildi. İlginci, Lorasdağı’nın aynı zamanda bu 21 kişiyi 3 Eylül 2016’da tutuklayan hakim olmasıydı. Üstelik Lorasdağı bu tutuklama kararı sonrası Sulh Ceza hakimliğinden Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığı ile ödüllendirilmişti.
Dönüşümün mahkeme salonlarındaki yansısı
Sıraladığımız ihraç, sürgün ve kadrolaşma örneklerinin; yargıda dönüşüme uymak istemeyen ya da dönüşüme uyup hukuki -yani iktidarın hoşuna gitmeyebilecek- karar veren hakim-savcılara tehdit niteliğinde olduğu malumun ilanıydı, ki bu durum mahkeme salonlarına da hızla yansıdı.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın hiçbir delil olmaksızın “örgüt üyeliği” iddiasıyla, Esenyurt’ta “Referandum gayri meşrudur” bildirisi dağıtan Halkevleri üyelerinin de “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” gerekçesiyle tutuklanması; evrensel hukuk kuralları ve emsal beraat kararları sunulmasına karşın ceza verme çabasının en taze örnekleri oldu.
Yargıdaki dönüşüm gayri meşrudur!
Örneklerin hiçbiri tekil değil. Sadece referandum sürecinde dahi bunlara onlarcasını eklemek olanaklı.
Önemli olansa rahatlıkla çoğaltılabilecek bu örneklerin, yapısal bir sorunun, yani yargıdaki dönüşüm sorununun ve onun bugünkü karşılığı olan “majestelerinin yargısı”nın sonuçları olduğudur.
Hukuk alanında mücadele edenler ise yargıdaki dönüşümü olağanlaştırmama, gayri meşruluğu en yüksek sesle haykırma görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyadır.
2 Erdoğan’ın güvendiği gençliğin 70 barajını geçemiyor olduğu da yine AKP’nin çıkardığı KHK hükmüyle tescillenmiş oldu.