Tarihin Akışına Şerh Düşmek – Av. Mert Ekinci

Tarihin Akışına Şerh Düşmek – Av. Mert Ekinci

Evet; Metin Lokumcu davası şimdilik beraat kararı ile sonlanmıştır ancak her şeye rağmen devletin yandaş olana cezasızlık politikası bu davada yargılanmış; tüm çıplaklığı ile teşhir ve mahkum edilmiştir.

Geçtiğimiz hafta 31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa’da, kullanılan gaz bombalarının etkisi ile hayatını kaybeden Metin Lokumcu’nun bir kısım katillerinin yargılandığı davada karar verildi. Mahkeme başkanı gibi allı pullu gerekçeleri aktarmaya gerek duymadan direkt sonucu ifade edelim; heyet, tüm sanıklar hakkında beraat kararına hükmetti. Polislerin neredeyse tüm Hopa halkına hunharca biber gazı sıkarak saldırdığı, yetkili olmayan başbakanlık korumalarının dahi kendilerine ait olmayan gaz tüfekleri ile gelişigüzel herkese ateş ettiği olayda mahkeme, polislerin müdahalesini orantılı olarak değerlendirdi ve kullanılan gaz bombaları ile meydana gelen ölüm arasında nedensellik bağı olmadığı kanaatine vardı. 2011’den bu zamana 13 yıldır emek emek bu aşamaya getirilen davada sonuç yine “polisin müdahalesinin orantılı olduğuna” bağlandı.

Mahkemeler yurttaşlara yönelen gayri meşru devlet şiddetine sessiz kalmakta hatta bu şiddetin kuklalarını dahi süslü gerekçelerle aklamaktadır.

Gerçeği neden böyle ifade ediyoruz ve bu gerçeğin sonuçları acaba nelerdir bakacak olursak; aslında maalesef bu zamana kadar elimizde olanlardan farklı bir sonuca ulaşamıyoruz. Demem o ki bugün ülkemizdeki siyasi iktidar -ki kendisi bu ülkeyi 23 yıldır yönetmektedir- kendisine muhalif olan her hareketi bastırmakta kullandığı gayri hukuki şiddeti yargı eliyle aklamış oldu. Tıpkı Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın katillerini akladığı gibi.

Bazı davalar vardır o davanın öznelerinin şahsından çıkarak toplumun geniş kesimlerine mal olma potansiyelini doğalında içerisinde barındırır. İşte Metin Lokumcu’nun bir kısım katillerinin yargılandığı dava da böyle bir davadır. Öncelikle yargılananlar her ne kadar ismiyle cismiyle sözde bağımsız birer kişi olarak var olsalar da temsil ettikleri değerler siyasi iktidarın değerleridir. O yüzdendir ki yargı tüm bu ölümlere, saldırılara sessiz kalmaktadır. Tıpkı daha önce de sessiz kaldığı gibi. Zaten tüm bu sessizlikler birleşerek cezasızlığı bir politika, istikrarlı bir yargı pratiği haline getirmektedir. Mahkemeler yurttaşlara yönelen gayri meşru devlet şiddetine sessiz kalmakta hatta bu şiddetin kuklalarını dahi süslü gerekçelerle aklamaktadır.

Evet; Metin Lokumcu davası şimdilik beraat kararı ile sonlanmıştır ancak her şeye rağmen devletin yandaş olana cezasızlık politikası bu davada yargılanmış; tüm çıplaklığı ile teşhir ve mahkum edilmiştir.

Diğer yandan adına adalet aranan Metin Lokumcu da tek başına bu davanın öznesi olmaktan çıkmıştır. Bu davada adalet arayanlar toplumun en geniş kesimini temsil etmeye muktedir olanlardır. Onlar ki Karadeniz’in peşkeş çekilmeye çalışılan tüm güzelliklerini savunan, doğasını, deresini korumak isteyen; insanlığın hala ayakta kalabilmesinin sebebi olan mücadelenin öznesidirler.  İşte bu kişilerce ilmek ilmek bu aşamaya getirilen davada çıkan sonuç basit bir beraat ile ifade edilebilecek bir sonuç değildir. Buradan çıkan sonuç; yarın büyük şirketlere rant hırsıyla peşkeş çekilecek olan ormanını, doğasını korumaya çalışan Ege köylüsüne yönelecek polis şiddetinin yargı nezdinde meşru olduğu sonucudur. Bir sabah belki de bin yıldır koruduğunuz yaşam alanlarınız rant uğruna talan edilebilir ve sizler de buna ses çıkartamazsınız, çıkartırsanız da öldürülebilirsiniz ve katilleriniz de elini kolunu sallaya sallaya gezer demenin farklı bir yoludur verilen bu garabet karar. Cezasızlık politikasının sirayeti bize tam da bunu gösterir zaten. Dün Hopa’da olan bugün Çanakkale’de, yarın Rize’de, öbür gün Muğla’da olacak; hakkını arayanlara itinayla şiddet yöneltilecek, belki de ölümler yaşanacak ama failler aklanacaktır.

Ancak şunu da belirtmekte fayda var; sesimizin ve anlattığımız hikayelerin ne kadar güçlü olduğunun bir ölçüsü de bizi susturmaya çalışanların tepkilerindeki çılgınlığa varan aşırılıklardır. Bunu Metin Lokumcu davasında verilen beraat kararında açık bir şekilde görebiliyoruz. Bu hukuk dışı tavırdaki çılgınlık ve aşırılık hem meşruiyetimizin hem de güçlülüğümüzün bir göstergesidir.

Evet; Metin Lokumcu davası şimdilik beraat kararı ile sonlanmıştır ancak her şeye rağmen devletin yandaş olana cezasızlık politikası bu davada yargılanmış; tüm çıplaklığı ile teşhir ve mahkum edilmiştir. Bazılarını yüceltirken diğerine ikinci sınıf muamelesi yapan güçlere kafa tutulmuştur. Burada bize düşen ise geçmişi ve bugünü anlayarak geleceğe dair yeni olasılıklar önermek ve bunlar için mücadele etmektedir.

Devrimci Öğretmen Metin Lokumcu’nun mücadele ve anısına sonsuz saygılarımla..

 

Av. Mert Ekinci