Değişiklik, görev suçları dışında eşine şiddet uygulaması halinde de cumhurbaşkanına ömür boyu dokunulmazlık sağlıyor. Üstelik milletten oy almadan atanan yardımcılarını da yargıdan kurtaracak
Değişiklik, görev suçları dışında eşine şiddet uygulaması halinde de cumhurbaşkanına ömür boyu dokunulmazlık sağlıyor. Üstelik milletten oy almadan atanan yardımcılarını da yargıdan kurtaracak
Referandumda ‘Evet’ diyeceklerini açıklayan vatandaşlarımızın en önemli gerekçelerinden birisi; Cumhurbaşkanının (CB) ‘artık yargılanabilecek’ olduğu iddiası. Özellikle ‘Evet’i savunan gençler bunu sıklıkla dillendiriyorlar.
Bunun propaganda için değil, ‘Hayır’ diyenlerin önemsediklerini düşündükleri için değil, bugüne kadar çok ciddi yolsuzluk iddialarının birçoğunun takipsiz kalmış olması nedeniyle ahlaki gerekçelerle olduğunu ümit ediyorum.
Anayasa değişikliğini savunan siyasi partilerin de en önemli argümanlarından birisi Cumhurbaşkanının ‘artık yargılanabilir’ olması. İddialarına ve sloganlarına göre; “Cumhurbaşkanına denetim ve cezai sorumluluk gelecek”, “hem yetkili hem sorumlu olacak”. Acaba böyle mi?
Öncelikle mevcut Anayasadaki düzenlemelerle mukayese yapılması çok yerinde değil. Yani şimdiki Anayasaya göre CB ‘yargılanamıyor, sorumsuz’ ama değişiklikle artık sorumlu ve yargılanabilir demek sistem farklılıklarını bilinçli olarak gözden kaçırmaktır.
Mevcut sistemde yürütme yetkisi ve sorumluluğu Bakanlar Kurulu’nda olduğu için cezai ve siyasi sorumluluk Başbakan ve bakanlara yönelik düzenlenmiştir. Bu nedenle Anayasada CB’nın ‘vatana ihanet’ suçundan en az 184 milletvekilinin teklifi ve 413 milletvekilinin kararı ile suçlanabileceği öngörülmüştür. Kişisel ve görev suçları ile ilgili ayrıntılı bir düzenleme mevcut değildir. Esasen pratikte, ‘kayıp trilyon davası’ hariç pek ihtiyaç/tartışma da çıkmamıştır.
Yapılmak istenen değişiklikle Bakanlar Kurulu’nun ve başbakanın tüm yetkileri CB’na verildiği için cezai ve siyasi sorumluluğun CB’na yöneltilmesi kaçınılmazdır. Kaldı ki değişiklikte siyasi sorumluluk mekanizmaları olan gensoru ve güvenoyu tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu denetimin seçimden seçime milletçe yapılacağı iddia edilmektedir. Bu durumda CB’nın halen yargılanamadığı ve getirilmek istenen değişiklikle ‘yargılanabilir’ olmasının daha ‘ileri ve demokratik’ bir hamle olarak anlatılması aldatmacadır.
Bir mukayese yapılacaksa benzer sistemlerle, yani yürütme yetkisinin Başkan/Cumhurbaşkanında olduğu sistemlerle yapılmalıdır. En önemlisi de ülkenin siyasi parti rejimi gibi özgün koşulları göz önünde tutarak getirilmek istenen sistemin etkin işleyip işlemeyeceğine bakmak gerek. Şimdi bakalım;
Getirilmek istenilen sistem CB’nın, CB Yardımcılarının ve Bakanların aynı yöntemle yargılanmalarını öngörmüş;
En az 301 milletvekilinin önerge vermesi, bu önergenin bir ay içinde görüşülüp en az 361 milletvekilinin soruşturma açılmasına karar vermesi, soruşturma sonunda da en az 400 milletvekilinin oyu ile yargılama başlar.
CB’nın kişisel suçları ve görev suçları aynı kapsamda. Yani eşine şiddet uygulasa da aynı yöntem uygulanacak! Üstelik bu dokunulmazlık görevi sırasındaki eylemleri ile ilgili olarak ömür boyu sürecek.
CB Yardımcıları ve Bakanlar seçilmedikleri halde, hatta seçimler sırasında kimler olacağını bile bilemeyeceğimiz, yani milletten aldıkları bir temsil/onay yetkisi olmadığı halde görev suçlarıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanıyla aynı yönteme tabi tutulacaklar. Üstelik görevleri ile ilgili olmayan suçlarda seçilmiş milletvekilleri gibi ‘yasama dokunulmazlığından’ faydalanacaklar.
Yasama görevleri olmadan ve seçilmeden dokunulmazlık niye verilir?
Peki, böyle bir yargılama yapılabilir mi? Mümkün değil!
Şöyle ki; değişiklikle TBMM’ye verilen tüm yetkileri değerlenirken TBMM çoğunluğu ve CB’nın aynı partiden olduğunu, hatta çoğunluğu oluşturan milletvekillerinin Cumhurbaşkanınca -en azından- onaylandığını bilmek gerek. Dolayısı ise ‘en az 300 milletvekilinin’ önerge vermesi nerede ise ütopik bir durum.
Başkanlık sisteminin iyi işlediği tek ülke olarak gösterilen ABD’de tek bir parlamenter bu süreci başlatabilir. Hatta Brezilya’da her vatandaş iddiasını ispatlayarak cezai soruşturma başvurusu yapabilir. Meclis başkanı gündeme almak zorundadır.
Bizim tasarıya dönelim; diyelim ki, bırakın 300 milletvekilini 600 milletvekili bir bakan yargılansın diye önerge verdi. Adamını harcamak istemeyen CB, soruşturma komisyonu kurulduktan sonra bile seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
“Olur mu öyle şey?” diyenler şu detaya dikkat etsin; CB, kendisi hakkında en az 300 milletvekilinin önerge vermesi aşamasından soruşturma açılmasına kadar Meclis’i feshedebilir. Ancak soruşturma komisyonu kurulduktan sonra Meclis’in feshine karar veremez. CB için bu risk görülüp düzenlendiğine göre niçin CB Yardımcıları ve Bakanlar için böyle bir önlem düşünülmemiş?
Haa eğer diyorsanız “Koca Cumhurbaşkanı öyle şey mi yapar mı hiç?” o zaman ne gerek var cezai sorumluluk düzenlemelerine. Ayrıca tekrarda fayda var: “Eğer bir boşluk ya da yetki varsa mutlaka kullanılacağı öngörülmelidir.”
Özetle tüm yetkileri üzerinde toplayan CB cezai sorumluluğu değil, ömür boyu dokunulmazlığı düzenlenmektedir. CB kendisi ile ilgili olarak önerge verildiği andan soruşturma komisyonu kuruluncaya kadar, Yardımcıları ve Bakanları ile ilgili olarak soruşturma başladıktan sonra bile Meclis’i feshedebilir.
Milletten oy almadıkları halde sayısını bilmediğimiz CB yardımcıları ve Bakanlar da aynı dokunulmazlığa sahip olacaklar.
Veee heybede kalan büyük turp: Bu soruşturma yöntemi geçmiş Bakanlar hakkındaki geçmiş suçlamalar için de uygulanacak!
Başkan ve adamlarının ömür boyu dokunulmazlığına HAYIR!
*İlhan Cihaner – Hukukçu, Cumhuriyet eski Başsavcısı, Milletvekili