İzmir Barosu yaptığı açıklama ile iş hukukuna da getirilmek istenen zorunlu arabuluculuk uygulamasının anayasa ve uluslarararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu vurguladı
İzmir Barosu yaptığı açıklama ile iş hukukuna da getirilmek istenen zorunlu arabuluculuk uygulamasının anayasa ve uluslarararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu vurguladı
Hükümetin önümüzdeki günlerde meclise sevk edeceği ‘İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı’ ile kanunda ciddi değişikliklere gidilerken, tasarının 3. maddesi ile de zorunlu arabuluculuk sistemi uygulamaya sokuluyor. Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, iş mahkemelerinde dava açmak isteyen işçi; “kanundan, bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi alacağı ile işe iade davalarında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunda” kalacak. Aksi halde; arabuluculuğa başvurmadan dava açan işçinin davası “dava şartı noksanlığından” mahkemece usulden reddedilecek.
Tasarıya, hukukçulardan tepki geldi. İzmir Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonu yaptığı basın toplantısı ile tasarıya ilişkin görüşlerini açıkladı. Adliyenin baro biriminde yapılan basın toplantısında açıklamayı okuyan Baro Yönetim Kurulu üyesi ve Komisyon Sorumlusu Gonca Arkoç işçilerin böyle bir zorunluluğa tabi tutulmasının hakkaniyetli bir çözüm olmadığını dile getirerek “Zorunlu arabuluculukta ısrar edilmesi halinde, vekil ile temsil zorunluluğunun da getirilmesi gerekmektedir. İş yargısındaki yoğunluğu hiçbir şekilde hafifletmeyecek olan zorunlu arabuluculuğa itiraz ediyoruz” dedi.
“Sendikaları da işlevsiz hale getirecektir”
Zorunlu arabuluculukla; iradilik ve eşitlik ilkelerinin ihlal edileceğini de ekleyen Arkoç şunları söyledi:
Gizlilik ilkesine de nasıl uyulacağı tasarıda belli değildir. Bu durum uygulama aşamasında görülecektir. Ayrıca zorunluluk uygulamasının Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere aykırılığı da bir gerçektir. Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarda da arabuluculuk zorunluluğu getirilmesi sendikaların işçinin hak ve menfaatlerini koruyup geliştirme görevlerini sekteye uğratacak, giderek sendikaları işlevsizleştirecektir. Gönüllü olması dahi uygulamada iş hukukunun temel felsefesi olan işçiyi koruma ilkesine aykırı düşebilecek sorunlara sebebiyet verebilecekken, zorunlu olmasının sonuçları daha da ağır olacaktır.
“Yargıya yeni yük getirecek”
İş yükünü hafifletmek amacı ile getirildiği belirtilen bu uygulamanın, iş yargısına yeni yükler getireceğini de ifade eden Arkoç devamla şunları söyledi:
Zorunlu arabuluculuk düzenlemesinin bu hali ile beklenen menfaati sağlamasından çok, uygulamada yeni sorunlar doğuracağı açıktır. Bu nedenle hükümetin, iş hukukuna egemen olan anlayışa darbe vuracak olan bu hatasından dönmesini istiyoruz. En azından, iş davalarında, davadan önce arabulucuya gitmek ya da doğrudan dava açmak konusunda işçinin seçimlik hakkının olması daha hakkaniyetli bir uygulama olacaktır.
Zorunlu arabuluculuk sisteminin karşılaştırmalı hukuktaki örnekleri ve uygulamaları incelenmemiştir. Zira mevcut gerekçede yer alan iş yargılamasının uzunluğu ve yoğunluğun azaltılması amacının aksine İtalya’da ve Rusya’da yer alan uygulamasında, iş yargısının yükünü hafifletmediği, aksine arttırdığı gözlemlenmiştir. İtalya’da 1998-2010 tarihleri arasında iş hukukunda arabuluculuk zorunlu olarak uygulanırken, 2010 tarihi sonrası, bu uygulamadan vazgeçilerek gönüllülük esasına geri dönülmüştür. Eğer tasarı bu haliyle yasalaşırsa, iş mahkemelerinde dava açmak isteyen işçi; ‘kanundan, bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi alacağı ile işe iade davalarında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunda’kalacaktır. Aksi halde, arabuluculuğa başvurmadan dava açan işçinin davası ‘dava şartı noksanlığından’ mahkemece usulden reddedilecektir.
Açıklamanın ardından baronun ilgili tasarıya ilişkin görüşlerini içeren metin Adalet Bakanlığı’na gönderildi.
toplumsalhukuk