10 Ekim Katliamı mağdurlarının avukatlarından Tugay Bek yapılmak istenen 10 Ekim anmasına polis saldırısını yazdı
10 Ekim Katliamı’nın yıl dönümüne yönelik polis müdahalesi, katillerden hesap sorulması, Türkiye ile Ortadoğu’da IŞİD’in sökülüp atılması, barış içinde huzurlu ve güvenli bir gelecek için AKP iktidarına karşı birleşik bir mücadeleyi örmek gerektiğini zihnimizde bir kez daha somutlaştırmıştır
10 Ekim Ankara Garı Katliamı’nın ikinci yıl dönümünde, yakınlarını kaybedenler, demokratik kitle örgütleri ve barış savunucuları katliam alanında 102 yoldaşını anmak, yarım kalan barış türküsünü hep beraber söylemek istedi. Buna karşın Ankara polisi olağanüstü tedbirler alıp, anma için toplanmaya izin vermedi. Siyasi iktidar, böylesine bir günün yıl dönümünde, acılar hala çok taze iken, ailelere gaz sıkmaktan, saldırmaktan geri durmadı ve bir kısmını gözaltına aldı.
Polisin saldırısı için gerekçe zaten hazırdı; Valilik, Ekim ayı boyunca Ankara’da her türlü toplantı ve basın açıklamasını yasaklamıştı. Bu yasak kararının zaten 10 Ekim anmaları için özel olarak sipariş edildiği bilinmekteydi.
Acaba bu günlerde Ankara sokaklarında Hükümet politikalarına destek için birileri toplanıp gösteri yapsa; “Kerkük bizimdir bizim kalacak” diye yürüse, Türkiye’ye vize yasağı koyan ABD’yi kınamak için bir meydanda toplanıp “Washington Portakalı” kesse, yine de polis “Valilik kararı var, dağılın bakayım” deyip gaz sıkabilir mi? Bu sorunun Türkiye’de tek bir cevabı olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Ankara’da ve tüm Türkiye’de yasak olan, Hükümetin politikalarını eleştirmek, onun karşısında bir protesto geliştirmektir.
Anmaların engellendiği başka ülke yok
Son birkaç yıl içinde IŞİD, ülkemizde ve tüm Dünyada, bir çok kentte masum sivilleri hedef alan katliamlar gerçekleştirip büyük toplumsal acılara neden oldu. Ancak, bu katliamlara karşı gerçekleştirilmek istenen anma ve protesto gösterilerine polisin saldırıda bulunduğu, engellemeye çalıştığı Türkiye dışında tek bir ülke bulunmamaktadır.
10 Ekim Katliamı davası dosyasında IŞİD’li Yunus Durmaz’ın evinde ele geçen bilgisayarlarda IŞİD’in Alevileri, Kürtleri, gayrimüslim yurttaşları, Kemalist ve seküler kesimleri düşman olarak belirlediği, bu yönde istihbarat topladığına ilişkin belgeler bulunmaktadır.
IŞİD’in katlettiği kesimler ile AKP iktidarının hedef aldığı, tehlikeli gördüğü, ıslah etmeye, diz çöktürmeye çalıştığı ve düşman olarak gördükleri aynıdır. 10 Ekim, iktidar karşısında öteki görülen gözaltına alınan, hapse atılan, kamudan ihraç edilen, yargısız infaz edilen, savaş uçakları ile bombalanan kesimlerin, bir kez de resmi üniforması olmayanlar tarafından katledildiği günün adıdır.
Çareyi mağdurlara saldırmakta buldu
IŞİD’in, 10 Ekim’de barış için toplananları hedef olarak seçmesi ve bombaları patlatmasının nedenleri ile katliamın ikinci yıl dönümünde gerçekleştirilmek istenen anmaya AKP iktidarının saldırmasının nedenleri aynıdır. 10 Ekim anmasına polisin saldırısı da AKP iktidarının bir suçluluk psikolojisidir. Uluslararası alanda da rüzgarın terse dönmesiyle 10 Ekim Katliamı’ndaki kendi sorumluluğu ve IŞİD ile olan bağlantılarının tartışılmasından rahatsızlık duyup panikleyen iktidar, çareyi mağdurlara saldırmakta bulmaktadır.
10 Ekim Katliamı’nın yıl dönümüne yönelik polis müdahalesi, katillerden hesap sorulması, Türkiye ile Ortadoğu’da IŞİD’in sökülüp atılması, barış içinde huzurlu ve güvenli bir gelecek için AKP iktidarına karşı birleşik bir mücadeleyi örmek gerektiğini zihnimizde bir kez daha somutlaştırmıştır.
*10 Ekim Katliamı mağdurlarının avukatlarından