Kadın cinayetlerinin, tecavüzün, çocuk istismarının, erkek şiddetinin, kadın düşmanlığının, LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemlerinin giderek arttığı bir dönemde, tüm bunların karşısına dayanışmamızla çıkacağız. Kadın hukukçular olarak karakollardan, adliye koridorlarına, mahkeme salonlarından, sokaklara, meydanlara kadın savunmasını ve dayanışmasını büyütmeye hazırız.
Kadın cinayetlerinin, tecavüzün, çocuk istismarının, erkek şiddetinin, kadın düşmanlığının, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerinin giderek arttığı bir dönemde, tüm bunların karşısına dayanışmamızla çıkacağız. Nafaka hakkını, 6284’ü, İstanbul Sözleşmesi’ni ulaşabildiğimiz tüm kadınlara anlatacağız, mahkeme salonlarında, karakollarda, dilekçelerde ısrarla değineceğiz ve şiddet karşısında güvencemiz olan metinlerin, ölü doğmuş metinler olarak kalmasına izin vermeyeceğiz. Kadın hukukçular olarak karakollardan, adliye koridorlarına, mahkeme salonlarından, sokaklara, meydanlara kadın savunmasını ve dayanışmasını büyütmeye hazırız.
Bu yıl Türkiye’nin her yerinden, üç yüzden fazla kadınla Kadın Savunma Ağı’nın 17-21 Temmuz’da İzmir/Dikili’de gerçekleştirdiği Kadın Yaz Kampı’nda buluştuk. Dikili Jandarma Komutanlığı ve Dikili Kaymakamlığı’nın kadın kampını engellenme girişimleri ise, karşısında kadın dayanışması ve kararlılığını buldu. Dikili Jandarma Komutanlığı ve Dikili Kaymakamlığı’nın hiçbir gerekçe göstermeksizin kadın kampının yapılmasına izin veremeyeceklerini belirtmesi üzerine, kadınlar Dikili Kaymakamlığı ve Jandarma Komutanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumları telefon yağmuruna tutarak “Söyleyin bakalım biz bu kampı neden yapamazmışız?”* sorusuna cevap aradı. Kamp bölgesinde bulunan kadınlar ise toplanıp Kaymakamlığın ve Jandarmanın yolunu tuttu. Kadınların bu dayanışması ve kararlığı karşısında engelleme girişimleri sonuçsuz kaldı.
Kadın Savunma Ağı tarafından düzenlenen Kadın Yaz Kampı’nda el işi atölyelerinden, kadın emeğine, yoga ve dans atölyelerinden, öz savunma atölyelerine kadar pek çok atölye yer aldı. Yine “Kadın ve Hukuk” başlığında “Şiddet ve şiddet karşısında haklarımız” ve “Boşanmaya bağlı haklar ve nafaka hakkı” konulu iki atölye gerçekleştirdik.
“Şiddet ve şiddet karşısında haklarımız” atölyesine katılan kadınlarla birlikte şiddet türlerini tanımladık, şiddet karşısında haklarımızı, başvuru mekanizmalarını, 6284 sayılı yasayı, İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuk. Kendi hayatlarımızdan, çevremizden deneyimlerimizi aktardık. Uygulama ve uygulamada yaşanan sorunlar ve bu sorunlarla nasıl başa çıkabileceğimizi tartıştık. İlgili mercilerce (özellikle karakollarda) yapılan başvurunun alınmak istenmemesi, aile saadeti (!) konusundaki nutuklar, şiddete maruz kalan kadınları yargılayan tavırlara, kısacası yargı mekanizmalarının eril tutumunun yaşattığı sorunlara değindik. Hayatlarımızı kuşatan ve bizi yalnızlaştırmaya çalışan eril sistem ve sistematik erkek şiddeti karşısında kadın dayanışmasının ve kadın savunmasının önemine değindik. “Şiddete maruz kalırsam ne yapacağım” ve “ şiddete maruz kalan bir kadınla nasıl dayanışma gösterebilirim” sorularına cevaplar aradık. Şiddete maruz kalan kadınların hukuki veya psikolojik desteğe erişiminden, tıpkı kampın örgütlenme sürecinde olduğu gibi, gerektiğinde “söyleyin bakalım siz bu koruma tedbir talebini neden alamazmışsınız” diyerek karakolu arayacak kadın ağları kurmaktan; erkek şiddeti karşında karakoldan, adliye koridorlarına, mahkeme salonlarından sokaklara, meydanlara taşınacak bir dayanışma, savunma ve mücadele ağının ihtiyacından bahsettik. Oluşturacağımız kadın ağları ile hukuk mekanizmalarını etkin çalıştırmanın yol ve yöntemlerini konuştuk.
Atölyeye katılan kadınların en çok sorduğu konu ise 6284 sayılı yasa kapsamında hükmedilen tedbir kararının ihlali durumunda neler yapabiliriz, nereye başvurmalıyız gibi konular oldu. Yine atölyede 6284 sayılı yasa kapsamında koruma tedbir talebinde bulunmak ve tedbir talebinin reddi durumunda itiraz usulüne ilişkin kısa bir dilekçe çalışması yaptık. Şiddet, şiddet türleri ve şiddete karşı başvuru yollarını bulunduğumuz her yerde kadınlara anlatmak üzere ev toplantıları, park buluşmaları yapmayı önümüze somut hedefler koyduk.
“Boşanmaya bağlı haklar ve nafaka” başlıklı atölyede ise Medeni Kanun’da yer verilen boşanma, ayrılık, velayet ve son dönem tartışmaya açılan nafaka hakkı üzerine konuştuk. Atölyeye katılan kadınların cüzi miktarlarda hükmedilen yoksulluk nafakalarını alabilmek için verdikleri uzun soluklu hukuk mücadelelerini dinledik. Nafaka hakkına yönelen saldırıların kadınları maruz kaldıkları erkek şiddetine rağmen evlilik ve aile içerisinde kalmaya zorladığını, kadını şiddet karşısında güvencesizleştirmeyi ve yalnızlaştırmayı amaçladığını konuştuk.
Dayanışma gösterdiğimiz davalarda aldığımız kararlardan da bahsettik. Mahkeme salonlarında, adliye önünde yükseltilen sesin kararlara etkisini, peşini bırakmadığımız olaylarda ilgili mercileri nasıl harekete geçirdiğimizi, erkek yargı karşısında kadın dayanışmasıyla güçlendiğimizi de konuştuk. Şimdi ise tüm bu konuşulanların pratiğe dökülme zamanı.
Kadınların yıllarca süren mücadeleler sonucu kazandığı haklara yönelen saldırılara her geçen gün bir yenisi eklenmekte. Mevcut siyasi iktidar ve güdümündeki medya tarafından başta yoksulluk nafakası, 6284 sayılı yasaya ve İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadınların kazanımları hedef tahtasına oturtulmuş durumda. Yandaş medyada “İstanbul Sözleşmesi iptal edilsin”, “yuva yıkan 6284 kaldırılsın” gibi manşetlere sıkça rastlar olduk. Tüm bu saldırılar karşısında kadınlar ve özellikle kadın avukatlar olarak bizleri de mücadele dolu bir sürecin beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Boşanmaları, kadın cinayetlerinden daha büyük bir sorun olarak gören AKP iktidarı, yandaş medyası ve yargı eliyle kadınları terbiye etmeye çalışırken 6284 sayılı yasaya ve İstanbul Sözleşmesi’ne dört elle sarılıp, bu metinlerin etkin bir şekilde uygulanması için mücadele etmek zorundayız.
Kadın Savunma Ağı’nın Yaz Kampı’nda adımlarını attığımız savunma ağlarını ve kadın dayanışmasını bulunduğumuz bütün alanlardan büyütmeye ihtiyacımız var. Kadın cinayetlerinin, tecavüzün, çocuk istismarının, erkek şiddetinin, kadın düşmanlığının, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerinin giderek arttığı bir dönemde, tüm bunların karşısına dayanışmamızla çıkacağız. Nafaka hakkını, 6284’ü, İstanbul Sözleşmesi’ni ulaşabildiğimiz tüm kadınlara anlatacağız, mahkeme salonlarında, karakollarda, dilekçelerde ısrarla değineceğiz ve şiddet karşısında güvencemiz olan metinlerin, ölü doğmuş metinler olarak kalmasına izin vermeyeceğiz. Kadın hukukçular olarak karakollardan, adliye koridorlarına, mahkeme salonlarından, sokaklara, meydanlara kadın savunmasını ve dayanışmasını büyütmeye hazırız.
Av. Fatma GİRGİN
*Kadın Savunma Ağı’nın Kadın Yaz Kampı’nın engellenme girişimi karşısında yaptığı dayanışma çağrısının sloganı