İşkence talimatına suç duyurusu

İşkence talimatına suç duyurusu

Ankaralı Toplumsal Hukukçular, polise “ayak kırma” talimatı veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında, “suç işlemeye alenen tahrik” suçunu işlediği gerekçesiyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu

Ankaralı Toplumsal Hukukçular, polise “ayak kırma” talimatı veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında, “suç işlemeye alenen tahrik” suçunu işlediği gerekçesiyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 03.01.2018 tarihinde Ankara’da MEB Şura Salonu’nda gerçekleştirilen “Genel Güvenlik ve Uyuşturucuyla Mücadele” başlıklı bir toplantıya katılmış ve bu toplantıda yaptığı konuşmada;

Uyuşturucu satıcısını gören GÜVENLİK GÖREVLİSİ NE YAPARSA YAPSIN SORUMLULUĞU BANA AİT. Bir uyuşturucu satıcısını gördükleri zaman, beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, o uyuşturucu satıcısının AYAĞINI KIRMAYAN POLİS GÖREVİNİ YAPMAMIŞ DEMEKTİR. Benim ülkemin gencinin canına mal olacak, onu zehirleyecek ve aileleri huzursuz yapacak bir kişiye GEREĞİNİ YERİNE GETİREN SUÇUNU BANA ATSIN. SUÇU NEYSE 5, 10 YA DA 20 YIL İÇERİDE YATMAKSA YATARIM.”

ifadelerini kullanmıştı.

Söz konusu ifadeler, birçok basın yayın organı tarafından haberleştirildiği gibi, İçişleri Bakanlığı resmi web sitesinde de yayımlanmıştı.

Ankaralı Toplumsal Hukukçular, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun söz konusu ifadeleri ile, kolluk güçlerine açıkça işkence talimatı verdiği, bu ifadeler ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 95/3 maddesinde tanımlanan “nitelikli işkence suçu”na yönelik alenen suç işlemeye tahrik eyleminde bulunduğu gerekçesi ile, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusu dilekçesinin bir bölümü şöyle;

Bilindiği üzere “işkence” eylemi, bir “suç” olarak, 5237 Sayılı TCK m. 94 ve m. 95 de düzenlenmekte ve cezai yaptırıma bağlanmaktadır.

5237 Sayılı TCK m. 94/1 uyarınca; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.

Devamında, 5237 Sayılı TCK m. 95/3 de yer alan, işkence suçunun “nitelikli hali” kapsamında da; “İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”.

Öte yandan, gerek Anayasamızda, gerekse ülkemizin tarafı olduğu uluslararası hukuk belgelerinde de işkence eylemi, “hukuk dışı” bir eylem ve hatta bir “insanlık suçu” olarak kabul görmekte ve yasaklanmaktadır.

Bu kapsamda, Anayasa m. 2, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini tanımlarken “insan haklarına saygılı bir hukuk devleti” ifadesine yer vermektedir. Anayasa m. 17, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” demektedir. Bilindiği üzere Anayasa m. 11 hükmü gereğince Anayasa hükümleri; yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

İç hukukumuz açısından bağlayıcılığı bulunan uluslararası hukuk belgeleri olarak; “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” (m. 5), “İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” (m. 2 vd), “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” (m. 3), “İşkencenin ve Gayriinsani yada Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi” başta olmak üzere, bir çok normatif belgede de işkence eylemi; hukuk dışı kabul edilerek, kesin olarak yasaklanmış bulunulmaktadır. Anılan bu normatif düzenlemeler aynı zamanda devlet yöneticilerine, işkencenin önlenmesine ve kamu ajanları nezdinde caydırıcılığa yönelik idari ve adli yükümlülükler de getirmektedir.

5237 Sayılı TCK m. 214 de yer alan “suç işlemeye tahrik” suçu düzenlemesine göre ise; “Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Öte yandan 5237 Sayılı TCK m. 218 gereği, anılan “suç işlemeye tahrik” suçunun basın-yayın yolu ile işlenmesi ise, bir ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir.

Görüldüğü üzere, hakkında suç duyurusunda bulunulan (suç faili) Süleyman Soylu’nun, üstelik içişleri bakanı sıfatıyla yani bir amir konumuyla, 03.01.2018 tarihinde Ankara’da MEB Şura Salonu’ndaki konuşmasında kullandığı ifadeler; açıkça, 5237 Sayılı TCK m. 214 de yer alan “suç işlemeye tahrik” suçunu oluşturmaktadır.

Süleyman Soylu tarafından kullanılan ifadelerin, tek başına objektif lafzi anlamları dikkate alındığında; emrinde bulunan kolluk güçlerine, şüphelilere yönelik işkence teşkil eden hukuk dışı eylemlerde bulunma talimatı verdiği, hatta somut olarak şüphelilerin “ayaklarının kırılması” eylemini talimatlandırdığı da görülmektedir.

Bu kapsamda (suç faili) Süleyman Soylu; 5237 Sayılı TCK m. 95/3 de yer alan “nitelikli işkence suçu”nun işlenmesi yolunda açık ve aleni bir tahrik eylemini gerçekleştirmekte; hatta içişleri bakanı olarak amir konumu da dikkate alındığında, bu yolda açık bir talimat/emir dahi vermektedir.

Hakkında suç duyurusunda bulunulan (suç faili) Süleyman Soylu’nun eyleminde, 5237 Sayılı TCK m. 214 de yer alan “suç işlemeye tahrik” suçunun manevi (kast) unsurunun da varlık kazandığı, yine bizzat Süleyman Soylu’nun kullandığı ifadelerin lafzı ile açıkça görülmektedir.

Nitekim Süleyman Soylu, anılan konuşması ile kolluk güçlerini açıkça bir suç işlemeye tahrik ettiğini bizzat kendisi de kabul etmekte, bunun bilincinde olduğunu da açıkça dile getirmektedir. Öyle ki, “GÜVENLİK GÖREVLİSİ NE YAPARSA YAPSIN SORUMLULUĞU BANA AİT” ve “GEREĞİNİ YERİNE GETİREN SUÇUNU BANA ATSIN. SUÇU NEYSE 5, 10 YA DA 20 YIL İÇERİDE YATMAKSA YATARIM” ifadelerinde de görüldüğü üzere fail, bir suçu tahrik ve hatta bir suçun işlenmesini emrettiğinin bilincinde/farkında olduğunu, nitekim tahrik ve hatta işlenmesini emrettiği bu suçun cezai yaptırımına da razı olduğunu, açıkça dile getirmekte, bu yoldaki farkındalığını ve kastını açıkça ortaya koymaktadır.

İşkence, bir “insanlık suçu”dur.

Özünde, “yönetenler”in, siyasi güç ve iktidar sahiplerinin; topluma yönelmiş ağır bir hak ihlali eylemi niteliğinde olan; nitekim ceza mevzuatımızda da bir “özgü (mahsus) suç” olarak tanımlanan “işkence”, bu nedenledir ki; bir devletin, bir rejimin, uygarlık ve insancıllık düzeyinin tespit ve takdirinde de temel bir göstergedir.

İnsanlık tarihinde karanlık bir yer tutan ve lanetlenen nice baskıcı, despot iktidarlar, öncelikle işkence eylemini meşru görmeleri ve uygulamaları ile bu nitelendirmeleri hak etmişlerdir.

Ne acıdır ki, 21 inci yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir içişleri bakanı da şimdi, alenen işkence eylemini tahrik etmiş ve hatta, mevcut konumundan kaynaklı, doğrudan kolluğa işkence emir ve talimatı vermiş bulunmaktadır.

toplumsalhukuk