Artık bir siyaset eşiğini çoktan aşmış, iktidarını korumak için ülkedeki her canlı unsuru ateşe vermeye hazır işbu yıkıcı ve hukuk tanımaz siyasete karşı hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük tutkusunu har’layacağımız günlerin eşiğindeyiz, dipsiz göl’e can verecek olan...
Artık bir siyaset eşiğini çoktan aşmış, iktidarını korumak için ülkedeki her canlı unsuru ateşe vermeye hazır işbu yıkıcı ve hukuk tanımaz siyasete karşı hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük tutkusunu har’layacağımız günlerin eşiğindeyiz, dipsiz göl’e can verecek olan…
İçişleri Bakanlığı genelgesi ve Valiliklere bağlı İl Hıfzısıhha kurulları kararı ile Ekim ayı içinde yasaya göre yapılması zorunlu baro genel kurulları 1 Aralık 2020 sonrasına bırakıldı. Önceden hazırlık yapmış, organlarını yenilemek için adaylıklarını açıklamış baroların ve adayların önünden pandemi koşulları gerekçe gösterilerek sandık kaçırılmış oldu. Bu da yetmemiş olacak ki dün gün boyunca genelgenin siyasi içeriği tartışılırken Yüksek Seçim Kurulu toplandı ve 16.30’da meslek örgütleri, kooperatifler ve sivil toplum kuruluşlarının genel kurullarına başkan Muharrem Akkaya imzasıyla yasak getirdi. İstanbul seçimlerinden sicili herkesçe aşikâr YSK; aynı kararda siyasi parti kongrelerinin yapılmasında bir sakınca görülmediğini de vazetti.
Sabahleyin bakanlık genelgesi, ardından hıfzıssıhha kurulu yazıları, valilik açıklamaları ve akşama doğru YSK kararı derken oldukça hızlı bir devlet refleksi ile çoklu baro düzenlemesi ile hedeflediği tahakkümü sağlayamayacağını anlayan iktidar; bir genelge darbesi ile Avukatlık Kanununun emredici hükümlerini çiğnedi. Böylece kayyım Metin Feyzioğlu idaresindeki Türkiye Barolar Birliği’ndeki mühendislik faaliyetleri için pozisyon sağladı. Pandemi fırsatçılığı ile yayımlanmış ek genelge ile kazanamayacağı her seçim için oyunun kuralını oyun sırasında değiştirmeyi huy edinmiş AKP; İstanbul’da üçüncü baro, Ankara ve Antalya’da ikinci baronun kurulması için zaman kazanmış oldu.
Düğünde giymediği, ihtiyaten gardıropta bekletilmiş tesettürlü gelinlikli eşini yanına alarak bizzat saraya giden ve Erdoğan’ı düğün akşamı ziyaret ederek aile fotoğrafı çektiren Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Kocaman’ın nikah şahitleri arasında yer alan Metin Feyzioğlu’nun “cüppesi ilikli” Yeni Türkiye Yargısı karesindeki pozu kayıtlara geçmiş oldu.
Haziran ayında Ankara’ya girişleri yasaklanan, Eskişehir yolu üzerinde 27 saatlik bir işkence koridorunda bekletilen baro başkanlarının Anıtkabir ziyaretinden tam iki hafta sonra çoklu baro garabetine karşı söz almak istedikleri millet meclisinin kapıları kapatılmıştı.
Günlerce süren çoklu baro kanunu TBMM mesaisi sırasında AKP-MHP bloku vekillerinin cansiparene kavga verdikleri göğüslerine işlemeyen Covid-19 virüsü; onlarca baronun seçim sandığına kilidi vurduracak kadar etkisini artırmış olacak ki Anayasa Mahkemesi üyelerine bisikletle gezme yasağı getiren Soylu’nun şipşak genelgesi ile iktidar; baroları ve avukatları salgına karşı korumuş oldu.
Ayasofya saflarında, sel sularına kapılmış Giresun semalarında, başsavcı düğünlerinde, siyasi parti kongrelerinde belli ki bulaşı etkisini gösteremeyen musibet virüs; işçi servislerinde, tiyatro salonlarında, müzik yayını yapan cafe ve restoranlarda, fabrikalarda, baro genel kurullarında bütün dehşeti ve uğursuzluğu ile necip milletimizin, herkesi kıskandıran ekonomimizin, Cumhurbaşkanı posterleriyle donatılmış meclis binasına sığmayan demokrasimizin üzerine çökmesin diye İçişleri Bakanlığı, Valilikler, Hıfzıssıhha Kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu imdadımıza yetişiverdi.
Daha 2000 imzayı bulmadığı halde, apar topar bir telaşla ve imzalar kontrol edilmeden, Metin Feyzioğlu’nun neredeyse evrakları elden takip ederek ve yetki belgesini yine mesut bir fotoğraf karesiyle Selman Öğüt’ün yoldaşlarına verdiği mekânda Covid-19 etkisiz hale getirilmişti.
Daha bu satırlar yazılmadan beş gün önce İstanbul’da ikinci baronun Kuruluş Genel Kurulu avukat Gönül Yıldız başkanlığında Haliç Kongre ve Kültür Merkezinde toplanmıştı. AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın konuşma yaptıkları ikinci barocuların genel kurulu; yedi düvele, döviz lobisine ve Covid-19 virüsüne karşın yapıldı. Belli ki İçişleri Bakanı ve cebinde saklı tuttuğu şipşak genelgesi; önce İstanbul 2. Barosu genel kurulunu selamladı, ardından sahne aldı ve dün yayımlandı.
Çoklu baro kanunu ile avukatların örgütlülüğünü, meslek bağımsızlığını parçalamak niyetinde olan cumhur ittifakı; şimdilik Aralık ayında yapılacağı söylenen Türkiye Barolar Birliği seçimlerine kadar aldırdığı yasaklama ve erteleme kararı ile entübe haldeki Türk yargı sistemine umarsızca suni teneffüs uygulamak durumunda kaldı. Çaresizliğin, tükenmişliğin, yönetemiyor olmanın bir görüntüsünü de barolar seçiminde ve genelge pervasızlığında izlemiş olduk.
Çoklu baro kanunu iptal istemini oy çokluğu ile reddeden Anayasa Mahkemesi’nin daha hükmü üzerindeki mürekkep kurumadan aynı dakikalarda çoklu baro kanunu meclisten geçmesin diye, cüppeleri çiğnenmesin diye Ankara’da toplanmış ve harekete geçmiş avukatlar hakkında açılmış savcılık soruşturmaları basına servis edildi. Çoklu Baro Kanunu’nu anayasaya aykırı bulmayan yüksek mahkemelerin ve kanuna karşı muhalefeti suç sayan yerel savcıların öncülüğünde hepimizi bir dipsiz göl akıbeti beklemektedir.
Gümüşhane’nin Taşköprü yaylasında 12 bin yıllık geçmişi olan eşsiz güzellikte volkanik dipsiz göl, geçtiğimiz yıl define kazıları sonucu bir çamurlu suya dönüşmüştü. Tüm tarihi ve doğal özellikleri soyulmuş, kabukları çıkarılmış, damarları kurutulmuş bir bulanık suya bakıyoruz bugün; dipsiz göle yakından baktığımızda yeni diye pazarlanan koca bir ülkenin sureti yansıyor gözlerimize.
Helikopterden atılmış yurttaşların can verdiği ve beyaz toroslara rahmet okutacak bir saldırganlık bizi dipsiz göle çekiyor.
Sıfırlanmış paramızla, küçülen ekmeğimizle, betona teslim edilmiş bir doğayla dipsiz gölün kenarlarına yapışıyoruz.
İstanbul Sözleşmesi karşıtı büyük koalisyon, kadın cesetlerini dipsiz gölün karanlığına gömmeye devam ediyor hala.
Ulusal çıkarlar masalıyla hasta ve vaka sayılarını gizleyen, salgında halka söylediği yalanları itiraf eden Koca Koca siyasetçilerin sesi yankılanıyor dipsiz gölün bulanıklığında.
Halkın seçtiği belediyeleri yolsuz ve hırsız kayyımlara peşkeş çeken; demokratik temsil alanını terörize ederek yok etmeye yemin etmiş bir siyaset dipsiz gölü kuruttu. Aynı siyaset balçığı Hasankeyf’i sulara gömdü, Salda Gölünü imara açtı, Kaz Dağlarını maden ocağı yaptı ve Çapaklı Köyünü santralciler için istimlak etti.
Artık bir siyaset eşiğini çoktan aşmış, iktidarını korumak için ülkedeki her canlı unsuru ateşe vermeye hazır işbu yıkıcı ve hukuk tanımaz siyasete karşı hukuk, adalet, demokrasi ve özgürlük tutkusunu har’layacağımız günlerin eşiğindeyiz, dipsiz göl’e can verecek olan…
Şahap Arpacı