Bursa Barosu: Adliyelerde, saray kuralları hüküm sürüyor!

Bursa Barosu: Adliyelerde, saray kuralları hüküm sürüyor!

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, tüm kamuoyunu hukuksuzluğa karşı durmaya, birlik olmaya ve duyarlılığı artırmaya çağırdı

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, tüm kamuoyunu hukuksuzluğa karşı durmaya, birlik olmaya ve duyarlılığı artırmaya çağırdı

Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, yönetim kurulu üyeleri ve çok sayıda avukatın katılımıyla Bursa Adliyesi önünde “Hukuka Çağrı” başlıklı basın açıklaması gerçekleştirdi. Altun, 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra “Olağanüstü Hal” ilanının ardından çıkarılan KHK’lar ve yapılan uygulamalarla Türkiye’de hukuk güvenliğinin adeta ortadan kaldırıldığını, adil yargılanma ve savunma hakkı ile savunma mesleğinin icrasını kısıtlayan düzenlemeler yapıldığını söyledi. Altun, “Ülkemizde son yıllarda savunma hakkı, yargı bağımsızlığı ve demokratik hukuk devletinin diğer ilkeleri ile birlikte özgürlüklerin de kısıtlamalara tabi tutulduğu, gerek yasal düzenlemeler gerekse de fiili uygulamalarla savunma mesleğinin icrasına yönelik olarak engellemelerin hiç olmadığı kadar attığı bir gerçektir” dedi.

“Hakim Mustafa Karadağ kararı kabul edilemez”

Gürkan Altun, bağımsız ve tarafsız yargıya, yargıçlık teminatına ve dolayısıyla da adil yargılanma hakkı ile halkın adalete erişim hakkına yönelen saldırıların son örneğinin Yargıçlar Sendikası Başkanı Hakim Mustafa Karadağ’ın, HSK kararıyla Ankara’dan Şanlıurfa’ya sürülmesi olduğunu ifade eden Altun şöyle konuştu:

Bugüne kadar yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda taviz vermeyen Hakim Karadağ’ın 14 yıldır aile mahkemesinde görev yapmasına rağmen hukuka ve teamüllere aykırı bir şekilde görüşü ve talebi alınmaksızın gerekçesiz bir şekilde daha önce hiç çalışmadığı iş mahkemesinde yetkilendirilmesi kabul edilemez. Yargıçlar Sendikası Başkanı ve 30 yıllık meslek kıdemine sahip bir yargıç olan Mustafa Karadağ’ın bu şekilde atanması anayasal koruma altındaki yargı bağımsızlığı ve yargıçlık teminatına aykırı olduğu gibi ayrıca sendika başkanı olması sebebiyle sendika merkezinin bulunduğu yerin çok uzağındaki bir başka yere tayini, yasal sendikal güvenceye de aykırılık oluşturmaktadır. Bursa Barosu olarak Hakim Mustafa Karadağ’ın Anayasa’ya, yasaya ve ülkemizin de tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı bir şekilde Ankara’dan Şanlıurfa’ya atanmasını, yargı bağımsızlığına, sendikal örgütlenme hakkına yönelen bir saldırı olarak görüyor ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu bu hukuksuz kararını geri almaya davet ediyoruz.

Berberoğlu hakkındaki casusluk suçlaması

Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, OHAL süresince yayınlanan ve yine bu süreçle sınırlı olarak uygulanması gereken KHK’lerin kalıcı hale gelmesinin, hukuka aykırı bir çok düzenlemenin, mahkemelerce verilen ‘adil’ olmaktan uzak kararların, kamuda gerekçe gösterilmeksizin gerçekleştirilen görevden alma ve ihraçların, avukatlara, hakim ve savcılara yönelik baskı, hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama gibi bir çok uygulama ile kişi ve kurumlarda ağır ve telafisi güç zararlara ve hak ihlallerine yol açtığını belirterek, şöyle devam etti:

Ne yazık ki geldiğimiz nokta; Hukukun üstünlüğünü savunan biz hukukçular ve avukatların meslek örgütü barolar tarafından kesinlikle kabul edilemez bir hal almıştır. Son olarak 14 Haziran 2017 tarihinde Milletvekili – Gazeteci Enis Berberoğlu İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ile ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak’ suçundan 25 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmış ve duruşmada tutuklanmıştır. İddianamede ortaya konan iddia ve isnat edilen eylem ile hüküm ve bu hükme yapılan gerekçe hukuksal içerikten yoksundur. Mahkumiyet kararına esas teşkil eden ve TCK 330/1 maddesi ile düzenlenen casusluk suçunun unsurları oluşmamıştır. Pozitif hukuk açısından baktığımızda sübuta eren ve suç unsuru içeren herhangi bir eylem de görünmemektedir.

“Adliyelerde, saray kuralları hüküm sürüyor”

Gürkan Altun daha sonra şöyle devam etti:

15 Temmuz darbe girişiminin ardından birçok belediye başkanı tutuklanmış, seçilmiş belediyelere kayyum atanmış, parti başkanları ve birçok siyasetçi, sayısız hukukçu, yazar, akademisyen, gazeteci ve birçok kişiye dava açılmış ve aralarında milletvekilleri ve parti başkanları da olmak üzere birçok yurttaş da halen tutuklu olarak yargılanmaktadır.

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından, hukuk tarihimizin en kara günlerini yaşamaktayız. Bu kara günlerin kısa vadede son bulacağına dair en küçük bir umut da yoktur. Çünkü lekelenmeme bir hak olmaktan çıkmış, masumiyet karinesi unutulmuş, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü kalmamıştır. İsmi adliyeden ‘Adalet Sarayı’na dönüştürülen fiziksel mekanlar, adaletin sağlandığı yerler olmaktan çıkmış, saray kurallarının hüküm sürdüğü yerler haline gelmiştir.

Hukuka, hukukun üstünlüğüne inanan herkesin desteklediği, adliye ve yargının bütün unsurlarından FETÖ’nün ayıklanması, temizlenmesi; bambaşka bir hale bürünmüş ve siyasal iktidar tarafından oluşturulan yeni yapılanma endişe, korku ve umutsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Gelinen bu son aşama, sözün bittiği yerde olduğumuzun göstergesidir.

Enis Berberoğlu’nun mahkumiyeti ve hükümle birlikte tutuklanması da bu hukuksuz sürecin devamı niteliğindedir. Bu karar, yeni yapılanmaya yönelik tespitleri haklı kılan uygulamaların bir örneğidir. Ne yazık ki, son örneği de olmadığı gibi gelecekteki uygulamalara da ışık tutan bir örnek olarak hafızlara kazınmıştır. Gelinen nokta vahim bir hal almıştır.

“Bağımsız yargıya inanç gittikçe zedeleniyor”

Bursa Barosu olarak, kurumsal varlığımız açısından en temel çalışma sahası doktrin ve evrensel hukuk kuralları ile uluslararası sözleşmeler, anayasa, yasalar ve içtihatlar çerçevesinde hukuki değerlendirme yapmak ve bunları da ilgili kurumlar, meslektaşlarımız ve yurttaşlarımız ile paylaşmak, adaletin sağlanmasına ve demokratik yaşama katkı iken üzülerek söylüyoruz ki; gelinen noktada bu çabanın, artık hiçbir anlam ifade etmediği, anlamsızlaştığı günleri yaşamaktayız. Bağımsız ve tarafsız yargı; hukuk devletinin ve demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bugün yargı üzerinde oluşturulan siyasi baskı, yargı mensuplarının somut verilere dayanmaksızın toplumda kaygı verici ve infial yaratan kararlar vermesine yol açmaktadır.Halkımızın bağımsız yargıya olan inancı gittikçe zedelenmektedir.

Son günlerde birçok ilde yürütülen farklı farklı soruşturmalarda meslektaşlarımızın tutuklanma gerekçeleri vahim nitelik taşımaktadır. Basında yer alan gerekçeler eğer doğru ise sulh ceza hakimliği tarafından tutuklama gerekçesinde ‘şüphelinin yaptığı görev göz önüne alınarak suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin’ ifadesini kullanmakla avukat olan şüphelinin mesleğini suç işlediğine karine olarak nitelemekte ve yani ‘avukatlık mesleğini’ tutuklama gerekçelerinden biri haline getirmektedir. Tutuklama başlı başına yargılama konusu uyuşmazlığı çözecek bir amaç haline getirilmemeli, peşinen infaz edilen cezaya dönüştürülmemelidir. Adli kontrol tedbirlerinin en hafifinden en ağır tedbir olan tutuklamaya kadar, hangi tedbir şüpheli veya sanığın hukuki durumu ile orantılı ise o tedbir uygulanmalıdır. Ülkemizde gelinen koşullarda avukatlık mesleği suç işleme potansiyeline yargı eliyle dönüştürülmüş bulunmaktadır.

“Avukatsız yargılamanın önü açılmak isteniyor”

Son olarak Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması kararında gerekçe yapıldığı üzere bir çok kişiyi, ‘kaçacakları ya da saklanacaklarından’ bahisle tutuklu yargılayan yargımız, kamuoyunun yakından tanıdığı bazı kişi ve siyasetçilerin yakınlarını ise ‘sabit ikametgah sahibi’ olduklarından bahisle tutuksuz yargılamaktadır.

Yine cezaevlerinde ağır sağlık sorunları bulunan ve cezaevlerinde tedavileri mümkün olmayan birçok yurttaşın tahliye talepleri reddedilirken bazı kişiler ‘özel sağlık raporları’ ile tahliye edilmektedirler.

Yine mesleki faaliyetleri nedeniyle ve kaçma şüphesi olmamasına rağmen Adli kontrol tedbirinin birçok meslektaşımız, milletvekili, belediye başkanı, yazar, akademisyen, kamu görevlisi ve gazeteciler için uygulama gereği duyulmayarak halen tutuklu yargılanmasına devam edilirken; suçu açıkça sabit olan örneğin Atatürk’e hakaret eden; halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden kimi şahıs ve kamu görevlilerine dava dahi açılmamaktadır.

Sonuç olarak adil ve hukuki olmayan mahkeme kararları kamu vicdanını yaralamaktadır. Savunma ve adil yargılanma hakkının, hak arama özgürlüğünün ve nihayetinde hukuk devletinin teminatı olan savunma mesleğine yönelik olarak yeni Avukatlık Yasası Tasarısı ve HMK Tasarısı ile yeni kısıtlama ve engellemeler getirilmeye çalışılmakta, adeta ‘avukatsız yargılamanın’ önü açılmak istenmektedir. Hukuka, demokrasiye, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmak, savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, yargıçlık teminatı, doğal yargıç ilkesi, masumiyet karinesi ile yargı bağımsızlığını ve mesleğimizi savunmak avukatların ve baroların görevidir. Bu nedenle tüm kamuoyunu hukuksuzluğa karşı durmaya, birlik olmaya ve duyarlılığı arttırmaya çağırıyoruz.

toplumsalhukuk